Verus_TR
|
Cevap : Atlantis - Kayıp Uygarlık
ATLANTİS VE ADEMOĞULLARI - BÖLÜM 3' ün DEVAMI
Aynı şekilde, Atlantoloji açısındanda, Nuh tufanı M Ö 2500 veya 3000 değilde, M Ö 10 000 civarında olması mümkündür Bu tarihlerde, büyük olasılıkla, önce açıkladığımız gibi dev bir asteroid'ın yeryüzü ile çarpışması, ya dünyanın yörüngesini güneşe daha yakın getirmişti, veya eksenini değiştirerek yine buzul alanları yaratıp eski buzul alanın erimesine yol açmıştır Böylece, kutuplarda yer değişme iklim değişliklere de yol açması gerekir Kutuplarda buzların altında bulunan ormanları, aksi taktirde nasıl açıklarız İlginçtir ki, gerek Enok'un kitabında gerek Herodotus' un Mısır rahiplerinden duyduklarında ve nice eski kayıtta böyle bir eksen değişikliği olduğu açıklanıyor Mısırlı rahiplerin Herodotus'a anlattıklarına göre Güneş bir zaman batıdan doğuyormuş be doğuda batıyormuş ve dünya birkaç kez eksen değiştirmiş
Çarpışma yerinin büyük olasılıkla Atlas Okyanusunda, belki de Meksika körfezinde olması okyanusdaki kara parçaları volkanik patlamalar eşliğinde denizin dibine sürükledi Amerika kıtasında incelemeler oranın belirsiz bir geçmişte, büyük bir meteor yağmuruna tutulduğun göstermiştir Aynı şekilde Büyük Okyanusta bir zamanlar böyle bir meteor yağmuruna maruz kalmıştır Gökten gelen felaketin sonucunda Atlantis kıtası batmıştı, bazı dağ tepeleri de okyanus ortasında adalar olarak kalmıştır Bir taraftan kara parçaları çökerken, başka kara parçaları yükselmeye başlamıştı, bunların arasında Ant dağları, Cordilleras dağları, Himalayalar, Pamir dağları ve Kafkas dağlarını sayabiliriz Hayvan sürüleri, doğa örtüleri ve insanlar toplu olarak öldüler İnsanların uygarlık anıtları yeryüzünden silindi
O halde, insan tarihin dünya geçmişi açısından bu kadar kısa bir süre önce başlamasına şaşmamak gerekir İnsanlar her şeyi yeniden başlamaları gerekirdi Bu öykünün doğru olmadığını savunanlar, Platon'un belirttiği tarihten çok sonra yazı ve uygarlığın geliştiğini belirtiyorlar Ancak mevcut arkeolojik bulgulara dayanarak M Ö 8-9 bin yıl önce Konya yakınlarında Çatalhöyük'te gelişmiş şehircilik olduğunu gösteriyor (10) Yazının nispeten yakın tarihte gelişmesi, onun bir felaket öncesi uygarlıkta bulunmaması anlamına gelmez Yaşlı Mısırlı rahip bilginin yazının unutulması konusunda verdiği açıklamalar bu konuda yeterlidir Arkeolojik buluntular, uygarlık gereçlerini, bilim ve sanatları gittikçe daha geri bir tarihe atıyor
Binlerce yıl önceki bu felaketten bir kaç insanın kurtuluşu, tarih boyunca unutulmayan bir öykünün konusu olmuştur Daha önce belirttiğimiz gibi, bu öykü dünyanın her tarafında korunmaktaydı Şüphesiz, bunun sonucu olarak diğer felaketlerde olduğu gibi, bir çok hayvanların nesli tükenmişti Bilimsel bir varsayıma göre, bu devirde (11 bin sene önce) 40 milyon hayvan aniden öldü
Nuh peygamberinin bu devirde yaşadığını varsayımına dayanarak onunu bu felakette hazırlıklı olduğu belirtiliyor Gemisinde ailesi ile birlikte hayvan neslinin seçkin çeşitlerini de almış Büyük olasılıkla, o devirde bol çeşitleri olan vahşi ve dev cüsseli hayvanlar yerine evcil hayvanların felaketten kurtulmaları, ve gelecekte insan yararına nesillerini devam etmeleri öngörülmüştü Ayrıca, Kutsal metinlerde açıkca belirtilmediği halde, tarıma elverişli bitkilerin ve meyve ağaçların filizleri de taşındığını kabul edebiliriz bu konuda bazı belirtiler vardır
Ancak, dünyanın her tarafında yaygın olan tufan mitoslara dayanarak, öyle sanıyoruz ki, dünyanın çeşitli yerlerinde başka kurtulanlar da vardı Onlar, "ikinci Adem" olarak değerlendirilen Nuh'tan farklı olarak hazırlıklı değillerdi Kurtulmaları genelde şans eseriydi Bu kurtulanlar arasında Ad soyundan olanlar da vardı, dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan "Adem öncesi" ve tanrı soyundan aşılanmamış, aborijin ırklar da vardı Bu yüzden Nuhoğulları ve Ad'lar ırklarının "saflığını" korumak için türlü yöntemler aldılar, ve tarih boyunca görülen ve çeşitli kutsal kitapta yazılan (aborijin) yerlilerle ilişki yasağı sürdürüldü Ancak, bu uygulanma doğal olarak pek başarılı değildi
1947 yıllında, Ölü Denize yakın Kumran mağrasında bulunan rulo yazıtlar, İbrani kutsal edebiyatın en eski örneklerini oluşturuyor Bulunan bir yazıta göre Haz Nuh farklı bir fiziğe sahipti Öyle ki, babası Lamek onun kendi oğlu olduğunu karısı Bartenoş'un yemin ve ısrarlarına rağmen inanmamıştı Haz Nuh'un "Bakıcılar, Kutsal Olanlar veya devler" in soyundan gelmediğini ancak "meleklerden her şeyi öğrenen" büyükbabası Enok (Haz İdris)'a danıştıktan sonra inanmıştı (11)
Kumran'da bulunan bu yazıtların Haz İsa'dan yüz sene önce yazıldığı dikkate alınırsa onların değeri anlaşılır Her ne kadar Enok'un kitabı San Augustin tarafından belirtiildği gibi kadimliğinden dolayı tahrifata uğramışsa da, Kumran yazıtları ile ilginç benzerlikleri vardır Orada Haz Nuh ile ilgili şunları yazılıyor: "Bir süre sonra, oğlum Mathusala, oğlu Lamek için bir eş aldı O ondan hamile oldu ve bir çoçuk doğurdu O çocuğun etti kar gibi beyaz ve gül gibi kırmızıydı, saçları yün gibi beyaz ve uzun, gözleri güzeldi Gözlerini açtığı zaman evi güneş gibi aydınlat ı  Ve babası Lamek ondan korktu ve koşarak Mathusala'ya gitti ve şöyle konuştu, Ben başka çocuklara benzemeyen bir oğul doğurdum O insan değil gibi, fakat gökyüzü meleklerinin çocuklarına benziyor O bizden farklı bir yapıda ve hiç bir şekilde bize benzemiyor   Ve şimdi, babam sana gerçeği öğrenmek için atamız Enok'a gitmeni yalvarırım, çünkü onun yurdu meleklerledir" (Enok'un kitabı 105/1-6) O halde, eski kayıtlar tufanla silinen eski dünyadan, Nuh ve soyu yeni bir insan prototipi olarak kurtulduğunu belirtiyor Bu soyun eski Kızılderili ademoğulları ve melez dev ırk yerine beyaz ırk olduğu görülmektedir
Daha önce belirtimiz gibi, Blavatsky'e göre Atlantisliler dördüncü kök ırka mensuptu, üçüncü kök ırk'ta Lemuryalılar'dı (Mulular), her bir ırk bir felaketle yok olduğu gibi, kurtulanlar, bir sonraki ırkın atalarını oluşturup yeni bir ırk oluşturmuşlar Bizim de beşinci kök ırktan olduğumuz söylenir ve altıncı kök ırk oluşmaktadır
Tevrat'ta göre, Nuh'un gemisi Ararat dağında demirlendi Her ne kadar bu bize olasılık dışı gibi gelse, jeolojik kanıtlar o bölgenin bir zaman su altında olduğunu gösteriyor Civarda bol miktarda deniz fosilleri ve tuz kristalleri vardır Van göllünün tuzlu olduğu ve deniz balıkları bulunduğu bilinir Bunun dışında Ararat'ın tepesinde doğru veya yanlış gemi kalıntıları bulunduğu söylenir Zaman zaman, bu parçalar incelenmek üzere indirilmişti (12) Bu konuda ilginç iddialar var, çeşitli belgeler ve fotoğrafları içeren kitaplar yazıldı Keşif heyetlerinin araştırmaları düzenlendi
Bu iddiaların gerçek olup olmadığını bilmiyoruz, ancak kutsal kitaplardaki her öykünün arkasında bir gerçek payı vardır Nuh'un üç oğlu Yafes, Ham ve Sam'dan bütün ırkların türediği inanılır Yafes'ten “beyaz” ırk, Sam'den Araplar ve İbraniler dahil olmak üzere Sami ırkı, ve Ham'dan Kuzey Afrikalılar türediği yazılır Tevrat'ta bu üç oğlun soylarını ayrıntılı olarak açıklıyor Bu soy isimleri aslında bir çoğu Anadolu'da olmak üzere bir çok kavim ve halkların isimlerinden başka bir şey değildir
Bu konuda birinci asırda yazılan Flavius Josephus'un İbraniler tarihi ayrıntılı bilgi veriyor (13) Josephus bu konuda şöyle yazıyor, "Nuh'un oğulları üçtü, tufandan yüz sene önce doğan Sam, Yafes ve Ham, [Tufan'dan sonra] dağlardan vadilere ilk inip ev kuranlardandı Tufanı anımsayarak alçak arazilere inmekten büyük korku duyanları da ikna ederek önderlik yaptılar (1-4-1)" Onlar biliyorlardı ki yaşlı Mısırlı rahibin belirttiği gibi bir tufan olduğu zaman, dağlarda yaşayanlar kurtulur ve vadi ve ovalarda yaşayanlar silinirdi İlginçtir ki, Orta-Amerika kızılderilileri, gelen ilk beyaz adamlara, piramitlerin tufandan korunmak, yükseklere tırmanmak maksadıyla yapıldığını söylemişlerdi
|