17

yüzyılda minyatür sanatı bir yandan geleneksel üslubu sürdürürken öte yandan albüm resmi birdenbire büyük bir önem kazanmıştır

Falnâme’de yer alan büyük boy kompozisyonlar bu türün tipik örnekleridir

I

Ahmed Albümü (TKSM, B

408) ise hiçbir metne bağlı olmayan tek tek figürlerin ya da günlük hayatla ilgili konuların işlendiği örneklerden oluşur

Bu albümdeki sayfalardan birinde tek tek figürlerin bir araya toplandığı görülür

Çeşitli tipte insanlar giyim özelliklerini belirtmeye özen gösterecek biçimde işlenmişt
ir

Bu resimlerde serbest bir anlatım üslubuna tanık olunur

Geleneksel anlatım tarzlarından ayrılan bu tür serbest üslup örneklerine 18

yüzyıl başından
günümüze tek sayfa halinde kalan sahnelerde de rastlanmaktadır

Erkekleri açık havada eğlenirken gösteren bir minyatür bu serbest üslubu yansıtmaktadır

Bu türe giren ilginç örneklerden birinde de Galata Mevlevihanesi’nde sema eden Mevleviler tasvir edilmiştir

Ney ve kudüm çalanlarla semayı seyredenlerin arkasında yelkenlilerin geçtiği bir deniz görünümüne yer verilmiş olması ilginçtir

Bir başka sayfada ise daha önce minyatürlere konu olmamış bir yaşam kesiti, bir meyhane sahnesi tasvir edilmiştir
18

yüzyılın en ünlü minyatür ustası nakkaş Levnî’dir

Levnî çeşitli milletten, meslekten kadın ve erkek figürünü resimlediği çok sayıda örnek bırakmıştır

Sanatçı, yaptığı tek figürlerde konuya uygun bir çizgi ritmi yaratmayı başarmıştır

Levnî’nin en tanınmış eseri iki kopya olarak hazırladığı Surnâme’dir (TKSM, A

3593)

Bu kitapta yazılı ve bol resimli olarak IŞI

Ahmed’in oğullarının sünnet düğünü anlatılmıştır

Düğün bu kez Okmeydanı’nda düzenlenmişti

IŞI

Murad dönemindeki düğünde olduğu gibi 1720 tarihli bu düğünde de şenliğe bütün İstanbul esnafı katılmış, çeşitli hünerler sergilemişti

Süslenmiş koçlarıyla celep ve kasapların geçişini gösteren minyatür, esnafları temsil eden ilginç bir ornektir

Bir başka minyatürde görüldüğü gibi, yukardan aşağı kıvrımlar çizerek ilerleyen esnaf alayının içinde yarısı kadın yarısı erkek dev kuklalar, köçekler de yer alıyor, bunlar geçit türenine ayrı bir merak ve neşe katıyorlardı

Kâğıthane
sefalarından eğlenceye açık olan İstanbul halkı akın akın Okmeydanı’na geliyor, günlerce süren şenlikle yakından ilgileniyordu

şenlikte deniz eğlenceleri de önemli bir yer tutuyordu

Haliç’in iki yakası arasında gemi direklerine gerilmiş halatlar üzerinde arabalar geziyor, cambaz çengiler oyunlar oynuyorlardı

Padişah ve küçük şehzadeler bu eğlenceleri Aynalıkavak Kasrı’ndan izliyorlardı

Levnî yüzlerce değişik sahneyi içeren Surnâme minyatürlerinde konuyu değişik yönleriyle ele almayı ve onlara esprili bir
anlatım çeşnisi katmayı başarmıştır