Şengül Şirin
|
Cevap : Söz Sanatları (Edebi Sanatlar) Anlam Sanatları/Kinaye:
5) KİNAYE: Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma sanatıdır Ey benim sarı tanburam Ben toprak oldum yoluna Sen ne için inilersin Sen aşırı gözetirsin İçim oyuk derdim büyük Şu karşıma göğüs geren Ben onun’çün inilerim Taş bağırlı dağlar mısın?
Yunus Emre
Yukarıdaki dörtlüklerde altı çizili sözcükler hem gerçek hem de mecaz anlamlarını düşündürecek şekilde kullanılmıştır
6) TEVRİYE: İki ya da daha çok anlamı olan bir sözün yakın ve uzak anlamlarını birlikte kastetme sanatıdır Bana Tahir Efendi kelp demiş İltifatı bu sözde zâhirdir Mâliki mezhebim benim zirâ İtikadımca kelp tâhirdir
Tahir: 1) Özel isim;2) Temiz
Kelp: Köpek
7) TARİZ: Söylenen sözün ya da kavramın gerçek ve mecazlı anlamı dışında büsbütün tersini kastetmektir Genelliklebir kişiyi ya da durumu iğnelemek, alaya almak için yapılır Bir yetim görünce döktür dişini Bozmaya çabala halkın işini Günde yüz adamın vur kır dişini Bir yaralı sarmak için yeltenme
Huzuri
8) TEŞHİS VE İNTAK (KİŞİLEŞTİRME VE KONUŞTURMA): İnsana özgü niteliklerin başka varlıklara aktarılmasına, onlara kişilik kazandırılmasına “teşhis”; onların konuşturulmasına da “intak” denir İntak sanatının bulunduğu her yerde teşhis sanatı da vardır Toros dağlarının üstüne Batı isteyü haktan ayrıldım Ay un eledi bütün gece Boynuz umdum kulaktan ayrıldım
(Hârname, Şeyhi)
Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatına an çok rastlanan türlerdir
Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, ona
Dedi ki: ”Kardeşciğim artık dostuz;
Müjde getirdim sana in de öpüşelim;
Barış oldu hayvanlar arasında ”
9) TENASÜP (UYGUNLUK): Bir dize, beyit ya da dörtlük içinde anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri birarada kullanma sanatıdır Lâleyi sümbülü, gülü hâr almış Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış
Bu beyitte lâle, sümbül, gül, hâr (diken) arasında ayrıca zevk, şevk ve âh, zâr sözcükleri arasında tenasüp sanatı vardır
10) LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söyleyip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkları verme sanatıdır Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dâd-ı ah’tır
Bu dizelerde bârana (yağmur) karşılık olarak gözyaşı, şafağa (güneşe batarkenki kızıllık) karşılık olarak ciğer kanı, ebr-i seher’e (sabah bulutu) karşılık olarak dud-ı ah (ah’ın dumanı) verilmiştir
Bağ-ı dehrin hem baharın hem hazanın görmüşüz
Bir neşatın da gamın da rüzgarın görmüşüz
11) TECAHÜL-İ ARİF: Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbanın olam var mı benim bunda günahım Nahifi
Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik
Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde
Nedim
Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır
12) HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENE BAĞLAMA): Herhangi bir gerçek olayın meydana gelmesini hayali ve güzel bir nedene bağlamaktır Ancak bu nedenin kesin bir yargıya dayanması gerekir Hüsn-i talil’de de tecâhül-i arif’te olduğu gibi gerçek bir nedeni bilmezlikten gelme gibi bir durum vardır Hüsn-i talil’i, tecâhül-i ariften ayıran yön, gerçek bir olayın hayali nedene bağlanmasıdır “Güzel şeyler düşünelim diye yemyeşil oldu ağaçlar” (İlkbaharda doğanın uyanması, ağaçların yapraklanması gibi gerçek bir olay, hayali bir nedenle açıklanmış) “Güller ki yüzünün renginden utandıkları için kızardılar”
Niçin sık sıkbakarsın öyle mirat-ı mücellâya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir
Nedim
(Mirat-ı mücellâ: Parlak ayna)
13) MÜBALAĞA (ABARTMA): Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatmak ya da olduğundan pek çok veya pek az göstermektir Alem sele gitti gözüm yaşından
Söyle nâz uykusuna varmış o yâr ey Bâki
Ki cihan halki figan eylese bidâr olmaz
Merkez-i hâke atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız
Namık Kemal
(Yerkürenin merkezine de atsalar bizi, yerküreyi parçalar yine dışarı çıkarız)
14) TEZAT (KARŞITLIK):Birbirine karşıt düşüncelerin, kavramların, duyguların bir arada kullanılmasıdır Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi Saçımı bembeyaz eden bahtım
Abdülhak Hamit
(Nasiye: alın)
Ne efsun-kâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Namık Kemal
(Ey özgürlük ne kadar büyüleyiciymişsin, tutsaklıktan kurtulduk ama bu kez de senin tutsağın olduk)
15) TEKRİR:Sözün etksini güçlendirmek amacıyla anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır
Necip Fazıl
Büyüksün ilahi büyüksün büyük
Büyüklük yanında kalır pek küçük
Ali Haydar Bey
16) NİDA (SESLENME): Şairin çok duygulanması ve heyecanlanması sonucunu doğuran olayları ve varlıkları gözönüne getirip “ey, hey” gibi ünlemlerle onlara seslenmesidir Ey köhne Bizans, ey koca fertut-i musahhir Ey bin kocadan arta kalan bive-i bâkir
(Sis, Tevfik Fikret)
17) İSTİFHAM: Yanıt alma amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için, anlatılmak istenenlerin soru biçiminde anlatılmasıdır Beni candan usandırdı cefadan yâr usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı
Fuzuli
Kim söylemiş beni
Süheyla’ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş ama kim,
Eleni’yi öptüğümü,
Yüksek kaldırım’da güpegündüz?
Melahat’i almışım da sonra
Alemdar’a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Orhan Veli
18) TELMİH (HATIRLATMA): Söz arasında herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye bir inanca ya da yaygın bir atasözüne işaret etmek, onu anımsatmaktır Telmih edilen şey uzun uzadıya açıklanmaz, bir iki sözcükle anımsatılır
Gökyüzünde İsâ ile
Tur dağında Musâ ile
Elindeki asâ ile
Çağırayım Mevlam seni
Yunus Emre
(Birinci dizede “Hz İsa’nın göğe çıktığı inancı”na, ikinci dizede “Hz Musa’nın Tur-ı Sinâ dağında Tanrı ile konuşması” olayına ve üçüncü dizede de yine “Hz Musa’nın yere atınca yılan olan asasıyla gösterdiği mucizelere” telmih vardır)
|