Şengül Şirin
|
Cevap : Türkiye'nin Jeopolitik Konumu Ve Önemi
Günümüze doğru yaklaştıkça jeopolitik ve jeostrateji, uluslararası ilişkiler ve güvenlik alanlarında daha fazla yer almakta ve çok kullanılan kavramlar olmaktadırlar SSCB’nin dağılmasını müteakip gerek siyaset bilimciler gerekse konu üzerinde çalışan askerler ve düşünürlerin günümüz problemlerine yaklaşımlarında daha radikal görüntüler ortaya koydukları ve geleceğe yönelik değerlendirmelerde yoğunlaştıkları görülmektedir
Pascal Boniface, Jeopolitik ve Jeostrateji kavramları arasındaki farkı açıklarken, jeostratejiyi daha ziyade güvenlik ve savunma konuları ile ilgili kullanmakta, jeopolitiği ise uluslararası ilişkilerde tarafların genel yaklaşımlarını ortaya koyan, ilgili aktörlerin satranç hamlelerini analiz etmeye yarayan bir sistem yaklaşımı olarak açıklamaktadır Boniface haklı olarak fiziki coğrafyanın, devletlerin politikası üzerinde yakın etkisini jeopolitik olarak tanımlamak gerektiğini ifade etmektedir
Yves Lacoste, 1993’te yayınladığı “Jeopolitik Sözlük”te insanoğlunun on yıllar boyunca ekonomiyi merkeze koyarak düşünmeye alıştırıldığını ve artık çatışmaların karmaşıklığını ve dünyayı başka türlü görmek gerektiğini ifade etmektedir Günümüzde Jeopolitik teorilerden ziyade “Jeopolitik Problemler” olduğunu ve bu problemlerin olabildiğince objektif olarak sergilenmesi gerektiğini ve bu maksatla yegane yöntemin oyunları, gelişmeleri, birbirine zıt argümanlara sahip güçleri ve liderlikleri olduğu gibi ortaya koymak olduğunu iddia etmektedir Ortaya konan bu araştırma alanı tarihçileri, coğrafyacıları ve uluslararası ilişkiler uzmanlarını yakından ilgilendirmektedir
Lacoste’a göre Rusya dışında yaşayan 25 Milyon Rus’un varlığı jeopolitik bir problemdir Kanada, Avusturya, İspanya ve Fransa’da yaşanan ayrılıkçı hareketler, büyük şehirlerde oluşan gettolar ile göçler ve göçmenlerin durumları İslam ülkelerinde meydana gelen ve fundamentalizmi hedefleyen hareketler, İran ve Arap ülkelerindeki örnekleriyle jeopolitik problemlerdir Burada Lacoste, 25 milyonluk Rus nüfusunu düşünürken Türkiye ve bağımsız Türk Devletleri dışında yaşayan 50 milyonluk Türk nüfusu görmezden gelmektedir
Jeopolitik problemleri mevzii, bölgesel, ulusal ve dünya düzeyinde tanımladıktan sonra doğru bir yaklaşımla jeopolitiğin ilgi alanının geçmiş değil bugün olduğunu vurgulamaktadır Jeopolitiği ulusal sorunlar ve azınlık sorunları etrafında odaklayarak da mikro milliyetçiliği körüklemektedir
Jacque Attali; güç ve güç olabilmenin şartları üzerinde durmakta, 21 yüzyılın jeopolitiğinin iki şeye sık sıkıya bağlı olacağını ve bunlarında AB ve ABD arasındaki ortaklığın alacağı şekil ile Rusya ve Çin’in pozisyonları olacağını vurgulamaktadır
Fransız Michel Foucher, yeni uluslararası konjonktür içinde sınırların önemini tartışmaktadır “Mekânlar, tarihin bir aktörü değil sadece dayanağıdır” diyerek mekânların önemini sorgulamaya açmaktadır Foucher’e göre bugün jeopolitik, dinamik bir dış politika coğrafyası halini almıştır
Son dönemlerin ünlü stratejistlerinden Zbigniew Brzezinski’nin eserlerinde, küresel çapta jeopolitik ve jeostratejik açıdan yaptığı değerlendirmeler ilgi çekmektedir Brzezinski açıkça; “Avrasya’ya egemen olan dünyaya egemen olur” demektedir
Samuel Huntington 1993’de kaleme aldığı bir incelemede, 21 yüzyıldaki büyük savaşların medeniyetler arasında meydana geleceğini ileri sürerken, karşıt medeniyetlerin de Katolik Dünyası, Ortodoks Dünyası, İslam Dünyası ve Konfüçyen devletler olduğunu belirtmektedir İleri sürdüğü tezin özeti; 19 yüzyılda devletler, 20 yüzyılda ideolojiler çarpışmıştı, 21 yüzyılda ise kültürler çarpışacaktır
Huntington bu tezinde 1960’larda Fransız filozof Raymond Aron ve 1940’lı yıllarda İngiliz Arnold Toynbee ile Christophe Rufin’in benzer görüşlerinden de destek almaktadır
1990’lı yıllarda oluşan jeokültür kavramı Huntington’ın tezi ile jeopolitik tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı Huntington’a göre dünya dini ve etnik blok teşkillerinin ve çatışmalarının eşiğinde olduğu bir çağa giriyordu Sınırlar artık ulusal devletleri değil kültür bölgelerini gösterecekti Geleceğin global politik çatışmaları uygarlıkları birbirinden ayıran çizgiler üzerinde olacaktı
Rufin bir “Avrupa Kalesi” eğiliminden bahsederken, Huntington benzer şekilde; her kim batıyı bir arada tutmak istiyorsa ülke içinde batılı kültürü sadece muhafaza etmemeli, aynı zamanda batının sınırlarını da tarif etmelidir
Uluslararası güç mücadelesinde kültür bilinçli olarak bir araç haline getirilmektedir
Günümüzde uluslararası ilişkilerde ekonomi önemli bir yere sahiptir Edward Luttwak için Jeokonomi, çatışma mantığının ticari alana taşınmasıdır Luttwak, “devletler arasındaki eski rekabet şimdi jeokonomi diye adlandırdığım yeni bir biçim aldı” diyerek konuya açıklık kazandırmaktadır
Karşılıklı ülkeler arası bir rekabetten çok ekonomik bölgelerin jeoekonomik rekabeti ve çatışması söz konusu olmaktadır
AB, NAFTA, APEC jeoekonomik nedenlerle kurulmuşlardır Bu oluşumların bir amacı da karşılıklı bağımlılık yoluyla muhtemel çatışmaları önlemeye yöneliktir
Gelişen pazarlar, ordular ve diplomasinin yerini almaya başlamıştır ve “ekonomik diplomasi”den söz edilmektedir
Bu ve benzeri söylemler sık sık ifade edilirken, bunun tam tersinin hazırlıklarının bu gelişen pazarlardan geçme olasılığının da dikkatten uzak tutulmaması gerektiğini hatırlatan söylemler de dile getirilmektedir ABD Dışişleri Bakanı Albright’ın “Yeni ekonomik gruplaşmalar, 21 yüzyılın askeri ittifaklarıdır” sözleri unutulmamalıdır
Özetle tarihi gelişimine değindiğim jeopolitiğin kronolojik sıra ile birkaç tanımına yer vererek bu bölümü sonuçlandırmak istiyorum
Kelimenin evrensel olarak kabul edilmiş bir tarifi yoktur ve siyasi coğrafya faktörlerinin objektif bir çalışması ile jeopolitik çevredeki siyasal güç spekülasyonları arasında dikkatli bir analize ihtiyaç vardır
Kjellen: Jeopolitik, coğrafi teşekkül veya mekân içinde ilmi olarak devletin tetkikidir Devlet varlığının tabiat kanunları ve insanların davranışları açısından tetkik ve kıymetlendirilmesidir
Devlet, vasıf ve kabiliyetlerini toprağından, bölgelesinden alan bir canlı organ, sahada tezahür eden bir hayat şeklidir
Siyasetin gayesi, bu canlı varlığın mahiyetini kavramak, mukavemetli ve ebedi olması için gereken faaliyet ve icraatı sarf etmektir
Haushofer: Jeopolitik, içinde yaşadığı coğrafi bölgenin ve tarihi gelişmelerin etkisi altında değişen siyasi hayat şeklinin (yani devletin) üzerinde yaşadığı yer ile münasebetidir
Spykman: Jeopolitik, bir ülkenin güvenlik politikasının coğrafi unsurlara göre planlanmasıdır
Kieffer: Jeopolitik, bir devletin sosyal, politik, ekonomik, stratejik ve coğrafi unsurlarının, bu devletin dış politikasının tayin ve takibine tatbikidir
Bu tanımlarda başlangıçtan günümüze doğru; Kjellen, devletin tetkikini yapmakta, Haushofer, daha ileri bir tanıma ulaşmakta, Spykman, jeopolitiği tatbikat sahasına doğru yöneltmekte, Kieffer ise, jeopolitiğin kapsamını genişletmekte ve uygulamayı ön plana çıkarmaktadır
Jeopolitiğin hemen yanı başındaki koltukta yer alan ve onun bir türevi olan jeostrateji’yi de tanımlamak gerekir Çünkü politika ve strateji gibi iki önemli fonksiyondan politikaya yön veren jeopolitik, stratejiye yön veren de jeostratejidir
Jeostrateji, stratejik açıdan coğrafi unsurların incelenmesini ve stratejik sonuçlar çıkarılmasını kapsar
Jeostrateji, coğrafya ile strateji arasındaki münasebetlerin ilmidir
Jeostrateji, jeopolitik çıkarların stratejik yönetimidir
_________________
|