Verus_TR
|
Cevap : Roma İmparatorluğu - Geniş Anlatım -
Roma Portreciliği
Bireysel portreciliğin gelişmesi, genellikle Roma sanatının başlıca başarılarından biri sayılır Bu görüş belki de bir mantığa aykırıdır;çünkü günümüze dek kalan portrelerin çoğunluğunu yapan sanatçılar Yunanlıydı Ama bunlar varlıklı Romalıların koruyuculuğu altında çalışıyorlardı Yapıtları, Roma gereksinimlerine bir yanıt ve Roma zevklerinin yansımasıydı Bu portrecilik üslubunun özelliği konumunun çirkin ve çekici olamayan özelliklerinin özellikle vurgulandığı aşırı bir gerçekçiliktir Bu ”gerçekçi” üslubun kökenlerini saptamak güçtür; ama kendilerini dürüst,saçamalık sevmeyen gibi görmekten hoşlanan Romalıları çok etkilediğine kuşku yoktur
Genç Cumhuriyet ve erken imparatorluk dönemlerinde pleb sanatının en karakteristik anlatımları arasında yeralan sayısal gömütsel portre kabartmalarında görülebileği gibi, gerçekçi portre üslubu, zanaaçılar, tüccarlar dahil, toplumun bütün sınıflarınca benimsenmiştir Kamusal portrecilikte, klasikleştirilmiş bir stize üslubtan yana olan Augustus ve Iulio-Claudianus’lar zamanında belirgin bir değişiklik vardı Ama gerçekçilik, Flavianus’lar zamanında sonra bir kez daha 3 yüzyılda Hadrianus’dan beri egemen olan yeniden canlandırılmış klasisizme karşı çıkarak , yeni,karı bir gerçekçiliği başlatmış olan Caracalla zamanında ortaya çıkmıştı 3 yüzyıl bunalım döneminde, imparatorluk portreleri imparatorluğu yöneten doğallıktan uzaklaşmış askerlerin dirimini, gücünü ve canlılığını dikkat çekecek bir açıklıkla iletilmektedir Ama Diocletianus ve ardıllarının saltanatında portreler, incelikli bir saray töresiyle uyruklarından ayrılmış imparatorların görkemini dile getiren dural ve soyut bir nitelik kazanmıştır; daha sonraki imparatorluk portreciliğnde; artık yaşayan insanların gerçek çizgilerini yansıtma çabası hiç görülmez
Roma Mimarisi
Roma mimarisi kemerli, tonozlu ve kubbeli yapım tekniğini büyük ölçüde geliştiren, iç mekana önem kazandıran ve anıtsal bir yapı düzenini bunun üzerine kuran bir üslup yaratmıştır Romalıların geliştirdikleri mimari biçimler, modern çağa gelene kadar, Batı mimarlığının olduğu kadar, bir ölçüde İslam Mimarlığının da ana bileşenlerini teşkil etmiştir Romalıların hafif ahşap çatı örtüsü yerine büyük açıklıkların üzerini örten kargır tonoz ve kubbeleri tercih etmeleri, taş sütunu esas taşıyıcı olarak kullanmak olanağını kısıtlamış, ağır taşıyıcı duvarların rolünü arttırmıştır Böylece Roma Çapır mimarisi daha masif, dolu görünüşlü olmuş, sütunlar bu mimaride daha çok dekoratif amaçlarla kullanılmıştır
Romalılar harçlı duvarın kullanışını genelleştirmişler, dışı taş veya tuğla kaplama, fakat orta kısmı yığma, moloz duvar tipleri geliştirmişler, yapıları örten tonoz ve kubbeleri de, bugünkü betona benzer bir teknikle, kalıplar üzerine dökülen bir çeşit harçla meydaba getirmişlerdir
Bu yeni teknikler büyük ve süratli inşaatlarin gerçekleştirilmesine imkan vermiş ve Roma dünyasının ekonomik olanakları, o dönemde hayal edilemiyecek büyüklükte ve karışıklıkta yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır Bununla beraber Yunan ve Etrüks mimarilerinin etkisi mimari nizamlarının, tapınak , mezar gibi yapı yapı tiplerinin devamlılığını sağlamıştır
• Tapınak(Templum) - Romalılar Yunan tapınaklarına benzeyen tapınakların yanısıra, tek cephesi revaklı ve büyük bir merdivenle çıkılan bir yüksek kaide(podium) üzerine oturan tapınaklar yapmışlardır
• Tiyatro(Theatrum) – Yunan tiyatrosu Diyonisos ayinleriyle ilgili olarak ortaya çıkan ve sonradan gelişen bir yapı tipiydi Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturdukları basamaklar(Theatron), dairesel bir alan (orkestra) ve basit bir sahne binası bulunuyordu İlk önceleri oyun sahnede değil orkestrada oynanırdı Roma tiyatrosu bu basit şemayı geliştirmiştir: Arazinin imkanlarından yararlanarak inşa edilen Yunan tiyatrosunun yerini, büyük boyutlu , cesur bir taş yapı almış, yapının en ilginç öğesi olan sahne gelişerek anıtsal, niş ve heykellerle süslü bir cephe ile tiyatro çevrelemiş, oyun sahnede oynandığı için orkestra küçülmüştür Birçok hallerde seyircilerin oturdukları kısım (Cavea) revaklarla sonlanıyordu Antalya yöresindeki Aspendos tiyatrosu ünlü bir örnektir
• Hamam(Termea) – Hamam, Yunanlılarda gelişmemiş bir yapıydı Romalılar hamamları, halkın ortak olarak kullandığı Gymnasium, kütüphane gibi diğer yapılarla birleştirerek çok büyük mimari kompozisyonlar meydana getirmişlerdir İslam dünyasına hamam Hıristiyanların aracılığı ile Roma geleneğinden gelmiştir Roma hamamlarının fonksiyon bakımından belirli özel hacimleri vardır: (Apodyterium) soyunma yerleri, (Tepidairum) soyunduktan sonra ilk girilen ılık hacim, (Caldarium) sıcak hamam kısmı , (Firigidarium) yıkandıktan sonra soğuk suyle yıkamılan yer idi Frigidariumda bazen bir havuz bulunurdu Hamamla beraber jimnastik egzersisleri yapılabilecek bölüm (Palestra) da çok kere düşünülürdü Roma hamamlarının döşeme altındaki boşluklarda ve duvar içlerinde borularda dolaşan sıcak hava ile ısıtılması tekniği sonradan Bizans’ta ve Türklerde aynı şekilde kullanılmıştır
• Anfiteatr – Büyük gladyatör oyunları, yarışlar, hayvan ve insan mücadeleleri için kullanılan, bir alanın etrafını çevreleyen basamaklı oturma bölümlerinden meydana gelmiş, büyük boyutlu tiyatrolardır Bergama’da henüz kazılmamış, fakat oldukça belirli bir anfiteatr vardır Türkiye dışında en ünlü örnek Roma’daki Colesseum’dur
Roma Resim Sanatı
Roma sanatında Freks’ler önemli bir yer tutar İ Ö 2yy ortalarına doğru resim sanatında birbirini izleyen 4üslup görülür
1 Pompei’de İ Ö 2yy evlerinin duvarlarında ortaya çıkarılan Frekslerde mimari öğeler taklit edilmiş, sıva üzerine boyayla renkli mermer levha görünümü yansıtılmıştır
2 İ Ö 1 yy’da başlayan yeni bir akımla duvarlar odaya derinlik kazandıran zengin manzaralar, perspektife önem verilerek çizilmiş mimari parçalar, bunların arasına yerleştirilmiş insan figürleri, ışık ve gölge oyunlarıyla göz alıcı bir biçimde bezenmiştir Bu ikinci üslubun belirgin özelliği, manzaraların duvardaki bir pencereden dışarıya bakılıyormuşçasına resimlendirilmiş olmasıdır
3 Üçüncü üslubta ise sahneler ve manzaralar duvara asılmış bir resim ya da halı izlenimi verecek biçimde yapılmıştır
4 Dördüncü üslupta, duvarın bütünü beyaz fonla kaplanır ve yüzeyin mimarlık öğeleri, küçük öğeler ya da resim panolarıyla bezendiği görülür
|