05-18-2009
|
#2
|
Şengül Şirin
|
Cevap : Osmanlı'da Av Törenleri
“Apsatı” Karaçay-Malkar eski inançlarına göre avcıların ve av hayvanlarının tanrısıydı Avcılıkla ilgili âdetlerde dağların, ormanların, vahşi hayvanların ve avcıların tanrısı Apsatı’nın özel bir yeri vardı Önceleri eski halk inanışlarında beyaz bir dağ keçisi olarak tasvir edilen Apsatı, sonraki yüzyıllarda Karaçay-Malkarlıların zihninde uzun beyaz sakallı, heybetli ve gösterişli bir yaşlı olarak tasvir edilmeye başlanmıştı Avcılar Apsatı’nın kızı olduğuna inandıkları Baydımat’a da Apsatı kadar değer verirler ve tapınırlardı Onun bedduasından korkarlardı Apsatı için kurbanlar kesip, dualar ederek avcılar onun cömertliğini kazanmayı umut ederlerdi Malkar bölgesinin Yukarı Çegem köyünde Apsatı’nın taşı denilen kutsal bir taşın yanında avcılar sonbaharda dağ keçisi avına çıkmadan önce kurbanlar kesip, Apsatı’nın şerefine şarkılar söyleyip, taşın etrafında dönerek dans ederlerdi Avcılar av sırasında ne sevindiklerini belli eder, ne de ağızlarından kötü biz söz çıkardı Av hayvanlarını parmakları ile göstermek Apsatı’ya saygısızlık sayılırdı O yüzden avcılar av sırasında herhangi bir şey gösterecekleri zaman avuçlarını ileri uzatarak gösterirlerdi Avcılar Apsatı’nın kısmetlerini kesmemesi için avın yemedikleri parçalarını ve kemiklerini toprağa gömerlerdi Apsatı’nın vurulan av hayvanlarını tekrar dirilttiğine inandıkları için av hayvanının etlerini yedikten sonra kemiklerini kırmazlardı Avcıların inançlarına göre Apsatı birçok kereler insan kılığına girip avcıların önüne çıkardı O yüzden avcılar onun gönlünü kazanmak için önlerine çıkan yolculara avlarından pay dağıtırlardı Avcılar Apsatı için şu şarkıyı söylerlerdi:
Karaçay-Malkar Türkçesi:
Maravçudan cazık can bolmaz
Temir boyunshası boynunda
Küygen gırcını koynunda
Apsatını bardı sansız sanavsuz malları
Köb malıngdan bizge ülüş saylathın
Koşubuzda may kazanla kaynathın
Berir kününg savub algan süt kibik
Bermez kününgde aylandırasa it kibik
Maravçunu kaya ranlada bolur ölümü
Kara camçısı bolur anı kebini
Türkiye Türkçesi:
Avcıdan daha zavallı kimse olmaz
Demir boyunduruğu boynunda
Yanmış ekmeği koynunda
Apsatı’nın vardır sayısız malları
Çok malından bize pay seçtir
Kampımızda yağ kazanları kaynattır
Vereceğin gün sağıp alınan süt gibi
Vermeyeceğin gün dolaştırıyorsun köpek gibi
Avcının kayalık uçurumlarda olur ölümü
Kara yamçısı olur onun kefeni
Karaçay-Malkarlıların av tanrısı Apsatı komşu Kafkas halklarının kültürlerinde de benzer ya da farklı isimlerle bulunmaktadır Av tanrısı Apsatı’ya Osetler Afsatı, Gürcü-Svanlar Absastı, Abhazlar Ajvepşe ya da Azveypşa, Adigeler Mezıtha ya da Pşımezıtha adını verirlerdi (Dzidzoev 1992:49)
Apsatı adı verilen av tanrısının kökeni henüz karanlıktır Eski Uygur Türkçesi döneminde “av” anlamına gelen “ab” isim kökünün bulunması, Apsatı adının eski Türkçe’deki “av” anlamına gelen “ab” sözüyle bir ilişkisi olduğunu akla getirmektedir
“Afsatı” Osetler’de avcılığın ve hayvanların tanrısıydı Osetler Afsatı’nın varlığına ve onun yüksek dağlarda oturduğuna inanırlardı Afsatı’nın karyolası, koltukları ve iskemleleri fil dişinden yapılmıştı Yattığında ya da tahtında oturduğu zaman etrafında yedi bahadır ayakta dururdu Osetler kendisini öven şarkılar söyleyen avcılara Afsatı’nın av hayvanları yolladığına inanırlardı (Britayev 1939:72)
Adige (Çerkes) kültüründe “Mezıtha” avcıların ve ormanların tanrısıydı Adigeler onun altın tüyleri olan bir yaban domuzunun üzerinde gezdiğini hayal ederlerdi ve ona orman gölgeliklerinde ibadet ederlerdi İbadete ayrılan kutsal ormana da “Theseğ” derlerdi İbadet için seçilen ağacın dalları altına sığınan katiller bile bağışlanırdı
Abhazların orman ve av tanrısı “Azveypşa” adının kaynağı Adigelerin orman tanrısı “Mezıtha”dır Avcılara rastlayan Abhazlar onlara “Azveypşa wıyçeyt” (Av ve Orman tanrısı seni nimetlendirsin) diye selam verirlerdi Abhaz avcıları Azveypşa’ya bağ bozumundan sonra başlayan ve yeni seneye kadar süren av mevsiminde, ava gitmeden önce bir teke ya da koç kurban ederler, onun da sürüsünden avcılara istediklerini vereceğine inanırlardı (Byhan 1962:12)
Karaçay-Malkarlı avcılar av tanrısı Apsatı’ya yalvarmanın dışında bir takım büyüler yapmaya ve davranışlarına dikkat etmeye gayret gösterirlerdi Her zaman temiz elbiseler giyerler ve ava gitmeden önce karılarıyla beraber olmazlardı Kimseye rastlamamak için şafak sökmeden, karanlıkta yola çıkarlardı Karısı ve çocukları da, avcı sanki önemsiz bir işe gidiyormuş gibi, onu uğurlamak için yataklarından kalkmazlardı Ava giden avcının evinde karısı yatakları toplamaz, evi süpürmez, çamaşır yıkamaz, komşularının işine yardım etmezdi
Her avcı daima aynı yerde kamp kurar, burada silahını hazırlar, Apsatı’dan dilek dilerdi Avladıkları hayvanlarla kamp yerine dönen avcılar burada, avladıkları geyik ya da dağ keçisinin kalbinden, karaciğerinden ve akciğerinden şiş yaparlardı Buna “adet tişlik” adı verilirdi Avcıların “tamada” adı verilen liderleri “yer, su” tanrılarına övgüler dizerek etleri paylaştırır ve etleri pişirdikleri ağaç parçasını ikiye kırarak ateşe atardı
Avcılar yemeklerini de belirli kurallara göre yerlerdi Apsatı et ve yün kokusunu anlarsa kısmetlerinin kesileceğine inanıp avın yemedikleri parçalarını ve kemiklerini toprağa gömerlerdi Geyik ya da dağ keçisi gövdesini yerde sürümeyi veya uçurumdan aşağı etmeyı iyi karşılamazlardı Bu yüzden Karaçay-Malkarlı avcılar ne kadar yüksek ve sarp arazide avlanırlarsa avlansınlar vurdukları hayvanları sırtlarında taşıyarak kamp yerine getirirlerdi
Geyik ve dağ keçisi etini yedikten sonra kemiklerini kırmazlardı Çünkü Apsatı’nın onu tekrar dirilteceğine inanırlardı Bu inanışın izlerini günümüzde kurban olarak kesilen hayvanların etlerinin parçalanmasında da görebiliriz Karaçay-Malkarlılar bugün dahi kurban olarak kesilen hayvanların etlerini parçalarken kemiklerini kırmamaya büyük özen gösterirler ve kemikleri eklem yerlerinden keserek ayırmaya dikkat ederler Bu davranışta da Apsatı’nın bir gün bu hayvanları dirilteceği inancının izleri gizlidir
Av hayvanlarının insanların konuşmalarını anladıklarına inanan Karaçay-Malkarlı avcılar yalnızca kendilerinin anlayacağı bir terminoloji geliştirmişlerdi Çeşitli av hayvanlarına takma isimler vermişlerdi
Mesela:
ayı: “ullutaban” (büyüktopuklu), “tabanın calavçu” (topuğunu yalayan), “muhar” (obur)
dağ keçisi: “togaybaş” (halka başlı)
domuz: “camçıkulak” (yamçı kulaklı), “baştöben” (başı aşağıda)
geyik: “butaklı” (dallı)
kirpi: “iyneli” (iğneli), “çıganaktük” (diken tüylü)
kurt: “canlı”, “örekulak” (dikkulak), “kızılköz” (kızılgöz)
porsuk: “çoçhakuyruk” (domuzyavrusu kuyruklu), “pık-pık”
tavşan: sokur (kör)
tilki: “hıylaçı” (kurnaz), “tavukçu” (tavuk avcısı), “uzunkuyruk”
vaşak: “amantiş” (kötü dişli), “sarayak” (sarı ayaklı), “kiştik sokmak” (kedi patikası)
Karaçay-Malkarlı avcılar tüfeğe “altınlı”, tüfek atmaya da “sızgıruv” (ıslık çalma) derlerdi
Avcılar arasında “avcılık töresi” olarak adlandırabileceğimiz ve Karaçay-Malkar halkının sosyal yapısı içinde yüzlerce yıllık bir süreçle belirlenmiş kurallar geçerliydi Avcılık sırasında bir grup avcı birleşir, içlerinden en tecrübeli olan avcı gruba liderlik (tamadalık) ederdi Geleneklere göre ava ilk kurşunu lider (tamada) atardı Vurulan av hayvanının gövdesini avcılar “teng ülüş” (eşit pay) esasına göre paylaşırlardı Fakat avı vuran avcı bunun dışında avın derisini ve başını alırdı Av grubuna bir misafir katılırsa ilk kurşunu atma hakkı ona verilirdi Bir avcıdan yaralı kurtulan geyiği ya da dağ keçisini bir başka avcı vurduğunda bile en büyük payı onu ilk yaralayana verirlerdi Bir avcının vurup da bulamadığı bir avın ölüsünü bir başka avcı bulduğunda, geleneklere göre ona dokunmaz ve sahip çıkmazdı
Karaçay-Malkar inanışlarında avcılara yardım eden ya da av hayvanlarını koruyan Av Tanrısı Apsatı’dan başka tanrılar da vardı
“Totur” ya da “Aştotur” adı verilen tanrı da Karaçay-Malkar inanışlarına göre kurtların, avcıların ve çobanların tanrısıydı Çegem vadisinde Totur’un taşı ya da Aştotur’un taşı denilen yere gelen avcılar ava çıkmadan önce taşın üzerine kurşunlarından birini ve yol azıklarının bir parçasını bırakır ve şöyle dilek dilerlerdi:
Karaçay-Malkar Türkçesi:
Sen Apsatını sakçısısa
Kiyikleni tillerin bilese
Toklugubuznu, açlıgıbıznı bilese
Gabululanı köbün ber
Apsatıga hapar ber
Tilegibizni kabıl et
Türkiye Türkçesi:
Sen Apsatı’nın bekçisisin
Geyiklerin dillerini biliyorsun
Tokluğumuzu, açlığımızı biliyorsun
Dağ keçilerinin çoğunu ver
Apsatı’ya haber ver
Dileğimizi kabul et
|
|
|