GöKKuŞaĞı
|
Cevap : Esmâü'l Hüsnâ Yazıları
Esmâü’l Hüsnâ yazıları (14)

-Musavvir (c c): Varlıklara suret veren, tasvir eden; onları en güzel şekilde tertip edip, en güzel surette şekillendiren
Kimisini kıldın veli
Kimisine dendi deli
Sana inanmayan kulu
Pelesenk ettin “Yâ Musavvir”
(Musa Tektaş)
Rabbim,
Ulu Allahım,
Ne zaman masmavi gökyüzüne baksam, ne zaman başımı kendimden yana çevirsem bir esrarlı fısıltı usulca kalbime yol buluyor Küme küme beyaz bulutların ötelerine ayarlı gözlerimin ışığı, kalbime yol bulan duygularımın özü sendendir Bir çekirdekten bin orman yaratan, bin bir çiçeğe bin bir renk giydirip süsleyen sensin Denizin rıhtımı kamçılayan vuruşlarında, rüzgarın dalları yaprakları bir musıki ahengiyle sallayışında senin efsunun var Kumruların dilindeki yusufçuk şarkısında, nilüfer desenli gölün sızıldayan kamışlarında senin ezgin var
İnsanın mayasını aynı, huyunu ayrı ayrı sen diledin, sen verdin
Beni sana yakın eyle Allahım  
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin
Bir damlayı can ve insan eyleyensin
Kapına geleni sultan eyleyensin  
İnsanları farklı farklı
Renk renk ettin “Yâ Musavvir”
Kimisini Avrupalı
Frenk ettin “Yâ Musavvir”
Alemlerin Rabbi olan yüce Sultanım,
Herşeyi birbirine müsemma yaratan ulu Allahım,
Senin dergahının kapısı her dem açık Her dem bütün yollarının ucu bize dokunur Bütün denizlerin sana akar, bütün yıldızlar sana bakar Ol, dedin oldu cümle kainat Her şey senin Senin gül kokulu desenlerinin her ilmeğinde bin sır gizli Her giz bin giz saklar içinde Senin bize giydirdiğin desenlerin içinden sıyrıldık dünyalık telaşlarla Bütün eksileri, bütün yarımları ve bütün noksanları kuşandık, bilemedik Bizi yarımlarımızla, eksilerimizle, kusurlarımızla affeyle Allahım O ilk halimizi, “Kâlu Belâ” iklimini kuşanalım yeni baştan İzin ver, nasip eyle,
Kirlenmemiş, bozulmamış mayamıza geri dönelim Allahım
Menekşe kokulu bir sürur düşür yüreklerimize
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin
Bir damlayı can ve insan eyleyensin
Kapına geleni sultan eyleyensin  
Münezzehsin noksanlıktan
Her şeyi var ettin yoktan
Bizi de bir başka ırktan
Bir Türk ettin “Yâ Musavvir”
Ey Sevgili,
En Sevgili olan Yâ Musavvir,
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin Bir damlayı can eyleyen, bir saatin kadranına sıkıştırılmış zamanı an eyleyensin Mekan ve zaman senin için anlamsız Kapına geleni şan eyleyensin ” Bî vefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez “ denen dünyayı han eyleyensin Geldik gidiyoruz diyen bir nakaratız hayatın feracesinde An be an beklenen güzel ölümü gözlerimize nihan eyleyensin Buz tutmuş gecelerin ayazında senden gelecek nurdan şıklar beklemedeyiz Güneşi seherde tan, kainata vatan eyleyensin  iniltisi göklere çıkan cana himmetinle derman eylesin İnkara düşmüş yürekleri, sıkıp sûzan eyleyensin Dilediğini o an gerçek kılansın Gördüğüm bütün güzelliklerin kusursuzluğu karşısında ürperiyoruz Gözlerimize nehirler boşalıyor
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin
Bir damlayı can ve insan eyleyensin
Kapına geleni sultan eyleyensin  
Bir damlayı can eyledin
Yarattın insan eyledin
Kimi kalbi mühürledin
Kimi senk ettin “Yâ Musavvir”
Rabbim,
Ey ulu sultanım,
Sevgili Allahım,
Hiç yoktan varolduğumu ve beni türlü nimetlerle zengin kıldığını biliyoruz Şükür çiçeklerini demet demet sunuyorum kapına Kabul buyur Allahım Eksiklerim, yarımlarım, günahlarım var Huzurundayım ve utanıyorum Rahmetinin sağanağından beslenen ümît ve korku arasındayım Üşüyorum Davut’un esrarlı ilahileri, Musa’nın Yed-î Beyzâsı, İsa’nın kıvrılan Âsası gibi senden gelen her şeye ürperiyorum Masmavi göklerin derinlerine uzanan minarelerin şerefesine dokunuyor güvercin yüreğim Uçup sana gelmek diliyor Senden gizli olmayan halimi sana anlatmaya, senden gelen, senden olan sözlerimi söylemeye utanıyorum Sen bana ne kadar yakın, ben sana ne kadar uzağım Allahım?
Beni sana yakın eyle Allahım  
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin
Kapına geleni sultan eyleyensin
İsmin anan olmaz eyri
Bulurlar hıfz ile hayrı
Herkesin yükünü ayrı
Denk denk ettin “Yâ Musavvir”
Ey Sevgili,
En Sevgili olan Yâ Musavvir,
Sen dilediğini veli, dilediğini âli eyleyensin Kendimden sana iltica ettim Allahım Ağyar ve masivanın elem ve kederinden sana sığındım Senin mücerret nasihatın, müşahhas acılara dönüştü cehaletimin azgın ellerinde Emirlerini unutan hıfzım bana eza ve ceza getirdi Bin musibet belgeli yüreğimin kuytularında İbadet ve taat ile neşveli olmayan yürekleri har, sana gelen yollarda gezinmeyeni zar eyleyensin Heva- hevesine düşeni nar eyleyensin
Beni sana yakın eyle Allahım  
Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin
Kapına geleni sultan eyleyensin
***
Esmâü’l Hüsnâ yazıları (15)

El GAFFAR: Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan
Kulunu görüp gözleyip
Kusurlarımız düzleyip
Günahlarımız gizleyip
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
(Musa Tektaş)
Ey sevgili,
En sevgili,
Ey rahmeti bol olan Allahım,
Asırlık günahlarımın gölgesinde ellerimi sana doğru açtım Her tarafı karlı iki dağ arasındayım Zaman buruk, günahlarımın terkisinde Yüreğimde utancım düğüm düğüm Bir kör hafızım, günahlarını sayıklayan Esmeyi unutmuş bir rüzgarım, seherin nazlı sarkacında Kabuslara uyanan bir rüyayım, uykuların orucunda Günah sularının arkında devrile devrile akıyorum Umudum sensin
Güvendiğim tüm dağlardan çekildim
Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim  
Mağfiretine muhtaç bu yürek, böylesine zor zamanda  
Günah ettik kusur ettik
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
Aklı nefse esir ettik
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
Rahman olan, Rahim olan, sultan olan büyük Allahım,
Rabbim,
Bahtımın yıldızı bildiğim her şey karanlıklara gark etti garip ruhumu Aşka mayalanan bütün sözler ya tutarsa umudunu taşımadan unutuldu Dilsiz gecelerin mecnunu olan yüreğimi kahreden günahlarım, ayaklarımda bağ oldu Bu gülmemiş dudaklara, esrarından bir çamça su ver Bir ırmağım, günahlarımın arkından akıyorum sana doğru Beni bağışlayan, beni affeden Ummanlarına al Allahım Ruhum elemli, gözlerim nemli sana geldim Kapına geldim Kutsal sularının sürgün nilüferiyim  Beni rahmet sularından ayırma Beni koparma dalımdan Kovma ülkenden Merhamet et bu mahzun kuluna, merhameti bol olan Allahım
Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim  
Rahmetine sığındım böylesine dar zamanda
Fırsat verdin mü’minlere
Gözümüzü dikme yere
Tövbe ettik yüz bin kere
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
Ey büyük Allahım,
Rabbim,
Ağır bir hüznün kollarında havf ve reca arasındayım Bütün umudum senin göklerinden gelecek rahmet yağmurlarında Bir çölüm, senden mağfiret yağmurları bekleyen Günahlarımın utancında mahzun bir kulunum Bütün kusurlarımızı biliyorsun Gök kubbenin altında nefsimize nasıl kul olduğumuzu, nasıl utançtan kuleler yaptığımızı biliyorsun Allahım Her şey sana ayan Her şey senin yörüngende Davetinin pusulalarını şaşırdık Ayrık otları bitti yollarımızda Bütün yollar senin kapına çıkarken unuttuk, bilemedik Gönlümdeki ümit sarayı yıkılmadan sana geldim Senden ümit kesmem, kesmedim  
Tövbe sularında yıkanan günahlarımın utancında senden af diliyorum
Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum Merhamet et bu mahzun kuluna, mağfireti bol olan Allahım
Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim  
Mağfiretine sığınağım böylesine kor zamanda
Sınır yoktur rahmetine
Ol Muhammed ümmetine
Habibinin hürmetine
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
Yâ Gaffar,
Ey Alemlerin Rabbi olan Allahım,
Ebedi bahçelere giden yolların yolcusu olmak diler yüreğim Bir kuş olmak diler, mavi göklerinin en derininde Başkentine doğru uçmak diler  Nasip eyle Allahım Senin şefkatinin, senin merhametinin sınırı yoktur Senin mağfiretinin tartısı yoktur Kendimizden umudu kesmişiz Umudumuz bir ilahi Rabbaniye yağmurunda Bizi bağışla, affet Bizim utandığımız, bizim unuttuğumuz, unutmaya çalıştığımız hatalarımızı, günahlarımızı bir karanlık geceyle kapatan Allahım Bütün rezilliğimizi, rüsva olmuş hallerimizi bizden saklayan Rabbim Ululuğun, şefkatin, merhametin, cömertliğin karşısında gözlerim akan bir sebil Nedametin ellerinden tutan mağfiretin bir köz düşürdü yüreğime Şefkatinin esrarından ürperiyorum Gözlerim ufukta seni düşünüyorum 
Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum
Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim  
Ruhuma bir ışık ver, böylesine hor zamanda
Mağfiretle erdir nûra
Düşürme bizleri nâra
Pişman olduk günahlara
Affeyle bizi “Yâ Gaffar”
Ey büyük Allahım,
Ey Sevgili, sevgililer sevgilisi,
Varlığımı bilinmezlik toprağına gömmek, yeniden kulun olmak, yeniden neşv ü nema bulmak umudundayım Gömülmeyen şey nabit olmaz diyor erenler Ruhumun aynası bin bir yerinden kırık  Cilası dökülmüş Kalbime ve ruhuma nurundan bir lahza bahşet Bahşet ki kapına gelmeye yüzüm olsun Ey Sevgili Senden ümidimi kesmem, kesmedim  İbadet ve taat ile tanışmayan yüreklerin ölümünden yüreciğimi koru Allahım  Affa layık olmasak da Nedametin ateşinde yanıyoruz Bağışla bizi Sen Rahman’sın, Rahim’sin  El Gaffar’sın  Nurundan katıp yarattığın cümle kainatın misafirlerini nurunla bağışlayıp affedensin Sana hamd ü senalar olsun Senden gelen rahmeti düşlüyorum  
Şefkatinin esrarından ürperiyorum
Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum
Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim  
Günahlarımı affet, hatalarımı affet, kusurlarımı affet   
Böylesine ar zamanda, böylesine zor zamanda  
****
Esmâü’l Hüsnâ yazıları (16)

Yâ Şekûr: Kullukları kabul edici, az amele çok sevap veren, şükrü kabul edip çok ihsan eden, şükredilen
“Verip sıfatı ismeti
Resulün zat-ı Ahmet’i
Ol Habibin Muhammed’i
En şâkir eden “Ya Şekûr””
(Musa Tektaş)
Yâ Şekûr,
Rabbim,
Rahman ve rahim olan büyük Allahım,
Beni rahmetinin feyzinle donattın, sevdiklerine kattın Cehaletimin büyüklüğü karşısında ne kadar lütufkarsın Rabbim Şu yanlışlarıma, çirkinliklerime ne kadar merhametlisin Sen bana ne kadar yakın ben sana ne kadar uzağım Senin fazlın ve rahmetin ne kadar fazla Allahım Senden başka iltica ettiğim yoktur Bana verdiğin bu hayat için, sevdiklerimi bana sevdirdiğin için, beni onlara sevdirdiğin için sana şükürler olsun Allahım
Ezel ve ebed sensin  
Aşk sensin, sevgili sen  
Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun
İtaat eden kullara
Teşekkür eden “Ya Şekûr”
İsmini anan dillere
Hem zikir eden “Ya Şekûr”
Yâ Şekûr,
Efendimiz,
Alemlerin rabbi olan Allahım,
Senin tecellin yüreğimde boy veriyor Zaman, senin esrarını yüzüme yüzüme vuruyor Senin ihsanın mahcubiyetimi kırbaçlıyor Heybemin terkisi acziyetim ve günahımın yüküyle gün be gün ağırlaşmakta  Ben talep ve arzu etmeden lütfunla cömert olansın Lütfun karşısında ürperiyorum Yüreğimin bütün ağırlığıyla sana şükrediyorum İlah,i sana bağlanmışım, sana gelmişim Bu kulundan iltifatını kesme Allahım Rüsvalığım beni aşmışken, nefsim beni yerden yere vururken benden lütfunu ve keremini esirgeme Allahım  
Ezel ve ebed sensin  
Aşk sensin, sevgili sen
Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun
Hakka uyanları öven
Mükafat vererek seven
Üstünden balâyı savan
Hoş fikir eden “Ya Şekûr”
Rabbim,
Ulu Sultanım,
Güneşin aydınlığı, pınarın akışı, nilüferin gölün yanağına tutunuşu senin eserindir Bütün karanlığın aydınlığı, hüznün sevinci, derdin dermanı sendendir Öylesine cömertsin kuluna Öylesine lütûfkârsın yarattığına, can verdiğine Cümle kainatı kusursuz tek tek sever korursun Biz bir tek sevenimizi terk ederken, sen cümle kainatı lütfunla âbad edersin rabbim Göğün en mavisi, ırmağın en gümrahı senin adını zikrederken biz aciz, biz günahkar, biz vefasız kulların verdikleri sözden cayarlar Gaflet desenli uykulardan uyandır bizi Rahmetinin denizinde yüzdüğümüz Allahım  İçinde olduğumuz denizinin farkına varan mâhiler gibiyiz
Ezel ve ebed sensin  
Aşk sensin, sevgili sen
Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun
Yıldızdaki hızlı akış
Ceylandaki güzel bakış
Kâinatı nakış nakış
Hakk dokur eden “Ya Şekûr”
Kirli bir ırmağa döndü bu dünya Akar olduk ırmağın yanağından Bereket yağmurlarınla yıka bizi, akla Biz biz değiliz artık Kirli ve dolaşık uçurumlarda çok yorulmuşuz Bizi şefkatinle giydir, sar yaralarımızı Bir fetret zamanında duyulmuyor sesi, ulu yürekli erenlerin  Bir ses düşür yüreğimizin susuzluktan çatlamış mazgallarına Bir ses ki yeni baştan ürpertsin içimizi Aşka gelsin mahremi esrarımız Yeni baştan essin gönlümüzün şükran meltemi Bir bahar gibi, bir cemre gibi, düşsün yüreğimize, şükür çiçeği Bir şimal rüzgarı tarasın dağılan, bozulan, düğüm düğüm olan, şükrün saçlarını Tel tel aksın yürekten yüreğe
Şükür çiçek açsın seccademizde
Ey Rabbim,
Ezel ve ebed sensin  
Aşk sensin, sevgili sen
Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun
Aşkla açtıran gülleri
Şevkle coşturan selleri
Seher vakti bülbülleri
Şâd şakır eden “Ya Şekûr”
Yâ Şekûr,
Yâ Gaffar,
Yâ Rahman,
Sana inandım, sana sığındım, sana güvendim Aşkına dilenci bu yürek İnsan olmak  İnsan olduk, insan kimdir bilemeden Hata yaptık, günah sularında yutkunduk, boğulduk pişmanlığın zirvelerinde Kulluğumuzu unuttum, kesretin yalancı şavkında   Gaflet uykusuna yattı kör yüreğimiz Sonunda bildik ki bize bir sen, yar imişsin Aşkına dilenci imiş deli yüreğimiz Rüsvalığımıza lütfunla, yoksulluğumuza kereminle cevap veren Allahım Sana geldik Kapında dilenciyiz Yalvarıyoruz Bize Şekûr olan adınla kerem et Allahım 
Ey Rabbim,
Ezel ve ebed sensin  
Aşk sensin, sevgili sen
Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|