Yalnız Mesajı Göster

Müzik Yazmaları

Eski 06-18-2009   #4
[KAPLAN]
Varsayılan

Müzik Yazmaları



XV yüzyıldan itibaren Osmanlı döneminde yazılan müzik yazmaları ince-lendiğinde, eserlerdeki teorik yapının köklerinin önce Ortaçağ İslam dünyasının müzik kaynaklarına oradan da Grek dünyasında yapılmış çalışmalara uzandığı gö-rülmektedir İlk Türkçe müzik nazariyatının kuruluş ve oluşum evresi olan XV yüzyıldaki yazmalarda etkisi en fazla görülen eserler arasında Ortaçağ İslam dün-yasında yazılmış olan El-Kindi, Farabi ve İbn-i Sina’nın eserleri gelmektedir Bu yazmalar ise büyük ölçüde Grek mirası üzerine kurulmuştur Grek müzik teorisine ait eserlerin Ortadoğu’ya yayılmasında Büyük İskender’in Doğu seferi (MÖ IV yy) sırasında kurulan Grek bilim merkezlerinin etkisi büyük olmuştur İslamiyet’in yayılmaya başlamasından sonra İskenderiye, Anadolu, Suriye, Irak, ve İran’da bir çok bilim merkezi müslümanların eline geçmiştir 750- 1258 yılları arasındaki Ab-basiler döneminde eski Greklere ait bir çok bilimsel eser tercümeler yoluyla İslam dünyasına girmiştir Bu çeviriler arasında yer alan Aristoxe’nin Elementa Harmonica’sı (IV yy), Euclid’in Sectio Canonis’i (III yy), Nicamachus’un Enchiridion’u (II yy), Ptolemy’nin Harmonica’sı (II yy), Aristides Quintilianus’un De Musica’sı (IV yy) gibi eserler Ortaçağ İslam dünyasında yapılmış ilk eserlerin kaynağını oluşturmuştur8 Bu eserlerden Arapça’ya yapılan çevirilerde, Grek müzik teorisinde karşılaşılan bazı unsurlara Arapça isimler verilerek İslam felsefesine adapte edilmeye çalışılmıştır Yine XV yüzyılda, Osmanlı ülkesi dışında olan Semerkant ve Herat gibi sanat merkezlerinde yapılan çalışmalar da Osmanlı ülkesini etkileyen bir diğer unsur olarak ortaya çıkmaktadır Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevai gibi devlet adamlarının sanatı ve sanatçıları himaye etmesiyle bir çok bilim adamı, şair, res-sam, hattat ve müzisyen buralarda toplanmış, müzik ve diğer sanat alanlarında önemli gelişmeler yaşanmıştır Bu şehirlerde yapılan sanat çalışmaları Osmanlı ülkesinde büyük ilgi uyandırmıştır Bu bölgede, müzik nazariyatı ile ilgili çalışma-lar yapan en önemli kuramcı Abdülkadir Meragi’dir Meragi’nin eserleri, Osmanlı ülkesinde yazılan müzik nazariyatı kitaplarının temel kaynağı olmuş, XV yüzyıl-dan itibaren yazılan pek çok kitapta etkisi görülmüştür Müzik yazmalarında, teorik yapı alanında görülen bu etkileşimin izlerini, Geleneksel Türk Sanat Müziği’nin terminolojisinde de görmek mümkündür Bu terminoloji, Türklerin tarih boyunca yaşamış olduğu kimi zaman birbiriyle anlaşan kimi zaman çatışan bir çok farklı kültür ve insan topluluğunun yer aldığı geniş bir coğrafyayı ortaya koymaktadır Geleneksel Türk Sanat Müziği terminolojisinde, çeşitli kavim, soy, ülke, bölge, şehir adlarına ve farklı dillere ait bir çok sıfata rastlanmaktadır Bu terimlerin bazı-ları, Türklerin yaşadıkları bölgelerde karşılaşmış oldukları çeşitli topluluklarla ilgilidir Özellikle İslamiyet’in benimsenmesinden sonra bir çok Ortadoğulu Müs-lüman toplum arasında büyük yakınlaşma olmuştur Osmanlıların geniş bir coğraf-yada yayılması sonucunda da içinde Acem, Arap, Frenk, Hint, Kürt, Rum, Türk gibi adlar taşıyan bir çok müzik terimi ortaya çıkmıştırGeleneksel Türk Sanat Müziği’nde geniş bir coğrafya üzerinde bir çok şe-hir bölge ve ülke adı taşıyan terim mevcuttur Örneğin, Nihavend, Abdülkadir Meragi’nin (1360-1435) Camiü’l- Elhan ve Makasıdü’l-Elhan’ında9 , Buhari, Alişah bin Hacı Büke’nin (?-1500) Mukaddimetü’l- Usul’ünde10, Nişabur, Şiraz, Karabağı, Horasani, Kantemiroğlu (1673- 1723) tarafından yazılan Kitab-ı İlmü’l-Musıki Ala Vechi’l-Hurufat’ta11,12 yer alan bölge ve ülke adlarından sadece bir kaçıdır Bu makam adları, Ortaçağ sonlarına kadar İslam dünyasında IX ve X yüzyıl teorisyenlerinden Farabi (870-950), ve İbn-i Sina (980-1037) tarafından ele alınan, XIII yüzyılda, Safiyuddin Abdülmü’min Urmevi’nin (1217-1294) eserle-rinde sistematik bir biçimde işlenen ve daha sonra Kutbuddin Mahmut Şirazi, Abdülkadir Meragi, Ahmedoğlu Şükrullah, Ladikli Mehmed Çelebi tarafından takip edilen çok kültürlü Ortadoğu müzik sisteminin oluştuğu çok geniş bir coğrafi alanı ortaya koymaktadır 13Şehir ve bölge isimlerinden başka, Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra Arap ve Farslarla yakınlaşmasının sonucunda meydana gelen dil etkileşimi olmuş-tur Bir çok Arapça ve Farsça kelime bugün de Geleneksel Türk Sanat Müziği ter-minolojisinde kullanılmaktadır Yegah, Dügah, Segah, Kuçek ve Bozork gibi perde ve makam adları bunlardan birkaçıdır Günümüz Geleneksel Türk Sanat Müziği kuramında büyük ve küçük mücennep olarak verilen aralıkların sembolü olarak da Arapça büyük ve küçük manasındaki kebir ve sagir sıfatlarının ilk harfleri olan K ve S kullanılmaktadır Bütün bu terimler, zamanda derin mekanda geniş Türk müzik kültürünün farklı kültürlerle etkileşimlerini yansıtmaktadırBütün bu çok kültürlü unsurların Osmanlı geleneği içinde devam edip daha da beslenmesinde İstanbul’un ayrı bir önemi vardır Osmanlı dönemi müzik geleneğinin oluşmasında ve gelişmesinde en önemli merkez olan İstanbul’da, dokuzuncu yüzyıldan beri çeşitli müzik kültürleri ile türleri bir arada yaşamıştır Bugün, Bizans müziği diye de anılan ortodox kilise müziğinin yaşayan en eski örnekleri burada oluşmuş ve XV yüzyıl sonlarına kadar bu kültürün merkezi olma özelliğini korumuştur Dolayısıyla Geleneksel Türk Sa-nat Müziği’nin merkezi olan İstanbul’un çok kültürlü bu yapısı, Osmanlı’dan çok daha eskilere dayanmaktadır XV yüzyıldan itibaren ise Orta Doğu’nun seçkin sanat merkezlerinde faaliyet gösteren icracıları kendisine çekip Orta Doğu’nun yeni sanat merkezi olma rolünü üstlenmiştir Bu şehre gelen müzisyenler, yeni müzik türleri ve uslupları geliştirip, geliştirdikleri müziği ülkenin diğer bölgelerine sunmuşlardır14Fatih’in İstanbul’u fethiyle başlayan yeni oluşum sürecinde de Maveraünnehir’den, İran’dan Azerbaycan’dan ve Anadolu’nun musiki merkezle-rinden müzisyenler İstanbul’a gelmişler ve ileri gelen temsilcisi Abdülkadir Meragi’nin icra edip açıkladığı, Timurlu saraylarında dinlenen müziği bu şehre taşımışlardır15Rum, Yahudi, Ermeni gibi farklı etnik toplulukları içinde barındıran Os-manlı Devleti’nde din ve etnik fark gözetilmeksizin bu topluluklar yan yana yaşa-mışlar ve merkez İstanbul olmak üzere Türk müzik kültürünün gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır Geleneksel Türk Sanat Müziği’nde bugün hala isimleri yaşayan, gayrimüslim müzisyenler arasında tanburi İzak’ı, tanburi ve neyzen Oskiyan’ı, lavtacı Andon’u, Hristo’yu, Bimen Şen’i saymak mümkündür Ayrıca Ali Ufki, Dimitrie Cantemir, Hampartsum Limonciyan gibi bu geleneğe önemli katkılar sağlayan gayrimüslim müzisyenler de 17 , 18 , 19 yüzyıl repertuarını notaya alarak kaybolmaktan kurtarmışlardır
Alıntı Yaparak Cevapla