Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Esmâü'l Hüsnâ Yazıları

Eski 07-21-2009   #7
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Cevap : Esmâü'l Hüsnâ Yazıları



Esmaü'l Hüsnâ Yazıları (2o)

Yâ Fettâh: Allah’ın ismi şeriflerinden birisi de ‘El-Fettâh’ olup, anlamı; kapalı olan her şeyi inayetiyle açan, her zorluğu hidayetiyle gideren İlâhi Zât demektir

Zamanların Fâtihisin
Lutfile nusret edensin

Mü’mini cihanda muhsin
Seçen sensin “Yâ Fettâh”
(Musa Tektaş)

Yâ Fettâh,
Ey büyük Allah’ım,
Sabahın ılık rüzgarı, hanemize koşarken, uzaklara hicret eden ak mintanlı gün, tepelerin üzerinden aşarken, vadilerin üzerinden devrile devrile akan berrak sular ırmağından taşarken ben ellerimi açtım, sana geldim Kapına geldim Üzerime kapanmış sandığım ihsan kapına geldim Hüznün sarkacında asılı duran kederli yüreğimi sana getirdim Yüreğim senin inayetinle durulmak ister Sen merhametinin sığınağına geldim, uyumaya, durulmaya ve yeniden doğrulmaya Ağır ağır yükleri taşıtmayan, belalı sulara girdiğimde boğulmama geçit vermeyen sensin Kalbimi onaran senTüm hüzünlerimi bıraktım zehrin avuçlarına, geldim Kalbim, anahtarı sen de olan huzur kapısından içeri girmek diler Bütün pişmanlığım, bütün kederim ve sana olan aşkımla geldiğim kapını, engin lütfunla aç Rabbim Aç ki senin ikliminin sırrına ereyim, senin ateşinle yanayım
Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun
Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın
Kilitli kapıları ihsanınla açansın


Bize bütün kapıları
Açan sensin “Yâ Fettâh”
Zaferlerin ayetlerde

Geçen sensin “Yâ Fettâh”


Ey sevgililer sevgilisi,
Ey gönüller Fatihi,
Yâ Fettâh,
Beni mahzun koyan, beni kesretin zincirlerine vuran, beni zehriyle uyutan kıskanç zamanın ellerinden düşüp sana iltica etmişim Mülteciyim kapında Ey Sevgili Dilenciyim, gönül gözü topal Aşkına dilenciyim, mahzun koyma Yâ Fettâh Beni kapıların arkasında bırakma Hayırlı kapıların açılsın yüzüme, taze günlerin avucunda bir sarmaşık olayım her dem sana açılan, her dem seni zikreden Bir kapıyı kapatıp bin kapıyı açan Allah’ım Bir şerri, musibeti, bin hayra bağlayan, ummadıklarımı, düşünemediklerimi, bilemediklerimi esrarınla kalbime düşüren Rabbim Mültecinim kapında, uzak seferlerden gelmişim, kabul buyur, aç nurlu ikliminin kapılarını sonuna kadar Aç ki bir gül gibi katmerleşip açayım her seherde Hu Hu, diyerek
Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun
Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın
Kilitli kapıları ihsanınla açansın



Sultanım,
En sevgili,
Ey Sevgili,
Şimdi vakitlerden tan vaktidir Camilerde sabah ezan-ı şerif okunuyor Ezanın kutlu sesi açıyor yüreğimin perdesini Esrarlı bir saba açıyor gönlümün kapısını, sızıyor ta derinlere Ürperiyor ve sana uyanıyorum Bir el dokunmuş yüreğime saba tadında Gözlerim buğulanıp yağıyor nisan’a inat Hiçliklere inat Menekşeler, ıtırlar boy veriyor yüreğimin bahari toprağında Kimselerin ayak basmadığı gönlümün sessiz kırlarında, bin kır çiçeği açıyor her dem seni anan Kokular getiriyor, saba rüzgarı çok uzaklardan el değmemiş Kelebek kanatlı bir düş görüyorum ve düşüyorum peşine Beni sana getiriyor Düşlerimi hayra yor Rabbim Asrın cehenneminden iltica ediyorum rahmetinin saadet kapısına Çalıyorum, çalıyorum, bir daha çalıyorum Mültecinim diyorum kapınızda ey Sevgili Ve bana açılıyor ümidimin kapıları Giriyorum ardıma hiç bakmadan
Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun
Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın
Kilitli kapıları ihsanınla açansın


Tutunduk Hakk dallarına
Düştük cihad yollarına

Nimetini kullarına
Saçan sensin “Yâ Fettâh”


Ey Ulu Allah’ım,
Sultanım,
Yâ Fettâh,
Yâ Rezzak,
Nurun, şefkatin ve merhametinle içi kararmış, ruhu daralmış müminin kalbini aç Yeniden fethet Yeniden fethet insanlığı Rabbim Unutulmuş ve unuttuğumuz ne varsa, hepsini yeni baştan düşür yüreğimize Cihat aşkı, taşısın bizi asrı saadet ülkesine Dilde, elde, fikirde, zikirde bir fetih süruru yakalasın bizi Zamanın kifayetsizliği yetmezmiş gibi, çağa yenik düşmüş kalplere, cihetsiz kalmış aşklara, şehnaz faslına dönüşmüş hayatlara ummanından bir katre düşür Vaktin elinde umarsız, aşksız, imarsız kalmış gönüllere, hislere inşirah ver Mevsimlerin üzerine düşmüş hastalıklı güz şarkılarını yarıda kes Allahım Baharlar gelsin, yeşilden bir zümrüt insin dallarımıza Kara kışın karsız geçen kasvetinde kaçırdık ruhlarımızın gül mevsimini Açsın gönlümüzde yine peygamber kokuşlu İstanbul gülleri Şirazesi kaçmış gül mevsimlerine, kara gözlü menekşelere, yasemin kokulu günlere inşirah ver Allahım
Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun
Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın
Kilitli kapıları ihsanınla açansın



Fethi mübin inancıyla
Coşturup iman gücüyle
Küfrü fethin kılıcıyla
Biçen sensin “Yâ Fettâh”


Yâ Fettâh,
Yâ Rezzak,
Ey Hünkâr-ı ezel,
Feth-i Mübin duygusunu kattığın yürek şehirleri şimdi zulmün elinde biçâre Hicret ve niyetimiz senin için, senin ikliminin ellerine varmak için Dünya ki bir zindan-ı bela, çah-ı gam u mihnettir Bizi geçir bu dünya dehlizlerinden Rabbim Bize, hayırlı kapılar aç, girelim asr-ı saadet bahçesine Bir ashap şenliği başlasın gönlümüzde Bize hayırlı günler nasip et Rabbim, erelim nice haftalara, aylara, senelere Bize hayırlı rızklar bahşet yüce ihsanınla, derelim başakları rahmet dolu tarlalarımızı İhsanını bizden esirgeme Allahım Senin İhsan denizinde bir mâhi gibiyiz Bize varlığımızı hatırlat Rabbim Bizi bize unutturma Aklımızı, ruhumuzu, fikrimizi aç Allahım
Şükürler sana rabbim, şükürler olsun
Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın
Kilitli kapıları ihsanınla açansın

***
Esmaü'l Hüsnâ Yazıları (21)

Yâ Alîm: Her şeyi çok iyi bilen, bütün bilgilerin kaynağı olan, her şeyi gereğince bilen Yüce Allah’ın ism-i Şerifi’dir

Her şeyi bildiren sensin

Hem cehli kaldıran sensin

Musa’yı güldüren sensin
Kelîm lutfundur “Yâ Alîm”
(Musa Tektaş)

Yâ Alîm,
Her şeyi ezelden ebede bilen Allah’ım,
Bütün bilgilerin kaynağı, her şeyi gereğince bilen Ulu Sultanım,
Bildirdiklerini dahi çözememişken, bilememişken, bizim için ne kadar zor olsa gerek ilminle şereflenmek… Sonsuz denizinin bir katresini dahi çözemeden bildiğini zanneden biz nâdânların, biz hıfzı çalınmışların yine sensin gönül kitaplarını bilgiyle nakşedecek Hikmetinin anahtarı göklerdeyken yerlerde arayan, kalbimizdeyken bilginin özünü dışarıda bulmaya çalışan, kesret denizinin yutan dalgalarında sürüklenen ruhlarımızı yerlerde gezdiren biz aciz kullarını eşsiz ilminle bilensin, görensin Senin ilminin feyzi ve bereketi, günde bin kez kavrarken bedenimizi, kör bakışlarımıza inat destanlar yazmaktadır cümle kâinata… En iyi bilgi susmaktır diyen gönül mürşitleri çekilirken kendi ülkelerinin füsunkâr gülbanklarına, biz hala bilmek üzerine en ağır mecazların telaşına düşmüşüz Rabbim
Bilmez iken bildik dedik
Görmez iken gördük dedik
İlim senin lütfundur Rabbim
Tutup da günahkar ellerimizden,
El ver bize Yâ Alîm

Hakkıyla bilen işiten
İlmin cihanı kuşatan
Hikmetin halka anlatan
Âlim lutfundur “ Alîm”


Ey büyük sultanım,
Yüce Allahım,
Taşlaşmış öğretiler zindanımız oldu Gözlerimiz görmez olduYüreklerimiz sustu Dillerimize melalin çaresizliği düştü Çağ mahkemeleri tutukladı gönüllerimizin konuşan dilini Esrarının gizemini dehlizlere saklayan müderrisler yalanımız oldu… Her nehirde şüphe kulaçları atan, masum yüreklerin safvetini yırtıp, zulüm takvimleri icat eden çağ müderrislerine inat seni bilmek diler yüreğimiz Bilinmek istedin Bizi yarattın Lutfunla gönlümüzün gizlerine üflediğin rahmetinin tohumları çatlamak ister Rabbim Bin bir çiçek açtı gönül dağında her biri seni söyleyen, seni anlatan Bilginden bir çağlayan düşürdün kurumuş çöllerimize Sen istersen eğer biz öğreniriz ancak, sen lütfedersen bizler bilebiliriz ilminden payımıza düşeni
Bilmez iken bildik dedik
Görmez iken gördük dedik
İlim senin lütfundur Rabbim
Tutup da günahkar ellerimizden,
El ver bize Yâ Alîm


Hazinende ğayb ve feyiz
İlim lutfundur “Yâ Alîm”
İnsana verdiğin gayret
Bilim lutfundur “ Alîm”

Rabbim,
İki cihanın tek sahibi Sultanım,
Kudretli hükümdarım,
İçimden secdeler akarken senin ırmaklarına, bütün dualarım senin adınla taçlanıyor Dudaklarımdan sökünüp, ellerimde çiçeklenen dualarımın yegane adresi sensin Sen istemeseydin sana koşamazdı dualarım Bilemezdim adresini Yollar küsüp kapanırdı yüzüme Sen istemeseydin hiçbir şeyi bilemez, hiçbir şeyi tanıyamazdım Âlimler, çorak vadilere dönüşmüş yürekleri ilimleriyle ışıklandırmaz, aydınlanmazdı gönül saraylarımız Sönerdi gönüllerimizde ilim kandilinin ışığı Çağların bilcümle karanlıkları zifir zindan olup yağardı üstümüze
Sonsuz denizlerin kapısını bize sensin aralayan Ummanlarından kurak çöllerimize münbit katreler düşüren, bilmediklerimizi bize öğretensin Allahım
Bilmez iken bildik dedik
Görmez iken gördük dedik
İlim senin lütfundur Rabbim
Tutup da günahkar ellerimizden,
El ver bize Yâ Alîm

Hakkıyla bilen tek sensin
Hikmet sensin gerçek sensin
Kuluna ilmi verensin

Ta’lim lutfundur “Yâ Alî


Ey ihsanı bol olan Rabbim,
Bahar yağmurlarının merhamet etmediği şu çölün üzerine yağdır ihsan yağmurlarını ki ıslanayım Yeni baştan yeşereyim tomurcuk tomurcuk Çiçeklensin gönül sarayımSırlı alemlerine keşf-ü sefere çıkmış bir kâşif kıl beni Sırlarının sırrına ermek için bir şifre düşür ruhuma ki kanatlanayım senin aydınlık iklimlerine Vehimlere dürülmüş ömrümün yaprakları solup dökülmeden Levh-i mahfuzun sayfalarından, ilminle şereflendir de tazelensin bahar gibi Yâ Alîm Bir garip kalemkeş olayım dergahına kul olan Safaperver hikmetlerini bir sadekâr gibi yazayım, aharlanmış levhalara Bilmediklerimi bildir Rabbim Bilmediklerimi bildir ki kalb-i saf, ruh-i saf, vech-i saf, vaz-i saf geleyim dergahına
Bilmez iken bildik dedik
Görmez iken gördük dedik
İlim senin lütfundur Rabbim
Tutup da günahkar ellerimizden,
El ver bize Yâ Alîm

Verdin ihtiyara gence
Akıl irade düşünce
Kalplerdeki hoş düşünce
Selim lutfundur “Yâ Alîm”


Yâ Alîm,
En Sevgili,
Ey sevgili, meçhul iklimlere doğru süregelen seyahatimizden, vehimlerle kuşatılmış dikenli yollardan yürüdük yıllar yılı Yolumuzu kaybettik te yetişemedik sana akan kervanlara Kaldık karlı dağlar başında bir garip seyyah gibi Bilmemiz gerekip bilmediklerimizden, eğrilerimizden karalar bağladı ömür defterimiz Uykusunda dahi seni sayıklayan mürşitlerin yollarına bağla geçitlerimizi Bağla ki bütün çöllere ay doğsun En kuytu vahalara nurundan ışıklar düşsün en soylusundan Gah bir Kaşgar seherinde, gah bir Yesrib ikindisinde, gah Antere’de elif dokusun dil-i bülbüller Asya bozkırlarından Yemen çöllerine, anadolu yaylalarına kadar şakısın şeyda bülbül Azgın kalabalıklar hep bir ağızdan elif okusun Kisra şehirlerinin yorgun ve utangaç kaldırımları unutsun, yalan yanlış bildiklerini Yeni baştan dile düşsün kadim elifYeni baştan kök salsın kalplerin rıhtımına, demir atsın hiç gitmeyesi
Sen Alîmsin, ihsanı bol Rabbim
Nurlu düşüncenden ışıklar düşür gönüllerimize
Yunsun dil-i harab
Bilmediklerimi bildir Rabbim, hiç unutmayası
Bilmez iken bildik dedik
Görmez iken gördük dedik
İlim senin lütfundur Rabbim
Tutup da günahkar ellerimizden,
El ver bize Yâ Alîm

***
Esmaü'l Hüsnâ Yazıları (22)
Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan Yüce Allah’ın ismi Şerifidir

“Emrine misli “dâl” eyle
Tevekkülle hemhâl eyle

Rızkımızı helâl eyle
Haram aş verme “Yâ Kâbız”
(Musa Tektaş)

Yâ Kâbıd,
Yâ Bâsid,
Ey Alemlerin Rabbi olan büyük Allah’ım,
Ey genişlikler sahibi, rahmeti sonsuz Allah’ım,
Bütün kederlerimiz, bütün melalimiz, bütün hüznümüz senden eserdir Sendendir Ebû cehil çağını aratmayan çağ yanılgıları Rızkımızı azaltan, kahrımızı çoğaltan sensin Bunları bir şebnem gibi dallarımıza düşüren senin dileğindir Güzelliğin yanına çirkinliği katıp bunun tezadını ruhumuzun tentelerine düşüren senin efsunundur Güzele talip olan gönlümüzü çirkine, İyiye olan meylimizi kötüye düşürme Allah’ım Senin sırrına akıl ermez Sırlarının içinde nice sır vardır nesre çevrilmeyen Ruhumuzu her gece bedenimizden ayırıp, uyandığımızda tekrar üzerimize giydiren sensin Sensin bizi bir beyaz huzmenin yedi rengi kılan Ruhumuza nur gibi dolan sensin Allahım
Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd,
Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet
Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet


“Genişlik ve darlık senden

Dara düşürme Yâ Kâbıd
Biz kulları sıkıntıyla
Yoldan şaşırma Yâ Kâbıd”


Ey Sevgili Sultanım,
Sevgililer Sevgilisi Ulu Allah’ım,
Eyyûb’u devasız dertlerle inim inim inletip, Yakup’u evlat hasretiyle derde düşürüp sabrını sınayansın Yusuf’u kör kuyularda merdivensiz bırakan, en umulmadık zamanlarda Mısır’a sultan eyleyen, Züleyha’yı aşkından rüsva kılan sensin Ey Sevgili Kays’a kadersiz Leyla’yı bağlayan, çöl çöl gezdiren, Bedevi yürüyüşlü bir Mecnun’a benzeten sensin Senin derdin de hoş dermanın da güzel Rabbim En kuytu vahaların içinde uçuşan bir kelebeğin konacağı çiçeğin adresini, sinsi yağmurların yıkamadığı, bir kurşun gibi ağır gök kubbenin kararttığı çöllerde, aydınlığın kaynağını bir sen biliyorsun Şimdi bir başınayız, dünyanın yalancı ellerinde Senin merhametin, senin şefkatin ve bereketin olmasa ahvalimiz harab Rabbim Eksiklerimizi affeyle Dertlerimizi onar Heybelerimize Yakup sabrını düşür Düşür ki yitmesin küstah aklımız
Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd,
Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet
Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet



“Sevdiğin kullara yâr et
Bülbülü güllere yâr et
Gönül iklîmin bahar et

Karsız kış verme “Yâ Kâbız”

Yâ Kâbıd,
Yâ Bâsid,
Ey Sevgili, Sevgililer Sevgilisi,
İsli bulutların başımda salkım saçak dolaştığı, bu şirazesi bozulmuş kentlerin boşluğunda kederli bir yalnızım Güneşi çekiştiren karanlıklar düşmüş yüreğimizin kadranına Rûkuda donup kalmış dedelere, haminnelere inat, torunlar hayretle bakıyor, kahrolası Kubbeler utanıyor garip tezada Devrin zulümü abanmış üstümüze Daraldık, sıkıştık zamanın kıskacında Çek bizi al Rabbim, huzurun terkisine Darda koyma sevgili kullarını Bir Süleyman asasına muhtaç bu zaman Kirli emellerin uçurumunda hakikatı kandıyor Sâmiri yalanlar Devrin büyücüleri, bozulmayan büyüler devşiriyor suların yanağında Kirli suların koynunda gönlü kararmış balıkların Deniz masmavi gökyüzüne öykünüyor Melon şapkalı adamlar gülüyor müstehzi, çığlık çığlık yırtıyor bağrımızın can evini
Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd,
Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet
Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet

“Dilersen rahmet yayarsın

Dilersen yasak koyarsın
Öğrenmek çün sabır dersin
Dağlar aşırma Yâ Kâbız”

Ey Ulu Sultanım,
Allah’ım,
Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid,
Ruhumu sevginle, aşkınla dolduran sensin Bir gümüş ibriğin lülesinden süzdüğümüz zamanın içinden ne sevdalar, ne belalar, ne hayaller akıyor tutulmayası Eski kıyamları besteleyen ruhumuz, senin aşkın için kurşundan elbiseler giyiniyor Deli bozlakların fısıltıyla yakınımızdan geçtiği sincabî günleri, düzenbaz poyrazlarla en çetin savaşlara girdiğimiz kara kışı, uğurladı senin kararlı efsunun Şimdi vadileri bahari taraflarınla bezedin Saldın bütün güzellikleri cömertçe Toprağın nefesi şimdi sümbül, lale, zambak, çiğdem, nergis kokuyor Havalandı cümle mahlukat Geri çektiğin bütün güzellikleri şimdi bir çağlayan gibi sürdün vadilerin bağrına Rüzgarlar estirirsin Mikail nefesiyle hayatın kalbine Sitare kanatlı bir güzellik düşer ruhumuzun karasına Senin şefkatinin eli değer yeni baştan bizi onaran, sağaltan, çoğaltan
Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd,
Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet
Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet

“Emrine misli “dâl” eyle

Tevekkülle hemhâl eyle

Rızkımızı helâl eyle
Haram aş verme “Yâ Kâbız”

Yâ Kâbıd,
Ey rahmeti ve şefkati bol olan Ulu sultanım,
Zengini fakir düşüren, âlimi ilminden düşürüp aklını şaşıran, güçlüyken güçten men eden, güzelken çirkinleşen, itibarlıyken itibarını kaybeden, iyiyken kötülüğün zifir rıhtımına demirleyen kullarının imtihanını kolay kıl Rabbim Kimseleri imtihanlarından terbiye etme Rabbim Kolaylık ver Merhamet et Fakiri zengin, nâdânı bilgili, yoksulu abad, itibarsızı itibarlı kıl rabbim Şüphesiz senin her şeye gücün yeter Gönlümüz ayinesini pastan ve kirden temizle Akla bizi karalarımızdan Sağalt bizi yaralarımızdan Bizi sevgili kullarından eyle Allahım Esrimiş limanlarda bizi yalnız bırakma Yine salkım salkım yıldızlar düşür gönlümüze Kat kat semalara ulaşsın dualarımız Kadim çeşmeler elif elif diye aksın çağın üzerine Testilerimize elif dolsun, elif içsin kurumuş dudaklarımız Zağfiran huzmelerden kutlu yollar açılsın önümüze Sana gelsin bütün yollar, sana çıksın bütün yolların sonu
Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd,
Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet
Yolumuzu şaşırdık Allah’ım bizi affet

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla