Şengül Şirin
|
Cevap : Türkiye'de Felsefe
Konu gerçekten ilginçtir ve meraklı bir araştırıcının ortaya çıkaracağı noktalar vardır Ben burada bu noktalardan yalnızca birine değinmek İstiyorum:
Reichenbach, Türkiye'ye geldiği gün, Felsefe 3ölümü'ne başkan olmuş, o zaman bu bölümde görevli bulunan Fındıkoğlu hakkında ve başka bir hoca hakkında daha aleyhte rapor vererek «bunların bilimsel yeterlilikleri yoktur» demişti
Bu nedenle Fmdıkoğlu'nun suçlamalarının duygusal olduğu anlaşılıyor
Aynı Fındıkoğlu, az sonra, Prag'da toplanan Uluslararası Felsefe Kongresi'ne gitmiş9, kongre izlenimlerini yazarken, Türk heyeti başkanı Reichenbach'm (bildirilerinin ve tartışma düzeyinin) orada gördüğü büyük saygı ve ilgiyi belirtmek dürüstlüğünü de göstermiştir10
Reichenbach'ı başkaları da eleştirmişti, örneğin, ünlü bilim tarihçimiz Adnan Adıvar, ona karşı eleştiri ve ironi dolu bir yazı yazmıştı
Adıvar'm düşüncelerini öğrenmek isteyenler, onun Bilgi Cumhuriyeti adındaki kitabına bakabilirler Ünlü bilim tarihçimiz bu yazısında, Paris'te bir felsefe toplantısında karşılastiği Reichenbach'la neler konuştuğunu iğneleyici bir dille anlatıyor
Sayın Dinleyiciler,
O yıllarda, İstanbul'da Fen Fakültesi'nde bir Alman profesör daha vardı: Von Mieses
Az önce Macit Gökberk'den söz ederken adı geçmişti bu profesörün Adnan Adıvar; yine Bilgi Cumhüriyeti'ndekt bir yazısında, Von Mieses'in yalnızca matematikçi değil, pozitivist yönü bulunan bir düşünür de olduğunu belirtiyor Bu profesörün, yeni pozitivizm konusunda oldukça tanınmış bir de kitabı var
1937 yılında, İstanbul Üniversitesi'nin genel açılış dersini, yüzlerce öğrenci karşısında bu Von Mieses vermişti Sonradan yayınlanan bu ders, onun bilim felsefesine yatkın kültürünü çok iyi gösteriyor
Reichenbach'la, Von Mieses'in, dünya çapında ünlü bu iki profesörün, aym yıllarda İstanbul'da bulunup ders vermeleri iyi sonuçlar doğurabilirdi, ama, beklendiği gibi olmadı
Türkiye'deki bilim ortamının henüz gelişememesi, felsefe uğraşı içinde olanların bir takım dogmalarla adeta koşullanmış bulunmaları yüzünden, Reichenbach ve Von Mieses kendilerinden umulan verimli çalışmaları yapamadılar
İstanbul Felsefe Bölümü'nün o günlerdeki zihniyetini anlatan Nusret Hızır şöyle demektedir: «Ben İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde iken, felsefeye bir mistiklik atfediliyor ve bu mistik yönün etkisi altında kalmıyordu Reichenbach'ın felsefe anlayışına, benim de ona uymama direnç (altım ben çizdim) gösteriliyordu »
Evet, bilim ve düşünce ortamı böyle idi Maddî koşullar nasıldı? Onlar da doyurucu değildi Reichenbach için Akıl almaz bir bürokrasi yüzünden kendisine emeklilik hakkı tanınmamıştı İki çocuğu vardı, biri sekiz, biri on yaşında Bunlar ne olacak, diye soruyordu Nasıl okuyacaklar? Nasıl yetişecekler? İş bulabilecekler mi?
Aslına bakılırsa, Reichenbach'ın Türkiye'ye gelişi de, kendisinin pek istediği bir şey değildi, rastlantıların zorlamasıyla olmuştu, Nazizm'den kurtulmak için sığınmıştı Türkiye'ye Burasını, bir ara durak, rahat karar verebilmek için bir süre oturulabilecek bir yer diye seçmişti
İşte yukardan beri anlatmaya çalıştığım bütün bu nedenlerle Amerika'dan yapılan bir çağndan yararlanarak, 1938 yılında Los Angeles Üniversitesine gitti,
Reichenbach'm, bir ara, İstanbul'da Amerikan Koleji'nde ders verdiği de söylenmektedir Yeni işini bulmakta, bu kolejin aracılık ettiği düşünülebilir
Bu profesörle ilgili sözlerimi bitirmeden bir bilgi daha vermek isterim:
Reichenbach İstanbul'da iken, onun isteği ile Avrupa'dan pek çok felsefe kitabı getirtilmiştir, öyle ki, bugün, İstanbul Üniversitesinin Merkez Kitaplığı'nda pek az üniversitede bulunan, yeni pozitivizmle ilgili bir koleksiyon vardır
İktisat profesörü Neumark'm anılarında belirttiği gibi, yabancı profesörlerin hemen hepsi, Türkiye'de kitap sıkıntısı çekerken, Reichenbach'a böyle bir olanak sağlanması onun için her halde büyük bir kazanç olmuştu Bu sayededir ki, Türkiye'den ayrıldıktan kısa süre sonra yayınladığı eserlerini hazırlayabilmiştir
Reichanbach'ı tanıyanlar onun, sporu, yürüyüşü, bu arada dağcılığı da sevdiğini söylüyorlar Sık sık, Uludağ'a kayak yapmaya gidermiş Bu değerli profesörün, kendisinden çok şey beklendiği bir sırada Los Angeles'de ölmesi, felsefe için, gerçekten büyük şanssızlık olmuştur Öldüğünde 62 yaşında idi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|