Yalnız Mesajı Göster

İbraniler

Eski 09-02-2009   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

İbraniler



İbraniler




K utsal kitaplarda hikâyesi anlatılan Sami asıllı Ortadoğu halkı İbranilerin kökeni Mezopotamya’dır; göçebe olarak yaşayan bu kavim, aralarındaki en bilgin ve en saygın kişilerce (eski peygamberler) yönetiliyordu Eski Ahit’e bakılacak olursa, Milattan iki bin yıl kadar önce, onlardan biri, yani İbrahim Peygamber gidip Ken’an Ülkesi’ne (şimdiki Filistin) yerleşti; bunlara «nehri aşan» anlamına İbranî dendi
Sonra, Ken’an’da kıtlık başladı Açlık yüzünden halkın bir kısmı Mısır’a göç etti, orada köle olarak yaşadı, İbrahim’den sonra İbranilerin başına yine onun oğulları geçti: Yakup ve İshak bunların en ünlüleridir Yakup bir gece rüyasında tanrı Yahova ile güreşmiş ve onu yenmişti Bunun üstüne kendisine «güreşte yenen» anlamına İsrail adı verildi Kavmine de İsrailoğulları dendi
Sonra Yakup’un oğlu Yusuf Mısır’a gitti ve bir süre sonra kavmini de yanına aldırdı Ama MÖ XIII yyda İbranîler, Musa’nın firavunla olan mücadelesi yüzünden, onun yönetiminde Mısır’dan ayrıldılar Uzun süre çölde yaşadılar, sonra «Adanmış Ülke» diye adlandırdıkları Filistin’in fethine giriştiler
Îbranîler Davut ve Süleyman zamanında (MÖ X yy) zenginliğin ve kudretin doruğuna ulaşmışlardı Ama, Süleyman ölünce, gerileme dönemi başladı ve krallık iki rakip devlete bölündü: İsrail ve Yahudi Devleti (Yuda) Bu devletler, sırayla Asurluların, Babillilerin, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girdi
Diaspora

MS ilk iki yüzyıl içinde, İbraniler Roma egemenliğine karşı birçok defa ayaklandılar, ama hepsi boşa gitti: çoğu öldürüldü, geri kalanı da ya köleleştirildi ya da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı O zaman yüzyıllar süren geniş bir göç hareketi başladı: Diaspora (İbranice «dağılma») Dünyanın her yanında birçok Yahudi topluluğu bulunmasının nedeni işte budur



Milas

Milas, Muğla ilinin ikinci büyük yerleşim bölgesidir Sodra Dağı’nın eteklerinde, kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuştur Arkeolojik araştırmalar göre kentin kuruluşu MÖ 10 yüzyıla kadar uzanmaktadır Adını rüzgarlar tanrısı Ailos’un soyundan gelen Mylasos’dan aldığı hakkında bir efsane vardır, ancak bu efsaneden ileri gidememektedir

Milas, önce Karia’nın sonra Menteşe Beyliği’nin başkentliğini yapmıştır Milas’ın antik ismi Mylasos ya da Mylasa’dır Tüm Karia’nın ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi’nin yer aldığı Milas, Karialıların haç yeri durumunda idi Her yanı mermer yapılar ve anıtlarla kaplı olan kent, haklı olarak “Mabetler Şehri” adını almıştır Kesintisiz 3 bin yıllık kültür birikiminin izlerini Milas’ın her yerinde görmek mümkündür Milas’ın sınırları içinde 27 antik kentin kalıntıları vardır

Milas Müzesi

Milas Müzesi ilk kez 1983 yılında bakanlık onayı ile Bodrum Müzesi’nden devredilen eserler ve ilçe sınırları içerisindeki kazılardan çıkan eserlerin bir araya toplanmasıyla oluşturulmuş ve 1987′de ziyarete açılmıştır Müze Müdürlüğü, Milas Kültür Merkezi binası içerisinde yer almaktadır
Müze teşhir salonundaki toplam 11 adet vitrinde Stratonikeia kazılarında bulunan altın eserler, İasos kazılarında bulunan pişmiş toprak kandil örnekleri, Milas ve çevresindeki kurtarma kazılarında bulunan eserler, mermer heykeller, mermer büstler ile vatandaşlardan satın alınan diğer eserler kronolojik bir sıra içerisinde yer almaktadır 2002 Kasım ayı itibarıyla Milas Müzesi’nde 2371 adet arkeolojik, 145 adet etnografik ve 1096 adet sikke olmak üzere toplam 4112 adet envanterlik eser bulunmaktadır

Baltalıkapı

MS 1 ya da 2 yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir Hemen hemen hiç bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır Adını, dış yüzündeki kilit taşı üzerinde bulunan çift ağızlı balta tasvirinden alır Sonraki dönemlerde kapının üzerinden geçirilen bir su kemeri ile şehrin doğusundaki dağlardan getirilen su hattı bağlanmıştır

Gümüşkesen Mezar Anıtı

Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen yapının MÖ 1 ile MS 2 yüzyıl arasında yapıldığı sanılmaktadır Gümüşkesen Caddesi üzerinde, Hıdırlık Tepesi eteğinde bulunan yapının kime ait olduğu bilinmemektedir Dünyanın yedi harikasından biri olan Bodrum Mozolesinin küçük bir örneğidir
İlk çağlardan günümüze tüm elemanlarıyla sağlam kalabilen tek mezar anıtı olan yapı; yüksek bir kaide, tapınağı çevreleyen korint başlıklı bir sütun sırası ve basamaklı piramit bir çatıdan oluşmaktadır Bodrum Mozolesinden daha küçük boyutlarda olması nedeniyle burada bulunan piramit üzerindeki quadriga, Gümüşkesen Anıtında bulunmamaktadır

Zeus Karıos Kutsal Alanı

Halk arasında “Uzun Yuva” adıyla anılmaktadır Korint başlıklı yivli sütun, mabedin ayakta kalan tek sütunudur MS 2 yüzyılda inşa edilmiştir


Hacı İlyas Cami

!330 yılında yapılan cami, düz ahşap çatılı olmakla beraber, bütün cepheyi kaplayan kiremit örtülü, üç cepheli son cemaat yeri ile önem kazanır Batı yanında, açık bir merdiven üzerindeki balkon biçimindeki minaresi, Milas için karakteristik olmuştur

Ulu Cami

Ahmet Gazi tarafından 1378′te yaptırılan cami kıble duvarına dik 3 sahına sahiptir Mihrap önünde bir kubbe yer alır Diğer bölümler ve yan sahınlar çapraz ve beşik tonozla örtülüdür Bol spoli malzeme ile yapılan caminin planı, Selçuklu camileri geleneğine bağlıdır

Firuz Bey Cami

Osmanlıların bölgeyi ele geçirdiği 1394 yılında Menteşe Valisi Firuz Bey tarafından yaptırılmıştır Yapının ana eyvanı durumundaki mihrap önü kubbeli, avlu yerine geçen orta mekan ise kırlangıç kubbelidir Ters T planlı bir camidir Halk arasında içindeki süslemeleri nedeni ile Gök Cami, kubbesinin kurşunla kaplı olmasından dolayı da Kurşunlu Cami olarak adlandırılmıştır
Milas Halısı ve Seccadeleri

Milas, 17 yüzyıldan itibaren Anadolu’nun tanınan halı merkezlerinden biri olmuş, burada dokunan seccadeler “Milas Seccadeleri” olarak ün yapmıştır Seccadelerde zemin genellikle şeftali kırmızısı, bordürler sarı ve yeşildir Mihrap alınlığı çoğu kez üst kısımda baklava şeklini alır En güzel örneklerini 18 ve 19 yüzyıllarda gördüğümüz Milas Seccadeleri, bugün Sultanahmet Halı ve Kilim Müzesi ile Ankara Etnografya Müzesi gibi müzelerde sergilenmektedir

Milas Evleri
Geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşıyan Milas evleri 19 yüzyılda yapılmıştır Evlerin hemen hemen tümü iki katlı ahşap yapılardır Bu evlerin özellikle bacaları özgün karakterleriyle ön plana çıkmaktadır


Galya ve Galyalılar



Fransa’nın eski adıdır Eski Galya, aşağı yukarı bugünkü Fransa topraklarının ancak, Ren Irmağı’na kadar uzanan kısmını kapsar Bu geniş bölgede yaşayan Galyalılar aslında, MÖ I binyılda Güney Almanya’dan gelen ve Galya’yı istilâ eden Keklerdir MÖ VI yy sonlarında ikinci bir Kelt istilâsı olmuş, bu istilâcılar önceden yerleşmiş halklara karışarak, Galyalılar adı verilecek olan yeni bir halk oluşturmuşlardı MÖ III yy sonlarında, Ren Irmağı’ndan Pireneler’e, Manş Denizi’nden Provence kıyılarına kadar Keltler, yerleşmelerini tamamlamış oluyorlardı

Kelt uygarlığı

Galyalıların birçok tanrısı vardı Onlara açıklanamaz gibi gelen her şeye, gökcisimlerine, rüzgârlara tapınırlardı Ruhun ölümsüzlüğüne de inanıyorlardı Çok iyi çiftçiydiler, toprağı tekerlekli sabanla sürüyorlardı; dökmecilik, kuyumculuk, çömlekçilik sanatında usta zanaatçılardı Ticaretleri de gelişmişti Buğday ve tuzlama etin şarap ve zeytinyağı ile takas edilmesi, MÖ III yyda paranın kullanılmasına yol açacaktı

Roma Fethi

Massalia’daki (Marsilya) Foça kolonisi, Galya’yı fethetmek için, Romalılara başlangıç noktası oldu Romalılar MÖ 154 yılında, bu sitenin çağrısı üzerine, onları komşu kabilelere karşı korumak için, işe karıştılar Böylece Galya’nın güneyine yerleşip yavaş yavaş Akdeniz kıyısını işgal ettiler, yönetim merkezi Narbonne olan Provence eyaletini kurdular ve İspanya’ya giden bir ticaret yolu açtılar

Zaten sarsılmış bulunan Galya, Kimber ve Toton istilâsıyla (MÖ 109-101) bir defa daha sarsılmış, yakılıp yıkılarak pek zayıf düşmüştü MÖ 60′a doğru, Germenler tarafından tehdit edilen Galyalılar, Provence valisi Sezar’dan yardım istediler ve Sezar, istilâcıları püskürttü Roma’nın fethi gerçek anlamıyla, askerlerini Galya’nın hemen hemen her yerine yerleştiren Sezar ile başlamış ve MÖ 54 yılına doğru, Sezar kendisini bu ülkenin hâkimi sayabilecek duruma gelmişti

Galyalılar bağımsızlıklarını yitirdikleri zaman genç Vercingetorix’in ardında toplandılar, ama bu önder düşmana yenildi (MÖ 52) ve Romalılar, Galya’ya kesinlikle egemen oldular
V yy da, göçmen kavimler Galya’yı istilâ edince Roma İmparatorluğu dağıldı Ortaya çıkan kargaşalıktan, ülkenin ekonomisi büyük zarar gördü Ama çok geçmeden eski Galya, Frank kralı Clovis’in buyruğunda yeniden birleşecek ve yavaş yavaş Fransa haline gelecekti

Alesia
MÖ 52 yılında Alesia’ya çekilen Vercing6torix orduları, Sezar ile lejyonları tarafından kuşatıldı Romalılar şehri kuşattılar, hendekler kazdılar, çitler, tahta perdeler diktiler, insan tuzakları kurdular Galya’nın her yanından akın akın yardım gönderildi, ama Vercingetorix son bir çatışmadan sonra, yurttaşlarının canını kurtarmak için teslim olmağa karar verdi





(Solda) Dövme bronzdan Galya zırhı, Hallstatt dönemi (MÖ 700′e doğru) Bronz, «Demir Çağlanda hâlâ mücevher, heykelcikler ve tören silâhları yapımında kullanılan bir alaşımdı, Eskiçağ Müzesi, Fransa
(Sağda) Vercingetorix’in, at motifli bir altın staterinin arka yüzü






(Solda) Augustus devrinde Galya’h bir savaşçı Heykel, sırtında örme zırhı ve Roma tarzı mantosuyla bir subayı tasvir ediyor: boynunda, Galyalıların geleneksel süsü olan «tork» (kolye) asılı Calvet Müzesi, Fransa
(Sağda) Sonbaharda meyve toplanışını tasvir eden Galya-Roma mozaiği Eskiçağ Müzesi, Fransa

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla