Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Türk ve Dünya Medeniyetleri

Eski 09-02-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Türk ve Dünya Medeniyetleri



İasos




Kalıntılar, Milas’a 18 kilometre uzaklıkta yer alan Kıyıkışlacık Köyü’nde bulunmaktadır 1929 yılında Asın Kuren adıyla kurulan köyün adı 1960′lı yıllarda Kıyıkışlacık olarak değiştirilmiştir Yaklaşık 2000 kişinin yaşadığı köyün en büyük geçim kaynağı balıkçılık ve zeytinciliktir




Güllük Körfezi’nin kenarında yer alan köy, karşı sahildeki komşularının aksine sakin bir yerleşim yeri Mitolojiye göre, İasos, Mandalya Körfezi’nde Güllük’ün karşısında Kıyıkışlacık Köyü’nde bir yarımada üzerinde Yunanistan’dan gelen Argoslu Kolonistler tarafından kurulmuştur Sonraki dönemlerde Milet’ten gelen göçmenler gelip buraya yerleşmişlerdir Kentin tarihi, MÖ 3 binin sonuna kadar uzanmaktadır

Batı Anadolu kıyılarındaki en başarılı arkeolojik çalışmalardan biri olan Iasos araştırmaları Charles Texier ile başlamış, Profesör Doro Levi’nin ardından Profesör Clelia Laviosa tarafından sürdürülmüştür İtalyan kazı ekibinin başkanlığını günümüzde Profesör Fede Berti yapmaktadır
Dış Surlar
İlk çağ kentinin biraz dışından başlayan ve yaklaşık 1,5 kilometre devam eden surlar, tamamlanamamış bir ön savunma düzenine aittir



Bouleuterion
Agoranın güneyinde dikdörtgen biçiminde bir yapıdır Yapımı, İasos’un Miletlilerin kontrolü olduğu dönem olan MS 1 yüzyıla dayanmaktadır Birisi binanın kuzey tarafında, diğeri de binanın ön duvarında bulunan iki girişle toplantı odasına ulaşılabilmektedir Bu bölümden dar bir geçit kullanılarak Agora stoasının doğusunda bulunan arşive ulaşılmaktadır Binanın Roma döneminden kalan son hali Milet Bouleuterionu’na benzemektedir Günümüzde bina duvarının kalıntıları, oturma bölümünün bazı parçaları ve kapalı koridor görülebilmektedir



Tiyatro



Çevresi büyük boy taşlarla harçsız olarak yapılan tiyatro çok eğimli bir bölüm üzerine yapılmıştır Yirmi bir sıra olan merdivenler hepsi beyaz mermerden yapılmıştır ve epeyce sağlam olarak günümüze kadar ulaşmıştır

Balık Pazarı
İlk kazı çalışmaları sırasında kentin biraz dışında yer alan bu yapının, eski dönemde balık ticareti için yapılan bir Pazar olduğu düşünülmüştü Ancak daha sonra ele geçirilen bulgularla buranın Roma döneminden kalma bir anıt mezar olduğu anlaşıldı Ancak belki daha romantik geldiğinden dolayı hala bu adla anılmaktadır Son dönemlere kadar kazı deposu olarak ta kullanılan yapı, burada kazı yapan İtalyan heyetinin desteği ile bir açık hava müzesine dönüştürüldü Bir bekçi bulunamadığından dolayı çoğu zaman kapalı olan yapı köyün girişinde, kalıntılardan uzak olmasına rağmen önemli ilgi alanlarından birisi

YUNUSLU ÇOCUK

Tarihçi George Bean’in ”Karia” adlı kitabında yazdığı; ”Büyük İskender’in ilgisini çeken bir başka İasoslu da, yunus tarafından sevilmek gibi bir şansa sahip olan erkek çocuktu” satırları, İasos halkının denizle ve balıkçılıkla nasıl bütünleştiğini daha iyi anlatıyor Hem yerli hem yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken ”Yunuslu Çocuk” öyküsü, İasos’ta asırlardır dilden dile, kulaktan kulağa aktarılıyor




Olay, İasos’ta ki erkek çocukların gimnazyumda çalıştıktan sonra denizde yıkanmaları geleneğinin sürdüğü günlerde yaşanıyor Çocuklar denizde yıkanırlarken, kıyıya yaklaşan bir yunus çocuklardan birini sırtına alıyor Çocukla birlikte açıklara giden yunus, bir süre sonra çocuğu yeniden kıyıya bırakıyor Bunu duyan İskender, çocuğu Babil’e getirtiyor ve deniz tanrısı Poseidon’un rahibi yapıyor




Bununla ilgili anlatılan bir efsanede şöyledir: Bir yunus balığı, annesinin kucağında dolaşan Hermiyas’ı denize çağırır Çocukta bu çağrıya uyarak denize atlar Denize açılan bütün balıkçılar annesine Hermiyas’ı gördüklerini söylerler, ancak kadın hala deniz kıyısında çocuğunu beklemektedir



Hititler





Hititler’in Anadolu’ya göç tarihleri kesin olarak bilinmemektedir MÖ 2000 yıllarında Hint-Avrupa kavimlerinin doğuda Kafkasya üzerinden Anadolu’ya girdikleri en kabul gören tezlerdendir Tezlerden bir diğeri Çanakkale Boğazı’ndan, bir başkası ise, Karadeniz’den geldikleri varsayımıdır Yeni gelenler yerli Anadolu Hatti Beylikleri’ni egemenlikleri altına almışlar, kısmen politik ve askeri, bir dereceye kadar da ekonomik gücü ellerinde tutmuşlardır MÖ IIbin başlarında, Yukarı Mezopotamya’daki Assur şehrinin zengin tüccarlarının Anadolu ile yoğun bir ticari ilişkiye girmiş olduklarını görüyoruz Orta Anadolu’nun geniş toprakları üzerinde kurulan küçük krallık veya beylikler, “Karum” adı verilen pazar yerleri ile son derece canlı birer ticaret merkezleriydiler

Koloni Çağı’nı izleyen Eski Hitit (MÖ 18yy) ve Büyük Hitit Krallığı dönemleri sonunda, takriben 1200 yıllarında batıdan gelen ve Deniz Kavimleri diye adlandırılan toplulukların istilası ile Hitit İmparatorluğu son bulmuş ve Hititler yaşamlarına şehir beylikleri halinde devam etmişlerdir
Başkentleri: Hattuşa

Anadolu’da ilk kez organize devlet kuran Hititleri’in başkenti olan Boğazköy (Hattuşa), dağlık-engebeli bir arazi kurulmuş olup Çorum,a uzaklığı 82 km’dir Boğazköy’ün gerçek tarihi MÖ 1900′den az sonra başlar Geç Hitit ve Asur belgelerinden öğrendiğimize göre Boğazköy; Hattuştu ve Pijusti adlı krallarla son bulan bir hanedanlığın merkezi idi MÖ 19 ve 18 yy’da Hitit öncesideki dönemde Boğazköy’de, Hattiler ve Asurlu tüccarlar da konaklamaktaydılar
Şehirde Asurlu tüccarların ticaret yaptıkları “karum” denilen bir pazar yeri bulunmaktaydı Boğazköy, MÖ 1200 yıllarına kadar Hititler’in başkenti olma özelliğini korumuştur İlk Hitit kralı olarak Hattuşa’lı anlamına gelen Hattuşili’yi görüyoruz Kentin asıl merkezini büyük kale teşkil eder Büyük kalenin kuzeybatı yamacında Hitit İmparatorluk dönemine ait özel evler ile Büyük Mabed’in yer aldığı “aşağı şehir” bulunmaktadır

Şehrin güney kısmını teşkil eden “yukarı şehir”; MÖ 13 yy kralları tarafından yapılmış sandık şeklindeki surlarla çevrilmiştir Bu surda Kral Kapısı, Potern, Sfenskli Kapı, Aslanlı Kapı yer almaktadır Yukarı şehir içinde Yenice kale ve Sarıkale tahkim edilmiş olarak yapılmıştır Hitit Krallığı; MÖ 1200′deki Deniz Kavmi Göçleri sonunda Trak asıllı kavimlerin baskıları sonucu yıkılmış olup, dolayısıyla Boğazköy de başkent olma özelliğini kaybetmiştir MÖ 750 yılında Friklerin yerleşimine sahne olmuştur

Hellenistik çağda ise Boğazköy; büyükçe bir yerleşim alanı olmaktan öte gidememiştir Bizans çağında da iskan edildikten sonra Boğazköy’e 18 yy’da bugünkü sakinleri yerleşmiştir Antik Hattuşa harabeleri ile Yazılıkaya Açık Hava Mabedi birer açık hava müzesi olarak önem taşımakta olup, ayrıca; Milli Park projesi kapsamına alınmış ve Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla