Şengül Şirin
|
Cevap : Bilim Tarihi Düşüncesi
Bilim tarihi bir bilgi tarzının tarihi olacaksa, en azından epistemolojik öncülleri varsayılmazsa tikel kalır Bilim tarihi, bilimin düşünsel bağlamlarını da içerdiği ölçüde anlaşılır bir tarih olarak kurgulanabilir Tarih, bilim ve bilim felsefesi ilişkilerini incelediği “ Asal Gerilim” yapıtında Thomas Kuhn (çev Y Şahan,Kabalcı Y 1994), bilim tarihinin tarihçinin ilgilerinden farklı olması gerektiğini vurgular: “Şaşkınlık içinde anladım ki, tarih, bilim felsefesiyle, belki de ayrıca bilgi bilimciyle ilgili olabilirdi   Bir çok tarihsel
araştırmanın son ürünü bir anlatı, geçmişin özel durumları üstüne bir öyküdür Kısmen olup bitenlerin bir betimidir Ne ki, bunun başarısı sadece doğruluğa değil, yanı sıra yapıya da bağlıdır Tarihsel anlatı, betimlediği olayları, akla yakın ve anlaşılır kılmalıdır; tarih, bir açıklama girişimidir Ne var ki açıklayıcı işlevleri, belirtik genellemelere hemen hiç başvurmaksızın gerçekleşir Filozof, herşeyden önce, belirtik genellemeleri ve de genel geçer ölçektekileri amaçlar (her yerde ve her zaman doğru olanı bulup dile
getirme) Tarih, bir açıklama girişimidir, kavrayışa yol açan bir girişimdir ve yalnız olguları değil, bunlar arasındaki bağlantıları da ortaya koymak ister Ne var ki, şimdiye değin hiçbir tarihçi, bu bağlantıların yapısı hakkında akla yakın bir açıklama getirememiştir ve filozoflar, meydana gelen boşluğu “kuşatıcı yasa” diye bilinen bir şeyle doldurmuşlardır ” Etkinlik biçimini kavrayış biçiminden sağlaması gereken böylesi bir bilim tarihi düşüncesi R G Collingwood’ un saptadığı gibi( 2) zamansal ilişkiyi mantıksal ilişki lehine tersine çevirir “Ayrıntılı doğa biliminin doğa tasarımı üzerine kurulduğunu söylemek, genel olarak doğa tasarımının, bir bütün olarak ilkin doğa olgusu üzerine herhangi bir ayrıntılı incelemeden soyutlama yoluyla ortaya çıktığı, bu soyut doğa tasarımı tamamanınca da insanların onun üzerine ayrıntılı doğa biliminin üst yapısını oluşturdukları anlamına gelmez Bunun söylediği zamansal değil mantıksal ilişkidir ” Bilim tarihini bir de onun düşüncesinin tarihi olarak okumak bir yineleme değil, yaratıcı bir kurgu gerektirir
Bilime ilişkin felsefi sorun bağlamları, elbette bilimin kendi sorunlarıyla doğrudan ilgili diye anlaşılmamalıdır Felsefe bilime ne yapması gerektiğiyle ilgili normlar veremez Etkileşim tek taraflı değildir ve bilginin ilerlemesinde eleştirel yanlar her iki yandan da – bazen sınır taşmaları olsa da- gelebilir Bilimi felsefeye, felsefeyi bilime indirgeme çabaları bilgimizi genişletmez daraltır Ne her felsefi yöneliş bilimin onayını alabilir, ne de bilim felsefenin onayına muhtaçtır Her disiplin kendi tarihinin eleştirel bir bilincini yaratır, yoksa dogmatik tek yanlılığa saplanır kalır, varoluşunun temellerini yitirir Disiplin içi ve disiplinler arası karşı savlar, her türden indirgemeciliğe karşı bilimin ve felsefenin evriminde – her anlayış türü için değilse de- geliştirici motivler olagelmişlerdir Bilimlerin tarihini incelemek, yapı ve mantığını araştırmak, aynı zamanda insanlığın gelişim sürecini anlamada zorunludur3 Bilim öncesi kurgusal düşünceleri bilim saymasakta bilimsel düşünce ve pratiğin gelişiminde engelleyici ögeler taşıdığı kadar, yeni sorunların ortaya çıkışlarını etkileyen itilimlere de yol açmışlardır T Kuhn’ u da etkileyen bilim tarihçi ve filozofu A Koyre : “ Bilimsel keşifler ve bilim tarihi, yalnızca mantıksal, ussal süreçlerin tarihi değildir, bilimin temelinde us dışı, mantık dışı, bilim dışı ögeler, metafizik, dinsel, büyüsel, sanatsal ve hepsinden önemlisi felsefi ögeler de bulunur ” 4 Sokrates- öncesi Grek doğa felsefesinde İonia kozmolojisi doğadaki değişimlerin ardındaki arkhe’yi (ilk temel) sorgulamakla başlar Doğa, canlı bir organizma olarak tasarlanır Thales, bu arkheyi “ su “ olarak belirler Oysa Anaksimandros, uzay ve zamanda niceliksel olarak sınırsız ve sonsuz bir bir şey olarak”a peiron” u temel alır Karşıtları içinde barındırmayan bir kapsayıcı olmaksızın sonsuz çeşitlilikteki şeylerin meydana gelmesi olanaksızdı İlkenin kendisi ayrımlaşmamış olmalıydı, kendisi sonsuz olsa da ondan meydana gelenler süreleri bakımından sonluydu Ne var ki,
Anaksimenes, nitelikçe belirlenmemişliği tutarsız bulmuş olacağından Hava (aer) ‘i öne sürdü Havanın devinimi, seyrekleşme ve yoğunlaşma biçimindeydi Doğadaki değişim olgusunu açıklamaya çalışan görüşler olsalar da bilim sorularından farklı spekülatif yaklaşımlardı
Pythagoras, evreni oluşturan şeylerle sayısal ve geometrik oranlar arasında bağıntı kurarak sorunu derinleştirdi Nasıl ki sesler arasındaki farklılıklar ton farklarına dayanıyorsa, doğadaki niteliksel farklılıklar da yapıyı oluşturan formlara (sayı ve şekil) dayanmalıydı Şeyleri şu ya da bu yapan onun yapısı ve biçimiydi5 Platon’ un ideasını ve Rönesans astronomisinin matematiksel kurgusu bu düşüncelerle yakından bağıntılıydı Platon’da idealar algısal dünyanın değil düşünülür dünyanın hakiki modelleriydi, salt biçimler olarak düşünülmüştü Görünüş ve hakikat düalitesi, hem bilgide hem varlık dünyasında karşılığını buluyordu Timaios diyalogunda, evrenin oluşumuna bir açıklama getirmeye girişir Uzay, biçim alacak olan şeyin dayanağıdır Zaman ise oluşun öncesiz ve sonrasız devinen imgesidir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|