Şengül Şirin
|
Osmanlı'da Av Törenleri
Avcılığın Sosyo-Kültürel Yapı Üzerindeki Rolü
İnsanoğlunun ilkel topluluk düzeyinden gelişmiş toplum seviyesine ulaşma sürecinin binlerce yıllık geçmişinde, avcılık ekonomik olduğu kadar sosyal ve kültürel açılardan da insanların hayatında önemli bir rol oynamıştır Üretici olmayan bir ekonomiye sahip ilkel insan topluluklarının beslenme ihtiyaçlarını tabiattan sağladıkları, beslenme alanında herhangi bir işbölümüne sahip olmadıkları “toplayıcılık” döneminin ardından, insanoğlunun basit âlet ve silahlar yapmayı başarmasıyla birlikte insanlık tarihinde “avcılık” dönemi başlamıştır İlkel insan topluluklarında erkeklerin, sahip oldukları kadın ve çocukları savunma içgüdüsüyle geliştirdikleri savunma silahları, insanların toplayıcılıktan avcılığa geçişlerinde bir vasıta olmuş ve ilkel toplulukta ortaya çıkan basit işbölümü neticesinde kadınlar toplayıcılıkta kalırlarken, erkekler avcılık konusunda uzmanlaşmaya başlamışlardır
İlkel insan topluluklarında erkeklerin avcılığa geçerken kadınların toplayıcılıkta kalmaları biyolojik farklılaşma temeline dayanan ilk ekonomik işbölümünü de yaratmıştır (Şenel 1985: 52) Avcılık bir yandan kadınlarla erkekler arasında bir ekonomik işbölümü meydana getirirken, diğer yandan, çalışma alanında erkekler arasında işbirliğini, toplumsal ilişkiler alanında ise kadın-erkek birliğini pekiştirmiştir Ortak çalışmayı gerektiren avdan “ortak paylaşma” ilkesine göre yararlanılmıştır Paylaşmaya yalnızca ava katılan erkekler değil, geride kalan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da dahil olmuşlardır (Şenel 1985: 54)
Düşünce yapısı gelişmeye başlayan ilkel insanlar, yaşadıkları mağaraların duvarlarına çizdikleri av hayvanlarının resimleriyle ava çıkanları fizyolojik ve psikolojik açılardan ava hazırlamışlar, düzenledikleri törenlerle av hayvanlarını büyülediklerini sanarak avcılığı daha kolay ve tehlikesiz bir hale getirdiklerini düşünmüş olmalıdırlar Bu arada, bir takım tabiat üstü güçlerin ve tanrıların av hayvanlarını kontrol ettikleri, bu tanrılara karşı hoş görünmenin avcılığı kolaylaştıracağı düşüncesi de yavaş yavaş gelişmiştir Bunun neticesinde yeryüzündeki çeşitli insan topluluklarında av ve avcılıkla ilgili çok çeşitli inançlar ve gelenekler ortaya çıkmıştır
TÜRKLERDE AVCILIKLA İLGİLİ GELENEKLER
Eski Türk göçebe-bozkır yaşantısının en güçlü geleneklerinden ve hayat tarzından biri olan avcılık Türk boylarının ekonomik hayatında düzenleyici bir rol oynarken, aynı zamanda da toplum hayatı üzerindeki güçlü tesiriyle, ayrıca bir dinî kültün ve inancın da doğmasını sağlamıştır Çeşitli inanç, itikat ve geleneklerle kült haline getirilen avcılık, Türk toplum hayatı üzerinde de önemli etkilerde bulunmuştur Çeşitli Türk boylarının kültürlerinde ve toplumsal hayatlarında avcılığın derin izleri görülmektedir Mesela, güney Sibirya-Altay bölgesinin başlıca jeolojik özelliğini teşkil eden tayga ve dağların sahibi olduğuna inanılan ruhlara karşı beslenen inançlar, bu bölgede yaşamakta olan Altay Türklerinin toplumsal hayatlarındaki en önemli kültürel unsurlardan biridir Çünkü Altay Türklerinin inancına göre avın verimliliği ve zenginliği tamamen bu ruhların himayesi altındadır Buna göre her Altaylı tayga ve dağlarla içten bir manevî münasebet kurmuş, hayatını ve geçimini buna göre ayarlamıştır
Avcılığı ve av hayvanlarını kendi gücü altında tutan ruhların varlığına inanan Altaylı ava çıkmadan önce çeşitli dinî ibadetler yapar ve avın verimli ve başarılı olması için gereken bütün örf kurallarına uyar Bilhassa avı koruyacak olan ruha bağlılığını göstermeye çalışır (Caferoğlu 1972: 169) Altay Türkleri av hayvanlarına karşı büyük bir saygı duyarlar Avın ancak temiz ve arınmış olarak yapılmasıyla verimli olacağına inanırlar Ava çıkacakları gece karılarından ayrı yatarlar, hiç kimseyle de konuşmazlar Av hayvanlarının insanların dilini anladıklarına inanan Altay Türkleri av hayvanları hakkında konuşurken onların anlayamayacağı gizli bir dil kullanmaya dikkat ederler Mesela silah yerine enişte anlamına gelen “küzyö”, kurşun yerine nişanlısı tarafından kıza sunulan armağan anlamında “kalamçı” kelimelerini kullanırlar (Caferoğlu 1972: 171) Altay Türklerinin inanışlarında av sahası ile birlikte avlanan kuşlar, dağlar, hayvanlar hatta ağaç ve ormanlar bile, tıpkı avcılar gibi sahanın gerçek sahibi bulunan ruhların himayesi altındadırlar Avcılar bunların izni olmadan hiçbir şey yapamazlar
Altay bölgesinde yaşayan Şor Türkleri de orman ruhlarına çok önem verirler Şor avcılarının inanışlarına göre bu ruhlar avcının temiz ve doğru sözlü bulunmasını isterler Avcı ava çıkacağı gün cinsel ilişkide bulunmamalıdır Avcıların evde kalan aile üyeleri de temizliğe riayet etmelidir Avcılar dönünceye kadar obada oyun, şakalaşma, eğlence yasaktır, çünkü orman ruhları böyle şeylerden hoşlanmazlar Orman ruhlarına her avcı kurban sunabilir (İnan 1986: 63) Şor avcıları Sangır dedikleri putu kutsal sayarlar Bu put insan şeklindedir Bunun üzerine av hayvanlarının derilerinden parçalar asılır Şorların inançlarına göre bu ruh süratli koşan bir dişi geyiğin üzerinde gezer Kendisini memnun eden avcılara bol av verir Darılırsa ormanları yakar, av hayvanlarını kaçırır, avcılara uyuz hastalığı gönderir (İnan 1986: 46)
KARAÇAY-MALKAR KÜLTÜRÜNDE AVCILIK
Avcılığın Karaçay-Malkar halkının sosyo-kültürel yapısındaki önemini incelemeden önce, ekonomik yapısındaki yeri hakkında birkaç söz söylemekte yarar vardır 20 yüzyıl başlarına kadar Karaçay-Malkar halkının hayatında ve ekonomisinde avcılık önemli bir yere sahipti Buna Kafkasya’nın en yüksek dağları ve vadileri arasında yer alan Karaçay-Malkar ülkesinin tabiat zenginliği ve coğrafî konumu imkân sağlıyordu
Dağ keçisi ve geyik eti Dağlıların temel besiniydi Bunların derisi ise giyim, çeşitli eşya ihtiyaçlarını karşılamada, komşu Kafkas halklarıyla alış-veriş yolunu açmada önemli rol oynamıştı (Şamanlanı 1971: 153)
1654 yılında Kafkasya’da bulunan İtalyan misyoner A Lamberti Karaçaylıların avcılıkla geçindiklerini bildirmektedir XVII yüzyıl sonlarında Karaçay’da bulunan I A Gildenştedt Karaçaylıların kunduz ve tilki derisi sattıklarını yazmaktadır Rus askerî görevlisi P P Zubkov da 1830’lu yıllarda Karaçaylıların Gürcistan ve İmeretya’ya kürk sattıklarını bildirmektedir 1850 yılında yüzbaşı Zabudskiy Karaçaylı avcıların deri ve kürk ticareti yaptıklarını yazmaktadır (Şamanlanı 1971: 154)
19 yüzyıl başlarında Kafkasya’da bulunan J Klaproth da Karaçay’da vahşi hayvanların bol olduğunu, bu yüzden avcılığın yaygın olduğunu belirtmektedir Klaproth Karaçaylı avcıların elde ettikleri kürk ve derileri Türklere ve Kabardey Çerkeslerine sattıklarını yazmaktadır (Klaproth 1823: 290)
W Pröhle’nin XX yüzyıl başlarında Karaçaylılardan ve Malkarlılardan derlediği metinlerde Karaçay-Malkar’da avcılığın yaygın bir biçimde yapıldığı anlaşılmaktadır Karaçaylı avcıların dağ keçisi, ayı, kurt, domuz, tilki, tavşan, vaşak, geyik, karaca, sülün, keklik avladıkları Pröhle’nin derlediği Karaçayca metinlerden anlaşılmaktadır (Pröhle 1909: 260) W Pröhle’nin Çerek vadisinde Malkarlılar arasından derlediği Malkarca metinlerde de Malkarlı avcıların dağ keçisi, ayı, kurt, tilki, sülün, keklik avladıkları yazılıdır (Pröhle 1915: 125)
Arthur Byhan da Karaçaylıların hepsinin iyi birer avcı olduklarını, ayı, kurt, tilki, vaşak, dağ keçisi avlayıp bunlardan ihraç ürünleri çıkardıklarını yazmaktadır (Byhan 1936: 294) 1880’li yıllardan itibaren yabancıların av hayvanlarının derisine ve boynuzlarına aşırı talepte bulunması yüzünden bunların değeri çok artmış, Karaçay’da avcılıkla uğraşanların sayısı çoğalmıştı Bunun sonucunda av hayvanlarının sayısı azalmaya başladı Hatta sadece Karaçay dağlarında yaşayan Kafkas bizonunun (dombay) nesli tükenmeye yüz tuttu (Şamanlanı 1971: 166)
Karaçay-Malkar halkının ekonomik yapısında böyle önemli bir yer tutan avcılığın, onların sosyal ve kültürel yapılarında son derece güçlü ve ayrıcalıklı bir konuma sahip olacağı açıktır Avcılığın Karaçay-Malkar Türklerinin hayatında önemli bir yer tuttuğunu bazı kişi ve yer adlarında görmek mümkündür Bugün Karaçay-Malkar topraklarının pek çok yerinde çeşitli av hayvanlarının adından gelen dağ, yayla ve göl isimlerine rastlanmaktadır Bunlara örnek olarak şu birkaç ismi zikredebiliriz:
Dombay: Karaçay-Malkar Türkçesinde dombay ya da dommay Kafkas bizonuna verilen addır Karaçay’ın Teberdi vadisinin Kafkas dağlarına dayandığı bölgenin adı bugün Dombay olarak adlandırılmaktadır XX yüzyıl başlarına kadar Kafkas bizonlarının çok bol olarak yaşadıkları Dombay bölgesinde bugün bu hayvanların nesli tükenmek üzeredir ve koruma altına alınmışlardır Dombay bölgesinin en yüksek dağı olan 4050 metre yüksekliğindeki Dombay Ölgen dağının adı da bu Kafkas bizonlarından gelmektedir Burada ayrıca ormanlar arasında bulunan geniş bir düzlük de “Dombay Tala” olarak adlandırılmıştır (Tavkul 1993: 255)
Buv: Karaçay-Malkar Türkçesinde erkek geyik anlamına gelen bu kelime Karaçay’ın Gonaçhir vadisinde bulunan “Buv Ölgen” dağlarının adında yaşamaktadır
Cugutur: Karaçay-Malkar Türkçesinde “dağ keçisi” anlamına gelen bu kelime “Cuguturlu Çat”, “Cuguturlu Köl”, “Cuguturlu Tala” gibi çeşitli dağ, göl ve düzlüklerin adlarında bulunmaktadır
Karaçay-Malkar bölgesini Gürcistan’ın Svanetya bölgesine bağlayan yüksek dağ geçidinin adı “Tonguz Orun” (Domuz yatağı) olarak adlandırılır Aynı bölgede yer alan 4500 metrelik bir dağın adı da Tonguz Orun Tav olarak bilinmektedir
Bu yer adlarından başka Karaçay’da Pokun Sırt (genç erkek geyik yamacı), Mamuçar (ayı yavrusu), Borsuklu (porsuklu) gibi yer adları da bulunmaktadır (Tavkul 1993: 255) Teberdi ırmağına açılan bir kanyon Ayü-kulak (ayı kanyonu) adını taşırken, Dombay bölgesinde yer alan Belialakaya dağının batısındaki küçük bir düzlük Ayü Tala adıyla bilinir Arhız bölgesinde de Ayülü (ayılı), Gabulu (dağ keçili), Cumarıklı Töbe (Sülünlü tepe) gibi yer adları vardır Malkar bölgesinde av hayvanlarının adlarını taşıyan yer isimlerine örnek olarak Cuguturlu Tala (dağ keçili düzlük), Kiyikli kol (Geyikli kanyon), Kiyikcalavçu çat (Geyiğin yaladığı tepe), Tonguzla kırılgan car (Domuzların öldüğü uçurum) gibi toponimleri verebiliriz (Tekeyev 1989: 51)
Kişi adları açısından incelediğimizde, Karaçay-Malkar’da av ve avcılıkla ilgili erkek adlarının onların kültürlerinde yaygın olarak yer aldığını görmekteyiz Karaçay-Malkar erkek adlarında Dombayçı (bizon avcısı), Buvçar (erkek geyik), Tavay (ayı avcısı), Börüatar (kurt avcısı), Börükay (küçük kurt), Teke, Ayüçük (küçük ayı), Cumarık (sülün), Bödene (bıldırcın), Tavaslan (dağ aslanı) gibi av ve avcılıkla ilgili isimlere rastlamak mümkündür (Tavkul 1993: 255)
Avcılıkla ilgili âdet ve inanışlar Karaçay-Malkar halkının folklorunda önemli bir yer tutar Bunun izlerine Karaçay-Malkar halkının kültüründe rastlamak mümkündür Halk arasında yaygın olan efsane ve rivayetlere göre Karaçay halkının ceddi sayılan Karça adlı beyin Cantuvgan adında bir oğlu vardır Cantuvgan bütün zamanını dağlarda avcılık yaparak geçirir, onun avlandığı dağlarda ve vadilerde başka kimse avlanmazmış İnanışa göre, Cantuvgan aşırı derecede avlandığı için Av Tanrısı Apsatı’nın lanetine uğrar ve av sırasında Adılsuv vadisindeki dağlarda ölür Bugün onun öldüğüne inanılan dağ “Cantuvgan Tav” adıyla bilinmektedir Cantuvgan’ın halk arasında yaşayan destanı şöyledir:
Karaçay-Malkar Türkçesi:
Bashan elde töre boldu maral bala maragan,
Cantuvgan a Tar Avuzda ayü bala koymagan
Bashan tavda az bolgandı Apsatını malları,
Cantuvgannı saklay edi Apsatını nalatı,
Cantuvgan a çamlandırgand Apsatını kızların
Caş uvçula, maltamagız aksakalnı ızların
Cantuvganga tiygen bolur Apsatını nalatı,
Kesi allına kelgen edi anı minüvçü atı
Caş uvçula, maltamagız Apsatını ızların,
Kesigizni kargatmagız sarı çaçlı kızların,
Apsatı va bek saklaydı maralların, malların,
Uvçuladan bek aladı kiyikleni kanların
Apsatı va kertiçidi sürüvüne, sözüne,
Aman uvçu terk tüşedi anı eki közüne
Cantuvgan a umut etdi Adıl boynun saklarga,
Karça taşda ant etgened ak maralla mararga
Ogursuzdan maral bala ayü ana cılathan,
Karça aythanga tıngılamagan Cantuvgan
Apsatı va boluvçu edi kiyikleni ökülü,
Kaya randa kalgan edi Cantuvgannı ölügü
Türkiye Türkçesi:
Bashan köyünde âdet oldu geyik yavrusu avlamak
Cantuvgan ise Tar Avuz’da ayı yavrusu bırakmayan
Bashan dağında azaldı Apsatı’nın hayvanları,
Cantuvgan’ı bekliyordu Apsatı’nın laneti,
Cantuvgan ise kızdırdı Apsatı’nın kızlarını
Genç avcılar, çiğnemeyin aksakalın (Apsatı’nın) izlerini
Cantuvgan’ı çarpmıştır Apsatı’nın laneti,
Kendi başına gelmişti onun bindiği atı
Genç avcılar, çiğnemeyin aksakalın izlerini,
Kendinize beddua ettirmeyin sarı saçlı kızlarına,
Apsatı koruyor geyiklerini, hayvanlarını,
Avcılardan alıyor geyiklerin intikamını
Apsatı sadıktır sürüsüne, sözüne,
Kötü avcı çabuk düşer onun iki gözüne
Cantuvgan umut etti Adıl ırmağı kıyısında beklemeyi,
Karça kayasında yemin etmişti beyaz geyikler avlamaya
Merhametsizlikten geyik yavrusu, ayı annesi ağlatan,
Karça’nın söylediğini dinlemeyen Cantuvgan
Apsatı idi geyiklerin vekili,
Uçurum kenarında kalmıştı Cantuvgan’ın ölüsü __________________
|