Şengül Şirin
|
Aydınlanma Çağı

Her konuda akla öncelik tanıyan düşünce sisteminin etkisi ile 18 y y 'da Avrupa’da bilimde ve felsefede büyük gelişmelerin olduğu döneme AYDINLANMA ÇAĞi denir
Bu dönemde; Akılcılık, bilim ve teknoloji gelişti Sanayii inkılabının temelleri atıldı
Aklın kullanılması ile doğru ve yararlı olan bilgiye ulaşılabileceği savunuldu
Gözlem ve deney önem kazandı Bunun sonucu oluşan bilim dalları gelişti
Doğa bilimlerinde Newton fizik ve matematik alanlarında çalıştı Kopernik dünyanın güneş çevresinde döndüğünü ve güneş sisteminin varlığını kanıtladı Galile fizik alanında çalıştı Dekart analitik geometriyi geliştirdi
Sosyal Bilimlerde akılcı görüş benimsendi Jan Jak Russo gibi düşünürler toplumsal konuları işlediler
Güzel sanatlar ve müzikte ünlü sanatçılar yetişti (Mozart ve Bach gibi )
Avrupa’da siyasal ve sosyal gelişmeler oldu
AYDINLANMA YA DA AKIL ÇAĞI
On sekizinci yüzyıl felsefesine “Aydınlanma Felsefesi” denir Bu felsefenin içinde yer aldığı tarih dönemi de “Aydınlanma Çağı” adıyla anılır Aydınlanmak isteyen insanın kendisi Aydınlatılmasını istediği ise, hayatın anlamı ve düzeni İnsanlık tarihinde insanın yaşamını düzenleyen değerler, canlılıklarını ve işlevlerini yitirince, yeni düzene kılavuzluk edecek yeni değerler aranır
İşte burjuva sınıfının önderlik ettiği yeni çağın aydınlanması da bu çeşit bir arayışın ürünüdür
Aydınlanma, insanın düşünme ve değerlendirmede, din ve geleneklere bağlı kalmaktan kurtulup, kendi deneyim ve görgüleriyle hayatını aydınlatmaya girişmesidir diye tanımlanabilir Buna Kant’ın şu tanımı da eklenebilir: “Aydınlanma insanın kendi suçuyla düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulup, aklını kullanma cesaretini göstermesidir ”  
Aydınlanma düşüncesi önce İngiltere’de başlar Oradan Fransa’ya geçerek kök salar Sonra Almanya’ya sıçrar Aydınlanma düşüncesi İngiltere’de daha çok deneyci, Fransa’da akılcı, Almanya’da ise mistik akılcı bir karaktere bürünür
Aydınlanmanın dayandığı ilkeler yalnız burjuvaziyi değil, bütün insanları kapsar Ve tüm insanlığın mutluluğunu amaçlar “Hürriyet”, “İlerleme”, “İnsanın Değeri” gibi kavramlar insan yaşamına ışık tutmaktadır İnsanın özü gereği, salt insan olduğu için bir değer sayılması gerektiği aydınlanma’nın temel ilkesidir
Aydınlanma’nın hedefi peşin yargıları yıkmaktır Özellikle de dinin getirdiği önyargılara karşı savaş açar Artık bütün otoriteleri, dini, devleti, toplumu, eğitimi, ahlâkı, aklın ışığı altında yeniden gözden geçirir
Aydınlanma felsefesinin asıl amacı ise, evrensel insanın mutluluğunu sağlamaktır 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin evrensel niteliği bu tutumun bir göstergesidir İnsanlığın tümünü mutluluğa eriştirecek yönetim biçimi, insan aklı tarafından bulunabilir Böylece egemenliğin kaynağı gökyüzünden yeryüzüne indirilerek, halka dayandırılır Aydınlanma hareketinin akla en önde yer verişi, ilerlemeden ve değişimden yana oluşu, mutluluğa yeryüzünde kavuşulabileceğini söylemesi burjuvazinin olduğu kadar, o dönemdeki insanların da çıkarına uygun düşmektedir
Bir ara dini eleştirmede o denli ileri gidilir ki, Robespiyer ve arkadaşları Hıristiyanlığı boş bir inanç olarak ilan ederek Tanrı’yı bir yasa ile yok sayarlar Artık Tanrı yerine akla tapınılacağını bildirirler Kiliseler bile akıl tanrısının tapınakları olarak düzenlenir Aydınlanmacı düşünürlerden Baron d’Hulbach ile, maddeci bir insan ve toplum anlayışı çağa rengini verir On sekizinci yüzyıl akla inanıp güvenmede diğer yüzyılları gölgede bırakır
Doğa bilimleri, doğanın yapısını doğru anlayıp kavramakla, insana, doğaya egemen olmanın yolunu göstermiştir Bu aynı zamanda insanın gururunu da şişirmiştir Aynı yoldan giderek, akılcı ilkeleri izleyerek, insan toplum ve kültür yaşamına da aklıyla egemen olabilir Akla aşırı güven, insanın değeri, hak ve özgürlükleri, demokrasi, bilimcilik ve yurttaşlık bilinci ve laik bir dünya görüşü aydınlanma felsefesinin ayırdedici nitelikleridir İngiliz Shaftesbury aklın inancının karşısına “güzel”e duyulan coşkuyu koyarak, erdemi güzelle iyinin uyumunda görür Rousseau, tek yanlı olarak, yalnız akla değer vermenin karşısında, “duygunun” hakkını savunur Kant ise, aklın sınırlarını çizerek, aklın her şeyi bilebileceğini iddia edenlere hadlerini bildirir Aydınlanmanın en büyük gücü akla değer verip güvenmesi En büyük zayıflığı ise bunu aşırıya vardırıp, aklı tanrısallaştırması Oysa akıl tanrısal buyruklara karşı çıktığında, kendine dönen bir silah olur Bilindiği gibi, dünyada aklı olan tek varlık insan Ama en akılsızca işleri yapan da yine insan! Akıl da zaten insana verilmiş tanrısal bir armağan O nedenle Tanrı’yı bilmeye, O’nun buyruklarını anlamaya yönelen akıl, Tanrı nuruyla taçlanır Yaratan’ı dışlayan, dahası, Tanrılık taslayan akıl ise, şeytanca bir kibrin batağına saplanır kaynak
Güngör Özyiğit
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|