TiFus
|
Cevap : Bilimsel Hikayeler
Koyun Paradoksu
kapının üzerine dikkatle bakınca küçük vida izlerini ve isim plakasından geriye kalan dikdörtgen gölgeyi fark etmişti koridorun loş ortamında merakla diğer kapılara da baktı hepsi aynı durumdaydılar İsimler yok olmuşlardı dairelerden en ufak bir ses de gelmiyordu kalbi çarparak üçüncü kata çıktı daha merdivenleri bitirmeden, defalarca geldiği ve sevgiyle karşılandığı kapıyı gördü gözlerine yaşlar birikerek yaklaştı, açmak için değil, sadece dokunmak için hafifçe itince, kapı ince bir gıcırtıyla açılıverdi açıkcası bunu hiç beklemiyordu bir an eşikte kalakaldı garsi amca\ya her gelişinde böyle bir tereddüd geçirirdi Çünkü yaşlı birinin evine girmesi, onunla dost olması yasaktı sonra da \"boşver\" deyip kapıyı çalardı hiç bilmediği bir şeyle karşılaşacakmış gibi yavaş adımlarla daireye girdi mobilyalar yerli yerindeydiler demirbaş olduklarından, bir yere gitmeleri söz konusu değildi ama duvarlardaki resimlerden eser yoktu garsi amca\ ın gençliğinde çekilmiş büyük boy fotoğrafın yerini hemen tanıdı sonra elbise dolabına baktı askılarla boştu dolabın içinde bir şey dikkatini çekti eğilip aldı küçük kırmızı bir gömlek düğmesiydi garsi amca\ ın devamlı giydiği gömleği hatırladı acıyla gülümsedi mutfağa gitti ocağın yanındaki duvara sıçramış kahve lekelerini gördü garsi amca çok fazla kahve içiyordu bu lekeler de onun yaşamından kalmışlardı gidip pencereden planeterya\ ın ortasını süsleyen deniz\e baktı yelkenliler gene her zamanki gibi süzülüyorlardı hiç biri garsi amca\ ın gittiğinden haberdar değillerdi, apartmandaki diğer insanların yokluklarını da bilmiyorlardı, zaten pek umursayacaklarını da sanmıyordu İhtiyarlar mahallesine gelenler baştan kayıp sayılırlardı onlarla kimse görüşmez, kimse dostluk etmezdi deniz\in çevresindeki bembeyaz evlerde de yaşam aynı temposunda akıp gidiyordu hiç bir şey aslında değişmemiş gibi duruyordu İhtiyarlar diğer sektöre gönderilmişti yakında yerlerine biraz daha gençler gelecekti cama burnunu yasladı zaten kirli olan camda burnunun izini gördü İçi birden ürperdi Çocukken bakımevinde de hep böyle yapar ve ikinci annelerden azar işitirdi sonra, artık on sekiz yaşında olduğunu ve bakım evinden çıkalı beş seneyi geçtiğini sevinerek hatırladı annelerin ne birincisi, ne de ikincileri vardı onun için İçi ezilerek yüzünü odaya döndü İkinci sektörde yaşamın çok farklı olduğunu söylüyorlardı orada iklim bile bambaşkaymış planeterya\daki gibi yazın aşırı sıcaklara, kışın dondurucu soğuklara orada rastlanmıyormuş İnsanlar bütün yaşam boyu verdikleri emeklerinin karşılığını orada alıyorlar, keyif içinde yaşamlarının son günlerini geçiriyorlarmış garsi amca\ ın daha rahat edeceğini bilmek timur\un üzülmesine engel olamıyordu apartman dairesini ziyaretinin üzerinden on gün geçmesine karşın timur, garsi amca\ ın yokluğuna bir türlü alışamıyordu Çevresinde keyifle hamburgerlerini tıkınan arkadaşlarına baktı hepsi kendiyle aynı yaş gurubundandılar Çoğunu da bakımevinden beri tanıyordu zaten diğer yaş guruplarından dostlar edinmek hoş karşılanan bir davranış değildi bu düşüncelere iyice daldığı bir anda, ilerde kalabalığın içinde siriya\yı fark etti genç kız elindeki tepsiyi düşürmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu uzun kola bardağı bir kaç kez tehlikeli bir şekilde sağa sola yattıysa da hiç bir şeyi dökmeden masalarına kadar geldi timur kendi yanının boş olduğunu sevinçle fark etmişti ama karşısında oturan arzar\ın yanı da boştu İki delikanlı bir an için iki erkek ala geyik gibi bakıştılar siriya da boş yerleri fark etmişti kısa bir duraksamadan sonra timur\un yanına süzülüverdi - ne haber timur? genç kız çok güzeldi timur içinin erimesine engel olamıyordu güçlükle, \"İyilik ne olsun?\" diyebildi siriya abartılı bir şekilde eğilip, timur\un tepsisine baktı uzun saçları hafifçe delikanlının yüzüne değmişti kalbinin duracağını sandı - seni gidi seni! gene sebzeburger yedin değil mi? timur bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama başaramıyordu kız elini dostça veya ablaca veya kimbilir nece? delikanlının omzuna koymuştu  timur tepeden tırnağa titrediğini hissediyordu arzar ise dik dik bakıyordu  siriya ikinci anneymiş gibi, şakadan kulağını çekti - ne zaman et yemeğe başlayacaksın? - hiç bir zaman? - neden? kız, ikiz köfteli hamburgerinden kocaman bir ısırık aldı biraz önce öpmek için dayanılmaz istek duyduğu dudaklarının kenarından mayonez taşıvermişti timur, kızın eliyle dudaklarını kabaca silmesini seyretti kaybettiğini sandığı sesini iyice kazandığını görüyordu - Çünkü siriya, koyunlar da senin benim gibi canlılar her ne kadar bizim alıştıklarımıza pek benzemeseler de, onların da ruhları ve kişilikleri var bunları bize ifade edemiyor olmaları onları öldürmemizi gerektirmiyor kızın dudağından sızan mayonez şimdi de ketçapla destekleniyordu zarif elleri de fena halde hamburgere batmıştı peçetesini aradı bulamadı arzar çevik bir hareketle kendi peçetesini uzattı herif güneşte kalmış salatalık gibi sırıtıyordu kız arzar\ın yüzüne bile bakmadan başıyla teşekkür ederken, yanıt vermek için ağzındaki lokmanın bitmesini bekliyordu - ama beslenmemiz gerekli  bu nedenle de koyunları yemek durumundayız - evet, beslenmemiz gerekli ama cinayetler işleyerek değil kendilerini her mevsim yenileyen bitkileri yiyerek çok güzel beslenebiliriz Çok güzel dost olabileceğimiz başka canlıları katletmemiz gerekmiyor siria umursamaz bir şekilde omuzlarını silkti - timur şu on milyon kişinin yaşadığı planeterya\da senden başka et yemeyen biri daha var mı? masadaki diğer gençler dikkatle konuşmayı dinliyorlardı arzar bile biraz önceki rekabetin geriliminden sıyrılmış, ilgiyle bakıyordu - evet var siria çok şaşırmıştı - İnanmıyorum - İster inan ister inanma ama var - timur, onunla hemen tanışmak istiyorum timur neşeyle ayağa kalkıvermişti elini siria\ya uzattı - o zaman, hemen gel benimle daha arzar ne olduğunu anlamadan kalabalık hamburgercinin dışına çıkmışlardı bile timur bir yere yetişecekmiş gibi hızla yürüyor, genç kız peşinden gelebilmek için büyük çaba sarf ediyordu - timur! ne olur söyle, nerde bu insan? nereye gidiyoruz böyle? deniz\in kıyısına kadar gidip durdular siria hem meraklanmış hem de çok eğleniyordu - hadi artık, çabuk söyle timur uzaklara bakıyordu - onunla tanışman olanaksız siria, çünkü o şimdi ikinci sektörde kız şaşırmıştı duyduklarına bir türlü anlam veremiyordu timur garsi amca\yı, nasıl tanıştıklarını, son bir yılki görüşmelerini anlattı kumsala oturdular kızın neşesi yerini sessizliğe bırakmıştı - timur, neden bir yaşlıyla arkadaş olmak istedin? timur bunun yanıtını çok düşünmüştü - Şu anda hangi yıldayız siriya bu sorunun konuyla nasıl bir bağlantısı olduğunu anlayamamıştı gene de yanıt verdi - köpek yılındayız  yani, sazan balığının köpek yılı  İyi de timur bunu sen de biliyorsun - biliyorum  geçen yıl kurbağa yılıydı, ondan önceki martı yılı köpek yılının daha önceki gelişini bile hatırlıyorum o zaman altı yaşındaydım - ben de hatırlıyorum ama sazan\ın değil, güvercinin köpek yılıydı - ne fark eder ki on iki hayvan ismi, her birinde on iki başka hayvan ismi toplam 144 yıl sonra her şey yeni baştan siriya hiç bir şey anlamıyordu - eh! timur, yıllar böyle sayılır  başka nasıl olabilir ki? ayrıca 144 yıl o kadar uzun bir süre ki, kimse hepsini bilemez - siriya, bizden önce burada kimlerin yaşadığını hiç merak etmiyor musun? 144 yıl önce veya 288 yıl önce şu anda durduğumuz yerde kimler oturuyordu? ya da çok daha eski yıllarda buraları nasıldı? siriya bu kez ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı o da herkes gibi birinci annesini ve üç değişik ikinci anneyi hatırlıyordu eski diyebileceği, daha önceki yaşamları hatırlatacak bir tek onları biliyordu ama onların dışında hep kendi yaş gurubuyla birlikte olmuştu Ürperdiğini hissetti - timur, neden yaşlılar ikinci sektöre gönderiliyorlar? timur çok uzun zamandır bu sorunun yanıtı düşünüyordu - sanırım ölümün üzüntüsünü bizlere göstermemek için - bizden uzakta ölmeleri için mi? - evet düşünsene senin kedin öldüğünde ne kadar çok üzülmüştün siriya kedisini hatırlayınca gözleri dolmuştu bir kedinin kaybı bu kadar çok üzüyorsa, gerçek insan dostaların ki kimbilir ne kadar üzücü olurdu timur içgüdüsel olarak kıza yaklaştı ağlamasına dayanamıyordu kollarını boynuna doladı Şaşırtıcı bir şekilde genç kız da ona sokulmuştu bir an dudakları buluşuverdi timur ağzında mayonezin tadını hissetti, daha sıkı sarıldı başı dönüyordu zaman sanki durmuş, havada asılıp kalmıştı siriya yavaşça uzaklaştı, yere bakıyordu timur, kızın tepkisini merak edip titremekte olduğunu fark etti - timur, garsi amca dediğin kişinin neden iki adı var? timur gülümsedi böyle çağrılmayı garsi amca istemişti amca çok eski çağlardan kalma bir sözcükmüş aslında babanın kardeşine bu ad verilirmiş, ve insanlar o zamanlar yaşlılar gençler ve küçük bebekler hep birlikte yaşarlarmış nasıl da hayretler içinde kalarak dinlemişti bunları geçen yıllarla ilgili çok şey biliyor ve timur\a elinden geldiğince çok şey anlatmaya çalışıyordu hatta bir keresinde, timur yaşlandığı zaman bütün bunları hevesli bir gence aktarması gerektiğini söylemişti birbirlerine daha fazla sarıldılar, timur bir yandan uzun süredir çok sevdiği insana sarılmanın keyfini çıkarıyor, bir yandan da garsi amca\yı bir daha nasıl görebileceğini düşünüyordu - siriya, İkinci sektöre gideceğim genç kız bu söze fazla şaşırmamıştı - timur, bunu senden bekliyordum, ancak o yerin nerde olduğunu bilmiyoruz ki? nasıl bulacaksın? - kuzey ormanlarının ötesinde bir yerde olmalı planterya\ ın diğer üç tarafı sonsuz bir çölle çevrili olduğuna göre, bu en mantıklı olasılıktı - ama oraya gitmek yasak timur yasak olduğunu biliyordu ama garsi amca\yı bir kez daha görmek için inanılmaz bir istek duyuyordu ayrıca yakalanırsa kendisine ne yapacaklardı ki? omuzlarını silkti ayağa kalktılar sanki sessiz bir anlaşma yapılmış gibi, timur\un dairesine doğru yürümeye başladılar siriya artık alaycı bir şekilde bakmıyordu gözlerinde nerdeyse hayranlığın izleri vardı planeterya çok geride kalmıştı timur çevresini saran yüksek ağaçlara ve bir görünüp bir kaybolan güneşe baktı derin bir ormanın bin bir türlü küflü kokusu her yanı sarmıştı adımlarını attıkça çürümekte olan yapraklara ve onların arasından çıkmaya çalışan otlara basıyordu büyülü bir hayal ortamına geldiğini düşünüyordu sabahın serinliğine rağmen yürümenin temposuyla terlemişti \"Şu anda yasak bir şey yapıyorum \" diye düşündü ama yasak olan pek çok başka konu gibi çok keyifliydi mola vermek için, büyük bir ağacın gövdesine yaslandı gövdenin her yanından mantarlar fışkırmıştı bir tanesini kırmaya çalıştı, beceremedi elideki pusulaya baktı devamlı kuzeye yürürse İkinci sektörü bulacağından emindi yeniden yola koyuldu sırtındaki spor çantasına bir ince battaniye, su ve bir miktar yiyecek koymuştu bu kadarının yeterli olacağını düşünmüştü ormanda saatlerce yürüdü güneş iyice yatık bir açıyla geliyor, çevresi giderek daha loş oluyordu tam durmaya hazırlanırken, ilerde gözünü alan güçlü bir güneş ışığıyla irkildi adımlarını sıklaştırdı biraz sonra geniş bir açık alana varmıştı yerdeki kısa çimen son derece davetkar duruyordu kendini keyifle yere attı o anda inanılmaz ölçüde yorgun olduğunu anladı gözlerini kapadı İkinci sektörü bulmayı ertesi güne bırakabilirdi İçi geçiyordu siriya\yı gördü kız çırılçıplaktı kendisinin de aynı durumda olduğunu biraz utanarak fark etti ayakta birbirlerine sarıldılar dairesindeydiler, konuşmadan pencereden deniz\e bakmaya başladılar gözlerini aniden açtı gene aynı açıklıktaydı siriya\yı düşündü, içine bir korku girmişti her şey eskisi gibi duruyordu ama havada asılı gibi duran korkunç bir şeyler vardı sadece hissediyordu o tanımsız sesi duydu arkasına döndüğünde gözlerine inanamadı dev bir ağız üzerine geliyordu böyle bir şeyi ne görmüş ne de işitmişti yerinden fırladı toprak, üzerine gelen yaratığın adımlarıyla sarsılıyordu dengesini kaybetti yere düştü dönüp korkuyla bakınca onu bir kez daha gördü İnanılmaz büyüklükte bir ağız, yüzlerce keskin dişiyle dev bir gövdeden fırlıyordu deli gibi bağırmaya başlamıştı gözlerini kapadı son duyacağı seslerin kendi kemiklerinin çatırtısı olacağına düşündü birden şimşekler çaktı işık o kadar güçlüydüki, dehşetle kapadığı gözlerinden içeri girmişti akıl almaz çığlıklar ve bağrışlar duyuyordu bunlar kendi sesleri olsa gerekti bir an sonra her şey bitecekti sesler kesilmişti yüzünü kapadığı toprağın ve çimenlerin kokusunu duyuyordu bir de çirkin başka bir koku gelmişti, yanık et kokusu deli gibi titiriyordu bir süre daha kıpırdamadan durdu gözlerini araladı bir kaç santimden çimenleri gördü yemyeşildiler - hadi kalk bakalım! birisi ona seslenmişti yavaşça başını kaldırdı on metre ilerde, ayakta duruyordu İyice kalkıp oturdu kendisine saldıran \"Şey\i\" aradı o da az ilerde yatıyordu Çirkin gövdesinin her yanında dumanlar çıkıyordu İnanılmaz ağız ise kapalı olmalıydı oturduğu yerden göremiyordu - onun adı gromrk! timur hala titremeye devam ediyordu kendisine doğru gelen yabancıya dikkatlice baktı adam bir doksan boyunda ince uzun ve yaşlı biriydi Üzerinde haki renkli eski bir yağmurluk, başında ekose bir bere, ayağındaysa çamurlu çizmeler vardı yüzündeki kırışıklıklar da garsi amca\yı hatırlatıyordu son derece cana yakın ve biraz da yorgun bir ses konuşuyordu gelip timur\un karşısında yere oturdu timur yavaş yavaş olanları kafasında birleştiriyordu bu karşısındaki adam her kimse, onun hayatını kurtarmıştı - buraya kadar gelmemeliydin az daha geciksem gromrk\a iyi bir akşam ziyafeti olacaktın - sağ-sağolun efendim  her türlü yasağı çiğnemişti bazı şeyleri göze almıştı ama bu kadar ani ve büyük bir cezayı hiç beklememişti - Şey  siz ikinci sektörden misiniz? adam yaşlı olduğuna göre İkinci sektör görevlilerinden biri olmalıydı kurtarıcısı bir an duyduğunu anlamadan bakmıştı timur adamı incelemeye başladı ten rengi biraz garipti, dikkat çekici tek aksesuarı ise elindeki ince uzun ağaç çubuktu - hayır değilim kurtarıcının kaşları garip bir şekilde kalkmıştı sanki istemediği halde yalan söyleyen insanları sıkıntısını çekiyor gibiydi timur\un merakı iyice artmaktaydı - peki efendim, siz kimsiniz? - ben çiftçiyim planeterya\ ın uzağında yaşam zorlu ve ilginçti bu adam bu garip canavarların arasında bir çiftlik işletebildiğine göre çok güçlü biri olmalıydı - Çiftliğinizi görmek isterdim? Çiftçi gülümseyek başını çevirdi bir süre uzaklara baktı, sonra aynı anlayışlı ifadeyle ama bu sefer gülmeden, timur\un gözlerine içine baktı - sen zaten oradan geliyorsun timur sözcükleri duymuş ama cümleyi anlayamamıştı \"nasıl yani?\" diyebilmişti adam yeniden aynı gülümsemeyle konuştu - benim çiftliğim planeterya  orada insan yetiştiriyorum timur anlayamıyordu başı iyiden iyiye dönüyordu - ne için yetiştiriyorsunuz insanları? Çiftçi ellerini iki yana açmıştı Çok hızlı konuşan biri değildi - yemek için - besi hayvanı olarak mı? Çiftçi başını hafif hafif \"evet\" anlamında sallıyordu timur bir anda sinirle titrediğini hissetti yerde yatan bu canavar ölüsünü görmese kesinlikle şaka olduğunu düşünecekti ama nasıl oluyorsa adamın doğru söylediğine emindi kendi feryadını duydu - ama, ama bu korkunç bir şey! bu tam anlamıyla bir yamyamlık! Çiftci şaşırmış gibiydi timur ise deli gibi bağırmasını sürdürüyordu - İnsan insanı yer mi? bu akıl almaz bir vahşet bir ara çiftçinin \"ama ben insan değilim ki\" dediğini duyup sustu adam hep aynı sakin ses tonuyla konuşuyordu - en az üç milyar yıldır var olan bambaşka bir ırktanım - ama aynı insan gibisiniz - bu sadece ben istediğim için böyle bambaşka bir şekle dönüşebilirim ama inan bana bundan hiç hoşnut kalmazsın hadi gel de seni planeterya\ya geri götüreyim aracım şurda duruyor ayağa kalktılar timur inanmaz gözlerle bakıyor, adamı takip edip etmeme konusunda kararsız kalıyordu Çiftci dönüp eliyle \"gel\" işareti yaptı Çaresiz peşinden gitti ağaçların başlangıcında garip bir ışık kırılmasıyla karşılaştılar sanki camdan yapılmış bir at arabasına benziyordu ancak atlar ortada yoktu Çiftci çıkıp oturdu timur da yanına geçti araç hiç ses çıkarmadan yerden biraz havalanıp, ormanın içine doğru döndü en yakındaki ağacın gövdesine doğru hızla yöneldi timur bir çığlık atıp gözlerini kapadı, yüzünde bir titreme hissetti, arkasından bir titreme daha gözlerini korkarak açtı ormanın içinde hızla ilerliyorlardı sanki maddesiz hayellermiş gibi ağaçların içinden geçip gidiyorlardı Çiftciye döndü adam anlayışlı bir şekilde gülümsüyordu - adın neydi senin? - timur Çiftci memnun bir ifadeyle başını salladı - bu adı biliyorum, senin kaydın çoktan alınmıştı bir an hatırlayamadım timur Çifçiye binlerce soru sormak istiyordu, ama nereden başlayacağını bilemiyordu araç yavaşlayıp yere indi - evet timur, senin soramadığın soruları ben yanıtlayayım bu çok uzun bir öykü eskiden senin ataların dünya denen bir gezegende yaşarlarmış ve aralarından bazı avanaklar uzayda başka canlılarla iletişim kurmak için deli gibi uğraşırlarmış sonunda başarmışlar da seslerini uzayın derinliklerine duyurmuşlar Çiftci burada susmuştu timur adamın devam etmesini istiyordu - bu çağrıya gromrk\lar mı yanıt vermiş? - evet timur, gromrk\lar ve onlardan çok daha korkunçları Çok kısa bir sürede dünya\daki yedi milyar insanın 99\u yenip bitmiş biz biraz geç geldik Çünkü insan bedeninin besleyici değerini geç keşfetmiştik timur uzaklara dalmıştı Şaşırarak ormanın sınırlarına gelmiş olduklarını ve ilerde planeterya\ ın evlerinin görüldüğünü fark etti demek ki çiftci kendisiyle konuşabilmek için özellikle aracı durdurmuştu \"neden insanlar?\" diye sorabildi - bak timur, bizim türümüz için hücre dna yapısı ve zeka gelişkinliği yüksek hayvani besinler çok gerekli Üç milyar yıl boyunca bir türü sürdürebilmenin tılsımı burada yatıyor - ama bu vahşet! Çiftci gene anlayışlı anlayışlı bakıyordu - timur, biz sizi kurtardık - yiyerek mi? - kesinlikle bak bu sizin planeterya denilen çiftlik, inanılmaz bir masrafla korunabiliyor ne gromrk\lar, ne de diğer vahşi yaratıklar içeri girebiliyor eğer bir gün, sizin etinizin modası geçer de satışlar düşerse, bu korumayı kimse finanse edemez ve inan bana bir kaç gün içinde paramparça edilirsiniz ve sizden geriye hiç ama hiç bir şey kalmaz etinizin lezzeti sizin tek kurtuluşunuz timur duyduklarına inanamıyordu garsi amcayı düşündü anlayışlı yüzü gözünün önüne geldi - unutmadan söyliyeyim garsi af124d yani senin garsi amcan çok zeki biriydi onun olgunlaşmasını yıllardır izliyordum bu parti içinde en çok krediyi de o aldı zaten - nasıl yani? onu baştan beri biliyor muydunuz? - tabii ki  seni yetiştirmesini de ilgiyle izledik onu bir kaç sene daha tutabilirdik ama o kadar büyük krediler teklif edildi ki dayanamadım sattım Çok ünlü bir restoranın menüsüne girdi bile Çiftci garip bir şekilde gülümsüyordu - sen de timur, sen de onun öğrencisi sayılırsın seni de şimdiden pazarlamaya başlayabilirim timur korkuyla yerinden sıçramıştı - ne yani beni hemen kesip yiyecek misiniz? - hayır, kesinlikle değil Önce olgunlaşacaksın, sonra ürüyeceksin bunlar her canlının en doğal hakları ve bizim de kesin yasalarımız hiç bir türü yok edemeyiz, üreme hakkını kullanmadan kimseyi öldüremeyiz sen de kendi yaş kuşağınla birlikte mezbahaya gönderileceksin ama o güne gelmeden yıllar önce herkes senin kadar zeki ve meraklı bir etin yetişmekte olduğunu bilecek timur bu sözlerden sonra ayrılma vaktinin geldiğini anlamıştı yere indi, çiftci eliyle selam verip uzaklaştı timur olduğu yere yığılıp kaldı siriya çok merak etmişti başına dikilmiş, sorular sorup duruyordu timur yatağında doğrulmaya çalıştı ona başından geçenlerin hepsini anlatmak istiyordu ama içinde bir şeyler bunu yapmasına engel oluyordu yaşadıklarını anlatırsa her ikisinin de anında imha edileceklerini çok iyi biliyordu Çiftci bu konuda onu uyarmamıştı ama bir şekilde, hem de çok kesin bir dille, anlatmış olmalıydı kıza sarıldı artık kendini çok rahat hissediyordu Çiftçinin konuşmadan bambaşka şeyler de anlatmış olduğunu o anda anladı bütün insanlık tarihini biliyordu artık İnsanların tamamı ölümlü olarak yaşamışlardı hepsi de birer idam mahkumu gibi bu dünya\da infaz gününü beklemişlerdi Şimdi kendi yapacağı da aynısıydı yataktan dipdiri fırladı - siriya, benim karnım acıktı genç kızın da gözleri parlamıştı - nereye gidelim? - hamburgerciye - ne o timur, o iğrenç sebzeburgerlerinden mi yiyeceksin gene? timur kıza hiç alışmadığı bir şekilde gülümsedi siriya, çiftciyi hiç görmediği için bu gülümsemeyi tanıyamamıştı - hayır sevgilim, İkiz köfteli hamburger yiyeceğim 
|