Yalnız Mesajı Göster

Güneydoğu Anadolu Bölgesi/genel özellikler

Eski 05-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Güneydoğu Anadolu Bölgesi/genel özellikler



GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Genel özellikler:



Bu bölgemiz, Güneydoğu Toroslar'ın etekleri ile Suriye sının arasında yer alır Kuzey kenarı, dağların uzanışını izleyerek âdeta bir yay çizer Alanı ve nüfus sayısı bakımından coğrafî bölgelerimizin en küçüğüdür Yurdumuzun ancak yüzde 8'e yakın bir kısmını kaplar

Yerşekillerinin sadeliği ile dikkati çeken bir bölgedir Burada en geniş yeri platolar kaplar Bununla beraber, Güneydoğu Anadolu'nun batı ve doğu kısımları arasında bazı farklar vardır Bölgenin batı yarısında kuzeydeki dağların eteklerinden Suriye düzlüklerine doğru alçalan Gaziantep – Urfa platoları uzanır




Denizden 800 – 500 metre yükseklikte olan bu plato, Fırat ırmağı ve bu Irmağın kollan ile yarılmıştır Bölgenin doğu yarısı biraz dara engebeli ve yerşekilleri bakımından daha çeşitlidir Bu kısmın ortasında, geniş bir çanak şeklindeki Diyarbakır havzası yer alır Kuzeydeki Hazar gölünden kaynağı alan Dicle ve Toroslardan inen birçok kollan (Ambar, Batman, Garzan ırmakları) bu havzaya yönelir Diyarbakır havzası kuzeyden, Toroslar'ın eteklerindeki tepelikler, güneyden de Mardin eşiği adı altında tanınan bir yüksek alan çevirir Batısında ise, Karacadağ yükselir Güneydoğu Anadolu'nun en yüksek noktası olan Karacadağ genç, fakat sönmüş, bir volkandır Bu dağdan çıkan lav akıntıları binlerce kilometre karelik bir alana yayılmıştır

Bölgede iklim, genel çizgileri ile Akdeniz ikliminin özelliklerini gösterir Burada a kışlar en yağışlı, yazlar en kurak mevsimdir Fakat Güneydoğu Anadolu deniz etkilerinden uzaktır Bu sebeple burada Akdeniz ikliminin, sıcaklık bakımından çok karasal bir çeşidi ile karşılaşılır Yurdumuzun en güney kısımlarında yer almasına rağmen, kışın sıcaklık oldukça düşüktür Don ve kar yağışı olağandır Bu, karasal karakterin birli sonucudur Gene karasallık sebebiyle, Türkiye'de yazın sıcaklığın en faz-a la yükseldiği bölge Güneydoğu Anadolu'dur Bütün Türkiye'de en yüksek sıcaklıklar da bu bölgede ölçülmüştür (Diyarbakır 46,2; Urfa 46,5)

Başlıca ürünler ve coğrafî dağılışları:

Tahıllar (buğday, arpa, mısır, pirinç) : Tahıl iki sebeple tarım hayatımızın en önemli ürünüdür: Halkımızın beslenmesinde baş yeri alır; ekili topraklarımızın (3/4'ü) ve kırsal bölgelerdeki işgücünün en büyük bölümünü toplar

Buğday: Halkımızın en önemli besin maddesi ve ihraç malı olan buğday üzerinde durarak, son 47 yıllık süre içinde, tarımının gidisini izlemek; ekili alan, üretim ve verim durumlarını belirlemek yerinde olur :

1934-1938 ortalaması 34 milyon ton
1939-1945 ortalaması 35 milyon ton
1946-1950 ortalaması 36 milyon ton
1961 -1979 ortalaması 123 milyon ton



1) 1934'den 1950'ye kadar süren onbeş yıl içinde Türkiye buğday üretiminin 35 milyon tonda âdeta durağan kaldığını görüyoruz

Aynı yıllarda buğday ekili topraklar da yine 4 milyon hektar dolaylarında durağan kalmıştır Bu dönemde üretim hemen tamamen iklim koşullarına bağlı idi Bu koşulların iyi veya kötü olmasıyla yıldan yıla değişiyordu Örneğin 1948 yılı 481949 yılı ise 25 milyon tonla en yüksek ve en düşük rekolte (elde edilen toplam ürün) yıllarıdır ve görüldüğü gibi arasında iki kat fark vardır Oysa aynı dönemde Türkiye’nin nüfusu 16 milyondan 21 milyona yükselmiş, 5 milyona yakın artmıştır Böylece tohumluk dahil, kişi başına yılda düşen buğday miktarı 218 kg'dan 172 kg'a inmiştir

2) 1950 -1963 arası, buğday tarımı bakımından dikkat çekicidir Bu dönemde gerek ekili alanlar, gerekse üretim bir "sıçrama" göstermiş, ekili alan iki kata yakın genişlerken, üretim de 5 milyon tondan 10 milyona ulaşmıştır

Uzun süre ortalama 35 milyon tonda kalan buğday üretiminin böylece iki kata çıkması ülkemiz ekonomisi için kuşkusuz sevindirici bir olaydır Fakat bu artığın nedeni, tarım tekniğinde iyileştirmeği gerçekleştirerek verimin artırılmış olmasına bağlanamaz Burada rol oynayan etken, çok sayıda traktör kullanmak ve tarla alanlarını mera, çayır hatta yer yer ormanlar zararına da olsa artmış olmaktır Bu ise, yararları yanında sakıncaları da olan bir yoldur

3) 1963'den günümüze kadar uzanan döneme gelince: Buğday üretimi 1963'ü izleyen ilk yıllarda yeniden duraklamış, hatta bazı yıllar 1963 düzeyinin de altına inmiştir Çünkü yeni tarım alanları açmaya dayanan yol artık ülke yararına ters düşmüştür Fakat, şu gerçek de artık gün ışığına çıkmıştır : "Türkiye, giderek büyüyen buğday gereksinimini ancak verimi artırmakta karşılayabilir" Bunun için de uygulanan tarım politikasını değiştirerek, yeni makineler kullanmak, sulamayı ve özellikle gübre tüketimini artırarak üretimi doğal koşulların etkisinden mümkün olduğu kadar kurtarmak gereği anlaşılmıştır Bu yoldaki girişimler sonunda, buğday üretimimiz, bu kez daha çok verimin artmasına bağlı olarak yeniden büyümeğe başlamıştır Meselâ 1969'dan beri üretim hiç bir yıl 10 milyon tonun altına düşmediği gibi, son yıllarda 14 -175 milyon tona kadar ulaşmıştır

Çünkü eskiden hektar başına 10-12 kental olan verim yükselmiş ve bazı yıllar 18 kentale kadar çıkmıştır

Türkiye’de buğday üretiminin dağılış (ortalama üretime göre)


Haritada buğday tarımının coğrafî dağılışını görüyoruz Anadolu ve Trakya'nın iç kesimlerini kaplayan bozkırlar Türkiye'nin en önemli tahıl üretimi alanlarıdır Buna karşılık kıyılar, özellikle çok yağışlı ve yazın oldukça serin olan Karadeniz kıyıları, dağlık alanlarla, arpa, çavdar gibi tahıllara daha elverişli olan Doğu Anadolu'nun yüksek ovalan buğdayın az yetiştiği yörelerdir Zaten Türkiye üretiminin ortalama % 40'ını îç Anadolu bölgesi (başta Konya ili olmak üzere) karşılamaktadır

Arpa, mısır ve pirinç: Arpa tahıllar arasında ekim alanının genişliği ve üretimi bakımından ikinci sırayı alır Coğrafî dağılışı hemen tamamen buğday gibidir; İç Anadolu bölgesi yine başta gelir ve Türkiye üretiminin ortalama üçte birini sağlar
Arpa, bira endüstrisinin bir sayılı hammaddesidir Ortalama 35-53 milyon ton yıllık üretimle Türkiye başlıca üretici ülkeler arasında yer alır

Türkiye’de mısır üretiminin dağılışı (ortalama üretime göre)


Mısır tarımının coğrafî dağılışı öteki tahıllara uymaz Bir yaz bitkisidir; kıştan sonra ekilir, yaz sonlarında hasat edilir Bu sebeple ilkbahar ve özellikle yaz mevsiminin yağışlı olması veya Aşağı Sakarya havzasında olduğu gibi, toprağın nemli, yeraltı su örtüsünün yüzeye yakın bulunması gerekir Haritada görüldüğü gibi, daha çok kıyı bölgelerimizde, özellikle Karadeniz kıyılarında yetiştirilir Bu kıyılarda öteden beri buğdayın yerini alan bir besin olarak tüketilir

Mısır üretimimiz son yıllarda l milyon tonu aşmışsa da, dünya ülkeleri arasındaki yerimiz önemsizdir (AB Devletleri 140 -180, Arjantin 10, Brezilya 15, hattâ Romanya ve Yugoslavya 8'er milyon ton)

Pirinç: Aslında Muson Asyası ülkelerinin ürünü olan pirinç, bazı Akdeniz ve Orta Doğu ülkeleriyle birlikte memleketimizde de yetiştin lir Tanırımın coğrafî dağılışı hiç bir toprak ürününe benzemez Eğer pirinç yetiştirilen yerler büyük ölçekli bir haritada işaret edilirse, bazı akarsularımızın vadileri boyunca uzanan dar şeritler meydana getirdiği görülecektir Çünkü pirinç akarsu vadilerinden uzaklaşamaz; yetişme döneminin bir bölümünü "çeltiklik" denilen, özel surette hazırlanmış ve su ile Ceylanpınar 47,6 derece) Yaz aylarının ortalama sıcaklığı bile 35 - 40 derece arasındadır Bu yüzden buharlaşma çok fazladır Oysa bu sırada hemen hiç yağış düşmez Bu durumda, uzun yaz mevsimi boyunca bütün bölgede çok şiddetli bir kuraklık hüküm sürer Zaten yıllık yağış tutarları da pek fazla değildir

Bölgeye ortalama 500 milimetre dolayında yağış düşer Bu miktar, İç Anadolu'dan biraz daha fazladır Fakat, sıcaklık yüksek olduğu için Güneydoğu Anadolu Türkiye'nin başlıca yarıkurak alanlarından biridir Bazı yıllarda yağışlar, ortalamanın da çok altına iner Bu gibi yıllarda bölge âdeta yarı çöle dönüşür Yapılan incelemelere göre, ortalama 10 yılda bir bölge böyle şiddetli bir kuraklığın etkisi altına girer

Bitki örtüsü bakımından Güneydoğu Anadolu, yurdumuzun en fakir bölgelerinden biridir Ormanla kaplı alanların oranı %3 kadardır Bölgenin ancak biraz daha fazla yağış alan bazı yüksek kısımlarında (Torosların eteklerinde ve Mardin eşiğinde), genellikle meşelerden oluşan seyrek ormanlara rastlanır Bunun dışındaki yerler steplerle kaplı, hatta bazı yerlerde çölümsü step görülmektedir

Özellikle Urfa dolaylarındaki platolar bölgenin en çıplak, orman bakımından en fakir kısımlarıdır Buralarda orman alanları, arazinin yüzde birini bile bulmaz Güneydoğu Anadolu'nun orman bakımından bu fakirliği, yarıkurak iklimi île, kuşkusuz, ilgilidir Fakat bunda, ormanların binlerce yıldan beri çeşitli sebeplerle tahrip edilmiş olması da önemli bir rol oynamıştır Ormanların çok daralması, zaten yarıkurak olan bu iklim alanında yazın kendini gösteren su kıtlığını daha da şiddetlendirmiştir

Bölgeden Fırat, Dicle ve bunların kolları geçer Fırat ve Dicle yurdumuzun en çok su geçiren büyük akarsularıdır İlkbaharda yağmurlar ve eriyen karlarla beslenerek kabarırlar Fakat, şiddetli buharlaşma ile çok su kaybettikleri ve karla beslenmeleri azaldığı için yaz sonunda seviyeleri çok alçalır Dicle'yi, Güneydoğu Toroslar'dan inen birçok ırmak besler Bunlardan bazıları Dicle'den de çok su geçirir Şiddetli bir yaz kuraklığının etkisinde olan bu bölgede bütün bu ırmaklar, tarım, yerleşme gibi bakımlardan çok büyük bir önem taşırlar Bunlardan içme suyu ve sulama için yararlanılır Fakat çoğu yerde bu ırmaklar platolar içine gömülmüş, derin vadiler içinde akarlar Bu sebeple bunlardan, kanallar açarak sulama bakımından kolayca faydalanmak ve böylece kurak iklimin olumsuz etkilerini gidermek imkânı yoktur Çünkü, vadi tabanlarındaki sınırlı ekim alanları, özellikle bostanlar ve sebze bahçeleri dışında, başlıca tarım alanları platoların yüzeyinde, akarsu yatağından daha yüksektedir Bu yüzden, bölgedeki su sorununun çözümlenmesi ancak büyük para ve emek sarfederek kurulacak tesislerin yapımına bağlıdır

Güneydoğu Anadolu, nüfusu en az olan bölgemizdir Türkiye nüfusunun ancak yüzde 6 kadarı burada yaşar Fakat yüzölçümü küçük olduğundan nüfus yoğunluğu, Doğu Anadolu'dakinden daha yüksek, hemen hemen İç Anadolu'daki kadardır (kilometre kareye ortalama 30 kişi dolayında) Nüfus dağılışı, her şeyden önce iklim şartlarına, su teminindeki kolaylığa ve bunlara bağlı olan tarım imkânlarına bağlıdır Bu sebeplerle nüfus, bölgenin daha nemli olan batı kısmı ile, Mardin eşiği ve Toros eteklerinde kümelenmiştir Buralarda yoğunluk Türkiye ortalamasına yaklaşır, hatta bazı yörelerde geçer Buna karşılık, Fırat ve Dicle arasındaki kurak stepler Türkiye'nin en tenha alanlarındadır

Beşerî coğrafya bakımından, bölgenin başlıca özelliklerinden biri der çok eski bir yerleşme ve uygarlık alanı olmasıdır Güneydoğu Anadolu tarihteki ünlü "Verimli Hilâl" in orta kısmını meydana getirir Amanos, Güneydoğu Toros ve Zagros dağlarının çizdikleri yayın önünde, Akdeniz kıyılarından İran körfezine doğru âdeta bir hilâl gelelinde uzandığı için bu isimle anılan bu alanın, uygarlık evriminde çok büyük rolü vardır

'Zamanımızdan 8-9 bin yıl kadar önce, insanların bazı yabanî bitkileri ve hayvanları ilk defa olarak evcilleştirdikleri, avcılık ve toplayıcılıktan tarım ekonomisi basamağına yükseldikleri bölge burasıdır Bu, uygarlık evriminde gök önemli bir aşamadır Evcilleştirilmiş tahıllardan ve hayvanlardan bazıları bu bölgede hâlâ daha yabanî olarak da görülür Daha sonraki çağlarda da bu bölge birçok uygarlıklara sahne olmuş, kültür ve tarım tekniği ile ilgili birçok bilgiler buradan öteki bölgelere yayılmıştır

Ekonomik bakımdan Güneydoğu Anadolu, her şeyden önce, tarım ve hayvancılık gelirlerinin yüksek olduğu bir bölgemiz olarak göze çarpar Ekili - dikili topraklarının oranı Türkiye ortalamasının üstündedir Bu oran, kuzey komşusu Doğu Anadolu'dakinden iki kat daha fazladır Bu ilhakımdan Akdeniz bölgemizi de geçer Fakat tarıma ayrılan topraklar, bölge içinde batıdan doğuya gidildikçe genel olarak azalır Yarıkurak iklimine ve zaman zaman bölgeyi etkileyen şiddetli kuraklıklara rağmen, ekili - dikili toprakların bu kadar yüksek bir orana erişmesi ilk bakışta yadırganabilir Fakat bu durum, bölgenin yerşekilleriyle ilgili bir sonuçtur Gerçekten de Güneydoğu Anadolu'da tarım yapılabilecek düzlükler çok yaygındır Toprakları da genellikle verimlidir sulandığı takdirde çok yüksek verim sağlar Bununla beraber, yarıkurak iklim yüzünden, nadasa ayrılan toprakların oranı da çoktur Bu bakımdan bölge, başka bir yarı-kurak bölgemiz olan İç Anadolu'ya benzer Sıcaklık şartları elverişli olduğu için, toprak ürünleri çok çeşitlidir Bununla beraber en çok, buğday, arpa, darı ve pirinç gibi tahıllarla, bazı baklagiller (özellikle mercimek) ve ayrıca batı kısmında büyük ölçüde bazı meyveler yetiştirilir

Güneydoğu Anadolu'da hayvancılık, en az tarım kadar önemlidir, hatta bazı yörelerinde önemi, tarla iğlerinden de fazladır En çok koyun Eve keçi gibi yarıkurak şartlara daha kolay uyan küçükbaş hayvan beslenir Hayvancılıkla geçinen bir kısım halk göçebedir Bunlar yazın yüksek yerlere, Karacadağa ve Toroslara sürüleri ile çıkarlar Kışı da, bölgenin daha sıcak olan düzlüklerinde, havzalarında geçirirler Canlı hayvan satışı ile, yapağı, tiftik, kıl, deri ve yağ gibi hayvan ürünleri bölgenin önemli gelirleri arasındadır Nüfus sayısı az olduğundan, Güneydoğu Anadolu tarım ye hayvan ürünlerinin fazlasını öteki bölgelerimize yollar

Bölgenin en büyük yeraltı zenginliği, doğu yarısında, Diyarbakır ve Siirt çevresindeki petrol yataklarıdır Türkiye'de üretilen petrolün hemen tamamı buradan çıkarılır Adıyaman çevresinde de az miktarda petrol elde edilir Krom, manganez, demir, asfaltit ve fosfat yatakları, bölgenin çeşitli yerlerinde rastlanan, fakat henüz değerlendirilemeyen diğer yeraltı kaynaklarıdır

Bölgenin Türkiye Ekonomisindeki Yeri :

Güneydoğu Anadolu'nun tarım olanakları büyüktür Hava şartları bakımından elverişli geçen yıllarda büyük miktarda ürün alınır Türkiye tahıl üretiminin ortalama yüzde 7 kadarını, mercimek üretiminin yarıdan çoğunu bu küçük bölge sağlar Hayvan sayısı ve hayvansal ürünleri de fazladır Oysa nüfus azdır Bu nedenle Güneydoğu Anadolu, bazı toprak ve hayvan ürünlerinin ihtiyaçtan fazla üretildiği bir bolluk bölgesi olarak ekonomimize katkıda bulunur Bununla beraber bu katkı, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinin katkıları kadar büyük değildir Fakat sulama olanakları sağlandığı, mevcut sulama tesisleri genişletildiği, tarım çalışmalarında gerekli düzenlemeler yapıldığı takdirde, bölgenin tarım ürünleri bakımından Türkiye ekonomisinde bugünkünden çok daha önemli bir yer alacağı kuşkusuzdur Bu amaçla Fırat ve kolları üzerinde çok büyük barajlar yapımına girişilmiştir Bunlar işletmeye açılarak büyük ölçüde elektrik üretildiği ve geniş alanlarda sulu tarım yapıldığı zaman, Güneydoğu Anadolu'nun görünümü temelinden değişecektir

Bugün için Güneydoğu Anadolu, her şeyden önce, petrol yataklarıyla yurt ekonomisinde özel bir yer işgal eder Türkiye'de her yıl üretilen 3 milyon ton dolayındaki petrolün tamamı buradan elde edilir Petrol tüketimimiz yılda 15 milyon tonu aştığına göre, demek ki bu çok önemli ve pahalı maddeye olan ihtiyacımızın 1/4 kadarını Güneydoğu Anadolu : karşılar Türkiye'nin petrol rezervinin ne kadar olduğu henüz tam olarak bilinmiyor Bununla beraber, bu rezervin en büyük kısmı da, büyük bir olasılıkla, gene Güneydoğu Anadolu'dadır

Bu bölgemizin petrol ekonomisi bakımından önemi, Irak petrol üretim alanlarını (Kerkük yatakları) Güneydoğu Anadolu üzerinden Akdeniz kıyılarına (Yumurtalık limanı) bağlayan petrol borusunun (pipe-line) işletmeye açılması ile daha da artmıştır Uzunluğu 900 kilometre kadar olan bu boru hattı yılda 25 milyon ton kadar Irak petrolünü Akdeniz kıyısına taşıyabilir Bu sayede Türkiye, petrolün topraklarımızdan geçiş hakkı olarak, gelir elde ettiği gibi, Irak'tan satın aldığı petrolü de en ucuz şekilde yurda ithal eder

__________________

Alıntı Yaparak Cevapla