Şengül Şirin
|
Cevap : Çakmak Mareşal Fevzi (1876-1950)
Mustafa Fevzi Çakmak (1876 - 1950) A - FEVZİ ÇAKMAK’IN YAŞAMI
1 - Doğumu ve Orta Öğretimi:
Büyük asker, büyük komutan, faziletli insan, Fevzi Çakmak ülkenin bunalımlı bir döneminde, 12 Ocak 1876’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir
Babası Topçu Albayı, Çakmakoğullanndan Ali Sırrı Bey’dir
Mustafa Fevzi ilk öğretimine Rumeli kavağı Mahalle Mektebi’nde başlamış, oradan Sarıyer’deki Hayriye Okulu’na geçmiştir
On yaşında; Selanik Rüştiyesi’ne (ortaokuluna) gitmiş, buradan İstanbul’a (Soğukçeşme Askerî Rüştiyesi’ne) gelmiş, 1890’da Kuleli Askerî Lisesi’ne, 29 Nisan 1893’de Kara Harp Okulu’na geçmiştir
2 - Fevzi Çakmak’ın Askerî Yaşamı:
28 Ocak 1896’da Piyade subayı olarak Harp Okulu’ndan mezun olan Fevzi Efendi (1311-c-P 7) başarı derecesi nedeniyle kurmay sınıflarına devam hakkını kazanmış, 16 Mart 1897’de üsteğmenliğe yükselmiş, 25 Aralık 1898’de de kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisi’ni bitirmiş ve Genelkurmay 4’üncü Şube’ye atanmıştır
O’nun başarılı öğrencilik yılları, Osmanlı İmparatorluğu’nda yönetimin en bozuk olduğu döneme rastlar Birbirini takip eden harpler, iç ayaklanmalar, ekonomik ve sosyal durumun her gün biraz daha kötüye gitmesine neden olmuş, güçsüz ve yeteneksiz bir idare elinde işlemez hale gelen sistem içerisinde millet perişan olmuştu
11 Nisan 1899’da 3’ncü Ordu Metroviçe Tümeni Kurmay Başkanlığı’na atanan bu değerli kurmay subay 6 Şubat 1901’de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) olmuş ve başarılı hizmetleri nedeniyle 23 Ocak 1900’de Gümüş İmtiyaz Nişanı, 22 Ağustos 1900’de de Beşinci Rütbeden Mecidi Nişanı ile ödüllendirilmiştir
1902’de Binbaşı olan Fevzi Bey, Taşlıca Mutasarrıflığı ve Komutanlığı’na atanmış ve burada da başarılı çalışmalar yapmıştır
1906’da Yarbaylığa yükseltilmiş ve 17 Temmuz 1906’da Dördüncü Rütbeden Osmanî Nişanı ile ödüllendirilmiştir
1907’de Albaylığa yükseltilen Fevzi Bey, 29 Aralık 1908’de, Taşlıca Mutasarrıf ve Komutanlığı uhdesinde bırakılarak, 35’nci Nizamiye Tugayı Komutanlığı’na atanmıştır
7 Ağustos 1909’da çıkartılan Tasfiye-i Rüteb Kanunu gereğince ve emsaline göre erken terfi ettiği gerekçesiyle rütbesi Binbaşılığa indirilmiş; 27 Temmuz 1910’da da Mürettep Kosova Kolordusu Kurmay Başkanlığı’na atanmıştır
29 Eylül 1910’da tekrar Yarbaylığa yükselmiş, 15 Ocak 1911’de Genelkurmay 5’nci Şube Müdürlüğü’ne atanmış, İşkodra Kolordusu ve çeşitli birliklerin kurmay başkanlıklarında bulunan Fevzi Bey, 3 Temmuz 1912’de Yakova Tümeni Komutanlığı’na, 6 Ağustos 1912’de Kosova Kuva-yi Umumiyesi Kurmay Başkanlığı’na, 29 Eylül 1912’de Vardar Ordusu Komutanlığı Hareket Şube Müdürlüğü’ne 6 Kasım 1913’de de 2’inci Nizamiye Tümeni Komutanlığı’na atanmış ve 24 Kasım 1913’de ikinci defa Albay olmuştur
22 Aralık 1914’de 5’nci Kolordu Komutanlığı’na getirilmiş ve 2 Mart 1915’te Mirliva (Tümgeneral) olmuştur
Fevzi Paşa tümen ve kolordu komutanlıklarındaki başarılı çalışmaları nedeniyle 2 Ekim 1915’de Harp Madalyası, 18 Kasım 1915’de de Muharebe Gümüş İmtiyaz Madalyası ile ödüllendirilmiş, 26 Aralık 1915’te kendisine Almanya’nın 2’nci Demir Salip Nişanı verilmiştir
6 Aralık 1915’de, Albay Mustafa Kemal Bey’in rahatsızlığı nedeniyle ayrıldığı Anafartalar Grubu Komutanlığı Vekâleti’ne getirilmiş
17 Ocak 1916’da Muharebe Altın Liyakat Madalyası ile ödüllendirilmiştir
7 Eylül 1916’da 2’nci Kafkas Kolordu Komutanlığı’na atanmış, bu güne kadarki başarılı hizmetleri nedeniyle, 21 Ekim 1916’da Alman Harp Madalyası verilmiş, 11 Kasım 1916’da Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası ile ödüllendirilmiş, 3 Nisan 1917’de de Avusturya-Macaristan Devleti’nin İkinci Rütbeden Harp Alâmetli Askerî Liyakat Madalyası verilmiştir
5 Temmuz 1917’de Diyarbakır’daki 2’nci Ordu Komutanlığı’na, 9 Ekim 1917’de de Filistin’deki 7’nci Ordu Komutanlığı’na atanmıştır
Ordu Komutanlığı’ndaki başarılı hizmetleri nedeniyle, 23 Eylül 1917’de ikinci Rütbeden Kılıçlı Osmanî Nişanı, 8 Ocak 1918’de Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı ile ödüllendirilmiş, 19 Haziran 1918’de de kendisine Almanya’nın Birinci Rütbeden Kron dö Prus Nişanı verilmiştir
28 Temmuz 1918’de Ferik (Korgeneral) olmuş 24 Aralık 1918’de Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne (Genelkurmay Başkanlığı’na) atanmıştır
14 Mayıs 1919’da 1’nci Ordu Müfettişliği’ne verilmiş, 3 Kasım 1919’da da Anadolu’ya gönderilecek Nasihat Heyeti’nde görevlendirilmiştir
3 Şubat 1920’de Harbiye Nazırlığı’na (Milli Savunma Bakanlığı’na) atanmış bu görevinde ve Gnkur Başkanlığı’nda halef, selef olduğu Cevat Paşa (Orgeneral Çobanlı) ile Anadolu’daki harekâtı bütün olanaklarıyla desteklediklerinden Cevat Paşa 16 Mart 1920’de Malta’ya sürülmüş, Fevzi Paşa’yı da makam odasına kadar gelen İngiliz subayları tehdit etmişlerdi Bu durumda İstanbul’da daha fazla kalamayacağını anlayan Fevzi Paşa 27 Nisan 1920’de Ankara’ya geldi ve 3 Mayıs 1920’de Kozan Milletvekili sıfatıyla Millî Savunma Bakanlığı’na ve Bakanlar Kurulu Başkan Vekilliği’ne seçildi
27 Mayıs 1920’de Kuva-yi Milliye’ye katıldığı için, İstanbul 1’nci İdare-i Örfiye Divan-ı Harbi tarafından gıyaben askerlikten tardına, nişan ve madalyalarının geri alınmasına ve idamına karar verildi
9 Kasım 1920’de Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey’in Batı Cephesi Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atanarak ayrılması nedeniyle Genelkurmay Başkan Vekilliği’ni de üstlendi
3 Nisan 1921’de Birinci Ferik (Orgeneral) lige yükselen Fevzi Paşa, 5 Ağustos 1921’de Millî Savunma Bakanlığı’ndan ayrıldı ve asaleten Genelkurmay Başkanı oldu 12 Temmuz 1922’de de Bakanlar Kurulu Başkanlığı’ndan ayrılarak Büyük Taarruz hazırlıklarıyla ilgilenmek üzere cepheye gitti
31 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’un hazırlanması ve icrasındaki hizmetleri nedeniyle rütbesi Mareşalliğe yükseltildi
27 Mart 1923’te Afganistan Emin Ala Hazret Gazi Amanullah Han tarafından İtrıâli Nişanı ile ödüllendirildi
Türkiye Büyük Millet Meclisince 14 Ağustos 1923’te 188 oyla tekrar Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti’ne (Genelkurmay Başkanlığı’na) seçildi
21 Kasım 1923’te İstiklâl Harbi’ndeki üstün hizmetleri İstiklâl Madalyası ile ödüllendirildi ve kendisine bir de takdirname verildi
31 Ekim 1924’te milletvekilliğinden ayrıldı 1944 yılına kadar Genelkurmay Başkanı olarak hizmet etti Şerefle sürdürdüğü bu görevden, 12 Ocak 1944’te (yaş haddini tamamlayarak) emekliye ayrıldı
Mareşal Fevzi Çakmak, Atatürk’ün sevdiği, saydığı ve güvendiği askerlerdendi Arkadaşlıkları Çanakkale’de başlamış ve Atatürk’ün ölümüne kadar karşılıklı sevgi, saygı ve içten gelen bağlılıkla sürmüştür
Atatürk, Fevzi Paşa’yı, ordu yönetim ve komutasının rast gele bir kimseye verilmeyeceğini söyleyerek, Genelkurmay Başkanlığı’na getirmişti O da Silâhlı Kuvvetlerin en yüce katında, büyük hizmetlerde bulunmuş, özellikle orduyu daima politikadan uzak tutmuş, Atatürk İnkılâp ve İlkelerine bağlı genç askerler yetiştirerek Büyük Önder’in güvenine lâyık olduğunu kanıtlamıştır
Fevzi Çakmak, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Farsça, Arapça, Arnavutça ve Sırpça bilirdi
Yazdığı Eserler:
Garbı Rumeli’nin Suret-i Ziyaı ve Balkan Harbi’nde Garp Cephesi Hakkındaki Konferanslar,
Büyük Harpte Şark Cephesi Hareketleri’
B - FEVZİ ÇAKMAK’IN KURMAYLIK VE KOMUTANLIK NİTELİKLERİ
Askerlerin tarihî kişilikleri, onların meslekî yetenekleri ve askerlik sanatındaki becerileriyle orantılıdır
1 - Fevzi Çakmak’ın Kurmaylık Niteliği:
Fevzi Çakmak, ciddi, çalışkan, doğru ve ileri görüşlü, bilgili, cesur, kesin karar sahibi, dürüst ve üstün ahlâklı, sekiz lisan bilen, eser vermiş bir kurmay subaydı
Tümen, kolordu, ordu ve genelkurmay karargâhlarındaki kurmay görevlerinde çok başarılı olmuştur O’nun kişilik ve karakteri astları üzerinde olumlu bir izlenim bırakmış onlara her zaman yardımcı olmuştur
Fevzi Çakmak, küçüklerinin sevgi ve saygılarını, büyüklerinin güvenini kazanmış örnek bir kişiydi
Gününün büyük kısmını çalışmakla geçiren, bin bir mesele ile durmadan ve yılmadan uğraşan yetenekli bir karargâh subayı idi Hazırladığı mükemmel plân ve emirlerle birliklerin hedeflerini süratle ele geçirmelerini sağlar, onların morallerini yükseltir, genç subaylara bu nitelikleriyle örnek olur, onların bilgi ve görgülerini artırıcı eğitim programları düzenlerdi
2 - Fevzi Çakmak’ın Komutanlık Nitelikleri:
Fevzi Paşa, Osmanlı - İtalyan Harbi’nde, Balkan Harbi’nde, Birinci Dünya Harbi’nde ve İstiklâl Harbi’nde büyük birliklerin kurmay başkanlıklarını yapmış, tugay, tümen, kolordu ve ordulara komuta etmiş, her iki dönemde de Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yapmış çok tecrübeli ve bilgili, kesin karar sahibi, cesur bir komutandı
Stratejik ve taktik kuralları, bilim ve tekniği yol gösterici olarak almış, bunları kişisel deneyimleriyle birleştirip, durum ve koşullara göre uygulamış ve uygulatmıştır
Komuta ettiği ve sorumluluğunu taşıdığı birlik ve karargâhlarda her zaman, her durumda astları üzerinde etkili olmuş, görevini en iyi bir şekilde yaparak amacın gerçekleşmesini sağlamıştır
Millî Mücadele’nin lider kadrosunda, zekâsı, çalışkanlığı, soğukkanlı oluşu, muhakeme kabiliyeti, ihtiyatlı, sabırlı ve gayretli oluşu ile çok başarılı görevler yapmış, Başkomutanın daima takdirlerini kazanmış ve mesleğinin en yüksek rütbe ve makamına erişmiştir
3 - Fevzi Çakmak’ın Askerî Niteliklerini ve Kişiliğini Yansıtan Bir Kaç Anı:
a - Yunanlıların İzmir’e çıkmalarını önleme çabaları:
1919 yılı Mayıs ayı başlarında Yunanlıların İzmir’e çıkarma yapma hazırlıkları sürerken Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Yunanlıların bu tutum ve davranışlarını mütareke şartlanna uygun görüyor ve ilgililere bu yolda emirler veriyordu Harbiye Nazırı’nın makamında bulunmadığı kısa bir süreden yararlanan Fevzi Paşa İzmir’deki Kolordu Komutan Vekili (sonradan şehit edilen) Alb Süleyman Fethi Bey’e şu telgrafı çektirmişti
“Çıkarılan devriyelerin peyderpey miktarlarının artırılarak Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri ve bir oldu bitti yaratmaları muhtemeldir Bunun için derhal Averof zırhlısı komutanına, badema devriye çıkarılırsa, bunları Türk birliklerinin silâh ile karşılayacağını tebliğ ediniz “Süleyman Fethi Bey’in” Dinlemeyip çıktıkları takdirde bu emir yerine getirilecek midir?” sorusuna da “Evet! Tereddüt edilmeden ateş edilecektir!” diyordu Bu tebliğ etkisini göstermiş işgal gününe kadar bir daha Yunan devriyeleri İzmir’e ayak basmamışlardı
İtilâf devletlerinin baskısı ile Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığı’ndan uzaklaştırılmış, Yunanlılar da 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e çıkmışlardı
Sonraları bir süre Harbiye Nazırlığı’nda da bulunan Fevzi Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa (Org Çobanlı) çok miktarda silâh ve cephanenin Anadolu’da toplanmasını sağladılar ve millî kuvvetleri her yönden desteklediler
İngilizlerin İstanbul’u resmen işgalleri ve tutukladıkları Kuva-yı Milliyecileri Malta’ya sürmeleri üzerine Fevzi Paşa da Anadolu’ya geçti
b - O’nun soğukkanlılığını, vefakârlığını ve inançlı kişiliğini yansıtan olaylar:
Asi Ethem olayından sonra Meclis’te sakin ve kendinden gayet emin bir tavırla “İşte, millî müdafaa vekili olarak söz veriyorum Bir hafta sonra size yine bu kürsüden zafer müjdesini de kendim vereceğim” şeklindeki konuşması ve bu süre zarfında zaferin kazanılması, Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’yı huzura kavuşturmuş ve İkinci İnönü Muharebesi’nde memleketin makûs talihi yenilmişti
Kütahya-Eskişehir Muharebesi’nden sonra da Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmalarda Cephe Komutanına saldıranları “Karan kendisinin de tasvip ettiğini” söyleyerek susturmuştur
c - Kendisini Mustafa Kemal Paşa’nın yerine geçirmek isteyenlere karşı tepkisi:
Büyük Millet Meclisi’ndeki muhalefet grubu içerisinde, Mustafa Kemal Paşa’nın yakın silâh arkadaşları da vardı Bunlar onun yavaş yavaş diktatörlük idaresi kuracağı endişesi içindeydiler ve yerine Fevzi Paşa’yı geçirmeyi düşünüyorlardı Bu konuyu kendisine açtıklarında Fevzi Paşa onlara:
“Bana böyle bir mevkii lâyık gördüğünüz için teşekkür ederim Fakat bu teklifinizi kabul edemeyeceğim Bu dediğiniz şey hiçbir zaman olamaz Sizin de bu yolda çalışmaktan vazgeçmenizi tavsiye ederim Hepimiz bulunduğumuz mevkilere rıza gösterecek ve elbirliği ile memleketin yükselmesi için çalışacağız; yapılacak o kadar çok işimiz var ki hepimize bol bol yeter Eğer bu yolu bırakarak birtakım siyasî entrikalara kapılacak olursak bu memleketi batırırız Buna da hakkımız yoktur Hele ordunun politikaya karışmasına hiçbir şekilde razı olamam Ben bugün ordunun en sorumlu bir yerinde bulunuyorum Teklifinizi kabul edecek olursam yarın benim yerime geçecek olan bir paşa da ordunun kendisine bağlı olduğuna güvenerek beni devirir ve yerime geçer Onu da çok geçmeden bir üçüncü paşa taklit eder Memleket asıl o zaman askerî
diktatörlüğe doğru kayar ve memleketin bizden beklediği hizmetlerin hiçbirisi yapılamaz ” demiştir Fakat muhalifler bu büyük insanın sözünü dinlememişler ve Terakki- Perver Cumhuriyet Partisi’ni kurarak muhalefet dozunu, Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir suikastini düzenlemeye kadar götürmüşler O da bunlara karşı sert bir tavır takınmış suikastle hiçbir ilgisi bulunmayan Kâzım Karabekir Paşa bile İstiklâl Mahkemesi’ne verilmişti Kâzım Karabekir Paşa ile bazılarının kurtulmasında Fevzi Paşa’nın da rolü vardır
Mustafa Kemal Paşa, yapılan yukarıdaki teklifi her nasılsa öğrenmiş ama hiç renk vermemiş, fakat bu büyük insana saygısı ve güveni bir kat daha artmıştır
d - Atatürk’ün vefatından sonra da Fevzi Çakmak’a Cumhurbaşkanlığı teklif edilmişti:
Ali Sait Paşa, Meclis’te ve orduda çoğunluk sizi Cumhurbaşkanı görmek istiyor
deyince, O, “Arkadaşlarımızın bu duygularına teşekkür ederim Fakat ben sadece Genelkurmay Başkanıyım Anayasaya göre Cumhurbaşkanı ancak Meclis’in içinden seçilebilir” demiş “Peki bize aday gösterebilir misiniz?” sorusuna da “Sadece kendi düşüncemi söyleyebilirim Bana kalırsa bugünkü durumda Atatürk’ün yerine geçmeye en lâyık olan şahıs İsmet İnönü’dür” cevabını vermiş, “Bu benim sadece kendi düşüncemdir Fakat Büyük Millet Meclisi kimi lâyık görür de seçerse o benim de Cumhurbaşkanım olur Yeter ki bu seçilme kanuna ve anayasaya uygun olsun!” sözlerini ilâve etmiş, nedenlerini de açıklamıştır
e - Türkiye’yi İkinci Dünya Harbi dışında tutma gayretleri:
İkinci Dünya Harbi başlayınca, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye her fırsatta: “Savaş şu anda sınırlarımızın uzağındadır Ama ne şekilde gelişeceği belli olmaz Ordumuz bugünkü modern ordularla savaşacak güçte değildir Zaten bir toprak isteğimiz de yoktur Biz Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” prensibine sıkı sıkı sarılmalıyız Savaşın ondan galip çıkan devletleri de ne derece perişan ettiğini bilirsiniz O nedenle ne yapıp yapacak, ordumuzu kuvvetlendirecek fakat, savaşın dışında kalmak için çalışacağız ”
İsmet İnönü de her zaman bu siyaseti yürütmeye çalışacağını söylemiş ve bu sözünü tutmuştur (Türk Büyükleri İsmet İnönü adlı cep kitabında bu konuya geniş yer verilmiştir )2
C - FEVZİ ÇAKMAK’IN KATILDIĞI HARPLER VE MUHAREBELER
1911-1912 Osmanlı - İtalyan Harbi sırasında kolordu kurmay başkanlıklarında bulunmuş, fakat harekât bölgesi dışında görev yapmıştır
1 - 1912-1913 Balkan Harbi:
Balkan devletleri yıllarca yaşattıkları ülkülerini dış kışkırtmalarla geliştirmiş, yer yer kanlı kaynaşmalar olmuş ve 1908 Meşrutiyeti’nden sonraki gelişmeler nedeniyle aralarındaki anlaşmazlıkları ve toprak davalarını bir yana bırakıp Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve mirasını paylaşmak üzere birleşmişlerdi
14 Ekim 1912’de bir nota verilmiş, Sırp ve Bulgar birlikleri sınırlarımızı tecavüze başlamış, 16 Ekim 1912’de de Türk orduları harekete geçmişti
Karadağ, Sırbistan ve Yunanistan büyüme amacıyla, Bulgaristan ise Balkanlarda yaşayan bütün milletlerin özünü Bulgarların teşkil ettiği inancı ile Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde birleşmişler ve Balkanlarda dinsel ve siyasal bir birlik kurmak çabası göstermişlerdi Bu amaç ve inançlarını gerçekleştirmek için başlattıkları Balkan Harbi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Rumeli’yi boşaltmalarına neden oldu
Fevzi Bey’in Harekât Şubesi Müdürlüğü’nü ve Kurmay Başkan Vekilliği’ni yaptığı Vardar Ordusu da Batı Rumeli’yi boşaltan birliklerdendi ve çok kötü koşullarda bu boşaltma harekâtını gerçekleştirmişti Fakat görevini aksatmamış, 19 Haziran 1913’te Seman iskelesinden hareket ederek İstanbul’a gelmişti Fevzi Çakmak şöyle diyordu: “Batı Rumeli’de 500 yıllık Türk egemenliğine veda ettik
Atalarımızın asırlarca kanlarıyla suladığı ve eski yeni bir çok şehitlerimizin gömüldüğü vatan parçasının bırakılması gönüllerimizde giderilmesi imkânsız acılar ve hasretler yaratıyordu Cehalet ve politika kurbanı olan Batı Rumeli hâlâ pek elim buhranlar içinde çırpınıp duruyor ”
Türk Şark (Doğu) Ordusu, Pınarhisar-Lüleburgaz genel hattına çekilmişti Bu hattı başarıyla savunurken birçok nedenlere dayanan Başkomutanlığın emirleriyle 2 Kasım 1912’de Çatalca mevzii gerisine alındı Burada başarılı muharebeler verdi
Garp (Batı) Ordusu, Komanova’da yapılan muharebeyi kaybetmişti
29 Eylül 1913’te yapılan İstanbul Antlaşmasıyla Balkan Harbi sona erdi
2 - 1914-1918 Birinci Dünya Harbi
Balkan Harbi, iki dönemliydi Birinci dönem, Osmanlı İmparatorluğu ile, bağlaşık devletler (Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ) arasında, ikinci dönem ise Bulgaristan’la diğer devletler arasında cereyan etmişti Türk ordusu bu savaştan büyük kayıplarla çıkmış, ordunun elindeki silâh, araç ve gereçlerin büyük bir kısmı yok olmuştu Kazancımız, Edirne’nin geri alınmasından ibaretti Elden çıkan silâh, araç ve gereç, Birinci Dünya Harbi’ne kadar yerine konulamamıştı Dolayısıyla Türk ordusu, seferberliğini tamamlamadan % 20 noksan silâh ve cephane, çok eksik araç ve gereçle Birinci Dünya Harbi’ne girme durumuna düşmüştü
Avrupa’nın büyük devletlerinin oluşturduğu siyasî grupların güçlülüğü karşısında Osmanlı devletinin durumu son derece kritik ve karanlıktı
3 Ağustos 1914’te harp bütün Avrupa’yı sarmıştı 29 Ekim 1914’te Karadeniz Olayı adıyla tarihe geçen trajik oyunla biz de harbe katıldık İlkin Ruslar Kafkas sınırına tecavüz ettiler 3 Kasım 1914’te bütün Üçlü Anlaşma Devletleriyle harbe tutuştuk ve sırayla cepheler açılmaya başladı
a - Çanakkale Muharebeleri (3 Şubat 1915 - 9 Ocak 1916)
Anlaşma devletlerinin Çanakkale Boğazı’nı deniz yoluyla aşarak Rusya’ya yardım plânları hedefine ulaşamayınca boğazları kara harekâtıyla düşürmek maksadıyla 25 Nisan 1915’te Gelibolu yarımadasına çıkarma yaptılar
Seddülbahir’e çıkanlar kuzey istikametine (Alçıtepe-Maydos), Arıburnu bölgesine çıkanlar doğu istikametine (Conkbayırı-Maydos) ilerlemeye başladılar Yarımadayı bir iki gün içinde ele geçirmeyi planlamışlardı Fakat kuzeydeki başarısızlıklarına Kirte’de özellikle 6 Mayıs 1915 günü 2’nci Kirte Muharebesi’nde verdikleri ağır zayiat da eklenince 300-500 metre ilerleyerek varabildikleri yerde toprağı kazıp gömüldüler Akıtılan İngiliz kanı elde edilen kazançla orantılı değildi Kıyı başlarında tutunup tutunamayacakları da şüpheliydi
Amiral De Robeck’in yeni takviye kuvvetleri gelinceye kadar, donanmanın bir kez daha boğazı zorlama önerisi kabul edilmeyip, ordunun Kilitbahir platosunu ele geçirmesine kadar, boğazı geçme girişiminin durdurulmasından sonra yapılacak şey, orduyu yeterince takviye etmek ve Çanakkale Boğazı’nın açılmasını bu yolla sağlamaktı Bu takdirde, Çanakkale sorunu başarı ile sonuçlanır, Türklerin yenilmesi, Rus Kafkas Ordusu’nun serbest kalması ve bu kuvvetleri başka alanlarda kullanma olanağı elde edilebilirdi Fakat Lord Kitchener, Batı Cephesi’nin ısrarla takviye ve cephane istekleri, İngiltere’ye yöneltilecek bir Alman çıkarması endişesiyle, Çanakkale Cephesi için vadettiği birliklerden ancak 52’nci tümeni yola çıkarabilmişti 3
Anlaşma devletleri üç hafta boyunca Çanakkale sorununa çözüm yolu ararken, 5’nci Ordu da bu zamanı değerlendirmiş ve savunma düzenini pekiştirmişti
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|