| 
Şengül Şirin  | 
				  Kuyucaklı Yusuf   (Sabahattin Ali) 
 
              Kuyucaklı YusufTanzimattan 1950’lere kadarki Türk romanımızın ana sorununu batılılaşma oluşturuyordu  Yazarlarımız içinde bulunduğu toplumun aynası olmaya çalışmıyor, toplumu sorgulamıyorlardı  Buradan da anlaşılacağı üzere halk, ezilen köylü, işçi sınıfını konu alan eserlere 1950’li yıllardan sonra görebiliyoruz  İşte Kuyucaklı Yusuf bu konuları içine alan onları inceleyen ilk kitap olması dolayısıyla önemlidir  Kuyucaklı Yusuf’ta bir yanda eşraf bürokrasi, zengin kesim bir yanda da ezilen halk bulunmaktadır  Kuyucaklı Yusuf eserin adından da anlaşılacağı üzere Yusuf’un öyküsüdür  Sosyal açıdan Yusuf içinde bulunduğu kent toplumuna kendini yabancı hisseder; yalnız ve mutsuzdur
  İstediği tek şey Muazzez ile birleşmektir  Elverişsiz koşullara ve kişilere karşın Muazzez ile evlenmeyi başarır  Aynı koşullar ve kişiler yüzünden karısı ölür  Buradaki durum yoksulluk, yalnızlık içinde kıvranan Yusuf ile Muazzez bir yandan da Şakir ile Hakkı Ethem, Kaymakam gibi zengin, şehvet düşkünü insanlar arasında geçiyor  Yani romanın iki tane toplumsal açıdan incelenecek yönü vardır  Birincisi Yusuf ile Muazzez’in aşkı, ikincisi ise bu aşkın geçtiği elverişsiz ortam  Kuyucaklı Yusuf bu yönleri ile incelersek toplumsal açıdan tamamen topluma ayna tutmuş şekilde bir gerçeklik arz etmektedir  
 Kuyucaklı Yusuf gerçekleri topluma ışık tutan, toplumdaki olaylarla örtüşen, şekli dışında romantizmden de etkilenmiştir
  Çünkü eserin içeriğini oluşturan toplum hayatı, toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı beslediği planlar, kasaba gerçeğine romantik bir anlayışla bakılmıştır  Yani Kuyucaklı Yusuf’ta realite ve romantizm sanıldığı kadar birbirindne uzak değildir  Eser toplumu ilgilendirmesi, topluma ışık tutması dolayısıyla bakıldığı zaman toplumdaki çarpıklıkları da gözler önüne seriyor  Örneğin; Şehir, doğa-yapay insan, doğal insan-masumiyet, yozlaşmak, şehvet, aşk  Eser incelendiğinde iki ana bölümden oluşmaktadır  Birinci kısım Yusuf çocukluk yıllarını anlatan kısımdır  İkinci kısım ise Yusuf’un Şakir ile çatışmasını Muazzez ile evlenmesini ve yusuf’un yaşadığı sıkıntılarını için ealan kısımdır  Kuyucaklı Yusuf’u dini açıdan değerlendirecek olursak aşağıdaki metni incelemek zorunda kalırız  “Bu alevi köylerinin daha geniş mezhepli, daha temiz ve daha samimi olduğunu ona uzun memuriyet seneleri öğretmişti
  Nahiye ve köyleri dolaşmaya çıktığı zamanlar buralarda kalmayı tercih ederdi  İsmail “Acı bir su getireyim mi?” diyinceye kadar bir “Kızılbaş” köyünde olduğunu nasıl fark etmediğine şaştı  ” Yazarın yaptığı en büyük hata olarak şunu söyleyebilirim ki; yazar eserin içine kendi ideolojik anlayışını katması, kendi ideolojik anlayışının ortaya çıkardığı insan proto tipinin daha temiz daha saf, daha iyi olduğunu söylemesi yazarın hatası olarak değerlendirebiliriz
  Çünkü yapıtla eserleri belli bir kesime ışık tutup o topluma ayna tutabilir  Yalnız büyük eserler evrensel boyutta değerlendirildiği ve yapıldıkları sürece değer kazanırlar  Belli bir ideolojik anlayışın esiri olmuş kitaplar klasik bir eser olma özelliği kazanamazlar  Aşağıda yazarın bir yanlışı  daha göze çarpıyor ki dikkatle metni inceleyeceğiz:
 “İkisi de akşama kadar masa başında uyumak, öğle ve ikindi namazı kılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi
  Yusuf onların omuzlarında, havlu ve çıplak ayaklarında nalın, iki kolları sıvalı, aptes almaya gittikleri ve pembe,çıplak ayaklarıyla kirli bir seccadenin üstünde yatıp kalktıklarını tekrar görür gibi oldu  Kendisi için böyle bir hayat tasavvur etmek korkunçtu  ” Burada yazar doğrudan olmasa da dolaylı olarak olmasa da günün beş vakti namaz kılmanın düşünülemeyeceğini söylemek istiyor
  Doğrudan söyleyemediği için dolaylı olarak çevrenin kirliliğinden, uyuklamalarından bahsediyor  Ancak gerçek mevzu bahis konusu olan olay namazkılmasıdır  Aşağıdaki metinde toplumun bütün renklerini bir arada bize görmek nasip olacak  “Şakir’in kendine benzeyenlerden ibaret bir partisi vardı
  Ne candarma ne hükümet bunlara karışmazdı  Çünkü parayı bolca oynatıyorlardı  Bu grubun ekseriyetini yaşlıca hovardalar teşkil ederdi
  Bunlar paralarını burada şurada yiyip bitirdikten sonra şimdi, bu husustaki şöhret ve tecrübelerinden ve aralarına katılan ve daha ellerinde yiyecek paraları bulunan delikanlıların sahavetlerinden istifade edip geçiniyorlardı  Yüz Temel Eser Özetleri,   Kitap Özetleri,   Roman Özetleri,   Yüz Temel Eser,    Özet Şehrin iyi aileleri arasında bile bunların istedikleri zaman alamayacakları kız yoktu
  Adeta bütün eşraf aileleri arasında ezelden beri mevcut değişmez bir mukavele vardı ve buna, harici şeklin değişmesine, vaziyetin tamamen başka olmasına rağmen, daima riayet ediliyordu  Bunun için bunların herhangi bir talebini reddetmek akla gelmez ve 15-16 yaşlarında temiz, güzel kızcağızlar bu saçı burırmaya başlamış, manen ve maddeten çürümüş on parasız sefillerin kucağına atılırdı  Ekserisi pis bir tahin hastalıklara malul olan bu heriflerin evleri bundan sonra dışarıdan pek belli olmayan ve şiddetle saklanan faciaların yuvası olurdu  Şehrin kızlarını bu felaketten bir an olsun korumayan bu adamların, …pular arasında yaşayarak evlenme arzusunu pek seyrek duymaları ve daha bu hayattan yorulup kız istemeye vakit kalmadan ya bir tabanca kurşunu ile yahut da bir hastalık neticesinde etmeleriydi  ” Bu olaylar zinciri içerisinde aslında arayacak, sorup soruşturacak bir olay bulamıyorum
  Çünkü her şey ayan beyan ortadadır  Burada da yinelendiği gibi günümüzde de yaşadığımız gibi “Ne candarma, ne hükümet onlara karışmazdı, çünkü bolca para oynatıyorlardı  ” Rüşvet, iltimas, yolsuzluk yani toplumun tüm kanayan yaraları burada ortaya çıkıyor  Aile hayatının nasıl bozulduğunu dost (metres) hayatının yaşanmaya başladığı bir nevi Türk toplumunun kendi örf, adet, gelenek görenek ananelerinden uzaklaştığı da ortaya koyulmaktadır  Evlilik olayına da burada değinmek istiyorum  Günümüzün, geleceğimizin ve geçmişimizin en büyük sorunlarından birisi olmuş olan evlilik her devirde aynı olaylar üzerinde iştigal etmektedir  Bir yanda yaşlı, zengin, hovarda damat, bir yanda masum genç kız  İşte bu çelişki sürekli bir döngü haline gelmiş bir realitedir  Eserde bakıldığı zaman yine Selahattin Bey’in evlatlığı, damadı Yusuf’u devlet kirasına işe alırken gösterdiği iltimas da gözlerden kaçmıyor
  Okuma-yazmabilmiyor, o işten anlamıyor ancak Kaymakamın evlatlığı olması her şeyi örtbas etmeye yetiyor  Eserde içinde bulunduğu toplumun idari-siyasi yapısını görmek mümkündür
  Kaymakamın toplum tarafından saygı gören, söylevleri dikkatle dinlenen dolayısıyla halkın içinde bulunan devlete olan saygı ve sevgi kavramını ortaya çıkarabiliriz  Yine eserde idari işlerin işleniş şekli anlatıldığında devlet kadrolarındaki lüzumsuz, aşırı derecede fazla olan işçi sayısı, tembellik kavramları ortaya çıkıyor  Eser toplumun tüm kurumlarını, toplumda süregelen değişik traji komik olayları göstermesiyle kaynak niteliğinde bir kitaptır  1935’li yılların yapısı bu kitaptan çıkararak mümkün olacaktır  Yusuf işaret ettiğimiz aksaklıklara karşın yine de kuşkusuz Türk romanı için yeni ve ilginç bir kahramandır
  Onu ilginç kılan yalnızca topluma karşı ters düşmüş, kendini toplumun dışında, belli bir toplumsal yapının yarattığı değerleri ve görüşleri aşmak istemedir  Bu bakımdan düzenle uzlaşamayan kahramanlar tipinin de ilk örneği olması da ilgi çekicidir  İlk verdiğimiz örnekte eşraf sınıfını, o zamandaki idari-siyasi olayların nasıl geliştiğini anlatırken “Ne candarma, ne hükümet bunlara karışmadı
  Çünkü parayı bolca oynatırlardı  ” Cümlesiyle başlamıştı işe  Yani ikinci bir örnek ile bir takım olanlarında göreni, memleketi asıl idareleri altında bulunduran eşrafı, bu paraya dayanan gücü belirtmektedir  Örneğin; Şakir, babasının yardımıyla evlerinde çalışan Kübra’nın zorla ırzına geçer, ama ne kız ne anası bir şey yapamaz  Kadın, onlardan hesap sormaya kimsenin gücü yetemeyeceğini söylediği zaman Kaymakam Bey “Benim kudretim yeter  ” Diyecek gibi olur ama bunu laf olsun söylemek bile içinden gelmez  Yine İhsan’ın düğünde herkesin gözü önünde Ali’yi vuran Şakir, jandarmaya yedirilen rüşvetle ve tanıklara yapılan baskı sonucu mahkemeden beraat eder  Bu örnekleri vermem sebebim işte bu tür olayların yıllardan beri süregelmesidir
  Kişiler değişiyor, olaylar değişiyor ama kurumlar hep aynı kalıyor  Bu çarpık zihniyet yüzünden ne Kübra’lar, ne Ali’ler feda ettik bu vatan için  “KUYUCAKLI YUSUF” un toplumun bu kanayan yaralarına değinmesi ve ortaya atması yönüyle, eserde hiçbir batı hayranlığı etkisinin görülmemesiyle, sade ve basit anlatımıyla çok önemli bir şaheserdir  Eksik olan bir yönü de yazar dini inançlarını eserin içinde kullanırken aşırıya kaçmıştır
  Diğer inanca sahip olan insanları değerlendirirken nesnel davranmayı başaramamıştır  Her şeye rağmen ezilen halkı, köylüyü anlatması içinde batı hayranlığından hiçbir etki almamasıyla ilk roman özelliği taşır   |