Günümüz gençliği
Rasulullah’ı tanıyor mu?
Ashabı tanıyor mu?
Ömer b
Abdülazizleri tanıyor mu?
İmam-ı Azamları, İmam-ı Şafileri, İmam-ı Rabbanileri, Buharileri, Müslimleri, Nakşibendileri, Geylanileri, Selahaddin-i Eyyubileri, Şeyh Şamilleri, Osman Gazileri, Kanunileri, Fatihleri, Yavuzları, Yunusları, Mevlanaları tanıyor mu?
Bugün müslümanların nesilleri, nice küfür, günahkâr ve fasık lider sanatçı, film yıldızı vb

sahte öncülerin adlarını hayat hikâyelerini bir çırpıda sayıp anlatabilmekte ve kalplerinde bunlara karşı muhabbet duymaktayken, gönül fatihi dava liderlerinin bırakın hayatlarını, isimlerini dahi bilememektedirler

Bundan da elbette anne baba ve eğitimciler sorumludur
Bu durumda, acilen nesillerimize örnek insan olarak bu gönül fatihi dava önderlerini tanıtıp sevdirmeliyiz
Bu aynı zamanda Kur’an’ın metodudur

O da bize rasulleri, nebileri, sâlih kişilerin tevhid mücadelelerini; Firavun, Nemrut ve benzerlerinin kötü akıbetlerini anlatarak ALLAH Teâlâ dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmemizi öğütlemektedir

Biz bu önderlerden iki tanesini kısaca hatırlatalım:
Ömer b
Abdülaziz
Bir valinin evinde doğan, israfçı prensler gibi yetiştirilen, her gün birbirinden güzel değerli kıyafetler giyen, saçlarını taramakla uğraştığı için zaman zaman namaz vakitlerini geçiren, insanlar arasında bir “ben” misali sivrilen, zengin ve zarif kimselerce taklit edilen,
“ALLAH’ın verdiği giysilerin, benden bıkmasından korkarım
Çünkü giydiğim elbiseleri insanlar gördü mü eskidiğini sanıyorum” diyen bir insan; işte bu insan, tüm bu imkânlara sırt çeviriyor, rahatlık ve bolluğu terk ediyor ve görkemli bir hayatın zirvesine çıkarak tarihin eşine nadir rastladığı bir kahramanlıkla ağır sorumluluklar altına giriyor
O kızlarına şöyle sesleniyordu
“Kızcağızlarım babanızın ateşe atılması pahasına sizler her halde bollukta yaşamak istemezsiniz
”
Bir bayram günü oğlunu eski elbiseler ile görünce dayanamayıp ağladı

Oğlu sordu:
- Babacığım seni ağlatan nedir?
- Evladım, korkarım ki başka çocuklar seni bu elbiselerle görünce kalbin kırılır

Bunun üzerine oğlu, halife olan babasına şöyle diyordu:
- Ancak ALLAH rızasından yoksun kalan veya ana babasına karşı gelen kimsenin kalbi kırılır

Ben ise senin hoşnutluğunu kazanmak suretiyle ALLAH’ın rızasını ummaktayım

Hanımı Fatıma’ya:
Babası tarafından beytülmalden hediye edilen gerdanlık konusunda ‘ya gerdanlığı ya beni tercih et’ diyordu

Eşi Fatıma ise,
“Hayır, ben seni buna ve nice katlarına değişmem, seni tercih ediyorum” diyordu

Bu ve benzeri olaylar onun Hilafet makamına getirildikten sonra inanç, sorumluluk ve ALLAH korkusuna dayalı iç âlem inkılâbının meydana getirdiği değişimin işaretleriydi

Tarihçiler bu tavırlardan dolayı onu dedesi Hz

Ömer radıyallahu anha benzetmişlerdir

Şimdi de onun nasihatlerine kulak verelim:
“Dünya “sonsuzluk yurdu” değildir

ALLAH ona fânilik, ehline de yolculuk takdir etmiştir

Öyleyse ALLAH size acısın

Dünyadan en güzel şekilde ayrılmaya bakın

Gıdanız takva olsun

Çünkü ALLAH korkusu en iyi gıdadır

“Dünya”, bir gölge gibidir

Kısala kısala yok olup gidecektir

Âdemoğlu, dünyada çalışıp didiniyor ve gözlerini ferahlatıyor

Fakat ALLAH, takdir edip çağırınca ve onu öldürerek huzuruna alınca geride ne eseri, ne de dünyası kalacaktır

Sanatı ve zenginliği başkasına kalacaktır

Dünya zarar verdiği oranda sevindirmez

Az sevindirir büyük acılar çektirir

”
“Siz “sonsuzluk” için yaratıldınız
Şu kadar ki, bir yurttan diğerine göç edeceksiniz
Yemeği boğazınızda kalan, suyu soluğunuzu kesen bir yurtta yaşıyorsunuz
Sevdiğiniz bir şeyi verince, karşılığında ayrılmak istemediğiniz bir sevgilinizi alan bir dünyada yaşıyorsunuz
Öyleyse gideceğiniz ve sonsuzluğu yaşayacağınız yurt için çalışınız
”
(Ömer b
Abdülaziz Dönemi ve İslam İnkılabı, s:62)