TiFus
|
Cevap : Bilimsel Hikayeler
Gandalfın Geçmiş Hayatı
Belki de uzun zamandan beri, Ethan devamini bildiği, ilerisini görebildiği bir karar vermişti: Katadrath Diyari’na gitmek Bu sefer kimi bulmasi gerektiğini de biliyordu, ne yapmasi gerektiğini de Louise’in hayatina yön verecek çok büyük bir karar, dahasi bir görev Ethan’i bekliyordu ve o, bunu her ne pahasina olursa olsun yapacakti, başaracakti – başarmaliydi! Gözlerini sikica kapatti ve düşüncelere daldi “Yenildim  Bitap düştüm  Yardima ihtiyacim var  ” Bu üç cümleye kendini olabildiğince vermeye çalişti, sadece bunlara yoğunlaşmasi gerekiyordu Üstelik bu sefer bir savaştan yenilgiyle ayrilmamişti – ortalikta bir savaş yoktu – ve bu, durumu daha da güçlendiriyordu “Ne yapiyorsun?” diye sordu Carazgisar “Eğer tekrar büyücünün yanina dönmeyi düşünüyorsan, şimdiden söyleyeyim boşuna uğraşiyorsun; büyücü şimdiye kadar kimseyle iki defa görüşmemiştir ” Ancak Ethan onu duymamaya gayret ediyordu, cevap verecek olursa düşünceleri başka yöne kayacak ve tekrar odaklanmasi gerekecekti “Yenildim  Bitap düştüm  Yardima ihtiyacim var  ” Bu düşünceler yetmiyormuş gibi Ethan bir de Ölü Kasaba’da veremediği ilk sinavi, şeytanla ilk karşilaşmasini aklina getirdi Onlarca Ölü Kasabalinin ölmesine neden olmuştu, tabii Ölü Kasaba yerlisinin istenildiği zaman Carazgisar tarafindan tekrar diriltilebiliyor olmasi iyi bir şeydi, aksi takdirde Ethan’in duyacaği vicdan azabi daha keskin olacakti Carazgisar, gözleri hâlâ kapali derin düşüncelere dalmiş ve aklindan geçenleri sessiz bir biçimde mirildanarak dudaklarini oynatmakta olan Ethan’i seyrediyordu Ne yapmaya çalişiyordu bu adam böyle? Yoksa Louise’in ölümü kafasini oynatmasina mi neden olmuştu? Carazgisar bu kadar karamsar düşündükten sonra Ethan’a gerçekten bir şeyler olduğundan şüphelenerek ona tokat atmak üzere iki adim atmişti ki, arkasindan cizirtili bir ses biçak iner gibi inmişti bir anda, ayni zamanda Ethan’in gözleri de heyecan ve hayretle açilmişti, Carazgisar’in omzundan geriye bakiyordu şimdi gözleri Carazgisar da dönüp bakti iraz ileride, bir ayna gibi dikine elips bir cisim meydana gelmişti Etrafinda piril piril su damlaciklari gibi mavi noktalar dönüyordu ve bu noktalar, cismin ortasinda kipir kipir ediyordu Carazgisar bunun ne olduğunu sormak üzere Ethan’a dönmüştü ki, Ethan onun aklini okumuşçasina, gözleri hâlâ geçitte, “Katadrath Diyari’na girebileceğimiz geçit,” dedi u cevabin ardindan Carazgisar ne soru sormuştu, ne de bir şey söylemişti Ethan Louise’i sirtlayarak geçitten geçti, hemen ardindan da Carazgisar  ve Kowdon’un, yaratik-adamin yaşadiği ormana adimlarini attilar Carazgisar ormana girer girmez hiç ürpermedi, hiç korkmadi – belki de kendisinin de bir cadi olmasindan ötürüydü - , Ethan da korkmadi; korkmaktan önce yapmasi gereken başka bir iş vardi Üstelik bu ormanin kendisine zarar vermeyeceğini, çok önceden buraya yaptiği ilk ziyaretinde karşilaştiği Kowdon’dan kisa bir sohbet neticesinde öğrenmişti Geçit arkalarindan kapanirken, Ethan ve Carazgisar, yerdeki çalilari hişirtiyla ezerek ilerlemeye koyuldular Onlar ilerledikçe, yollari biraz daha aydinlaniyordu, ormanin sonlarina doğru vardiklarinda ise tepelerindeki ağaç dallarindan süzülen güneş işiği kendini iyice belli etmeye başlamişti Ethan Louise’i çimenlere yatirarak derin bir nefes aldi Ardindan yere çömelmiş vaziyette başini yana çevirip tepeye, Carazgisar’in Katadrath Diyari’nin geniş manzarasini inceleyen gözlerine bakti “Burayi biliyor musun?” Carazgisar başini eğip alnindan boncuk boncuk terler akmakta olan Ethan’a çevirdi bakişlarini “Hemen hemen  Daha önce buraya yolum pek düşmemişti ” “Peki aradiğimiz büyücüyü, Miranda’yi nerede bulabileceğimiz hakkinda bir fikrin var mi?” Carazgisar olumsuz bir edayla başini salladi “Kolay bulabileceğimizi de sanmam ” “Neden?” “Çünkü Miranda ve onun gibi büyücüler, kendilerini garantiye almak için etrafta pek dolaşmazlar, yaşadiklari yeri kendileri gibi büyücü olanlar bilir, hatta bazilari nadiren bilir ” “Yani?” “Yani  ” Carazgisar içli bir biçimde derin bir nefes verdi, “  Miranda’yi bulmamiz kolay olmayacak ” Ardindan da hemen ekledi: “Hatta belki kendini korumak adina bazi yaratiklara, vahşi hayvanlara emir vermiş bile olabilir ” “Ne?” Ethan duyduğu karşisinda apişip kaldi Carazgisar alayci bir ses koyverdi “Ne yani, Miranda’ya kolay ulaşacağini mi zannediyordun?” br / “Başima gelen onca şeyden sonra, hiçbir şeye kolay ulaşacağimi sanmiyorum, merak etme,” diye cevabi yapiştirdi Ethan Etrafi umutsuzca izledi “Ancak nereye, hangi yönde ve ne kadar gideceğimizi bilmeden elimden hiçbir şey gelmez ” Başini kaldirip tekrar Carazgisar’a bakti Bunu fark eden Carazgisar ise ayni umutsuz ifadeyle karşilik verdi “Benim buralari iyi bildiğimi sanma Daha önce hep bir elçiyle buralara getirilip götürüldüm ” “Yani  etrafin haritasini çikaracak kadar göremez misin hiç? Büyü yeteneğini kullansan?” “Onun da yardimi olacağini sanmam  ” Ethan bir kez daha umutsuzluğa kapildi iyi de nasil bulacakti Miranda’yi? Ansizin, ilerideki çaliliklar Ethan’i ürpertecek, Carazgisar’i ise tedirgin edecek biçimde hişirdadi Ethan birden doğruldu ve Carazgisar’in hizasina geldi Şimdi ikisi de çaliliklara bakiyorlardi Ağaçlarin ve yapraklarin arasindan, Ethan’a hiç de yabanci gelmeyen bir el ve bir kol çikiverdi Ardindan öteki parçalar da çikiverdi  Kowdon karşilarinda, yüzünde memnun bir gülümsemeyle dikilmişti “Merhaba sevgili dostum,” dedi Ethan’a bakarak “Sanirim yardima ihtiyacin var ” Ethan’in içini bir anda derin bir umut kapladi Kowdon tabii ya, onu nasil olup da unutabilmişti? Gerçi unutmamişti, ancak burada, böyle bir durumda karşisina çikacağini bilmiyordu Kowdon’un bakişlari Ethan’dan Carazgisar’a kaydi  ve yüzündeki memnun gülümseme yavaş yavaş silinmeye, yerini kin ve nefret duygusuna birakmaya başladi “O burada ne ariyor?” Kowdon bakişlari Carazgisar’da, belli ki Ethan’a sormuştu Carazgisar’a resmen bir pislikmiş gibi bakiyordu Ethan Kowdon’a ve Carazgisar’a bakiyordu şimdi ikisinin de nefret dolu bakişlari birbirlerine kilitlenmişti O an Ethan aklindan, acaba aralarinda ne türlü bir geçmiş sakli, diye geçiriverdi Yüce Konsey toplanmiş, konseydeki büyücüler hararetli bir biçimde konuşuyorlar ve tartişiyorlardi Uzun bir süreden beri istediklerini gerçekleştirmiş ve konsey toplantisinin yapilmasini sağlamişlardi Aylardir kendilerini büyük bir sikintiya sokan irklar arasi gizli savaşlar onlari çileden çikarmiş, resmen patlama noktasina getirmişti Huzurun ve barişin sağlanmasinin mutlak olduğu bu topraklarda, savaşi görmeye dayanamiyorlardi Ancak bu olaylar sadece birkaç ay içinde meydana gelmiş şeyler değildi, bu sikintilarin esas çikiş noktasi, Şeytan’in bazi gizli güçlerle yaptiği antlaşma idi Zherra ve Baroth adinda, artik konsey üyelerinin adlarini ezberlediği ve söylemekten bile çekinir hale geldiği iki savaşçinin Şeytan’la uzun bir süre önce yaptiklari antlaşma, irklar arasinda çok büyük tartişmalara, kavgalara neden olmuş, herkes birbirine çatar duruma gelmişti Dahasi bundan ilk önce haberi olan büyücüler, kendilerine haber vermedikleri gerekçesiyle öteki irklarin tehdidi altindaydi ve Mantonies Diyari’ndaki Ölü Kasaba gibi, ancak bu sefer tüm ülkeye yayilmiş olan bir korku ve endişe vardi Büyücülerin nasil olduysa söz haklari ellerinden alinmiş gibiydi, acilen aralarindan en iyi büyücüleri seçmeleri ve kendilerini temsil edecek bu büyücüleri savaşlari durdurmaya teşvik etmeleri gerekiyordu Amfi biçimindeki toplanti salonunun bütün koltuklarini doldurmuş olan büyücülerin uğultu biçimindeki konuşmalari, salonun ortasina girerek ağir bir biçimde ilerleyen, cüppesinin eteği yerleri süpüren, aksakali beline hatta daha aşağisina kadar uzanan Yüce Büyücü’nün karar verme masasina oturup tokmaği eline alarak masaya üç defa kuvvetli bir biçimde vurmasiyla bir anda kesilivermişti Karar verme masasinin çevresindeki yarim ay şekli oluşturacak biçimde yerleştirilmiş beş masada oturmakta olan büyücüler doğruldular ve önlerindeki parşömenleri toparladilar “Sessizlik! Sessizlik!” dedi Yüce Büyücü, elini kaldirip koltuklarda oturmakta olan büyücülere işaret ederek Ardindan boğazini temizledi ve konuşmasina başladi: “Bugün buraya, büyücüler kasabasinda yaşamakta olan genç ve yaşli bütün büyücülerin aylar süren israrlarinin neticesinde toplanmiş bulunmaktayiz Kimsenin inkâr edemeyeceği gibi, kasabamiz, dahasi Katadrath Diyari büyük tehlike altindadir Bu konu hakkinda, yüce konsey uzun süren uğraşlar sonucunda toplanma karari almiştir Kendimizi savunmak için yeteri kadar güce ve iktidara sahibiz, ancak bizim istediğimiz, bir savaş olmasi ve kendimizi savunmamiz değil, aksine savaş yaşanmadan bu işi bitirmektir Bunun için ise yaşli, tecrübe sahibi büyücü ve cadilari değil, daha genç olanlari kullanmayi umuyoruz ” Salonda bir anda uğultular yükseldi, bu karara itiraz edenler oldu, sövenler oldu, fisildaşmalar son sürat devam etti Yüce Büyücü tekrar elini kaldirdi: “Lütfen sessizlik! Sessizlik!” Salondaki uğultu yavaş da olsa dindi Yüce Büyücü boğazini temizledi: “Bu tür bir kararda sizden beklediğimiz şey onayinizdir, reddiniz değil Unutmayin ki bu karari vermeden önce çok düşündük-“ “Ne kadar düşündüğünüz belli!” diye atildi oturan büyücülerden biri Yüce Büyücü’nün kaşlari çatildi, ancak sinirle değil, karşi çikan şahsin fikrini öğrenmek için “Böyle bir durumda, savaşin eşiğindeyken genç, acemilerle nereye varacağinizi saniyorsunuz?” “Dediğiniz doğru,” dedi Yüce Büyücü sakin bir biçimde “Bunu düşündük, elimizden başka ne gelir bunu da düşündük  ” “Irklarin liderleriyle konuşacak ve onlarla eski dostluklari bulunan yaşli cadi ve büyücülere ne oldu ki?” dedi cirtlak bir cadi sesi Yüce Büyücü kadini göremese de sesin geldiği yöne döndü ve başini hak verircesine salladi “Eğer eski dostluklarin ve ahbapliklarin hâlâ işlediğini düşünüyorsaniz hanimefendi, oldukça yaniliyorsunuz ” Durdu, ciddi bir bakişla bütün salona bakti “Hatta bu çürüyen, eskiyen, neredeyse kopma noktasina gelmiş olan dostluk bağlaridir savaşa zemin hazirlayan nedenlerden biri-“ “Saçma!” Bu seferki hiriltili, yaşli olduğu oldukça belli bir sesti – hatta sesin sahibi yaşli büyücü yerinden kalkip Yüce Büyücü’yle birebir konuşuyormuş gibi bir tavir takindi “Sözleşmemiz yok muydu bizim? Antlaşmalarimiz? Düşmanlarimizin ya da müttefiklerimizin soyumuzun ileri gelenleriyle bizlerden yüzyillar önce imzaladiklari antlaşmalar? Mürekkepleri ne kadar çabuk kurudu o antlaşmalarin?” “Lütfen oturun  ” diye rica etti Yüce Büyücü “Böyle bir kriz ortamina ne antlaşmalari, ne de sözleşmeleri sokma niyetinde hiç değilim, çünkü bu savaş ortami hiçbirini etkilemiyor ve ilgilendirmiyor ” Fisildaşmalar tekrar başladi Yüce Büyücü bugünkü toplantinin yorucu, sikintili, gergin geçeceğini önceden tahmin etmişti, kendisinin olacak olan olaylara dair öngörüleri kuvvetliydi Onun için mümkün olduğunda konseyin her üyesiyle nazik bir biçimde konuşmaya, hepsini sakin bir halde tutmaya çalişiyordu, aksi takdirde planladiği kararlari alamadan toplantiyi noktalamak zorunda kalabilirdi “Önerinize devam eder misiniz?” dedi orta yaşli bir cadi Onun sesi fisiltilari tekrar dindirdi Şimdi salona pürüzsüz bir sessizlik çökmüştü “Teşekkür ederim,” dedi Yüce Büyücü, bu anlayişli cadiya minnet duyarak “Dediğim gibi, bu kriz döneminde genç cadi ve büyücüleri kullanmayi, onlarin marifetlerini görmeyi istiyorum Şimdi düşünebilirsiniz ‘Bu bir sinav mi ki gençleri deneyeceğiz’ diye Böyle düşünmekte de haklisiniz; ancak her sinav zaten zoru başarmaya yönelik değil midir? Yalniz sizden ilk isteğim, bu kararimi bir sinav yapiyormuşuz ve gençleri de sinava tabii tutuyormuşuz gibi görmemeniz – böyle bir şey söz konusu bile olamaz ” Yüce Büyücü önündeki, salon koltuklarinda oturmakta olan katilimcilarla arasindaki konsey üyelerine döndü Masalardan birindeki genç bir kizi işaret etti: “Miranda Crazamar, buyurun  ” Masalardan birindeki siyah uzun saçli, ciddi bakişli, kendinden son derece emin, yeşil gözlü ve çevik görünümlü genç bir kadin ayağa kalkti; salondaki diğer cadi ve büyücülere göre Miranda hayli modern giyinimliydi, cüppe giymek istememişti, nasilsa öyle görünmek istiyordu Sessizliğin arasinda, nefeslerin adeta tutulduğu dakikalarda olgun bir biçimde ilerleyerek Yüce Büyücü’nün büstünün yan tarafindaki bekleme bölümüne geçti, Yüce Büyücü gibi yüzünü salona döndü Merakli, inceleyici bakişlar bir anda Miranda’nin üzerine çevrilmişti “Miranda,” dedi Yüce Büyücü, “Hatirlayacağiniz üzere bizlere vakt-i zamaninda hayli başarilar getirmiş, oldukça yetenekli ve benim son derece güvendiğim bir cadi ” Miranda yüzünde hafif bir gülümsemeyle Yüce Büyücü’ye döndü ve ikisi birbirlerine baş sallayarak karşilikli teşekkür ettiler Ardindan Miranda tekrar ciddi bir yüz ifadesiyle salona döndü “Karbarov Smizekon ” Konsey masalarindan bir diğerinde yine genç bir büyücü ayağa kalkti, Miranda’nin aksine bu büyücü cüppe giymişti ve aksi, sinirli gibi bir ifade bütün yüzüne yayilmişti Hirçin adimlarla yürüyerek Yüce Büyücü’nün öbür yanindaki bekleme bölümüne girerek o da yüzünü salona döndü Yüce Büyücü yine söz aldi: “Karbarov, asilliğiyle ve dürüstlüğüyle takdir ettiğim bir büyücüdür Kendisine yalan söylenmesine, oyun oynanmasina ve ihanete asla göz yummaz Buradaki hayli cadi ve büyücüyle eşdeğer bir karakteri olmasindan ötürü zamanindaki savaş ve muharebelerde bizlere oldukça yardimi dokunmuştur ” Karbarov, Yüce Büyücü’ye değil, salona başini salladi “Elizabeth McBien ” Sarişin, oldukça güzel bir cadi, Miranda’nin demin kalktiği ayni masada ayağa kalkti, seri adimlarla Miranda’nin yanina gelerek durdu, salona döndü “Elizabeth,” dedi Yüce Büyücü, “bana son derece iyi bir casus gibi gözüküyor ” Bunu dedikten sonra içtenlikle güldü, onunla birlikte salondan da kisik gülüşme sesleri duyuldu Elizabeth de olduğu yerde, salona bakarak güldü “Kendisi birçok gizli görevde yer almiş ve vazifesinin hakkini başariyla vermiş, son dönemin iyi cadilarindan biri,” diye ekledi Yüce Büyücü Elizabeth Yüce Büyücü’nün sözünü tasdikler gibi başini öne tek bir kez salladi “Ve son olarak,” diye devam etti Yüce Büyücü, “Carazgisar ” Ancak Yüce Büyücü’nün bunu demesinin ardindan, önündeki beş masada da kalkan kimse olmadi Yüce Büyücü’nün bu duruma bir açiklamasi vardi elbette: “Ancak kendisi şu an aramizda değil, kadim bir görevde En kisa zamanda, tahminimizce yarin gün içerisinde gelmesini umuyoruz Yarin akşam güneş batmadan onu ve beraberinde getirdiği konuğu karşilayacağiz ” Salonda tekrar miriltilar yükseldi Yüce Büyücü elini kaldirip onlari susturdu “Konseyin başinda da dediğim gibi, dostlarim ” Yüce Büyücü “Dostlarim” kelimesini içtenlikle söylemişti “Son derece tehlikeli bir durumun ortasindayiz ve savaş an meselesi Bizler her ne kadar istemesek de er ya da geç bir savaş olacak ve bizlerin bu vakitten sonra yapmasi gereken şey, savaşin olup olmamasini tartişmak değil, savaşta kendi tarafimizi belirlemektir ” Yüce Büyücü iki yanindaki genç büyücülere dönerek onlari ima edercesine sözlerini sürdürdü; “Bu genç büyücülerimizin bizlere her zaman için yardimda bulunma sözleri var, bunu bizler unutmadik, kendilerinin de unuttuğunu sanmiyorum Amacimiz tarafimizi belirleyip savaşta gerekli pozisyonu almak ve bu savaştan mümkün olduğunca en az hasarla çikmaktir Tabii sözle durumu her ne kadar hafifletiyor gibi görünsek de, bahsettiğimiz düşman Şeytan’in birebir kendisi olduğu için elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret edeceğiz Unutmayiniz ki, herkes başta savaşa yalniz girer, ancak savaşin kizişan zamanlarinda iyi taraf, kötü taraf; hakli, haksiz; dost, düşman; bunlarin hepsi belli olur “Diyeceklerim bu kadar Hepinize konseye katildiğiniz ve gösterdiğiniz nezaket çabasi için teşekkür etmek istiyorum ” Yüce Büyücü’nün sözlerini bitirmesiyle birlikte, amfi biçimindeki salonda dinleyici koltuklarinda oturmakta olan genç yaşli bütün cadi ve büyücüler ayaklandilar Hepsi yavaş yavaş siralarin bitimine doğru yürümeye koyuldular Yüce Büyücü arkasini dönüp salona girdiği kapiya doğru yürümeye koyuldu Arkasindan Miranda’nin ona bir şey söylemek üzere sessiz adimlarla geldiğini fark edemedi Kapiyi açip dinlenme odasina girdiğinde Miranda’nin da arkasindan geldiğini ve kapiyi onun yerine kapattiğini gördü Tek kaşini kaldirarak Miranda’ya bakti “Hayirdir Miranda?” “Yüce Efendim, size bir şey sormak istiyorum ” br / “Tabii, tabii ” Yüce Büyücü ilerideki koltuğa cüppesinin eteklerini çekerek oturdu Onun hemen karşisindaki koltuğa da Miranda oturdu Bakişlarindan, Yüce Büyücü’nün bahsettiği, Carazgisar’la birlikte gelecek olan konuğun kim olduğunu merak ettiği anlaşiliyordu – ancak meraktan ziyade, bu konuğun kim olduğunu bildiği için, gerçekten onun gelip gelmeyeceğiyle ilgili tereddüdü vardi sadece “Bahsettiğiniz konuk,” diye söze başladi Miranda, “son silahşor ” “Evet  ” Yüce Büyücü başini salladi Dikkatle Miranda’dan gelecek soruyu bekliyordu “Onun bize gerçekten bir yararinin olacağini düşünüyor musunuz?” Yüce Büyücü önce bu soru karşisinda durup kaldi –sanki Yüce Divan’da ülkenin ileri gelen büyücüleri ve cadilarinin karşisinda sorguya çekiliyordu- ancak sonra bu sorunun içindeki samimiyet duygusunu kapmiş olacakti ki, içtenlikle cevapladi: “Yararinin olmayacağini düşünsem, onu senin gibi iyi bir cadi olan Carazgisar’la niye getirteyim?” “Ben – biliyorum – kararlarinizi sorgulamak niyetinde değilim  Ancak  ” Miranda birden kekelemeye başlamişti “Ne demek istediğini anladim sevgili kizim,” dedi Yüce Büyücü Bununla birlikte Miranda rahatladi “Ancak, her irkin tarihinde bir kez bir mucize yazar ve bu irk bu mucizeyi kaçirmamalidir Daha önce – yüzyillar önce - devlerin irkina yazilmiş olan bu mucize şimdi de bizim irkimiza, yani cadilarin ve büyücülerin irkina yazildi Bunu senelerdir araştiriyoruz, artik cevabin son silahşor olduğuna eminiz Onun bize yardimlari, iyilikleri dokunacak ” “Peki ya yardim etmek istemezse? Ya kendini bir savaşa hazir hissetmezse?” “Bizim kendimizi bir savaşa hazir hissetmemiz şimdilik bütün dertleri ortadan kaldiriyor Sonuçta son silahşoru tek başina savaşa yollayacak değiliz ” Yüce Büyücü durup bakişlarini Miranda’yla arasindaki boşluğa çevirdi ve el parmaklarini birbirine geçirerek başini kaldirip tekrar genç cadiya bakti “Yardimi konusunda da hiçbir kuşkum yok Sonuçta ona biz de, dahasi sen de yardim edeceksin ” “Ben mi?” Miranda şaşirmişti Konunun birden kendisine dönmesini beklemiyordu “Ben ne gibi bir yardimda bulunacağim?” “Son silahşor Ethan buraya geldiğinde bunu onun ağzindan duyacaksin Ve aranizda iyi bir pazarlik olacak ” “Anlayamadim?” “Anlayacaksin, sevgili kizim, anlayacaksin ” Yüce Büyücü yine o insanin içini isitan sicacik gülümsemesini takindi ve oturduğu yerden kalkti, onu Miranda takip etti ikisi beraber odanin kapisina doğru yürüdüler “Sen şimdilik bunlara hiç kafani takma ve güzelce istirahat et Arada bir büyü kitaplarini kurcala, eski büyülerini tazele, çünkü bir günden bile kisa bir süre sonra değil dinlenecek, kafani toparlayacak vaktin bile olmayacak ” Yüce Büyücü kapiyi açti ve Miranda’yi kapidan uğurladi Miranda Yüce Büyücü’nün üstü kapali konuşmasindan pek bir şey anlamamişti Son silahşor Ethan’a ne gibi bir yardimi dokunacakti ki? Bu soru kafasinin belli bir köşesinde bir çerçeve gibi asilip kaldi ve Miranda, arkasindan el sallayan Yüce Büyücü’ye hayranlikla bakip, konsey salonunu terk eden diğer cadi ve büyücülerle birlikte binanin çikiş yolunu tuttu
|