06-12-2009
|
#3
|
Şengül Şirin
|
Darwin ve Pasteur
Darwin ve Pasteur

19 yüzyılın ortalarında Pasteur ve diğer araştırmacılar canlıların cansız maddeden kendiliğinden üreyemeyeceğini kanıtlayınca, yaşamın doğal yollardan nasıl meydana geldiği sorusu ortaya çıktı
Charles Darwin, 1 Şubat 1871'de Joseph Dalton Hooker’a yazdığı mektupta yaşamın ilk kıvılcımının “amonyak ve fosfor tuzları, güneş ışığı, sıcaklık, elektrik akımı vb unsurların bulunduğu ılık bir su birikintisinde" oluşmuş olabileceğini, "böylece daha karmaşık değişimlere gidebilecek bir protein bileşiğinin kimyasal olarak oluşabileceğini” öne sürmüştür Bu iddiasını şöyle açıklamaya devam ediyordu: “canlı organizmaların oluşumundan önceki bir olgu olarak artık tespit edilemeyecek şekilde günümüzde bu madde çoktan ortadan kalkmış veya sindirilmiştir ” [13] Diğer bir deyişle yaşamın kökeninin ancak arınık (steril) laboratuar ortamında araştırılabileceğini ifade ediyordu
Haldane ve Oparin

1924'e kadar elle tutulur bir ilerleme kaydedilemedi, ta ki Aleksandr Ivanovich Oparin, yaşamın evrimi için gerekli yapıların oluşmasında ihtiyaç duyulan organik moleküllerin sentezlenmesini atmosferde bulunan oksijenin engellediğini deneyle kanıtlayana kadar Oparin, Yeryüzünde Yaşamın Kökeni isimli eserinde güneş ışığının etkisinde oksijensiz bir atmosfer ortamında organik moleküllerden bir “ilkel çorba” oluşabileceğini iddia etti Bunlar giderek daha karmaşık şekillerde biraraya gelip nihayet bir koaservat damlacığının içinde çözünmüş olabilirlerdi Bu damlalar diğer damlalarla bir kaynaşarak "büyümüş" ve kardeş damlalara bölünerek "üremiş" olabilirdi Böylece "hücre bütünlüğünü" sağlayan unsurları içeren ilkel bir metabolizma içeren damlacıklar varlıklarını sürdürmüş, diğerleri de yok olmuş olabilirdi Günümüzdeki birçok yaşam kökeni kuramı Oparin’in düşüncelerini başlangıç noktası olarak alır Aynı tarihlerde J B S Haldane de –şimdiki okyanuslardan çok farklı olan- yaşam öncesi okyanusların, yaşamın yapı taşları olan organik bileşikleri içeren “sıcak derişik çorbalar” oluşturmuş olabileceklerini öne sürdü Bu düşünce, biyopoyez veya biyopoez, canlıların canlı olmayan ama kendi kendini üreten maddelerden oluşması işlemi olarak adlandırılmıştır
Haldane ve Oparin

1924'e kadar elle tutulur bir ilerleme kaydedilemedi, ta ki Aleksandr Ivanovich Oparin, yaşamın evrimi için gerekli yapıların oluşmasında ihtiyaç duyulan organik moleküllerin sentezlenmesini atmosferde bulunan oksijenin engellediğini deneyle kanıtlayana kadar Oparin, Yeryüzünde Yaşamın Kökeni isimli eserinde güneş ışığının etkisinde oksijensiz bir atmosfer ortamında organik moleküllerden bir “ilkel çorba” oluşabileceğini iddia etti Bunlar giderek daha karmaşık şekillerde biraraya gelip nihayet bir koaservat
damlacığının içinde çözünmüş olabilirlerdi Bu damlalar diğer damlalarla bir kaynaşarak "büyümüş" ve kardeş damlalara bölünerek "üremiş" olabilirdi Böylece "hücre bütünlüğünü" sağlayan unsurları içeren ilkel bir metabolizma içeren damlacıklar varlıklarını sürdürmüş, diğerleri de yok olmuş olabilirdi Günümüzdeki birçok yaşam kökeni kuramı Oparin’in düşüncelerini başlangıç noktası olarak alır Aynı tarihlerde J B S Haldane de şimdiki okyanuslardan çok farklı olan- yaşam öncesi okyanusların, yaşamın yapı taşları olan organik bileşikleri içeren “sıcak derişik çorbalar” oluşturmuş olabileceklerini öne sürdü Bu düşünce, biyopoyez veya biyopoez, canlıların canlı olmayan ama kendi kendini üreten maddelerden oluşması işlemi olarak adlandırılmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|