Şengül Şirin
|
Cevap : Türk Dünyasında İnsan Asıllı Göl Efsaneleri-Human Based Lake Legends in Turkish World
Halk anlatmaları arasında özel bir yeri olan efsanenin, temelde birbirine benzemekle beraber, aralarında küçük farkların bulunduğu birçok tanımı yapılmıştır Bunlardan en çok kabul gören ve diğer tanımların dayandırıldığı, Alman dili ve halk bilgisine büyük eserler kazandıran Jakob Ludwig Karl Grimm (1785-1863) ile kardeşi Wilhelm Grimm (1786-1859)'in ortaya koydukları tanım şöyledir:
"Efsane, gerçek veya hayalî muayyen şahıs, hâdise veya yer hakkında anlatılan bir hikâyedir " (Sakaoğlu 1980, 4)
Grimm kardeşlerin bu tanımı üç ana unsuru içine almaktadır:
1 Efsane, anlatıcının tarihî zaman kavramı içinde uygundur Şöyle
ki:
a Efsane, belirli bir tarihî (gerçek veya hayalî) olay ile
birleştirilmiştir
b Efsane, belirli bir şahısla, yani, bir ad verilen tarihî (gerçek veya
hayalî) bir şahsiyet ile birleştirilmiştir
2 Efsane, anlatanın coğrafî alan kavra
mına uygundur; o, belirli bir yerle birleştirilmiştir
3 Efsane hakikî bir hikâyedir Gerçi o, tabiatüstü hâdiselerle iş görür, ama anlatılanları tarafından ona inanılır Onu anlatanın ve dinleyenin hakikî dünyasına mahsusmuş gibi itibar edilir Bu hususu, masalla mukayese edersek şöyle diyebiliriz: Peri masalları da tabiatüstü hâdiselerle iş görür, fakat anlatıcıları ona inanmazlar (Sakaoğlu 1980, 4)
Efsanelerle ilgili birçok özgün kaynağı gören ve bunun sonucunda, Türkiye'de efsane konulu araştırma yapanların başvurduğu bir yazı kaleme alan Prof Dr Saim Sakaoğlu, birçok yabancı tanımı inceleyip yorumladıktan sonra efsanenin özelliklerini şu şekilde belirlemiştir:
a Kişi, yer ve olaylar hakkında anlatılırlar
b Anlatılanların inandırıcılık vasfı vardır
c Genellikle kişi ve olaylarda tabiatüstü olma özelliği görülür
Sakaoğlu, tanımlarda yer almayan ve efsanenin biçim özellikleriyle
ilgili bir maddeyi de eklemiştir:
ç Efsanelerin belirli bir şekli yoktur; kısa ve konuşma diline yer veren bir anlatmadır (Sakaoğlu 1980, 6)
Söz konusu yazısında (1980, 1; 1992, 7) Sakaoğlu, efsanelerin oluşumu konusuna da eğilmiş ve bu konudaki çalışmalarını konumuza daha yakın bulduğu Raoul Rosieres'in, efsanelerin oluşumuyla ilgili olarak ileri sürdüğü kuralları şöyle sıralamıştır:
1 Menşelerle ilgili kural: Aynı aklî kapasiteye sahip olan bütün uluslarda muhayyile aynı şekilde tezahür eder Böylece benzer efsanelerin yaratılışına sebep olur
2 Birinin yerine diğerinin geçmesi kuralı: Bir kahramanın hatırası zayıfladıkça onun şerefine yaratılmış olan efsane bu kahramanı terk eder ve daha meşhur birine mal olur
3 Adapte olabilme kuralı: Çevre değiştiren her efsane yeni çevrenin
sosyal ve etnoğrafik şartlarına kendisini adapte eder (Sakaoğlu 1980, 7)
Yurdumuzdaki efsane konulu bilimsel çalışmaların 20 yüzyılın son çeyreğinde gözle görülür bir biçimde artış gösterdiğini söyleyebiliriz Ş üphesiz bundan önce de konuyla ilgili çalışmalar vardı; ancak bunların metin yayımından öteye geçtiklerini söylememiz zordur Sakaoğlu'nun kaleme aldığı ve birçok genç araştırıcıya kılavuz olan yazısının da etkisiyle artık efsanelerle ilgili bilimsel çalışmalar çeşitlilik göstermiş ve türün tanınmasıyla birlikte de bolca ortaya konulmuştur Yüksek lisans ve doktora tezi olarak gözümüze çarpan bu çalışmaların çoğunluğu bölge efsanelerinin çeşitli yönlerden incelenmesi esasına dayanmaktadır Bunlardan; Erzurum, Elâzığ, Van, Diyarbakır, Bingöl, Bursa, Erzincan, Malatya, Yozgat, Konya, Adana, Niğde, İçel, Taşeli Platosu, Doğu Karadeniz, Balıkesir, Giresun, İsparta, Muğla, vb ile ilgili olanları bu arada sayabiliriz
Ayrıca, Sakaoğlu'nun taş kesilme, Ergun'un değişme motifleri ve bizim göl efsaneleri ile ilgili çalışmalarımız da dikkate değer motif çalışmaları olarak hatırlanmalıdır Makale düzeyinde ise metin yayımlarının yanında, efsane motiflerini konu alan, bunları çeşitli açılardan inceleyen ve birçoğu karşılaştırmaya dayanan örnekler burada sayamayacağımız kadar çoktur
Pertev Naili Boratav' ın, Türk efsanelerine tam olarak uygulanamayacağını belirtmekle beraber, Budapeşte'de kabul edilen uluslar arası sınıflamaya göre efsaneler dört ana başlıkta tasnif edilmiştir Buna göre efsaneler,
I Yaratılış Efsaneleri
II Tarihlik Efsaneler
III Olağanüstü Kişiler, Varlıklar ve Güçler Üzerine Efsaneler
IV Dinlik Efsaneler
şeklinde tasnife tâbi tutulmuştur Bunlardan ikinci başlıktaki Tarihlik Efsaneler birçok alt dalı içine almaktadır Bunlardan biri de "Adları belli yerler (dağ, göl, vb ) üzerine anlatılanlar" adını taşımaktadır (Boratav 1992, 100-101)
İşte, yazımızın konusunu oluşturan efsane tipi de belirli dağlar, göller, vb coğrafî adlar üzerine anlatılan ve çoğu zaman da onların menşelerini / oluşumlarını / kaynaklarını açıklayan efsanelerdir Efsane motiflerinden en önemlisi diyebileceğimiz şekil değiştirme motifi, ele alacağımız efsane motifinin de temelini oluşturmaktadır Konumuzu bütünleyeceğine inandığımız şekil değiştirme motifi ile yazımıza devam edelim
Sakaoğlu, şekil değiştirmeyi şöyle tanımlamıştır: "Bir efsanede yer alan canlı veya cansız unsurların, bir üstün güç tarafından cezalandırılması veya bir felâketten kurtarılması için o andaki şekillerinden daha farklı bir şekle çevrilmesidir Değişikliğin temel sebebi cezadır; felâketten veya sonu felâkete varabilecek bir tehlikeden kurtarma ikinci derecede kalır " (Sakaoğlu 1980, 29)
Şekil değiştirme motifinde insan asıllı (kuş, dağ, göl, su, vb ) efsaneler önemli bir yer tutarlar İnsanlar; değişik sebeplere bağlı olarak kuşa, dağa, göle, suya, ağaca, madene, hayvana, vb tabiat unsurlarına dönüşmektedirler Konuyla ilgili olarak daha önce, Prof Dr Saim Sakaoğlu "İnsan Asıllı Kuş Efsaneleri" (Sakaoğlu 1992, 99) ve Prof Dr Ali Berat Alptekin "İnsan Asıllı Dağ Efsaneleri" (Erciyes, 24 (285), Eylül 2001, 28) adlı birer makale yayımlamışlardı Araştırıcılar söz konusu motifle ilgili olarak sınıflamalar yapmış ve metinlere yer vermişlerdir
Oluşması genellikle tektonik, volkanik, vb olaylara bağlı olan, toprakla çevrili derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz su örtüsü şeklinde tanımlayabileceğimiz göller üzerine çeşitli efsaneler anlatılmaktadır Bunları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
- Göllerin menşeini / kaynaklarını / oluşumlarını açıklayanlar,
- Bir aşk hikâyesine bağlı olarak adını kahramanlardan alanlar,
- Köroğlu'na veya adsız kahramanlara bağlı olarak anlatılan Bingöller'le ilgili olanlar,
- Balıklı göllerle ilgili olanlar,
- Adını herhangi bir özelliğinden alan göller üzerine anlatılanlar,
- Gölden çıkan olağanüstü yaratıklarla ilgili olanlar,
- Dipsiz ve derin göller üzerine anlatılanlar,
- Göl altı şehirleri ve hazineleri üzerine anlatılanlar,
- Göllerde meydana gelen olağanüstü olaylarla ilgili olarak anlatılanlar,
- Göl üzerinden yürüyerek geçen kervanlarla ilgili olanlar,
- Göl sularının şifalı olduğuna dair anlatılanlar, vb (Ayva 2001, 165
ve 173)
Bunlar içerisinde, bir aşk hikâyesine bağlı olarak anlatılanlar oldukça önemlidir İşte, bizim de bu grup efsanelerden hareketle inceleyeceğimiz "İnsan Asıllı Göl Efsaneleri" Anadolu'da ve Türk dünyasında değişik şekillerde karşımıza çıkmaktadır İncelediğimiz metinler arasında büyük benzerliklerin olduğu, yazımızın sonunda verilen örnek metinlerin okunmasıyla daha iyi anlaşılacaktır Sakaoğlu ve Ergun, hazırlamış oldukları kataloglarda bu motifle ilgili tip numaralarına da yer vermişlerdir Sakaoğlu, 211-215 numaralar arasında, Göl olan şehirden kaçanlar Hızır'ın ikâzını dinlemezler başlığı altında, Hızır'ın bedduasıyla sulara gark olma sonucunda oluşan göllerle ilgili efsanelerin motiflerini ve numaralarını vermiştir (Sakaoğlu 1980, 133-134) Ergun ise 951-1000 numaralar arasında, Denize, Göle, Nehire ve Pınara Dönüşme motifine yer veren efsaneleri sıralamıştır Ergun'un kataloğundaki efsaneler, şekil değiştirme motifli oldukları için konumuzla doğrudan ilgilidir (Ergun 1997, 334-340)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|