| 
Şengül Şirin  | 
				  Kelime Anlamı 
 
                		KELİME ANLAMIGENEL BİLGİLER Sözcük, çoğu zaman, dilin kendi başına anlamı olan en küçük parçası,  		diye tanımlanır
  Ağaç, hayal, dost gibi sözcükler buna örnektir  Bazı sözcükler  		ise tek başına anlam taşımayıp diğer sözcüklerle bir araya geldiğinde belli  		bir anlam ifade eder: için, gibi, göre vs  ÖSS’de sözcük anlamına dayalı sorular değişik soru biçimleriyle karşımıza  		çıkar
  Kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla  		kullanılmıştır?” gibi bilgiye dayalı olduğu halde, kimileri “Aşağıdakilerden  		hangisinde “gün” sözü ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?” gibi sözcüğün  		cümle içindeki yorumuyla ilgilidir  Hatta yoruma dayalı sorular sözcük anlamıyla  		ilgili soruların çoğunu oluşturur   
 GERÇEK, MECAZ VE YAN (YAKIŞTIRMA) ANLAM
 
 Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün ilk akla gelen  		anlamı ya da sözlükteki ilk anlamı da denir
  Bir sözcüğün diğer anlamları  		gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur  Örneğin “Burun” dendiğinde  		aklımıza ilk gelen, insanın bir organıdır  Öyleyse; “Burnundaki benler onu  		öyle tatlı gösteriyordu ki    ” cümlesindeki “burun” sözü insanın bir organı  		anlamında olduğundan gerçek anlamında kullanılmıştır  Ancak aynı söz; “Bugünlerde  		burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor  ” cümlesinde insanın bir organı anlamını  		vermekten çok uzaktır  Temelde bu, gerçek anlamdan doğmuş ancak tamamen  		farklı bir özellik kazanmıştır   İşte sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı bu anlama  		mecaz anlam diyoruz
  Bir de sözün, çoğu kaynağın mecaz anlama dahil ettiği ancak mecaz anlamdan  		biraz farklı olması yönüyle yan anlam ya da yakıştırma diye de anılan bir  		anlamı vardır
  Yukarıda verdiğimiz “burun” sözünü “Ayakkabımı biraz küçük  		almışım; burnu ayağımı sıkıyor  ” cümlesinde ele alalım  Buradaki “burun”  		sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı” ifadesini taşımıyor  Tam olarak mecaz anlama da girmez; çünkü temelde gerçek anlamla yakın bir  		ilgisi vardır  Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna  		konum itibariyle benzemesindendir  İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı  		varlığa şekil benzerliğinden dolayı başka bir varlığa verilmesine yan anlam  		ya da yakıştırma denir  
 SOMUT VE SOYUT ANLAM
 
 Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar
  Varlık, madde olarak bulunan  		yani duyu organlarıyla algılanabilen bir nitelik taşır  Örneğin; ağaç, yeşil,  		kalem gözle; soğuk, ıslak dokunmayla; ses, gürültü işitmeyle; koku koklamayla;  		acı, ekşi tatmayla algılanabilir  İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz  		bu sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir  Oysa üzüntü, sevgi, özlem, hasret, rüya gibi sözcükleri herhangi bir  		duyumuzla algılayamayız; bunların sadece kavram olarak var olduğunu kabul  		ederiz
  İşte bu tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir  Bir sözcük her zaman somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir
  Bir cümlede somut olan sözcük başka bir cümlede soyut anlam taşıyabilir  Örneğin; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derece vardır  ” cümlesindeki  		“açı” sözcüğü ölçülebilen bir değer taşıdığından somut anlamlıdır  Aynı  		sözcük “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın?” cümlesinde, ölçülebilen  		bir değer olmaktan çıkmış, mecaz anlam kazanarak soyut bir kavramı karşılar  		duruma gelmiştir  
 TERİM ANLAM
 
 Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan  		sözcüklere terim denir
  Yeni bulunan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği  		gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir anlam verilerek de  		karşılanabilir  Örneğin “ağız” sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hala genç  		gibi davranıyor  ” cümlesinde gerçek anlamında ve günlük kullanımıyladır  Aynı söz “İstanbul’da büyümüş; ama Karadeniz ağzıyla konuşuyor  ” cümlesinde  		dilbilgisinde bir tanım olan “yöresel konuşmalara dilde verilen karşılık”  		anlamına gelerek bir terim oluşturmuş  Ya da “Irmağın ağzı toprakla dolmuştu  ”  		cümlesinde olduğu gibi “ırmağın denize karıştığı yer” anlamında kullanılarak  		coğrafi bir terim olmuştur  
 EŞ ANLAM
 
 
 Aynı kavramı karşılayan farklı sözcükler          eş anlamlıdır
  Örneğin “ayakkabı”  		sözü ile “kundura” sözü aynı nesneyi karşıladıkları için eş anlamlı sayılır  Ancak bir sözcük daima başka bir sözcükle eş anlamlı olmaz  Bazen aynı sözcük  		farklı cümlelerde eş ya da farklı anlamlar da taşıyabilir  Cümlenin gelişine  		göre eş anlamlılık durumu değişir  Örneğin; “Çocuğun kara gözleri, büyüleyiciydi  ”  		cümlesindeki “kara” yerine “siyah” diyebiliriz  Ancak “Ah alnımın kara yazısı!”  		sözündeki “kara” yerine “siyah” getirilemez  Çünkü “kara” sözü cümlelerin  		ikisinde de farklı anlamlar veriyor  Dolayısıyla ikinci cümlede mecaz anlama  		geldiği için yerine “siyah” sözcüğünü getiremiyoruz  
 KARŞIT (ZIT) ANLAM
 
 
 Birbirine karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir
  Karşıt anlamlı sözcükler  		iki zıt noktayı belirtirler  Örneğin; “güzel” sözcüğünün karşıtı “itici”  		olamaz çünkü iticilikte sevimsizlik anlamı da vardır  Oysa “güzel” sözü  		sevgiyi beraberinde ifade etmez  Bunun karşıtı ancak “çirkin”dir  Aynı durum  		eylemlerde de görülür  Örneğin; “sevmek” eyleminin karşıtı “sevmemek” değildir  Çünkü “sevmek” iyi bir duygunun varlığını bildirir  Sevmemekte ise bu duygunun  		bulunmadığı anlamı vardır  Oysa karşıtlıkta, olan duygunun tam karşıtı olmalıdır;  		bu da “nefret etmek”tir  Bu nedenle karşıtlıkla olumsuzluğun farkını görmek  		önemlidir   
 DEYİM
 
 
 En az iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla  		kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir
  Deyimi oluşturan sözcükler  		çoğu zaman kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler  Örneğin; “Haberi duyunca  		etekleri zil çaldı  ” cümlesinde “etekleri zil çalmak” çok sevinmek anlamına  		gelen bir deyimdir  Ancak burada etek, zil, çalmak sözlerinin sevinmekle  		bir ilgisinin olmadığı açık  Bazı deyimlerde ise sözcükler gerçek anlamlarını tamamen yitirmemiş olabilir
  Örneğin; “Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin  ” cümlesindeki altı çizili  		deyimde “yük” ve “paha” sözcüklerinin gerçek anlamlı olduğu açıktır  Deyimler genellikle bir eylem bildirir
  Bu nedenle bir eylem gibi çekimlenebilir  Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir  Atasözleri daima cümle halinde  		bulunup yargı bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir  Örneğin “küplere binmek” deyimdir ve “sinirlenmek” anlamındadır  Mastar  		halinde de anlamlıdır  Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır  Örneğin,  		“Dün az kalsın kaza yapıyordum  ” cümlesinde altı çizili söz deyim olarak  		verilmiş  Biz bu deyimi “az kalmak” şeklinde mastar olarak kullanamayız  Aslında bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine  		pek uymaz  
 ATASÖZÜ
 
 Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş,  		öğüt bildiren, genel kural niteliği taşıyan söz öbekleridir
  Genellikle  		kesin bir yargı bildiren cümleler biçiminde görülür  Atasözlerinin söyleyeni belli değildir
  Sadece mecaz anlam veren atasözü  		olabileceği gibi, sadece gerçek ya da hem gerçek hem mecaz anlam taşıyanlar  		da vardır  Örneğin; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır  ” atasözü sadece  		mecaz; “Dost ile ye iç, alışveriş etme  ” sadece gerçek”; “Taşıma su ile  		değirmen dönmez  ” hem gerçek hem mecaz anlam verir  
 SESTEŞ (EŞSESLİ) SÖZCÜKLER
 
 
 Yazılışları aynı, anlamları arasında hiçbir ilgi bulunmayan sözcüklerdir
  Örneğin; Bir gül de içimiz aydınlansın
  Bu gül bahçesini çok severim
  cümlelerinde altı çizili sözlerin yazılışları aynıdır
  Ancak birincisi  		eylem, diğeri çiçek ismi olan bu sözler arasında hiçbir anlam ilgisi yoktur  Öyleyse bunlar sesteş sözcüklerdir  
 ÖZDEYİŞ (VECİZE)
 
 Kim tarafından söylendiği bilinen özlü sözlerdir
  Genellikle evrensel  		nitelikler gösterir  Düşünüyorum, öyleyse varım
  Descartes
 
 YANSIMA SÖZCÜKLER
 
 
 Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir
  Bu sözcüklerde  		ses-anlam ilişkisi güçlüdür  Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu  		dilde benzerlik gösterir  Çalılıktan          çıtır çıtır sesler geliyordu
  Köpek acı acı          havlıyordu
  Su şırıl şırıl akıyordu
  cümlelerinde altı çizili sözler yansımadır
  Yansıma sözcüklere benzeyen ancak ses ilgisi bulunmadığından yansıma  		denmeyen sözcükler de vardır
  Güneş pırıl pırıl parlıyordu
  Işıl ışıl bir güne merhaba dedik
  cümlelerinde altı çizili sözler sese dayalı olmadığından yansıma değildir
  
 İKİLEME
 
 
 Sözün anlamını pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri  		oluşturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeğidir
  İkilemeler yapıca ve anlamca farklılıklar gösterir  
 a
  Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılabilir  Usul usul sınıfı terk etti
  Koşa koşa geldi
  
 b
  Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir  Yalan yanlış sözlerle ortalığı karıştırdı
  Artık kimsede ar namus kalmadı
  
 c
  Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir  Aşağı yukarı iki aydır kimse uğramadı buraya
  İşin aslını er geç öğreneceğim
  
 d
  Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir  Eğri büğrü yollardan denize ulaştık
  İçeriye ufak tefek bir adam girdi
  
 e
  Her ikisi de anlamsız sözcüklerle yapılabilir  Ivır zıvır eşyaları tavan arasına kaldırdık
  Böyle eften püften sebeplerle oyalama beni
  
 f
  Sözcüklerden biri ya da her ikisine ekler getirilerek yapılabilir  Beni baştan aşağı şöyle bir süzdü
  Onunla başa baş mücadele etti
  Her ikileme cümleye değişik bir anlam katar
   Yüzüme acı acı gülümsedi
  (kuvvetlendirme) Gideli aşağı yukarı iki gün oldu
  (ihtimal) Ivır zıvır eşyaları atın
  (değersiz) Caddede sıra sıra ağaçlar vardı
  (çokluk) 
 AD AKTARMASI
 
 Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün başka bir söz üzerine kullanılmasıdır
  Bunda, parça söylenip bütün, genel söylenip özel çağrıştırılabilir  “Biz hilale şan arayan gemicileriz
  ” dizelerinde “hilal” sözü bayrak yerine kullanılmıştır
  “Bu derste Fikret’i okuyacağız
  ” sözünde “Fikret” sözü Fikret’in şiirleri anlamında kullanılmıştır
   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   |