Konu
:
Seni BuLmak Kader(miş)...
Yalnız Mesajı Göster
Seni BuLmak Kader(miş)...
06-10-2009
#
1
sudenaz
Seni BuLmak Kader(miş)...
Geceyarısı karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
içinde onca insan içinde dünya
Soluk soluğa demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir
Haklı olan kim bu kargaşada?
Ateş ve su
yaşam ve ölüm
irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlıgın
Ortasında nasil barışılabilir?
Anlamak isterim
hangi yasa
Bir beşikle bir darağacını
Aynı ağaçtan
ne adına varedebilir?
Sorular sormak icin geldim şu dünyaya
Yasım acıların yasıdır
Boynumu üzgün bir çicek gibi kırıp da
Yollara düştügümde
başımda deniz köpüklerinden
Ya da sabah yellerinden bir taçla
Yürüdüğüme inanırdım - yanılırdım
Geceyi günle
acıyı sevinçle kardığım
Bu söylencenin bir yerinde durakladım
Ve anlatamadım
konuşamadım bir daha
Acını ödünç ver bana
gözyaşlarını
Damarlarında uyuyan sevinci ödünç ver
Yitirdim çünkü onları da
Ilenmiyorum
el çırpmıyorum artık
Ne aklımda yaşadiılarım üstüne düşünceler
Ne de geleceğime dair bir tasa
Gelirken çan çalmıyor yalnızlık
Bir adam
bir sokak
bir ev
Yüzle
gülüşler
susuşlar boyunca
Soruların vardı senin
ne çok soruların
Gözlerin dunyayı eleyip dururdu boyuna
Bir fısıltı gibi başladı sevgim
Çığlık oldu
kağıtlarda çiçek açtı sonra
Sonrası
Mutlu bile olduk bazı
Artık sen yadsısan da ne kadar
Ya da ben bilmiyorum mutluluk nedir
Anlatsın yollar
yollar
yollar
Şimdi gece
soluğumu verdim içime
Az önce kağıtlara gül kuruları serptim
Dolaplardan kekik
nane kokuları çıkardım
Öylece serptim
seni yazacağım diye
Sen ki
deniz görmemiş bir deniz kızısın
Aklımın almadığı bir yerde
öylesin
Şimdi gece
iki kişilik bu yalnızlık
Bize artık yeter de artar bile
Dünyanın ölümünü gördüm
suyun toprağın
En yakın dostlarımın birer birer
Vakitsiz açan çiçeklerin
vakitli doğan çocukların
Ölümünü gördüm
ama kimse
İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin!
Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan
Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkca
Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır
Vereceğimiz tek şey budur dünyaya
Şu dağılgan yüreğimi
şu köpüklere imrenen
Yüreğimi bir gün yollara atarsam
Bir gün bir nehir yataklarına dolarsam
korkarım
Bütün sözcüklere adını ekleyeceğim
Güldeniz
Gülekmek
Gülyağmur
Gülşarap
Gülaşk
Gülşiir
Gülahmet
Gülerhan
Ey gül yaşamım
yitip giden düşlerim!
Gecelerdi
solgun - sessiz tüterdi yüzün
Yatağımda bir kımıltıydın
dilimde türkü
Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm
Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına
Kokundu
bedenimi saran o ince buğu
Esintisinde usul usul yürüdüğüm
Ki değişmem yaseminlerle
portakal ağaçlarıyla
Sanki bir kız yürürdü yollarda
Evimin sokağına girer
paspasa ayaklarını silerdi
Kapımı açardı gümüş bir anahtarla
Sanki hep gelirdi
sevişirdik bazı
konuşurduk
Tozlu kitapların yığıldığı odalarda
Kalırdı duvarlarda gülüşünden bir tini
Yatağımda bedeninden bir oyuk
Benimse ellerim titrerdi
alnının aklığından
Saçlarına saçlarına doğru titrerdi
Şimdi kağıtların üstünde gidip gelen ellerim
Titremiyor artık
yolunu biliyor şimdi
Geceyarılarını çoktan geçti
Bu şiir bitmeyince varolmayacak ellerim
Ellerim uykusuz
ellerim geberesiye yalnız
Süzülüp alçalıyor karanlığa doğru
Bütün yaşamım seninle geçiyor belleğimden
Seninle var ve seninle sürüp gidecek artık
Bir akdeniz kentinde limon koklayan
Ve hep ufkun ardına bakan çocuk
Acıyı buldu sonunda
kanayan bir gülden
Çaldı yüzünü bir yaşamlık
Geçer şimdi dumanlı bir kentin sokaklarından
Şaire çıkar adı - az buçuk kaçık
Yeryüzünden silinmiş ırkların sonuncusuyum ben
Oturup da şimdi aşk şiiri yazmam bundan
Gülsün köpek sürüsü
lime lime edip
Bu dizeleri
satsınlar haraç-mezat
Doğru
benden sonra da tufan kopmayacak
Ama haykıracağim laflarını tuzla kesip
Yitip giden bu aşkı
nefesim tukenene dek
Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
Neresinde yanıldik biz bu yaşamın?
Hangi el bozdu büyüyü
hangi yazı
Acılara hüküm verdi
soldan sağa taşarak?
Kalbimde yillardır kabuk bağladı yaralar
Ödüm kopuyor
bir gun hepsi birden kanamaya başlayacak diye
Yenilmeyeceğim
boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
Hep direnen bir yanım kalacak
Adımın soluk izi
acının seyir defterinde
şimdi gece
bindokuzyuzseksenikiyle
Üçyüzaltmışbeşi çarp - oradayım işte
Yorgun değilim
umarsızım yalnızca
Geçmişle geleceğin öpüştüğü yerde bir nokta
Gibiyim ve çoktan dürüldü defterim
Uçurumlar üstünde uçuşur dizelerim
Onlara köprü olacak bir beden yoksa da
Bu benim yalnızlığım
dalsızlığım benim
Kana kana içtiğim çesmelerden susayarak ayrılmak
Titreyen bir ışık karanlıklarda
Onu kim görebilir
kim tanıyabilir?
Sonuda hep bir soruyla karşı karşıya kalmak
Boynumun borcu bu
ödenmedi yıllardır
Her aşktan böyle bir şiir kaldı bende
Yaşamımın bir dilimini özetleyen
Unutuşun çiçekleri bunun için hic açmıyor
Donuyor bir gülüş tek bir dizede
Yaşanmış yüzlerce anı
buruk bir özlem
Çivileniyor beynimin bir yerlerine
Geride -hayır- acılar filan da kalmıyor
Bir boşluk yalnızca
uçurumlara özenen
Nefret ediyorum ve seviyorum seni
Girdiğin bütün kapıları açık bırak
Birazdan git diyebilirim çünkü
Çağım yalnız bırakmıyor beni
ellerini
Tutuşumda
usulca öpüşümde dudağını
Çağım aramızda çekilen kanlı bir bayrak
Uzayan
akan bir irin yolu gibi
Sözcükleri güden çobanları var kalbimin
Beynimin yaşamı saran kıskaçları
Bitsin dediğim yerde bunun icin başlıyorum
Yitirdiğim her şeye dönüp de bakmam bundan
Sensin yalnızlığa uzanan yolların düğüm yeri
Ama şu anda içimde öyle çoğulsun ki
Böyle irkilmezdim dünyayı kucaklasam
Çapraz yalnızlıklar astım göğsüme
Yollarda bir savaşçı gibi yürüdüğüm doğrudur
Gözlerle
dillerle kuşatilmis bir ülke
kalbimdir ona tek sınır
Susmayı bunun icin severim bir cığlık gibi
Donup kalır sesim kendi göğünde
Onu ne anlayan
ne de duyan bulunur
Yaşamım sonsuz bir hac yolculuğuna dönüşüyor burada
Kendi içimde ya da uzak yollarda
Bulduğum ve yitirdiğim bütün varlıklar
Bir mozayiğe biçim veriyorlar sessizce
Bende dünyanın acısıyla sevinci öpüşüyor
Irmakların birleştiği o nokta benim
İtilip tekmelendiğim bütün kapılarda
Bana atılan her taş şimdi çiçek açıyor
Bir gün anlarsın beni neden suskunum
Dünya içimde konuşurken böyle
Bedenimi aşıyor yorgunluğum
Karşında oturduğum masalardan dökülüp saçılıyor
Bu öyle bir cığlık ki
susuşlar kalıyor geride
Ondan öte her söz bir saçmalığı büyütüyor
Adını çoktan unuttun yüzün aklımda
Ve bu şiiri neden sana adadığımı bilmiyorum
Ama her güzellik nasılsa kendi adını bulur
Bunun için ben Gül dedim sana
Yine de bir çiçeğe bunca yağmur yağarsa
Kökleri toprağı saramaz olur
Üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan
Söylenecek bir tek sözüm kalmazsa
Çizerim yüzünü kuşların kanatlarına
Her çırpınışta gökyüzüne dağılır
Yüzün
hücrelerine varana dek uçuşur
Kağıtların aklığına aşkın tortusu çöküyor
Parklar
sokaklar
söylenmiş ya da söylenmemiş sözler
Yazdıkça biraz daha unutuyorum seni
Ve her yerde düş tacirleri
şiirseviciler
Bir şeyleri yorumlayıp duruyorlar aptalca
Büyüteçlerle inceliyorlar şu yitik ömrümüzü
Ben aşkın son hasatçısı
son peygamber
Gülünç
soyu tükenmiı bir varlığı oynuyorum boyuna
Sana artık bir sığınak olsun bu şiir
Noterlere ver onaylasınlar - her hakkı saklıdır
Düşün
kalemimi sen tuttun yazarken
Yeni okula başlayan bir çocuğa yardım eder gibi
Öyle acemilikler yaptım ki ben
Hiç kalır bu şiir onların yanında ve
Nasıl ayaktayım diye şaşıyorum bazen
Görüp göreceği son şey bu şiirdir dünyanın
Çığlığımdan arta kalan bunlar olacak
Aklımın son kırıntılarını da burada harcıyorum
Bundan böyle ibreler hep eskiye vuracak
Yakınmıyorum
yerinmiyorum hiçbir şeyle
Kalırsa odalarda unutulmuş birkaç şiir
Bir yeniyetmen in altını çizeceği dizeler benden
Senin adın nasılsa bir gün hepsini tamamlayacak
sudenaz
Kullanıcının Profilini Göster
sudenaz tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul