GöKKuŞaĞı
|
Yürek Birliğimiz Açısından Ramazan Ayı
“On bir ayın sultanı” olarak selamlanan ramazan, hem “Kur’an Ayı”, hem “Rahmet Ayı”, hem “Mağfiret Ayı”, hem de -pek kimse dillendirmiyor ama- “Birlik Ayı”dır 
“Birlik Ayı”dır, çünkü  
1 Geçen yıllarda yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, toplumumuzun yetişkin nüfusunun yüzde seksen beşi (sürekli ve arada bir olmak üzere) oruç tutuyor  
Demek ki, toplumumuzun yüzde seksen beşi yaradılış hikmetine uygun olarak, yüreklerini Allah yoluna bütünlemiş, gönül gönüle Allah’a yürüyor  
Bence bu toplumsal mânâda “birlik-beraberlik” özlemimize çok önemli bir vurgudur  
Ayrıca “birlik-beraberlik” özleminin hangi adreste gerçekleşeceğini gösteren bir işarettir  
Şimdiye kadar her kesimden pek çok kişi (siyasetçiler dâhil) “birlik-beraberlik” vurgusu yapar, ancak herkes kendini (ideolojisini, siyasetini, tarikatını, cemaatini, v s ) adres gösterdiği için, “birlik-beraberlik” bir türlü gerçekleşmezdi  
Artık adres belli: Oruç! 
Yürek ritmimiz oruçta bütünlendiğine göre, bu olguyu sağlayan inanç unsurunu daha fazla görmezden gelmemiz mümkün değil
İnanç manzumesinin dışında birlik arayanların hüsranına tarih şahittir Bunun en taze örneği de Sovyetler Birliği’dir İdeolojik yapılanma çerçevesinde gerçekleştirilen “birlik”in ömrü (silahlı tehdide ve menfaat ilişkilerine rağmen) sadece bir insan ömrü kadar olabildi Silahlı tehdit ortadan kalkar kalkmaz toplumlar ya camie, ya kiliseye, ya da havraya (kendilerini nereye ait hissediyorlardı ise oraya) koştular
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, daha kurulduğu yıllarda komünizmin devlet projesinin çökeceğini söylerken, sanırım, beşeri hedeflerde sağlanacak “birlik-beraberlik”lerin uzun ömürlü olmayacağı görüşünden hareket ediyordu  
Bunun için de “birlik-beraberlik” özleminin ipuçlarını veriyordu:
“Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, Dinimiz bir, Kitabımız bir, Kıblemiz bir  Bir bir bir  Yüzlerce bir  ”
Sayılan “bir”ler özlenen birliğin özüdür  
Düşünün: Allah’a inanan herkes “Allah’a iman” esasında birleşmiş, bir anlamda “birlik” olmuşlar, Peygamber Efendimiz’e inananlar “Mü’minler ancak kardeştir” hükmüne tabi olup kardeşleşmişler  
Oruçta bütünleşmiş, teravihte omuz omuza vermişler  
Bunun bir de “milli birlik” boyutu var ki, onun da ekseni, ortak tarihtir Özellike Çanakkale Savaşları ile İstiklâl Savaşı’mız yürek ritmimizi bütünleyen olgulardır  
Açıkça söylemek gerekirse, Çanakkale ve Dumlupınar sırtlarında ninelerimizle dedelerimizin uğruna şehit oldukları kutsalların yeniden inşasıyla ihyası, “birlik-beraberlik” özleminin dinamosu olabilir
Çekirdeği iman, zemini Çanakkale ile bağımsızlık olan “birlik beraberlik” bilincini ne terör aşabilir, ne de Avrupa’nın şımarık veledleri sarsabilirler  
Kendi dinamiklerimizin üzerinde gelişir gideriz
•
Farklı görüşler tabii ki olacak Belki insan adedince farklı görüş ve düşünce bulunabilir Farklılıklar “toplumsal renkler”dir Bu renk cümbüşü içinde kimsenin kimseye kendini dayatmaması esastır
Zaten, bilebildiğim kadarıyla, ashab arasında da böyle bazı görüş ayrılıkları olurdu Ama bu ayrılıklar temel konularda birlikte hareket etmelerine engel teşkil etmezdi Gerektiğinde şahsî düşüncelerini aşıp amaçta bütünleşebilirlerdi
Bizde de böyle olması gerektiğini düşünüyorum Sosyal statümüz, eğitim düzeyimiz, bölgemiz, kılığımız, hatta kimliğimiz nasıl belli noktalarda müşterek hareket etmemizi engellemiyorsa, mezhebimiz, partimiz, cemaatimiz, cemiyetimiz, tarikatımız ve hizmet anlayışımız da engellememeli Yerine göre ayrıntıdaki farkları aşıp bütünleşebilmeliyiz Maksat ashabı örnek almak olduğuna göre, tıpkı onlar gibi, ittifak noktalarımızı esas alıp ayrıntı kabilinden olan ihtilaf unsurlarını arka plâna çekmeyi bilmemiz lâzım
Sorun şu galiba: Bazılarımız ayrıntıyı temel yaptık Talî konuları öne çıkardık Siyasette, cemaatte, tarikatta, grupta ve grupçulukta birlik aramaya başladık Diğer cemaatlere kendi cemaatimizi, diğer parti mensuplarına kendi partimizi dayatıyoruz Umduğumuzu bulamayınca da hırçınlaşıyoruz Hırçınlaştığımız yerde ise kavga patlıyor Suçluyoruz, suçlanıyoruz
Bu konuda samimiyiz, evet Kendi siyasetimizin, cemaatimizin, tarikatımızın dünyayı kurtaracağına yürekten inanmışız Tek kusurumuz, başkalarının da başka biçimde inanma hakları olduğunu hesaba katmamamız
2 Ailede “birlik-beraberlik” oluşturmak için de ramazan bir vesiledir Malum: Hayat koşturmacaya dönüştü: Öyle hızlı akıyor ki, aynı ailenin bireyleri bile bir birlerini yeteri kadar görmüyor, görüşemiyorlar  
Ramazan ayının iftar ve sahurları işte bu yabancılaşmayı çözüyor, aile bireylerini aynı sofranın etrafında buluşturuyor
Yavuz Bahadıroğlu/ Vakit
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|