Konu: Kafkasya
Yalnız Mesajı Göster

Kafkasya

Eski 05-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Kafkasya



f Kafkasya

Kafkasya, 18 ve 19 yüzyıl boyunca Çarlık Rusyası, Osmanlı İmparatorluğu ve İran nüfuz mücadelelerine sahne oldu Osmanlı İmparatorluğu’nun 1877-1878 savaşını kaybederek bölgeden çekilmesini takiben mücadele Hindistan yolunu kesmek isteyen Rusya ile bu yolu açık tutmaya çalışan İngiltere arasında devam etti 1991 yılında Sovyetlerin dağılmasını takiben çok taraflı bir rekabet alanına dönüştü Bugün bu rekabette doğrudan yer alan Rusya, Türkiye ve İran’ın yanında bölgeye uzak olmakla beraber Avrasya’da bugünkü statükonun devamında çıkarları olan ABD vardır

Rusya, Kafkasya’yı Soğuk Savaş döneminde Basra Körfezi ve Doğu Akdeniz’e ulaşacak bir koridor olarak görürken, bugün ise tehlikeli etnik ve dini cereyanların güney-kuzey istikametinde Rusya’ya sıçrayabileceği bir üs olarak algılamaktadır Gerçekte bağımsızlık akımları sadece Güney Kafkasya ile sınırlı kalmamış, Kuzey Kafkasya’daki Türk ve Müslüman Özerk Cumhuriyetler (Dağıstan, Çeçenistan, İnguşistan, Balkar-Kabartay, Çerkez-Karaçay, Osetya, Adıgey ve Kalmuk) ile daha kuzeyde Başkırdistan ve Tataristan’da da canlılığını korumaktadır İleride atılabilecek yanlış adımlar bu canlılığı daha kuzeye Mari, Mordovan, Çuvaş ve Komi toplumları ile doğuda Hakas, Gorno-Altay, Tuva, Buryat ve Yakut’lara kadar taşıyabilir

Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra bağımsızlıklarına kavuşan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında toprak ihtilafları olduğu gibi, ülkeler içinde de etnik grupların birbirlerine karşı tarihi husumetleri ve düşmanlıkları mevcuttur Özellikle Azerbaycan’da ve Hazar Havzası’ndaki petrol ve doğalgaz kaynakları bölgeyi uluslararası odak noktalarından biri haline getirmiştir

Üç Kafkas ülkesinden Azerbaycan ve Gürcistan’ın temel politikaları Rus nüfuzundan ve müdahalesinden sıyrılmaktır Azerbaycan bu yolda en fazla başarıya ulaşmış olan ülkedir Gürcistan, Rus kuvvetlerinin mevcudiyetinden kurtulma peşindedir Ermenistan ise Karabağ ihtilafı yüzünden Rusya’ya muhtaç olup Rus kuvvetlerinin ülkesinde kalmaya devam etmesine sıcak bakmaktadır

Kafkasya, enerji zengini Hazar Havzası ile Orta Asya’yı Rus kontrolünde olmayan ulaştırma yollarıyla Türkiye ve Batı ile irtibatlayan bir Doğu-Batı koridoru olmaya namzettir Hazar Havzası ve Kafkasya’daki potansiyel enerji kaynağı Hazar bölgesi ülkeleri için yaşamsal önemdedir

Hazar Havzası enerji kaynakları Azerbaycan’ı kilit ülke durumuna getirmiştir Rusya, Azerbaycan’ı nüfuzu altına aldığı takdirde bir taraftan Kafkasya’ya hakim olacak, diğer taraftan Orta Asya’yı dış dünyaya kapayarak kontrol edecektir Azerbaycan’ın başarılı olması halinde ise Batı ve Türkiye tüm Kafkasya’da etkili olabilecek ve Orta Asya ülkelerinin önleri açılabilecektir Bu stratejik çatışmanın bir yanında Batı (ABD ve Türkiye) diğer yanında Rusya, İran ve Ermenistan, odak noktasında ise Azerbaycan bulunmaktadır

Rusya’nın Güney Kafkasya’daki potansiyel güç ve nüfuzu tartışılabilir Ancak bugün en büyük kaygısı Güney Kafkasya’da kaybolan egemenliğini yeniden kurmak değil, Hazar Havzası’ndan kopmamaktır Rusya, Hazar Havzası petrol ve gazının başlıca taşıyıcısı olmak amacından da vazgeçmiş değildir

Başlangıçta Rusya’yı bir “Stratejik Ortak” olarak niteleyen, Rusya’nın “Yakın Çevre” politikasının barışa hizmet ettiğini söyleyen ve bunu “Monroe Doktrini” çerçevesinde ABD’nin Panama ve Grenada’daki harekatına benzeten ABD daha sonra bu tutumunu değiştirmiş, Rusya’ya hoş görüsünü BDT ülkelerinin bağımsızlıklarını ihlâl sınırına geri çekmiştir Bugün bölgede istikrarı korumak, Rusya’nın bölgeyi tekrar kontrolü altına almasını önlemek ve İran’dan tecrit etmek amacı ile giderek ön plana çıkan bir politika izlemektedir

Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler, Karabağ sorunu çözümlenmedikçe veya Azerbaycan’ın kendisi ihtilafa rağmen Ermenistan’la ilişkilerini düzeltmedikçe normalleşemez Karabağ sorunu bir engel olmaktan çıksa bile, Ermenistan’ın tarihi algılamaları, Türkiye ile Ermenistan arasında tam olarak karşılıklı güven ortamının oluşmasını muhtemelen engelleyecektir

İran, bölgesel özlemleri olmakla beraber bölgede kayda değer bir rol oynama imkanları sınırlıdır İran, Azerbaycan’ın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkışının İran’da yaşayan 20 milyon civarındaki Azeri Türkü’nün üzerinde ayrılıkçı eğilim yaratabileceğinden endişelidir Azerbaycan’ın siyasi ve ekonomik başarısı, İran’daki Azeri toplumunun üzerinde çekici bir etki yapması gözardı edilemez Böyle bir eğilimin İran’daki diğer azınlıklar (Araplar, Türkmenler, Kürtler, Baluciler) üzerinde de etkili olması ihtimal dışı değildir Bu konuda İran’la Rusya ve Ermenistan arasında bugün için menfaat birliği vardır

Türkiye ile İran arasındaki ilişkiler kuşkusuz Kafkasya denkleminin başlıca ögelerinden biridir İran’daki köktendinci rejimi, Türkiye ve bölge için büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır İran’daki reform hareketi güçlendikçe ve yeni zihniyet dış politikaya yansıdıkça bir rahatlama beklenebilir Ancak, iki ülkenin karşılıklı çıkarlarını, rejim meselesi dışında uyum ve işbirliğinde aramaları gerekir İşbirliği yapmayı başardıkları ölçüde Kafkasya’da, Orta Asya’da ve Orta Doğu’da daha büyük rol oynayabilirler

Zaman zaman Kafkasya’da bir İstikrar Paktı ortaya atılmaktadır Bu fikrin de Karabağ sorunu çözümlenmeden gerçekleşmesi zordur Diğer taraftan Rusya ve İran katılmadan böyle bir pakt anlamsız olur Onların katılmaları halinde ise ne getirip ne götüreceği çok iyi hesaplanmalıdır

Türkiye Kafkasya’dan jeopolitik ve ekonomik yararlar sağlayabilecek durumdadır Türkiye’nin eğilimleri Kafkas ülkeleri üzerinde belirleyici bir etki yapma olanağına da sahiptir Türkiye’nin Kafkaslar’daki en büyük kozu Azerbaycan’dır Bu ülke bugün geniş ölçüde kaderini Türkiye’ye bağlamış ve onunla siyasi ve ekonomik bir dayanışma içine girmiştir Kültürel alanda yakınlaşma gittikçe artmaktadır Çağdaşlaşma çizgisini sürdürmesi ve Batı ile güçlü ilişkiler sağlayarak devam ettirmesi halinde bu ülkeler, başındanberi arzu ettikleri aynı yöne daha sıkı sarılacaklardır Fakat iç ya da dış nedenlerle Türkiye’nin bu çizgisinde duraklama ya da sapma olursa, Gürcistan ve Azerbaycan’ın Rus etkisi altında kalmaktan başka seçenekleri kalmayacak ve gelecekleri Rusya-Avrupa ilişkilerinin ipoteği altına girecektir

g Orta Asya (Türkistan)

Soğuk savaş sonrası SSCB’nin dağılması ile 1991’de Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri (Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan) bağımsızlıklarına kavuştular Bu Cumhuriyetlerin her biri ayrı ayrı coğrafi bütünlükten yoksundurlar Bağımsızlıklarını pekiştirme çabası içindedirler ve bölgenin bütününde istikrarsızlık vardır

Bölgedeki zengin enerji kaynaklarını pazarlara ulaştıracak boru hatlarının güzergah ve inşaası petrol şirketleri ve güç odakları arasında büyük bir mücadeleye sahne olmaktadır Hazar havzasının petrol ve doğal gaz güzergahları, 21 asrın jeopolitiğini belirleyecektir

Orta Asya, Rusya ve Batı için Çin’den gelecek tehdide karşı, Çin için batıdan (Rusya) gelecek tehdide karşı bir güvenlik alanıdır Aynı ülkelerin etkinliklerini artırmak için bir hedef, daha fazla etkinliklerini yaygınlaştırabilmeleri için bir üs olma değerindedir Orta Asya için en büyük tehdit ise, çok uzak bir ihtimal olmakla beraber olası bir Rusya-Çin-İran ittifakı olabilir Böyle bir ihtimal, batı için yıkıcı bir olay olur Orta Asya, çevresine tehdit yaratan bir odak değil, çevresinin tehdidi altında olan bir bölgedir

İşletilmemiş zengin doğal kaynaklara ve geniş topraklara sahip olan Orta Asya, bu yönüyle çok taraflı rekabete konu olmuştur Bu rekabete yakın komşuları Rusya, Türkiye ve İran doğrudan katılmakta, Çin katılma potansiyeline sahip bulunmaktadır

ABD, bölgeye çok uzaktır, ancak katılmaktan uzak duramayacak kadar güçlüdür ve Avrasya’da statünün muhafazasında önemli çıkarları vardır ve jeopolitik algılamaları ve enerji stratejisi dolayısıyla bölgede önemli bir rol üstlenmiştir Orta Asya’yı, Çin ve Rusya arasında, bağımsızlığına sahip ülkelerden oluşan bir tampon bölge olarak muhafaza etmek yararınadır Hiçbir gücün tek başına bu jeopolitik alanı ele geçirmesini kollamak ve bu bölgeyi küresel ekonomiye açmaya yardım etmekte görmekte ve arka planda kalmakla birlikte giderek artan biçimde ön plana çıkan bir profil çizmektedir

Rusya, Orta Asya coğrafyasında ağırlıklı bir yer işgal etmektedir Rusya, aynı zamanda bu ülkeler için bir pazardır Bölgedeki ülkeler Rusya’dan çekinmekle beraber Batı ile yakınlaşmayı da sürdürmektedirler

Rusya, Sovyet döneminin kalıntılarını ve 8 milyonluk Rus soydaşını kullanmak suretiyle BDT’nu geliştirmeye çalışmaktadır Etkili bir oyuncu olduğunu bugüne kadar göstermiş olmakla beraber, topluluk bugün üyeleri tarafından tartışılan bir döneme girmiştir

Ekim 1997 Moldova toplantısı karşılıklı sert açıklamalarla sona ermiş, Özbekistan Cumhurbaşkanı Kerimov “BDT eğer bazen karar alabiliyorsa bu, hiçbir zaman uygulamaya konulamayacağının bilinmesindendir” diyerek BDT’yi ağır bir dille tanımlamıştır

Ukrayna, Azerbaycan, Moldova ve Gürcistan aralarında GUAM adını verdikleri gayri resmi bir grup oluşturarak ortak menfaatlerini dile getirmeye başlamışlar, zaman zaman Kazakistan ve Türkmenistan’ın da bu harekete katıldıkları görülmüştür Ayrıca Özbekistan’da Timur İmparatorluğunun varisliği ile Orta Asya’da ulusal bilincin yüceltilmesi misyonu boy vermeye başlamıştır Enerji zengini Orta Asya ülkeleri Ocak 1998’de petrol ve doğal gaz ihracı için Rusya’dan geçmeyen güzergahları görüşmek üzere Türkmenistan’da toplanmışlar, Moskova’nın sert tepki göstermesine rağmen 29 Ekim 1998’de Türkiye’de toplanarak Bakü-Ceyhan boru hattını benimsediklerini içeren bir siyasi irade beyanında bulunmuşlardır Yeni bağımsız Cumhuriyetler artık Rusya’nın kimliğinde büyük hami niteliği bulamadıklarını sergilemeye başlamışlardır

5 Şubat 1999 BDT müşterek güvenlik anlaşması toplantısında üye 9 ülkeden sadece 5’i (Ermenistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Tacikistan ve Rusya) üyeliklerini yenileyeceklerini teyit etmişlerdir

NATO’nun 50 yıl dönümü münasebetiyle Washington’da yapılan toplantı sırasında GUAM grubu ayrı bir toplantı yaparak varlıklarını belli etmişlerdir
Çin Halk Cumhuriyeti’de orta Asya’da önemli bir aktördür ve bölgedeki siyasi oluşumlara ve enerji kaynaklarına ilgi duymaktadır

İran’ın bölge ile komşuluğu ve buradaki ülkelerle tarihi ve kültürel bağları vardır Bölgenin petrol ve doğal gazını dünya piyasalarına ulaştıracak konumda bulunduğu için Orta Asya denkleminde yer almaktadır Orta Asya ülkelerinin çoğunun Kiril alfabesinin yerine Latin alfabesini kabul etmeleri İran’ın kültürel nüfuzunu yayma gayretlerini zorlaştıracak bir unsurdur

Orta Asya’da ulaşım yolları başta olmak üzere tarihsel ve duygusal yaklaşımlarla etkin olmaya çalışan Pakistan ve Hindistan’da birer oyuncudurlar
Ayrıca bölgeden uzak olmasına rağmen Japonya’nın da bölgeye duyduğu ilgiyi ve ekonomik alanda yatırım yapabilecek bir ülke olduğunu belirtmek gerekir
Bölgenin stratejik konumu ve enerji kaynaklarının zenginliği uluslararası rekabeti körüklemektedir Bölgedeki başlıca aktörler Rusya, Çin, Türkiye, İran ve ABD’dir

Bölgenin bir bilmeceyi andıran bu çok taraflı dinamik etkileşimi içinde sağlanılacak kazanç jeopolitik güçtür, milli ve/veya dini etkinliktir, güvenliktir, ekonomik olanaklardır Mücadele, bölgenin dış dünya ile ulaşımı konusunda (yollar, boru hatları ve zengin doğal kaynaklarını işletilmesi) odaklanmıştı Bölgede ulaşımı kontrol eden taraf jeopolitik ve ekonomik açıdan kazanan taraf olacaktır

Ulaşım hatları ve boru hatları Rus topraklarından geçmeye devam ederse bölge Moskova’ya bağımlı kalacaktır Aksine bu tekel kırılarak yeni güzergahlar devreye sokulabilirse (Bakü-Ceyhan ve diğerleri) bu ülkeler bağımsızlık ve gelişme yolunda uygun ortamı yakalayabileceklerdir

Rusya, bölge üzerinde yeniden hakimiyet kuramayacak ve diğer oyuncuları da dışlayamayacak kadar zayıftır

Çin, Rusya’nın karşı koyamayacağı kadar güçlü ve ekonomisi Orta Asya’nın küresel açılımına fazlasıyla cevap verecek kadar dinamiktir

ABD’nin öncelikli çıkarı, bu alanı tek gücün kontrol altına almamasını kollamaktır Ancak bunun da bir sınırı vardır

ABD için Rusya, uluslararası topluluğa kazandırılmak istendiğinde, önüne dik bir duvar örülmemesi gereken bir ülkedir Bu itibarla Rusya bölgede “arzu edilen” bir ülkedir Çin ise, bölgesel açılımlarının önüne ABD tarafından set çekilemeyecek kadar güçlü bir ülkedir, istenilse de mümkün değildir Bu itibarla Çin bölgede “mevcudiyetine razı olunan” bir ülkedir

Türkiye ve İran, bölgede ağırlıklı rol oynama için gerekli potansiyele sahipse de, bugün mevcut problemleri ve zaafları bu rolü oynamalarına el vermemektedir Bununla beraber Türkiye diğer oyunculardan farklı avantajlara sahip olduğundan daha etkin olma imkanlarını elde edebilir

Orta Asya ülkelerinin kaderini ve oyuncuların kazançlarını bu karşılıklı “4 + 1” li (Türkiye-İran-Rusya-Çin+ABD) etkileşim belirleyecektir Bu etkileşim katılımcılara bölgede kontrol ya da tekel kurma imkanının önünü kapamakta, buna karşın, nazik bir dengenin kurulmasına yol açmaktadır

Böyle bir gelişim, bölge ülkelerine iç istikrarlarını devam ettirmeleri, küresel ekonomiye katılma ve devlet olarak varlıklarını pekiştirme imkanını verecektir
Türkiye’nin hem hendikapları ve hem de kuvvetli kozları vardır Tarihi ve kültürel bağları, Türk özel sektörünün dinamizmi ve eğitim alanındaki girişimler Türkiye’ye özel bir mevki sağlamaktadır Türkiye, Orta Asya petrol ve doğal gazının önemli bir kısmının dünya piyasalarına ulaştırılmasını üstlenebilirse daha ağırlıklı bir rol oynayabilecektir AB üyesi olması halinde ise Orta Asya ile ilişkileri daha geniş boyutlara varacaktır

Bu itibarla Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarının, genel olarak, ABD’ninkilerle uyum içinde olduğu görülmektedir Ne var ki bu uyum, ABD’nin parametrelerini taşmadığı sürece kalıcıdır

Orta Asya ülkeleri, Rusya Federasyonu yeniden güç kazanarak kontrolü tekrar tesis etmeye fırsat bulamadan zengin doğal kaynaklarını süratle dış olanaklarla işletmeyi, Rusya’ya bağımlı olmayan ticaret yollarıyla ihraç gelirlerine dönüştürmeyi ve böylece ulus-devlet yaratma yolundaki gayretlerini güvence altına almayı gaye edinmişler, küresel açılma ve jeopolitik çoğulculuğa yönelmişlerdir

Türk Cumhuriyetleri arasında oluşacak yakınlaşmalar, coğrafi güçlerini; coğrafi konum, coğrafi bütünlük, saha ve coğrafi özellik bakımından güçlendirecektir Varlıklarını korumaları büyük ölçüde geniş bir yelpazede bütünleşmelerine, birleşmelerine bağlı bulunmaktadır Azerbaycan’ın bağımsızlığı Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye için hayatidir, enerji kaynakları açısından Batı için de hayatidir

Azerbaycan ve Türkistan, Türkiye dış politikasının ve hatta iç politikasının bir parçası halini almıştır

Alıntı Yaparak Cevapla