Yalnız Mesajı Göster

Nörotransmiterler

Eski 05-16-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Nörotransmiterler



Nörotransmiterler
Sinirler arasındaki iletişimi sağlayan, sinirlerden gelen uyarıları diğer hücrelerin anlamasını sağlayan nörotransmiterler, nöronlardaki en önemli moleküller arasında Bu mesajcı moleküller, sinir ucuna gelen elektrik uyarısının sonucu olarak salgılanıyor ve hemen diğer sinir, kas ya da benzeri hedef hücrelere yapışarak burada gerekli uyarının oluşmasını sağlıyorlar Yani, nöronlardan gelen mesajı diğer hücrelere iletiyorlar Yaklaşık 70 yıl önce ilk bulunan haberci molekül "asetilkolin" Bunun yanı sıra, "katekolamin" (dopamin, noradrenalin) denen bir grup mesajcı molekül de beyin ve sinirlerin işlevleri için çok önemli Katekolaminler kalp hızı, solunum gibi işlevlerin yanısıra çeşitli düşünce ve davranışları da kontrol edebiliyorlar Beyinde bunların dışında, birçok farklı yapıda mesajcı daha var Bunlar protein ya da bunların en küçük birimi olan aminoasit yapısında Oldukça fazla sayıdaki hormonlar da beyin işlevlerinde önemli rol alıyorlar Hem beyin içinde hem de salgı organları üzerinde etkili olan hormonlar, üreme işlevinden duygusal durumlara kadar birçok işlevi kontrol ediyorlar Beynin mesajcı moleküllerinin anlaşılması, çeşitli hastalıkların tedavisi için de önemli Son yıllarda üzerinde çalışılan molekülerden biri, "naltrekson" Bu molekül beyindeki endorfin, enkefalin gibi opiat almaçlarını (reseptör) bloke ediyor Bu almaçların bloke edilmesiyse iştahı azaltıyor Obezitenin tedavisinde kullanılabilecek olan naltrekson, halen deney aşamasında Beyinde bulunan diğer bir mesajcı molekül olan "kolesistokinin"in, iştahı keserek kilo kaybına yol açtığı saptanmış Beynin birçok hastalığında etkili olduğu düşünülen mesajcı moleküllerin her gün yenileri keşfediliyor Bunların yapılarının ve etki mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasıyla birçok hastalığa çözüm bulunabileceği düşünülüyor




Asetilkolin, istemli kasları ve kalp ritmini kontrol eden sinirlerin ucundan salgılanıyor Sinirlerdeki elektrik uyarıları sinir ucunun, yani aksonun sonuna geldiğinde burada asetilkolin salgılanarak hücrenin dışına atılıyor Nöronlardan salgılanan asetilkolin, kas hücrelerinin yüzeyinde bulunan almaçlara yapışarak kasın kasılmasına yol açıyor Bu sayede koşmak, konuşmak, göz açıp kapatmak gibi her türlü istemli hareketi yapabiliyoruz Beyindeki asetilkolin hakkındaysa çok az bilgi mevcut Alzheimer hastalığında asetilkolin üreten hücrelerin ölmesi, bu molekülün bellek, dikkat ve öğrenme işlevlerinde önemli bir rolü olduğunu düşündürüyor





Proteinlerin yapıtaşı olan bazı aminoasitler de nöronlar arasında mesajcı moleküller olarak görev yapıyorlar "Glutamat" ve "aspartat" adlı aminoasitler beyinde uyarıcı olarak görev yapan, yani diğer nöronları tetikleyen moleküller Bu moleküllerin öğrenme ve bellekle yakından ilişkili olduğu düşünülüyor Glisin ve GABA ise beyinde sinir uyarımını baskılayan moleküller Diazepin grubu sakinleştirici ilaçlar, beyindeki GABA’nın etkisini artırarak işlevlerini yerine getiriyorlar



Diğer önemli bir mesajcı molekülse "dopamin" Dopamin, hormonal sinyallerin ve hareketlerin kontrolünde görev alıyor Hareket bozukluğuna yol açan Parkinson hastalığında beyinde neredeyse hiç dopamin olmuyor Bu hastalığın tedavisinde, dışarıdan verilen dopamin kullanılıyor Dopamin, beyinden bazı hormonların salgılanmasına yol açıp birçok organın işlevinin kontrolünü sağlıyor Beyinde dopamin düzeyindeki değişiklikler, davranış ve düşünce bozukluklarına da yol açabiliyor Dopaminin aşırı salgılanması, şizofreni gibi bazı psikiyatrik hastalıklara neden oluyor Şizofreni hastalığının tedavisinde dopamin almaçlarını bloke eden, yani beyindeki dopaminin etkisini azaltan ilaçlar kullanılıyor



İnsan psikolojisini etkileyen bir diğer molekülse "serotonin" Uyku, depresyon ve endişe gibi durumlar bu molekülün düzeyiyle ilişkili Serotonin düzeyini etkileyen fluoksetin gibi ilaçlar, depresyon tedavisinde kullanılıyor Öğrenme ve bellekle ilişkili bir mesajcı molekülse "noradrenalin" Adrenalin ve noradrenalin aynı zamanda stres molekülleri olarak da biliniyorlar Aşırı stres, heyecan ve korku durumlarında salgılanan bu moleküller, kalp atışlarımızı ve nefes alışımızı hızlandırıyorlar Beyinde yeni keşfedilen mesajcı moleküller arasında "trofik faktörler" sayılıyor Bu moleküller, salgılandıktan sonra özel nöron gruplarına giderek bağlanıyor ve bu hücrelerin gelişme ve işlevlerini denetliyorlar Trofik faktörleri kodlayan genlerin bulunması da bilim adamları arasında heyecan yarattı Bu genleri aktif hale getirerek beynin Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarını tedavi etmek mümkün olabilecek



Beyin hücrelerini etkileyerek birçok duygu ve davranışı yönlendiren diğer mesajcılar da "hormonlar" Hormonlar sayesinde çeşitli organların çalışması denetleniyor Strese karşı verdiğimiz cevap, çeşitli duygular, hatta cinsel davranışlarımız bile mesajcı hormonlara bağlı Beyinde hipotalamus ya da hipofiz bezinden salgılanan çeşitli hormonlar, vücutta tiroid, yumurtalıklar ve böbreküstü bezleri gibi organlara mesaj iletiyor Örneğin, beynin alt orta kısmında bulunan hipotalamus’tan salgılanan "gonadotropik" hormon, alt merkezlerdeki hipofiz bezinden "LH" denen başka bir hormonun salgılanmasına yol açıyor LH, testislere giderek buradan erkeklik hormonu olan "testosteron" salgılanması sağlıyor Belirli bir miktarda salgılandıktan sonra, testosteron, beyne giderek gonadotropik hormon ve LH salgılanmasını durduruyor Böylece hormon mesajcılar sayesinde vücudun farklı organları arasında çok hassas bir denge oluşuyor Hormonlar yalnızca belirli salgı bezlerini etkilemekle kalmayıp, insanların duygusal tepkilerini, moralini ve hatta kadın erkek arasındaki farklılıkları bile belirleyen moleküller arasında



Son yıllarda bulunan en şaşırtıcı mesajcı moleküller "gaz"lar Bu gazlar bilinen mesajcı moleküllerin özelliklerini taşımıyor Yani, bunlar sinir uçlarında depolanıp elktrik uyarısı geldiğinde salgılanmıyor Gerektiğinde belirli enzimler tarafından oluşturulan bu gaz mesajcılar, hücre duvarından difüzyon yoluyla geçerek hedef hücreye ulaşıyor Gazlar, diğer mesajcılar gibi hedef hücredeki özel almaçlara bağlanmıyorlar Hedef hücrenin zarından kolaylıkla geçen gaz mesajcılar, hücre içerisindeki hedef moleküllere bağlanıyorlar Genellikle protein yapısında olan hedefe bağlanan gazlar, bu molekülü aktif hale geçiriyorlar Gaz mesajcıların başında "nitrik oksit" ve "karbondioksit" gazları geliyor Nitrik oksit, penisteki nöronlara girerek sertleşmeyi sağlıyor Sindirim sistemindeyse normal bağırsak hareketlerinden sorumlu Beyindeki nitrik oksitse "siklik GMP” denen bir molekülü kontrol ederek, nöronlar arası eşgüdümü sağlıyor

__________________


Alıntı Yaparak Cevapla