Yalnız Mesajı Göster

İnka Mimarisi

Eski 05-21-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

İnka Mimarisi



İnka mimarisi







İnka mimarisinin en önemli ve belirgin özelliklerinden biri olan ikizkenar yamuk şeklindeki bir İnka kapısı


İnka mimarisi üç temel kavram üzerine kurulmuştur: Hassaslık, kullanışlılık ve sadelik İnka mimarisinin temel anlayış prensibi "Az çoktur!" olmuştur
İnka mimarisindeki en baskın biçim basit, ancak zarif ve mükemmel bir şekilde kullanılmış olan "ikizkenar yamuk" şeklidir İkizkenar yamuk biçimindeki kapılar, pencereler ve duvarlardaki nişler her tipteki İnka yapısında görülmektedir Kullanışlılığın etkilenmediği her yerde bu yamuklardan mümkün olduğunca fazla kullanılmıştır
İnka inşaatçılarının kullanışlılığı geri plana attıkları tek husus, akan suyla girdikleri mimari ilişki olmuştur Suyun, şırıltıyla ve köpürerek döküldüğü oluklar, bazen oyma süslerle bezenmiş taşlar ile süslenmiş, bazen de hiç gerekli olmadığı halde karmaşık taş kanallar ile bir sonraki çeşmeye ya da banyolara bağlanmıştır Zaman zaman bir çeşmeden bir diğer çeşmeye gereksiz denebilecek, ancak hoş ve güzel bir dekorasyon vermek amacıyla şelaleler ve süslemeler yapılmıştır [1]
İnkalar suyun sesini ve görüntüsünü mimari bir tasarım elemanı olarak ele almışlar ve tüm hünerlerini bu hayat kaynağı sıvı üzerinde en yüksek düzeyde göstermekten büyük zevk duymuşlardır


Malzemeler, taş işçiliği ve inşa yöntemleri

İnkalar yapılarında bölgede bulunabilen kireçtaşı veya granit gibi taşları kullandılar Ancak bazı yerlerde kaynak olmadığı için taşları uzun mesafelerden getirmek durumunda kalıyorlardı Örneğin Ollantaytambo köyündeki gibi bir yerde kale ve tapınak kompleksini kurmak için, çok büyük kaya bloklarını Urubamba Vadisi'nin bir ucunda parçalamak, bunları dağlardan aşağıya indirmek ve Urubamba Nehri'nden geçirerek çok uzun bir inşaat rampasından çıkarmak zorunda kalmışlardır
İnkalar’ın demir olmadan taşları bu şekilde nasıl işledikleri tam olarak bilinmemekle birlikte, taşların yine taş aletler kullanılarak kesilip şekillendirildiği tahmin edilmektedir Bronz ve bakırdan aletleri de kullanmış olabilirler, ancak İnkalar’ın kullandıkları taşların genellikle volkanik olması bu olasılığı zayıf kılmaktadır Cusco şehrinde bir şekilde kesme işlemi esnasında yarım bırakılmış olan bir taştaki sıralı küçük delikler, bir metal alet kullanarak taşın kesilmeye çalışıldığının bir göstergesi olsa da, bu durum daha çok İspanyol istilacılarının gelişinden sonraki bir işlemi göstermektedir Cusco şehrindeki duvarların büyük çoğunluğu koloni güçlerinin kendi binalarını yaptırmak için çalıştırdığı İnka taş işçileri tarafından yapılmıştır ve Cusco'daki birçok tarihi yapıda bulunan yılan şeklindeki taş gibi İnka kültürü ile ilgisi olmayan şekiller ile bezenmiş taşlarla süslü duvarlar bunun en iyi kanıtıdır[2]

Çekiç taşı yardımıyla taşa şekil vermeye örnek


İnkalar’ın çatlaklara yerleştirilmiş ahşap kamalar kullanarak kayaları parçaladıklarına inanılır Çatlaklara sıkıca yerleştirilen ahşap kamalar ıslatılır, bu şekilde bir süre bekledikten sonra ahşap genişler ve kayayı bölerdi Ollantaytambo yakınlarındaki taş ocağından anlaşıldığı kadarıyla İnkalar’ın büyük kaya parçalarını ana kayadan ayırmak gibi zor bir görevleri de vardı Ancak ana kayadan gerekli parçayı bir kere ayırdıklarında "çekiç taşları" ile darbeler vurarak şekillendirmeleri olası oluyordu Birçok İnka taş işinde bu darbelerin izine rastlamak mümkündür Yapılan deneylerle gittikçe küçülen çekiç taşları kullanarak vurulan darbeler ile taşların bu şekilde pürüzsüze yakın şekillendirilebildiği kanıtlanmıştır[2]
İnkalar, kayaları delebiliyor, oyuklar ve bazen de halkalar yapabiliyorlardı Ancak ne taşları delebiliyor olmaları ne de onları harika bir şekilde işleyebiliyor olmaları taş işçiliği konusunda onları dünya şampiyonu kabul etmemizin asıl nedeniydi Bunun asıl nedeni işledikleri çok farklı ve ilginç şekildeki taşları inanılmaz bir mükemmelikte birbirlerine bağlamalarının altında yatıyordu Taşları o kadar hassas ve düzgün olarak yerleştiriyorlardı ki aralarına bir jiletiCusco bile sokmak olanaksız oluyordu Bunun en yi örneklerinden biri de şehrindeki ünlü 12 köşeli taştır Bu kadar hassas bir incelikte hangi aletlerle ve hangi teknolojilerle çalıştıkları konusu ise günümüzde hâlâ tam olarak çözülememiş bir sırdır
İnkalar’ın, binalarını ve duvarlarını yaparken kullandıkları malzemlerden biri de kerpiç ve güneşte kurutulmuş çamurdan yapılma tuğlalardır Kerpiç yaparken en uygun toprağı, özellikle de killi olanları seçerler ve ichu adı verilen And bölgesine özgü bir otu toprak ile karıştırırlardı Hatta bazı özel durumlarda lama ya da alpaca yününü de karıştırdıkları olurdu Tüm bu malzemeler su ile karıştırılarak koyu kıvamlı bir çamur elde edilir ve bu malzeme dikdörtgen şekilli kalıplara koyularak kurumak üzere güneşe bırakılırdı Özellikle ısı yönünden büyük avantajları olan kerpiç, And bölgesi yerlileri tarafından hâlâ en yaygın inşaat malzemesi olarak kullanılmaktadır[3]

Duvar ve taş işçiliği teknikleri


Mükemmel İnka taş işçiliğine örnek: 12 köşeli olarak işlenmiş bir taş


İnkalar’ın bu muhteşem duvar örme yeteneklerini ve bu hassas taş yerleştirme tekniklerini açıklayabilmek için birçok tez ortaya atılmıştır
H Bingham'ın 1913 yılında belirttiği teoriyi 1986 yılında J-P Protzen takip etmiş ve İnkalar’ın kuartz taşlarından yapılmış çekiçler ile kayalara vurarak bu ince işli duvarları yaptıklarını söylemiştir[4][5] 1934 yılında MK Jessup ve 1942 yılında D Goetz ise kum ve su kullanarak bir çeşit zımparalama ve parlatma yöntemini öne sürmüştür[6][7] Bingham ve sonrasında 1980 yılında E Frank taşların ahşap kamalar, metaller, donmuş su ya da ısıtılmış vermikülitin genişlemesi ile kesilip şekillendirildiğini öne sürmüştür[8] Bir başka araştırmacı olan Arnold D E ise 1983 yılında organik asit kullanımını ortaya atmıştır[9]

Tezler

İnkalar’ın bu nerdeyse mükemmel taş işçiliğini nasıl yaptıklarına dair çok çeşitli tezler ileri sürülmüştür Bunlardan bir kaçı aşağıda verilmiştir

Bir İnka duvarı



Çekiçleme

Bu yöntem 1913 yılında Bingham ve 1986 yılında Protzen tarafından öne sürülmüştür Bu yöntemde şekil verilmek istenen kaya parçasına kendisinden daha sert bir yapıda olan çekiç taşı ile vurulmaktadır[4][5]

Taşlama ve cilalama (kumlama)

1942 yılında Goetz tarafından öne sürülmüştür Bu yöntemde nehir ve dere yataklarındaki değişik büyüklükte partikülleri olan kum ile bir nevi kaya üzerinde taşlama yapılarak kayaya şekil veriliyor ve sonrasında da ince kum ile parlaklık veriliyordu[7]

Kama yöntemi

Bu yöntem 1913 yılında Bingham ve 1980 yılında Frank tarafından öne sürülmüştür Bu yöntemle, ahşap kamaları taşlardaki oyuklara yerleştirip sonra da ıslatarak kamanın şişmesini ve dolayısıyla taşın ayrılmasını sağlıyorlardı[4][8]

Kimyasal işleme

Bu yöntem 1983 yılında Arnold tarafından öne sürülmüştür Doğada bulunan organik asitler ile bir sulu solüsyon hazırlanıyor ve kayanın işlenmek istenen yüzeylerine gerekli miktarda uygulanarak gerekli bir zaman kadar bekleniyor, bu işlemin sonunda taş işlenmiş ve şekillendirilmiş oluyordu[9]

Isıl (lazer) işleme

Bu yöntemde İnkalar’ın dev altın aynalar kullanarak güneş ışınlarını işlemek istedikleri kayaların üzerine odakladıkları ve bu sayede kayaları lazerle işlenmiş kadar düzgün ve hassas olarak işleyebildikleri öne sürülmektedir

Çizici ile işaretleme ve yonta yöntemi

Bu yöntem 1987 yılında, mimar Vincent R Lee tarafından öne sürülmüştür Ahşap evlerin kütüklerinin köşelerinin birleştirilmesinde kullanılan tekniğin bir benzerinin İnkalar tarafından kayalara uyarlandığını söylemektedir Bu yöntemde şekil verilmek istenen taş üzerine yerleştirileceği taşın üzerinde havada askıda kalacak biçimde tutuluyor ve askıdaki taşın taban yüzeyi, üzerine oturtulacağı taşın tavan yüzeyinin şekline göre, çizici bir aletle bir nevi şablonlu biçimde yontuluyordu [10]
Bu yöntemi yukarıda sıralanan tüm yöntemlerden farklı kılan şey 1995 yılında Vincent Lee yönetimindeki bir grup modern taş ustası tarafından uygulanmış ve kanıtlanmış olmasıdır[10]

Harç kullanılarak yapılmış bir İnka duvar örneği


Ancak yukarıda sayılan yöntemlerin hiçbiri ne kesin olarak kanıtlanmış ne de reddedilmiştir İnkalar’ın mimarilerinde kullandıkları bu muazzam duvar ve taş işçiliği yeteneklerinin uygulama şekli ve yöntemi günümüzde hâlâ tam olarak çözülememiş bir muammadır Hangi yöntem kullanılmış olursa olsun, bunun çok çaba ve zaman gerektiren bir iş olduğu açıktır Bu yüzden olup olmadığı kesin olmamakla birlikte İnkalar’ın duvarlarındaki taşları yerleştirirken çoğu zaman sadece taşların birbirine temas eden yüzeylerini işlemiş olmaları dikkat çekici ve bir o kadar da anlamlıdır Çoğunlukla iş gücünden kazanmak için, sadece yük taşıyan yüzeyler hassas bir biçimde birbirine bağlanmış, diğer dik yüzeyler ise bunun kadar hassas olmamak üzere birkaç santimetre farklarla yerleştirilmişler ve aralarında kalan boşluklar da harç ile doldurulmuştur

Duvarlar


İnka tapınak duvarı örnek çizimi Taban yüzeyi tavan yüzeyinden geniştir


İnka duvar işçiliğinin en güzel örnekleri en çok değer verdikleri yapılar olan tapınakların duvarlarıdır Bu duvarlar içe doğru eğimli, çok iyi işlenmiş ve üst sıralara doğru çıktıkça incelen taşlardan yapılmaktaydı Duvarların bu şekilde inşa edilmiş olmaları, onlara hem estetik bir değer, hem de dayanıklılık kazandırıyordu Bu inşa şeklinin asıl amacı ise sismik sartıntılara karşı daha dayanıklı bir yapı oluşturmasıydı And bölgesi bir deprem bölgesi olmasına rağmen ve bölgede yeni tarihli inşa edilmiş olan İspanyol binalarının aksine İnka yapıları yüzlerce yıl yıkılmadan günümüze kadar gelebilmiştir Aslında bölgedeki en dayanıklı İspanyol binaları da İnka duvarlarının üzerine inşa edilenler olmuştur
Cuzco şehrindeki Coricancha'da (Kutsalların en kutsalı) görülebileceği gibi bu duvarların iç yüzeyleri dikeydi ve gittikçe incelerek yükselen bu duvarların taban yüzeyleri, tavan yüzeylerine oranla daha büyüktü[11]
İnka yöneticileri için inşa edilmiş olan saraylarda görülen diğer bir duvar tekniği ise, sıra dışı şekillerde sanki bir yapbozun parçasıymışçasına kesilmiş olan blokların harç kullanmadan birbirlerine şaşırtıcı derecede hassas bir şekilde birleştirilmesidir Cuzco üzerindeki Sacsayhuaman kalesindeki dev taş blokların her biri 100 tondan ağır gelmektedir ve böyle bir durumda yerleştirilmelerindeki bu hassaslığı sağlamak için, ilk birleştirmede tam ve düzgün bir birleştirme sağlamaları kesinlikle gerekli gibi görünmektedir Çünkü yapıldıkları zamanın teknolojisi bu ağırlıktaki kayaları defalarca kaldırıp indirmeye yetecek bir güce sahip değildi
İnka yapılarının hepsi bu şekilde mükemmel bir işçiliğe sahip değildir Daha az öneme sahip yapılar sıradan taş ve çamur kullanılarak yapılmıştı Bu türdeki yapılara pirca stilindeki binalar denmektedir[11]

Küçük yastıklara benzeyen mükemmel işlenmiş İnka duvar taşları


Her ne kadar usta bir İnka duvarcısı için büyük bir kayadan iyi bir duvar taşı oymak çok uzun bir süre almasa da, İnkalar bu muhteşem duvarlarını yapmak için çok iş gücü ve zamana ihtiyaç duymaktaydılar Dennis Ogburn'un İnka duvarlarında yaptığı jeokimyasal analizleri, Tomebamba'daki (modern Cuenca'daki) Wayna Qapaq'a ait imparatorluk binalarındaki 450 duvar taşının, Ekvador'un bu bölgeye yakın kısımlarında uygun andezit taşları bulunmasına rağmen, ülkenin bu yüksek kesimlerine en azından 2500 km öteden, imparatorluğun Rumiqolqa bölgesinden getirildiği anlaşılmıştır Ogburn, bu durumun İnka imparatorluk gücünün bir simgesi olduğu biçiminde ve İnka başkentinden Wayna Qapaq'ın bu kuzeyin "yeni Cuzco" şehrine sembolik bir güç transferi biçiminde algılanması gerektiğini belirtmiştir[11][12] Peru'nun işgalinin ilk zamanlarında, Cristóbal de Mena, İnka kralı Waskar (Huascar)'ın "Cuzco" olarak adlandırıldığını ve bu şekilde başkent ile kralın tek bir vücutta birleştiğinin simgelendirilmiş olduğunu yazmıştır
Stephen D Houston ve Tom Cummins, İnka İmparatorluğu'nun, İnkalar’ın kendi verdikleri adla Tawantinsuyu'nun teorideki merkezinin sadece Cuzco şehrinin coğrafi konumu olmadığı, aksine İnka kralının yaşayan vücudunun Cuzco ve Cuzco'nun da İnka kralı anlamına geldiği konusunda anlaşmışlardır[11][13] Sonuç olarak, kilometrelerce uzaktaki yerlere inşa edilecek imparatorluk yapılarının taşlarının kutsal Cuzco'dan getirilmesinin altında yatan neden, bu taşların kutsal şehirdeki kralın vücudunu simgelemesi anlamına gelmesidir[11]
Tapınaklar ve saraylar genellikle dikdörtgen bir temel üzerinde yükselirdi ve tek katlıydılar İnka mimarları, inşa edilecek yapının önce maketlerini yaparlardı ve bu maketler duvarcı ustaları için plan oluştururdu Duvarlar kimi zaman düzensiz, çok yüzlü bloklardan oluşurdu ve bunlar birbirleriyle mükemmel biçimde yan yana getirilirdi Duvarlar kimi zaman da yüzeyleri düzenli çerçeveler oluşturan dikdörtgen bloklardan oluşurdu ve bunların hafifçe bombeli dış yüzeyleri küçük yastıkları andırırdı[14]

Kapılar ve pencereler


İnka duvarlarındaki nişler


İnka kapıları, pencereleri ve duvarlardaki nişler ikizkenar yamuk şeklindedir Kapıların en ihtişamlıları çift pervazlı kapılar olarak adlandırılanlarıdır Bu tür kapıların etrafında bir diğerinden biraz daha içeriye yapılmış olan iki, bazen üç pervaz vardır ve çoğu zaman içteki pervaz bir çeşit tasarım elemanıyla kapının önemli bir yere (saray, tapınak gibi) geçiş sağladığını belirtmek üzere işlenmiştir[11] Bu tür bir çift pervaz uygulaması bazı durumlarda kapıyı kapamak amacıyla iç pervaza bağlanmış tahta bir kapı için kullanılmıştır İnka kapılarının yanındaki taş bloklara oyulmuş olan halka biçimli tutamaçlar ya da benzeri oymalar bu tahta kapıları yerlerinde tutmak için kullanılmıştır Kapıların iki yanına yerleştirilmiş olan basit oyma taş halkalar, kapalı bir bölgeyi belirtmek için, geçişi kapatmak için bir sopa yerleştirmek amacıyla ya da bunun benzeri göstermelik bir engel koymak için kullanılmış olabilirler Tüm bunları kanıtlayacak bir tahta kapının İnkalar'ın çöküşü olan 1500'li yıllardan günümüze kadar ulaşamamış olmasına rağmen, birçok değişik kapama aracının kapıların yanındaki değişik düzenekler sayesinde, gerçek kapıları yerlerinde tutma amaçlı olarak kullanıldığı da bilinmektedir Bunun en belirgin örneği kapı geçişinin üstünde bir taş çember ve her iki yanındaki nişlere yerleştirilmiş iki kalas tutma taş silindiri bulunan Machu Picchu'nun ana giriş kapısıdır Bu kapı Kraliyet Malikânesi'nin ana duvarındadır ve gerektiğinde iplerle bağlanabilen ya da ağır ve kalın kirişlerle desteklenebilen savunma amaçlı bir kapıdır[6]
Pencereler, içe bakan yüzeyleri hafif bir eğimle kesilerek ve ikizkenar yamuk oluşturabilmeye uygun olarak işlenmiş taşlarla yapılmış ve üst eşikleri için de uzun bir taş kullanılmıştır Machu Picchu'daki Üç pencereli tapınakta olduğu gibi, bu pencerelerin, dev kayalarla yapılmış olanları da vardır[15]

Alıntı Yaparak Cevapla