Konu: Van
Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Van

Eski 08-14-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Van




Van Cami ve Mescitleri

Ulu Cami (Merkez)



Eski Van’da Tebriz Kapı ile İskele Kapı arasında bulunan Van Ulu Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber yapı üslubundan XI-XII Yüzyıl eseri olduğu ileri sürülmüştür Bazı araştırmacılar da XIII-XIV yüzyılda yapıldığını belirtmişlerdir


İlk kez Bachmann’ın yayınladığı plan ve resimlere göre yapının 9 m çapında mihrap önünde kubbesi olan beş payeli bir yapıdır İçerisi zengin çini dekorları ile süslü olan bu yapıda İstanbul Üniversitesi’nden Prof Dr Oktay Aslanapa 1970–1971 yılında kazı çalışmaları yapmıştır Bu çalışmalarla karanlıkta kalan noktalar aydınlanmıştır Buna göre XIV yüzyılın başlarına tarihlendirilmesinin daha yerinde olacağı anlaşılmıştır Ayrıca 1571 tarihli Van Vilayeti Evkaf Tahrir Defterinde de bu yapıdan Cami-i Kebir olarak söz edilmiştir Bazı kaynaklarda yapının Ahlatşah’lardan ISökmen (1100–1112), veya II Sökmen (1128–1185) zamanında yapıldığı ileri sürülmüştür

Prof Dr Oktay Aslanapa’nın yaptığı kazılar sonucunda yapının kesme taş, tuğla ve moloz taştan dikdörtgen planlı olduğu anlaşılmıştır Duvarların alt kısımlarında kesme taş, üst kısımları ile örtü sistemlerinde, kemerlerde tuğla kullanılmıştır Cami mihrap önü kubbeli, çok payeli, dikdörtgen planlı camiler grubundandır

İbadet mekânına kuzey yönüne eklenen Osmanlı dönemine ait bir bölümden girilmektedir Orijinal giriş kapısı geniş kitabe kuşakları ve kademeli kemerlerin çevrelediği görkemli bir görünümdedir İç mekânın iki sıra halinde on sütun, mihrap önünde beş kalın payenin taşıdığı kubbeli bir bölüm olduğu anlaşılmıştır Bu kubbeli bölümün dışında kalan bölümler çapraz tonozlarla örtülmüştür İbadet mekânı içerisindeki payeler birbirlerinden farklı durumdadır İç mekânda çok sayıda bezeme elemanlarına, ştuk parçalarına, mukarnaslara, tuğla süslere, bitkisel bezemelere toprak dolgularda rastlanmıştır Mukarnaslı mihrap cephesinde, mihrabın üzerinde örgülü kufi kitabe kuşağına, plastik bitkisel motiflere rastlanmıştır Burada yer yer de çini bezemeler ile karşılaşılmıştır Bunların bir bölümü Van Müzesi’nde bulunmaktadır

Caminin kuzeybatı köşesinde tuğladan silindirik kalın gövdeli minarenin şerefesinden sonraki bölüm yıkılmıştır Minare kaidesi üç kademe halinde olup, yukarıya doğru daralmaktadır


Kızıl Cami (Merkez)

Eski Van’ın doğusunda, Tebriz Kapı Mahallesi’nde, Ulu Cami yakınında bulunmaktadır Topçuoğlu, Sinaneddin ve Yesir (Esir) Camileri isimleri ile de tanınan bu yapının kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla da özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır Buna rağmen minaresine dayanılarak yapının Selçuklu dönemine ait olduğu anlaşılmaktadır

Günümüze cami yıkılmış, yalnızca tuğla minare ile buna sonradan eklenen dikdörtgen planlı küçük bir yapı kalıntısı gelebilmiştir Yıkılan caminin yerine yapılan ikinci cami 110-140 m kalınlığında kesme taş duvarlarla örülmüştür Bu yapıdan da yalnızca son cemaat yerinin kalıntıları günümüze gelebilmiştir Bu kalıntılara dayanılarak ibadet mekânının ortada kubbe, iki yanda da iki beşik tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır Kıble duvarında ise mihrap nişi ile iki yanındaki birer pencere bulunmaktadır Bezemeleri döküldüğünden bu konuda bir bilgi edinilememiştir

Caminin orijinal minaresi taş kare bir kaide üzerine tuğladan silindirik olarak yapılmıştır Günümüze 1450 m lik bir bölümü gelebilen minarenin şerefe ve petek kısımları yıkılmıştır Yuvarlak gövdenin üzeri tuğladan eşkenar dörtgen ve geometrik motiflerle bezenmiştir Ayrıca üst kısımlarda kesme tuğlalardan sekiz kollu geçmeler, sekiz ve beş köşeli yıldızlardan oluşan bezemeler yapılmıştır Bunların kenarları da firuze ve lacivert renkte çinilerle tamamlanmıştır


Süleyman Han Camisi (Merkez)

Van İç Kalesi’nde bulunan bu caminin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bunu belirten kitabesi bulunmadığından ve kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır Evliya Çelebi bu caminin Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1534 yılında onarıldığını belirtmiştir

Kale Mescidi olarak tanınan bu yapı kare planlı küçük bir yapı olup, yalnızca mihrap duvarının bir bölümü ayakta kalabilmiştir Değişik zamanlarda onarım geçiren bu yapının üzeri toprak damla örtülmüştür

Minaresi kare kaide üzerinde taştan silindirik gövdeli olup, şerefe korkulukları petek ve külahı yıkılmıştır


Hüsrev Paşa Camisi (Merkez)



Eski Van’ın Orta Kapı Mahallesi’nde bulunan Hüsrev Paşa yapı topluluğu, cami, medrese, türbe, hamam, aşevi ve misafirhaneden meydana gelmekte idi Bu yapılardan cami dışındakiler yıkılmış ve günümüze gelememiştir Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre h 975 (1567) yılında Van Beylerbeyi Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır Bu caminin Mimar Sinan’ın eserleri arasında ismi geçmektedir Günümüzde cami ve çevresinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyelerinden ProfDrAbdusselam Uluçam tarafından kazı çalışmaları yapılmaktadır


Cami kesme taştan dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır Caminin tromp ve kubbelerinde tuğla kullanılmıştır Girişinde beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunuyorsa da son cemaat yeri yıkılmıştır Son cemaat yerinden ibadet mekânına açılan görkemli bir portal bulunmaktadır Bu kapı üzerinde Farsça mermer zemine altın yaldızla kitabe yazılmıştır

Caminin ibadet mekânı kare planlı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe ağırlığı sekiz sivri kemerin ana duvarlara bağlanması ile taşınmaktadır Buradaki duvarlar kesme taş kemerler ve kubbe geçişleri de tuğla örgülüdür İbadet mekânı duvarlardaki ve kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlatılmıştır Zeminden 2 m yüksekliğe kadar duvarlar İznik çinileri ile kaplı idi Bunun üzerindeki duvarlar kalem işleri ile bezelidir Ancak bu bezeme günümüze ulaşamamıştır İbadet mekânının duvarları sarı, kırmızı ve siyah renkli taşlarla kuşaklar halinde şeritlere ayrılmıştır Rusların Van’ı işgali sırasında bu çiniler yerlerinden sökülerek Leningrad Müzesi’ne götürülmüştür Bunun yanı sıra ahşap minberi ile girişteki mahfiller de günümüze gelememiştir

Mihrap duvarında yer alan mihrap kalker taşından yapılmış olup, çevresi altı kollu yıldız ve geometrik motiflerle çerçeve içerisine alınmıştır Mihrap üstü mukarnaslı idi Ancak mihrap 1992 yılında define avcıları tarafından tahrip edilmiştir

Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan minare iki renkli taşlardan yapılmıştır Kare kaide üzerinde yuvarlak gövdeli olup, mukarnaslı şerefesi ve korkuluk levhaları ile birlikte petek kısmı yıkılmıştır


Kaya Çelebi Camisi (Merkez)

Eski Van’ın Orta Kapı Mahallesi’nde bulunan Kaya Çelebi Camisi, vakfiyesinden öğrenildiğine göre Kaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 tarihinde yapımına başlanmış, Koçi Bey’in öldürülmesi üzerine de Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından 1662’de tamamlanmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1993 yılında restore edilmiştir

Cami iki renkli kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır Üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kuzeyinde beş bölüm halinde son cemaat yeri bulunmaktadır Son cemaat yerinden ibadet mekânına giriş kapısı ve yanındaki pencereler bitkisel ve geometrik motiflerle bezelidir

İbadet mekânı değişik formlarda pencerelerle aydınlatılmıştır Giriş ekseninde bulunan mihrap kalker taşından yapılmış ve mukarnaslı bir bordürle çevrelenmiştir Mukarnaslı olarak sonuçlanan mihrap geometrik ve bitkisel bezemelidir

Caminin kuzeybatı köşesindeki minaresi kare kaide üzerinde tek şerefeli ve silindirik gövdelidir Bu yapı Eski Van’da ibadete açık olan tek camidir


Horhor Camisi (Merkez)

Eski Van’ın Horhor semtinde bulunan bu caminin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Ancak caminin güney ve doğu duvarları günümüze gelmiş diğer bölümleri yıkılmıştır Giriş eksenindeki mihrap taştan, dışarıya taşkın olup, içerisi istiridye ve bitkisel motiflerle bezelidir Mukarnaslı mihrabın üzerinde kök boyalarla yapılmış kalem işi bezemeleri bulunmaktadır


Abbasağa Camisi (Merkez)

Eski Van'ın kuzeybatısında, Horhor Camisi ile Ulu Cami arasında bulunan Abbasağa Camisi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir Yapı üslubundan XVIII-XIX yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taştan yapılmış olan cami dikdörtgen planlıdır Duvarların üst kısımları ker***le örülmüştür Üst örtüsü yıkılmış, ancak düz toprak damlı olduğu sanılmaktadır Giriş eksenindeki mihrap nişi yarım daire şeklindedir Cami içerisinde herhangi bir bezemeye rastlanmamıştır


Hamurkesen Camisi (Gürpınar)



Van ili Gürpınar ilçesi Hamurkesen Köyü’nde, kalenin doğusunda bulunan bu cami kitabesinden öğrenildiğine göre Seyyid Muhammed tarafından 1710 yılında yaptırılmıştır


Kesme taştan kare planlı olarak yapılan caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Kuzey yönündeki taç kapısı kesme taştan olup, geometrik bezeme ve silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır Cami içerisinde herhangi bir bezeme elemanına rastlanmamıştır

Mihrap nişi yarım yuvarlak bir niş şeklindedir


Kale Camisi (Başkale)

Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyü’nde Dış Kale’nin batı yamacında bulunan kalenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Kitabesi günümüze gelememiştir Bu cami kale ile bağlantılı olup, günümüze yalnızca batı duvarının bir bölümü ile bir penceresi gelebilmiştir

Caminin güneybatı köşesindeki burç minare olarak kullanılmıştır


Van Kilise ve Manastırları


Van ili Gevaş ilçesinde, Akdamar Adası’nda bulunan bu kilise kıyıdan 4 km uzaktadır Din adamı yetiştirmek amacıyla ıssız yerlerde kurulan manastırlardan biri olan bu yapıyı Vaspurakan Kralı IGagik 915–921 yıllarında yaptırmıştır Mimarı Manuel isimli bir Ermeni’dir


Vaspuragan Krallığı 1021 yılında ortadan kalktıktan sonra bu kilise 113’te manastıra çevrilmiş, 1895 yılına kadar da yöredeki Ermeni Patrikliğinin merkezi olmuştur Manastır 1462 yılında yenilenmiş, 1703 depreminde zarar görmüş, 1712–1720 tarihleri arasında yeniden onarılmıştır Manastırın kuzeydoğusuna şapel 1296 yılında, batısındaki jamatun ise 1763 yılında eklenmiştir


Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Kırmızı renkte kesme tüf taşından yapılmış olan küçük ölçüdeki kilise dört yonca yaprağı planında olup, açık Yunan haçı şeklindedir Naosun ortasında yüksek kasnaklı bir piramidal bir kubbe bulunmaktadır Haçın kolları çapraz ve aynalı tonoz örtülüdür Kilisenin doğu yönündeki apsis beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve prothesis hücreleri bulunmaktadır Kilisenin kavsaralı girişleri batı ve kuzey yönündedir Batı cephesindeki dışa çıkıntılı olan girişin üzeri çan kulesi olarak düzenlenmiştir Bu çan kulesi XVIII yüzyılda yenilenmiştir


Kilisenin dışı İncil ve Tevrat’tan alınma dini konuları yansıtan taş kabartmalarla bezenmiştir Bu kabartmalarda günlük yaşamdan, saray yaşamından bölümler olduğu gibi av sahnelerine de yer verilmiştir İnsan ve hayvan figürlerinin tasvir edildiği bu sahnelerde Orta Asya Türk sanatının, IX-X yüzyılın Abbasi etkileri de hissedilmektedir



StGeorges Kilisesi (Merkez)


Van ili Merkez ilçeye bağlı Yaylıyaka Köyü yakınlarında, kıyıdan 2 km uzaklıktaki Adır Adası’nın güneyinde bulunan bu manastır ve kilise XI Yüzyılda yapılmıştır Manastır şapel, papaz okulu, keşiş hücreleri, misafirhane ve kendisine özel bir limandan meydana geliyordu Bu yapılardan yalnızca 1766’da kiliseye eklenen jamatun günümüze gelebilmiştir


Kesme taştan yapılan bu yapı Akdamar Kilisesi’ne göre daha sade bir görünümde olup, taş kaplamalar arasında dolgu duvar tekniğine yer verilmiştir Günümüze gelebilen jamatun’un üzeri dokuz küçük kubbe ile örtülmüştür Kare planlı olan bu yapıda taş süslemeye yer verilmemiştir İç mekândaki freskolar ise tamamen dökülmüştür İç mekândaki taşlar arasında daha önceki dönemlere ait mezar taşları da görülmektedir



Çarpanak (Ktuc Manastır) Kilisesi (Merkez)




Van ili Merkez ilçesi Dibekdüzü Köyü’nde, Çarpanak Adası kara ile bağlantılı iken göl sularının yükselmesi ile bağımsız bir ada konumuna gelmiştir Bu adada bulunan Ktuc, Dörtlü Koruyucu adına yapılan bu manastır IX Yüzyıla tarihlendirilmektedir Manastır XV yüzyıla kadar dini hizmet vermiştir Manastırdaki kilisenin kitabesinden öğrenildiğine göre; usta Etienne Falak ve keşiş mimar Gregoire tarafından 1462 yılında yeni baştan yapılmıştır Bu kitabelerde kilisenin StJean anısına yapıldığı da yazılıdır Kilise 1712–1720 yıllarında mimar Koçbar tarafından yenilenmiştir


XIX yüzyılda Rus işgali ve Ermeni olayları nedeniyle kilise Osmanlı karşıtı hareketin merkezi olmuştur Bundan sonra 1918 yılına kadar kullanılmıştır


Günümüze kilise ile ona bitişik olan şapel sağlam bir durumda gelebilmiştir Onun dışındaki manastıra ait yapılar yıkılmıştır


Kilise kesme taştan yapılmış olup, dikdörtgen bir alanda açık Yunan haçı plan düzenindedir Naosun ortası iki ayak ve doğudan apsis duvarlarına bağlantı sağlayan kemerlerin taşıdığı iki kubbe ile örtülmüştür Naostaki kubbe dıştan yüksek kasnaklı, konik bir külah ile örtülüdür Diğer kubbe girişte yer alıp içten kaburga ve tonozlu bir yapıya sahiptir Kilisenin apsisi oldukça derin ve beş köşeli olup, iki yanında diakonikon ve protesis hücreleri bulunmaktadır



St Bartholomeus Kilisesi (Başkale)




Van ili Başkale ilçesine bağlı Albayrak Köyü’nde bulunan bu kilise Büyük Zap Vadisi’ne bakan bir tepe üzerinde yer almaktadır Kitabesi günümüze gelememekle beraber yapı üslubundan XIII-XIV yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır Kilise 1647–1655, 1760 ve 1877 yıllarında onarılmış olup, günümüze gelen yapı XIX yüzyıl özelliklerini taşımaktadır


Kilise doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen bir alan üzerindedir Düzgün kesme taştan yapılan kilisenin anıtsal girişi batı yönündedir Sivri kemerli alınlıklı portal dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış ve köşe sütunları ile de sınırlandırılmıştır Portal girintisinin alınlığında iki süvarinin birbirleri ile mücadelesi kabartma olarak yapılmıştır Bunun üzerindeki alınlıkta da Tanrı ve Melek tasvirleri bulunmaktadır Buradaki Tanrı altı meleğin taşıdığı bir taht üzerinde oturur konumdadır Tanrı’nın omuzlarında güvercinler, ayakları altında da arslan figürleri bulunmaktadır Buradan içerisine girilen jamaton karşılıklı dört kemerin taşıdığı çapraz tonozlarla örtülmüştür Günümüze bu üst örtüden yalnızca kemerler gelmiş onun dışındaki tonozlar yıkılmıştır



Soradir Kilisesi (Başkale)


Van ili Başkale ilçesi, Yanal Köyü’nde bulunan bu kilise StEjmiacin adına yapılmıştır XVII-IX Yüzyıllara tarihlendirilen kilisenin kitabesi günümüze gelememiştir


Kilise hafif kırmızımtırak düzgün kesme taştan dört yonca yaprağı plan düzenindedir Kilisenin doğu ve batı kolları oldukça uzun tutulmuş, orta mekân karşılıklı ikişer kemerin birbirleri ile kesişmesinden meydana gelmiş kaburgalı yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür Kubbenin üzerine oturduğu kasnak köşeleri pahlanmış kare biçimindedir Doğu yönündeki apsis dışarıya doğru çıkıntılıdır



Varagavank (Yedi Kilise) Manastırı (Merkez)




Van ili merkezine 10 km uzaklıktaki Yukarı Bakraçlı Köyü’nde, Erek (Varag) Dağı eteklerinde bulunan, yörenin en zengin manastırı yedi ayrı kiliseden (Azize Sophia Kilisesi, Aziz Yahya Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Aziz Kevork Jamatunu, Kutsal Seal Şapeli, Kutsal Haç Kilisesi, Aziz Sion Kilisesi) meydana gelmiştir Bu yapılar değişik zamanlarda manastıra eklenmiştir Manastırı Vaspurakan Kralı Senekerim-Hovhannes (1003–1022) yaptırmıştır Bazı kaynaklara göre de bu manastırdan önce burada daha başka dini yapılar bulunuyordu


Ermeni kaynaklarından öğrenildiğine göre; III Yüzyılın sonlarında Azize Gayene ve Hripsime Hz İsa’nın çarmıha gerildiği haçın bir parçasını buraya getirmişlerdir Söylentiye göre haçın bu parçası bir keşiş tarafından Varag Dağı’nda bulunmuş ve Varagavank Manastırı’na götürülmüştür VII Yüzyıldan sonra da bu haç parçası kaybolmuştur Karal Serekerim’in bu manastırı genişleterek yenilemesi de bu haça bağlanmaktadır Bir başka söylentiye göre de Senekerim bu haç parçasını Sivas’ın dışındaki Surp Nişan Ermeni Manastırı’na götürmüştür Senekerim’in ölümünden sonra haçın parçası Varagavank Manastırı’na geri getirilmiş ve Eski Van’daki Surp Nişan Kilisesi’nde korunmuştur Van’ın 1915 yılında Rus ve Ermeni işgali sırasında haç parçası kaybolmuştur


Varagavank Manastırı’nın en eski kilisesi StSophia Kilisesi’dir Güneyde bulunan bu kiliseyi Senekerim’in eşi Khoşuş 981 yılında yaptırmıştır Kubbeli, yonca planlı olan bu kilise 1648 depreminde çökmüştür Günümüze yalnızca apsisi gelebilmiştir İkinci kilise StSophia Kilisesi’nin kuzey duvarına Aziz Yuhanna Kilisesi eklenmiştir Bu kilise üç apsitli, üzeri kubbeli bir yapı idi 1915 yılına kadar ayakta olan kilise yıkılmış ve günümüze gelememiştir Bu iki kilise de manastırın birinci grup kiliseleri olarak isimlendirilmiştir



Van ve ilçelerinde bunlardan başka günümüze ulaşabilen kilise ve manastırların başlıcaları; Eski Van'da Çifte Kilise; Erciş'te Salmanağa Kilisesi; Çatak Elmalı Kilisesi ile Ziv, Hişet, Hiris ve Aşağı Hiris kiliseleri; Gürpınar St Merinos Kilisesi, Muradiye'de St Etienne Kilisesi; Gevaş Kırmızı Kilise, St Thomas Manastırı ve Deveboynu Manastırı; Bahçesaray Aparank Manastırı, StJacgues Kilisesi’dir



Van Kaleleri


Van Kalesi (Merkez)




Van il merkezine 5 km uzaklıkta bulunan Van Kalesi Urartu Kralı I Sarduri tarafından MÖ 840–825 yılları arasında yaptırılmıştır Kalede Urartular döneminden kalan Madır (Sardur) Burcu, Analı-Kız Açık Hava Mabedi, IArgişti, Menua ve IISarduri’nin kaya mezarları, Bin Merdivenler, Ana Kaya’ya oyulmuş sur duvarlarının temelleri ve bunların üzerinde yükselen sur duvarları günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir


Urartu döneminden sonra Osmanlı dönemine kadar uzanan zaman süreci içerisinde Pers yazıtları dışında herhangi bir döneme tarihlendirilen bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır Osmanlı dönemine ait sur duvarları, kale giriş kapısı, Yukarı Kale, Süleyman Han Camisi ile minaresi ve çeşitli yapılar da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir


Urartuların merkezi olan Van’da kaya kütlesi üzerine kurulmuş olan bu kale günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir Düz bir alanda yükselen kaya kütlesi üzerindeki bu kale uzun süre kendi haline bırakılmış, 1915 yılında siyasi nedenlerle tahrip edilmiştir XX yüzyılın sonlarına doğru İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden ProfDrTaner Tarhan ve ProfDrVeli Sevin bu kalede kazı çalışmalarına başlamış, Urartu-Osmanlı dönemi kalıntılarını ortaya çıkarmışlardır


Kale kesme ve moloz taştan yapılmış olup, düzgün bir planı bulunmamaktadır Kalenin genişliği bazı yerlerde 20–120 m arasında değişmektedir Uzunluğu 1800 myi bulmaktadır Ovadan yüksekliği de yaklaşık 100 mdir


Kale iç içe dört ayrı surdan meydana gelmiştir Bunlardan ISarduri’nin kesme taştan yaptırdığı burç 51 m uzunluğunda, 26 m genişliğindedir Burcun güney yüzünde yapımı ile ilgili bir kitabe bulunmaktadır Ayrıca IArgistis’in mezarı olduğu sanılan bölümde de uzun bir yazıt bulunmaktadır Kaynaklarda Horhor Kroniği olarak tanımlanan bu anıtsal kaya kitabesinde IArgistis’in döneminde yapılan işler anlatılmıştır


Hoşap Kalesi (Gürpınar)




Van ili Gürpınar ilçesi merkezine 39 km uzaklıkta bulunan Hoşap Kalesi Hoşap Suyu kenarında, oldukça sarp ve dik kayalıklar üzerine yapılmıştır Kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu döneminde, MÖ IX-XVI yüzyıllar arasında yapılmıştır Bugünkü konumuna Osmanlı döneminde Mahmudi Beyleri’nin yaptırdığı biçimde gelmiştir İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre de Mahmudi Süleyman Bey tarafından h 1052 (1643) tarafında yaptırılmıştır


Hoşap Kalesi iç ve dış kale ile seyir kulesinden meydana gelmiştir Kesme taş ve moloz taştan yapılan kalenin dış kale surları arazi yapısına uygun biçimde yapılmış olup, burçlarla desteklenmiştir Kuzey, doğu ve batı yönlerinde burçlarla takviye edilen kalenin içerisine kuzey yönündeki burca açılmış bir kapıdan girilmektedir Buradan kayalara oyulmuş geniş basamaklı merdivenlerle içeriye geçilmektedir


Kalenin batı cephesindeki burcu üzerinde kitabe ve arslan figürleri bulunmaktadır Evliya Çelebi bununla ilgili olarak; “…Amma bu Hoşap kalesinin kapısının her kanadı 300 kantar nahçıvan demirindendir Hiç ağaç kısmı yoktur” demektedir Günümüzde bu kapı kanadı orijinal olarak korunmuştur


İç kalenin en yüksek ve yöreye hâkim yerine seyir köşkü yapılmıştır Burada biri güvercinlik olmak üzere iki kule, içerisinde hamam ve seyir odaları bulunmaktadır Bu bölümün batısına da harem ve selamlık gibi bölümler Osmanlı döneminde eklenmiştir Ayrıca iç kısımda mescit, fırın, zindan ve sarnıç gibi yapılar da bulunmaktadır Bu nedenle de bu yapıların bütününe de Mahmudi Sarayı ismi yakıştırılmıştır Kale XIX yüzyılın ortalarında terk edilmiş olmasına rağmen içerisindeki yapılar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir



Toprakkale (Merkez)


Van il merkezinin kuzeydoğusunda Zimzim Dağları’nın tepesinde bulunan bu kale Urartu Kralı II Ve III Rusa tarafından MÖ 685–645 tarihleri arasında yaptırılmıştır Bunu belirten kitabeler kale üzerinde bulunmaktadır


Kalede 1879’da başlayan kazılar belirli aralıklarla günümüze kadar sürmüştür Bu çalışmalar sonucunda kaledeki Haldi Tapınağı, sarnıçlar, şarap deposu, kalenin batısında da MÖ IX Yüzyıla tarihlendirilen İşpuini ve oğlu Menua’nın ortak krallık döneminde yapılmış Meherkapı Kutsal alanı ortaya çıkarılmıştır


Kale iri kalker bloklarından surlarla çevrilmiştir Kuzey-güney doğrultusunda 400 m uzunluğunda, 60–70 m genişliğindeki kale ovadan 200 m yükseklikte olup, tüm çevreye hâkimdir Kalenin iki girişi bulunmaktadır Bunlardan güneydeki kulelerle desteklenmiş ve köşeye yerleştirilmiştir Bu girişten sonra doğrudan doğruya mabet ve saraya geçilmektedir Kuzey yönündeki giriş kapısı diğer mekânlara ve depolara açılmaktadır Kalenin en üst kesimine mabet ve saray yerleştirilmiştir Buradaki küçük buluntular yabancıların yaptıkları kazılar sırasında yurt dışına kaçırılmıştır


Çavuştepe Kalesi (Gürpınar)


Van ili Gürpınar ilçesi, Çavuştepe Köyü’nde bulunan Çavuştepe Kalesi Van’a 25, Gürpınar’a da 10 km uzaklıkta, Van-Hakkari karayolu üzerindedir Urartu Kralı IISarduri’nin MÖ 764-735 yılları arasında yaptırmış olduğu bu kalede 1961-1986 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden ProfDrAfif Erzen kazılar yapmıştır Bu kazılar sırasında Aşağı ve Yukarı kale, ana giriş kapısı ve diğer yapılar ortaya çıkarılmıştır


Kale Aşağı ve Yukarı olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Kurucusundan ötürü “Sarduhinili” olarak isimlendirilen bu kale iri blok taş ve moloz taştan meydana gelmiştir Yukarı Kale, Aşağı Kale’den 30 m yükseklikte olup, içerisinde Haldi Mabedi ile Urartu Tanrısı İrmuşini’ye ait Açık Hava Mabedi bulunmaktadır Aşağı Kale’de ise yapı kalıntılarına ait temeller, depolar ve mahzenler bulunmaktadır Ayrıca kalenin sarayı da yine Aşağı Kale’dedir


Ayanıs Kalesi (Merkez)


Van il merkezine 35 km uzaklıktaki Ayanıs Köyü’nün kuzeybatısında bir tepe üzerinde bulunan bu kale, kitabesinden öğrenildiğine göre Urartu Kralı Argişti’nin oğlu Rusa tarafından MÖ645-643 yılları arasında yaptırılmıştır


Kale üzerinde Erzurum Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Önasya Arkeoloji Bölümü’nden ProfDrAltan Çilingiroğlu 1989 yılından beri kazı çalışmalarını yürütmektedir Kazı çalışmaları sonunda kalenin mimari yapısı, planı ve küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır Andezit ve kalker taşından yapılmış olan kale iki sur duvarı ile çevrelenmiştir Güneyinde giriş kapısı bulunmaktadır Kale doğu-batı doğrultusunda 150 m genişliğinde ve 400 m uzunluğunda olup, Van Gölü’nden de 250 m yüksekliktedir



Anzaf Kaleleri (Merkez)


Aşağı Anzaf Kalesi


Van il merkezinin 10 km kuzeydoğusunda Van-Özalp karayolu yakınında bulunan

Aşağı Anzaf Kalesi Urartu Kralı İşpuini (MÖ 830–810) zamanında yapılmış ve kazılarda ortaya çıkan çok sayıdaki tablet de bunu doğrulamıştır Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en sağlam ve en iyi durumdaki Urartu kalesidir


Kale fazla yüksek olmayan bir tepe üzerinde yapılmıştır Yaklaşık 12400x7000 büyüklüğünde dikdörtgen planlıdır Kalenin girişi güneybatıda olup, bugün 6–7 m genişliğindeki bu giriş belirgin bir şekilde görülmektedir Kale duvarları yer yer 1,5–200 m yüksekliğindedir Gerçek sur duvarlarının ise 5–6 m arasında değiştiği sanılmaktadır Oldukça kaba şekilde işlenen taş duvarların üzerinde daha da yüksek ker*** duvarlar olduğu sanılmaktadır Kale taşları üzerinde yer yer “Sarduri oğlu İşpuini bu sarayı inşa ettirdi” yazısına rastlanmıştır


Bazı araştırmacılar bu kalenin ön karakol niteliğinde olduğunu ileri sürmüş, bazıları da planını Kuzeybatı İran’daki Bastam’da (Rusai Uru Tur) bulunan kale planı ile benzerliğini ortaya koymuştur


1980’li yılların sonuna doğru Van-Özalp karayolu yapımı sırasında kale duvarlarının ne yazık ki büyük bir bölümü yıkılmıştır Kalker blokları da çevredeki evlerin temellerinde kullanılmıştır



Yukarı Anzaf Kalesi


Aşağı Anzaf Kalesi’nin 600 m güneyinde ve daha yüksek bir tepe üzerinde bulunan Yukarı Anzaf Kalesi, Aşağı Kale’den 30 kat daha büyük ölçüdedir Deniz seviyesinden 1995 m yüksek olan bu kalenin doğu ve güneybatısı yüksek dağlarla yarım ay şeklinde çevrelenmiştir Bu özelliğinden ötürü de doğu ve batıdan rüzgârlara karşı korunmuştur


Kalede bilimsel kazılar başlamadan önce kaçak kazılarda çok sayıda çivi yazılı büyük taş bloklar, sütun kaideleri ortaya çıkarılmıştır Bunların üzerindeki yazılara göre Yukarı Anzaf Kalesi İşpuini’nin oğlu Menua zamanında MÖ 810–786 yıllarında yapılmıştır Ancak üzeri yazılı bu taş bloklar yurt dışına kaçırılmış olup, biri Rusya’da Tiflis Müzesi’nde, diğeri de Berlin’de Pergamon Müzesi’nde bulunmaktadır Bununla beraber çivi yazılı bazı taş bloklar ile sütun kaideleri de Van Müzesi’nde sergilenmektedir


Yukarı ve Aşağı Anzaf kalelerinde çok sayıda çivi yazılı kitabe bulunmuş ve diğer Urartu yapılarında ele geçen çivi yazılı kitabeler hiçbir zaman nu sayıya erişememiştir


Örenkale Kalesi (Başkale)


Van ili Başkale ilçesi Örenkale (Pizan) Köyü’nün kuzeyindeki tepede iç ve dış olmak üzere Urartu dönemine ait bir kale bulunmaktadır Kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, yapı üslubu MÖ IX yüzyıla işaret etmektedir Kalenin batı yamacı oldukça dik olup, batı köşesine de sonraki dönemde bir cami yapılmıştır


Taş temeller üzerine ker*** duvarlı kale, yarım daire planlı bir burçla güçlendirilmiştir Selçuklu döneminde kaleye eklenen mescidin yanına bir de türbe yapılmıştır


Bu kalelerden başka Van yöresinde irili ufaklı birçok kale bulunmaktadır Bunun da nedeni Van’ın bulunduğu yerin Mezopotamya ve İran ile bağlantılı ticare ve askeri yol üzerinde bulunmasıdır Bu kalelerin çoğu savunma ve gözetleme amacı ile yapılmıştır Urartu döneminde yapımına başlanan kaleler daha sonra Akkoyunlu ve Karakoyunlular tarafından da kullanılmış, Osmanlılar döneminde de yararlanılmıştır Zamanla terk edilen ve kendi haline bırakılan kaleler üzerinde araştırmalar XX yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır


Günümüze gelebilen kaleler arasında; Van Gölü’nün doğusundaki Ağartı Kalesi, Kef Kalesi, Zernek (Hamurkesen) Kalesi, Çatak Kalesi, Hişet Kalesi, Ablak (Başkale) Kalesi, Müküs Kalesi, Erciş Kalesi, Yoncatepe Kalesi, Deliçay Kalesi bulunmaktadır



Van Kedisi





Eski tarihlerden beri Van Gölü çevresinde yaşadığı bilinen uzun tüylü kedi soyu, Van Kedisi ismi ile tanınmıştır Yörede “Pişik” ismi ile tanınan bu kedilerin tüyleri uzun, dalgalı ve sık olup çoğunlukla da parlak beyaz renktedir Kedilerin yüzü yuvarlak, kulakları dik ve kulak içleri pembe renktedir Bu tür kedilerin bir gözü mavi, diğer gözü sarı renktedir Bununla beraber her iki gözü de sarı veya mavi olan türlere de rastlanmaktadır Bu renkler gözlerdeki sarı renk pigmentlerinin yoğunluğuna göre değişmektedir Bazı kedilerde çağla yeşili, kahverengi gözlere de rastlanmaktadır Yavru kedilerin doğumdan 25 gün sonra göz renkleri farklılaşır ve 40 gün sonra da göz renkleri netleşir


Van Kedileri Ankara Kedileri ile benzerlik göstermektedir Ancak onlardan ayrılan bazı özellikleri bulunmaktadır Bunların başında, sağırlık oranının çok düşük olması ve kendi başlarına yaşayabilme içgüdüleri gelmektedir Van Kedilerinin yaz aylarını dağlarda, kış aylarını da evde geçirdikleri yöre halkı tarafından söylenmektedir Bununla beraber, günümüzde yaz aylarını dağda geçiren kediye çok az rastlanmaktadır Van kedilerinin erkek cinslilerinin vücut ağılığı yaklaşık 3600 gr, dişilerinin ise 2900 grdır


Bu kediler suda yüzen ve sudan korkmayan tek kedi türüdür

__________________

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla