GöKKuŞaĞı
|
Ramazan Hasreti
Eskilerimiz hasretle kucaklarlardı ramazanı, biz de hasretle kucaklıyoruz  
Eskisi kadar neşeli kutluyoruz ramazanı, ama tabii şartlar çok farklı  
Eskiden ramazan hilâlı gözlenir, hilâl görülür görülmez her türlü iletişim aracıyla ramazanın başladığı ilân edilirdi  
Ama yüreği oruçta olmayanın kulağı neylesin  
Duymazdan gelenler az da olsa vardı
Bunlardan biri de sıkı bir tiryaki idi Tütün ve kahve içmeden duramayan tiryaki, ramazanın geldiğini duymamak için kendince bazı tedbirler almıştı
Perdeleri sımsıkı kapalı tutuyor, gece sokağa çıkması gerekirse, gökyüzündeki hilâlı görmemek için sürekli önüne bakıyordu
Ama bunlar işe yaramadı Bir gece kahveye giderken, birden önündeki su birikintisinde ramazan hilâlinin yansımasını gördü
İrkildi ve ağzından şöyle bir cümle çıktı:
“Anladık gelmişsin be mübarek, bari gözüme girme!”
Bazılarının gözüne girse de, ramazan yüreğine girmiyor  
Sonuçta her şey nasiptir
İlk teravihler, özellikle selâtin camilerinde bayram yerine dönüşürdü  
Selâtin camileri sabaha kadar açık olurdu, insanlar burada itikâfa çekilebilirlerdi
Osmanlı dönemi seyyahlarının ilettiğine göre, ramazanlarda camiler dolar, taşardı
Ramazan Ayına has toplu ibadetlerden biri de camilerde, büyük konaklarda ve bazı evlerde topluca “mukabele” okunmasıydı ki, bu güzel gelenek hâlâ da geçerliliğini koruyor
Ramazanlarda evler Kur’an kursuna, mahalleler sevda çeşmesine dönüşüyor
Eski insanımız ramazan boyunca imkânları ölçüsünde güzel giyinir, sandıklarda özene-bezene sakladıkları giysileri ramazan hürmetine çıkarır, bayram kıyafetiyle camileri dolaşırlardı  
Ramazan, bu topraklarda daima “aziz misafir” muamelesi görmüştür Şimdi de aynı muameleyi görmektedir  
Çünkü bu topraklarda aynı insanlar aynı ortak duyarlılıkları asırlardan beri yaşıyoruz
İftarlarda soğan sarımsak yemekten kaçınırlardı Teravihte omuz omuza saf tutacak mü’min kardeşlerinin huşu ve huzurunu bozmamak için, böyle bir fedakârlık yaparlardı
Camilerdeki halılar yündü Bu yüzden camiler ter ve çorap kokmazdı
Padişahlar her ramazan öncesinde, adına “Tambihnâme” denilen bir “hatt-ı Hümâyûn” yayınlar, keyfi fiyat artışlarının engellenmesini isterlerdi
“Tembihnâme”lerden biri de Sultan IV Mustafa’ya aittir
Başbakanlık Arşivi’nde 53351 numara ile kayıtlı bulunan 1807 tarihli fermanda, Sultan IV Mustafa, ramazan öncesinde oluşabilecek keyfi fiyat artışlarına dikkat çekip hem esnafı, hem de halkı uyarmaktadır
Herkesin narha (hükümetin belirlediği fiyat) dikkat etmesini, tamahkârlık edilmemesini, bakkalların fiyatları keyfi olarak arttırmaktan kaçınmalarını, bu konuda imamların halkı ikaz etmelerini isteyen Padişah, bereketiyle gelen ramazanın lâyıkı vechiyle karşılanmasını da istemektedir
Ramazan öncesinde, yalnızca padişahlar değil, Osmanlı hükümetleri de “tambihnâme”ler yayınlarlardı 
Bu tembihnâmelerde evlerin, camilerin, dükkânların ve sokakların, ramazan hürmetine temizlenmesi istenir, uyulması gereken kurallar hatırlatılır, ramazanın huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılması tembihlenirdi  
Tabii ki amaç halkın ramazan ayını huzur ve güven içinde yaşamasıydı
19 yüzyılın ilk yarısında, Sultan II Mahmud döneminden itibaren “Ramazan Tembihnâmeleri” Osmanlı Devleti’nin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’de ilân edilmeye ve ayrıca broşür olarak bastırılıp, halka dağıtılmaya başlanırdı Tembihnâmelerde, Ramazanı ilgilendiren düzenlemelerin yanısıra şehir hayatıyla ilgili düzenlemelere de yer verilirdi
Halkın yiyecek sıkıntısı çekmemesi ve fiyatların artmaması için sıkı sıkı önlemler alınırdı Yiyeceklerin fiyatı, özellikle unlu mamullerin gramajları ve içlerine nelerin konulacağı devlet tarafından ilan edilir ve sıkı sıkı emirlere uyulup uyulmadığı takip edilirdi
Gayrimüslimlerin (Müslüman olmayanların) yoğun olarak yaşadığı Fener, Balat, Hasköy gibi semtlerde bile meyhaneler, ramazana hürmeten kapanır, kapıya, o meyhanenin ramazan boyunca kapalı kalacağına ilişkin bir kâğıt yapıştırılırdı  
Hiçbir gayrimüslim, yahut Müslüman açıkça oruç yemezdi Bunun yasak olması bir yana, bu davranışın özünde, oruç tutanlara karşı duyulan saygı vardı
Eskiden farklı dinlere mensup vatandaşlar bir birlerinin inancına böyle saygı gösterirken, şimdi aynı dinin mensupları asgarî bir saygı kırıntısı bile göstermeyip ramazanda oruçlunun suratına sigara dumanı üflüyor  
Ne diyelim? Zaten Osmanlı en güzelini söylemiş: Edeb yahu!
Ramazanınız mübarek olsun
Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|