06-25-2009
|
#4
|
TiFus
|
Cevap : Toplumsal Hikayeler
Sabun Ayna ve Zil
sabun, ayna ve zil  bir varmış, bir yokmuş  evvel zaman içinde, kalbur saman içinde  develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken  Çok uzak bir diyarın uzakça bir köyünde fakir mi fakir bir aile yaşarmış derme çatma kulübelerinin bahçesinde yetiştirdikleri sebzeleri pazarda satar kıt kanaat geçinir giderlermiş bu ailenin güzel mi güzel bir kızı varmış akşam olup el ayak çekilince karı koca başlarını yastığa koyar ve bir tanecik kızlarını evlendirip yoksulluktan kurtarmak hayalini kurarlarmış derken günlerden bir gün bu yoksul kıza bir talip çıkmış komşu köyden varlıklı bir aile “allah’ın emri, peygamber’in kavliyle” istemişler kızı babasından yoksul aile kızlarına böyle bir talip çıkmasına hem çok mutlu olmuşlar hem de bir yandan ne yapsak nasıl etsek de kızımızın yüzünü yere baktırmadan düğün etsek diye kara kara düşünmeye başlamışlar annenin dar gün için sakladığı “yüzgörümlüğü”, babanın dişinden tırnağından artırdığı “kefen parası”, yumurtasını satıp karın doyurdukları tavuklar, yere serili kuru kilim evde para edecek ne varsa satılıp savılmış genç kızın çeyizi düzülmüş, sandığı boyanmış komşuları da seferber olmuş düğün için elbette danteli örülmüş, yemenisi oyalanmış, bindallısı dikilmiş el emeği göz nuru nakış nakış işlenmiş zor günlermiş o günler aç yatılmış, er kalkılmış kızcağızın düğün gününe yetişmiş gene de her bir şeyler düğünden bir gece önce genç kız bir türlü uyuyamamış hem pek sevinirmiş varlıklı aileye gitmeye hem de pek üzülürmüş anasından babasından ayrı gurbete düşmeye kızcağız bunları düşünüp sevinse mi üzülse mi bilemezken anacığı sokuluvermiş usulca yanına sarılmış koklamış gül goncası biricik kızını saçlarını okşamış uzun uzun -ah benim kınalı kuzum, -ah benim nazlı ceylanım -ah benim koklamaya doyamadığım, okşamaya kıyamadığım -ah benim yoluna kurban olduğum diye başlamış söze usul usul anlatmış kızına, evine kocasına nasıl bakacağını bir bir belletmiş ana kız sarılıp ağlamışlar uzun uzun bir zaman sonra annesi kızına bir çıkın uzatmış -kınalı kuzum bu çıkın sana ananın mirasıdır İyi sakla demiş kızcağız artık dayanamamış -ah anacığım, yetti gayri benim için aşsız ekmeksiz kaldığınız daha bir şeycik istemem sizden, tek bir hayır duanızdan gayrı  diyecek olmuş anacığı kesmiş kızın sözünü -bu çıkını şimdi açmayacaksın kızım, ne zaman kocan sana bakmaz olursa, ne zaman mutluluğun kaybolursa o zaman açacaksın bu çıkını bu çıkında senin mutluluğun saklıdır, bu sözümü küpe et kulağına demiş neyse efendim düğün dernek kurulmuş, bindallı giyilmiş, duvak çatılmış, gelin ata binmiş “ya nasip” demiş varlıklı genç ile yoksul kız geçinip gider olmuşlar onlar da ana olmuşlar baba olmuşlar zaman su olup akarken bunların arasından sanki bir kara kedi geçmiş artık adam kızın yüzüne bakmaz, baksa da görmez olmuş kız geceleri ağlar dururmuş ne oldu bu adama böyle diye bir gece gene gözünün yaşı sel olmuşken aklına gelmiş düğün gecesi anasının verdiği çıkın -“bu çıkında senin mutluluğun saklıdır, küpe et kulağına” koşmuş sandıktan bulup çıkarmış anasının mutluluğunu sakladığı çıkını Çıkarmış ki mutluluğu geri gelsin kız böyle hevesle açtığı çıkının içindekileri görüverince bir şaşırmak şaşırmış ki değmeyin gitsin anasının mutluluğun dediği çıkından çıka çıka bir kalıp sabun, bir küçük ayna bir çift de zil çıkmış anam delirmiş zaar diye düşünmüş ilk önce bunlar nasıl mutluluğu olurmuş ki kızının efendime söyleyeyim önce bir şeycik anlamamış kaldırmış çıkını sandığa koymuş kızcağız bir taraftan da var bu işte başka bir iş diye geçermiş aklından benim anam bana bir şey demek ister muhakkak bir oyunu vardır elbet bu çıkının der düşünürmüş o hafta köyde bir düğün kurulasıymış kocası demiş ki önemlidir gitmek lazım en yeni esvabını giyesin, yüzgörümlüğünü takasın yüzümü yere baktırmayasın İçerlemiş kızcağız kocasının bu sözlerine gene de ses etmemiş yüzüne söylenir dururmuş içinden en yenisi kaç harman önce alındı esvabımın onu bile hatırlamaz oldu adam diye düğünü olacak kızın kınasına çağrılıymışlar o akşam esvabını kuşanıp saçını tararken çocuklardan biri ateşi karıştırıp küle köze boğmuş her yanı aman yangın çıkacak diye koşturmuş kan ter içinde saçılan közü toplayıp, külü süpürürken anlamamış ne kadar kirlendiğini aynada bir de bakmış ki üstü başı, yüzü gözü hepten kara is olmuş kurnanın başında elini yüzünü sabunlamış kara köpük akmış sabundan kapkara köpük sabunlandıkça beyaza dönüvermiş sonunda geçmiş aynanın karşısına yüzünü kurulamış,saçını taramış koşturmuş kız evine kınaya o kadar telaştan ne dizinde derman kalmış tabi ne de eğlenmeye hevesi Çekilmiş bir köşeye izlemeye başlamış geleni gideni kız evinde bir neşe bir eğlence sormayın gitsin bütün komşular tef çalıp türküler söylüyormuş kız da bir köşede eğmiş yüzünü somurtur dururmuş sonra gelin kızın yarenleri zilleri takıp başlamışlar ortada dönmeye bazısı türküyü söylüyor bazısı göbek atıyormuş çengiler gibi bir yandan da kahkahalar atıyorlarmış şen şakrak -ben de eskiden böyle eğlenir kahkahalar atardım Şimdi koşturmaktan dizimde derman mı kaldı ki kalkıp ortada iki dönüvereyim sözüm ona en yenisi diye kuşandığım esvabım da küle bulandı kaldım yine eski püskü çaputa diye söyleniyormuş içinden nasıl telaşla tekrar hazırlandığını, iki ayağının bir pabuca girdiğini düşünüp somurturken anası gelmiş gene aklına o çıkındaki mutluluk ne olsa acep diye kurcalanmaya başlamış gene kafası bir kalıp sabun, bir küçük ayna ve bir çift zil  kızların kahkahalı türkülerine karışan parmaklarındaki zillerin şıkırtısı kulaklarında çınlıyormuş o sıra birden anlamış, anasının çıkına koyduğu oyunu anam çıkına sabun koydu niye? temiz olayım, karadan aka döneyim akça pakça olayım diye anam çıkına ayna koydu niye? yüzüme bakayım, saçımı tarayım güzelce olayım diye anam çıkına zil koydu niye? neşeli olayım, kahkaha atayım, zilleri takıp oynayayım diye  bir ana bir oyun kurmuş kınalı kuzusuna nazlı kuzu anlamış kavuşmuş mutluluğa  masal masal eyledim türlü yalan söyledim bir kıssaydı anlattım darısı hissesine   
|
|
|