GöKKuŞaĞı
|
Ramazan Sevinci
İçimiz içimize sığmıyor bugün  
Sevinçliyiz, mutluyuz, coşkuluyuz: Çünkü bir ramazana daha giriyoruz  
Mübarek gecelerde yapılan tövbelerle arınıp inşallah pir ü pâk hale gelmiş ruhumuzla karşılayacağız ramazanı  
Son ramazanımızmış gibi dolu dolu yaşayacağız  
Her iftarı bir cihad, her sahuru neşveli bir bayram, her anı kalbî dua olup Haktealâ’ya ulaşacak
Herkes “eski ramazanlar”dan söz edecek yine, televizyonlar “Ah nerede o eski ramazanlar! ” serenadıyla dolacak  
Halbuki yaşamak için en doğru an yaşanan andır!
Ramazanların en güzeli ise, henüz yaşanmamış olandır
Çünkü sadece onu yaşama şansımız var  
Eskiden daha mı derin yaşanırdı ramazanlar? 
Daha büyük bir neşeyle mi karşılanırdı?
Sanmıyorum
Eski ramazanlar nostaljik durumdan dolayı rağbette: Kısacası herkes kendi çocukluğunu özlüyor
Gerçek şu ki, bu topraklarda dün de bugün de sevinçle karşılanıyor ramazanlar  
Tabii şartlar çok farklı: Eskiden marketler olmadığı için, ramazana on-onbeş gün kala ramazan alışverişi yapılır, kiler ramazanlıklarla doldurulurmuş
Sonra mahallenin tüm kadınları elbirliği eder, “imece” usulü ile mahalle camiini siler süpürür, halılar kilimler yıkanıp yeniden serilirmiş
Bu yüzden ramazan öncesinde camiler taze sabun kokarmış “Allah’ın evi” (camiler) temizlendikten sonra, mahallenin kadınları yine elbirliği içinde sokakları süpürüp yıkarlarmış
Nihayet sıra kendi evlerine gelirmiş: Önce çamaşırlar yıkanır, ardından odalar köşe bucak süpürülür, tahtaları fırçalanır, tamire muhtaç yerler onarılır, kısacası evler, “sultan misafirliğe gelecekmiş gibi” hazırlanırmış
Bir anlamda gelmesi beklenen de bir sultandı: Onbir ayın sultanı: Himmet, hikmet, rahmet, merhamet, bereket, mağfiret ayı geliyordu  
Osmanlı insanı genel olarak temizdi Çünkü “temizlik imandan” gelirdi Ama ramazan hürmetine insanlar bir kez daha yıkanıp temizlenir, bu yüzden hamamlar dolup taşardı
•
Ramazan, hilâlin görülmesiyle başlardı Buna “rü’yet-i hilâl” (Hilâlın görülmesi) denirdi Bu son derece ciddi bir işti ve katı kuralları vardı
Eskiden İstanbul Bayezit’deki yangın kulesi, aynı zamanda hilâl gözlemekte de kullanılırdı Ayrıca Süleymaniye, Fatih, Cerrahpaşa, Sultan Selim ve Edirnekapı Camilerinin minareleri de aynı amaca hizmet ederdi
Kadılık Makamına mensup güvenilir bazı memurlar, bu gözlem yerlerine gönderilir, ayı gözlemeleri istenirdi Aynı zamanda, adı geçen camilerin hizmetlileri ile halk da gönüllü olarak gözlem yapardı
Ramazan hilâlini gören, önce şahit tutar, böylece birkaç çift gözün aynı anda hilâli görmesi sağlanırdı Sonra birlikte fetva kapısına gidilirdi Fetva Emini’nin emriyle hilâli gören iki kişi içeri alınıp sorgulanır, o sırada, dışarıya haber sızmaması için, Fetva Dairesi’nin büyük kapısı sımsıkı kapatılırdı
Sorgulama çok titiz yapılırdı Ramazan hilâlini gördüklerini iddia eden şahitler, tuzak sorularla şaşırtılır, doğru söyleyip söylemedikleri iyice araştırılırdı  
Doğru söyledikleri kanaati geldikten sonra bir mahkeme ilâmı hazırlanıp Kadı Efendi tarafından mühürlenir, ardından sicil defterine kaydedilir, nihayet Şeyhülislâmlık Makamına gönderilirdi  
Ancak ondan sonra büyük kapının açılmasına izin verilirdi
Açılan büyük kapıdan Süleymaniye Camii’nin mahyacıbaşısı elinde bir kandille gözükür, avludaki binek taşına çıkar, kandilini sallayarak Süleymaniye Camii minarelerinde işaret bekleyen kandilcilere “ramazan başladı” işaretini verirdi  
Bu işareti alır almaz, minarelerde hazır bekleyen kandilciler minarelerdeki mahyaların kandillerini bir bir yakar, bu manzarayı gören diğer camilerdeki gözcüler de aynı şeyi yaparlardı  
Camiler bir ışık sağanağı altında kalırdı  
Böylece İstanbul doyumsuz bir güzelliğe kavuşurdu Minarelerdeki mahyalarla kandillerin yanması, o dönemin sakin yaşantısını şenlendirir, tüm hayata müthiş bir hareketlilik getirirdi
Süleymaniye Camii’nin minareleri ışıklandırıldıktan sonra, davulcular ve tellallar sokak aralarına dağılır, ramazan-ı şerifin geldiğini halka müjdelerlerdi  
Çocuklar davulcuların arkasına takılır, sokak sokak dolaşırlardı
Hilâlin görünüp ilân edilişi, ecdadımız açısından büyük bir seyir ve eğlence olurdu
Halk kandillerin yanmasıyla sokaklara dökülür, ramazanın başlaması şerefine şenlikler yapardı Kimisi gelen ramazan hürmetine fakir fukaraya sadaka verir, kimisi kurban kesip etini dağıtır, kimisi çocuklara harçlık, mendil, başlık gibi armağanlar vererek çocukları ramazan sevincine ortak ederdi
Anlayacağınız dün de bugün de bu topraklarda ramazan coşkuyla karşılanıyor, neşeyle yaşanıyor
Ramazanınız mübarek olsun
Yavuz Bahadıroğlu
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|