Şengül Şirin
|
Cevap : Mudanya Mütarekesi Ve Lozan Antllaşması
Mudanya Mütarekesi Mütareke görüşmelerini, 3 Ekim 1922 günü Türkiye adına Batı Cephesi Orduları Komutanı İsmet Paşa, İngiltere adına Sir Charleb Harington, Fransa adına General Charpie ve İtalya adına da General Mombelli’nin katılımıyla başladı Yunan temsilcileri General Mazarakis ve Albay Sariyannis Mudanya’ya hem geç geldiler, hem de görüşmelere doğrudan katılmayarak Müttefik Generalleriyle sürekli temasta kalmayı tercih etti
Konferans İsmet Paşa’nın başkanlığında açıldı Görüşmelerin başlamasından sonra da gergin ortam tümüyle ortadan kalkmış değildi Harington’la İsmet Paşa’nın sunduğu görüşler arasında özellikle Doğu Trakya’nın boşaltılması zamanı ve Yunanlıların Karaağaçdan da çekilmesi konularında anlaşmazlık vardı Harington, Türk isteklerinin askeri niteliği aşıp siyasal nitelik aldığını ve hükümetine danışması gerektiğini söylüyordu 5 Ekim’de bu danışmaya imkân tanımak için konferansa üç gün ara verildi Böylece yeniden Türkiye ile İngiltere bir bunalımın eşiğine geldi Ancak çetin görüşmelerden sonra 11 Ekim 1922’de mütareke imzalandı Konferansın belki de en ilginç yanı Yunan delegelerinin mütareke metnine imza koymamalarıdır Onlar mütarekenin çeşitli konulardaki güvenlik tedbirlerini yetersiz görmüşlerdi Böylece Türk-Yunan savaşını bitiren anlaşmada, Yunanlıların imzası yoktu Mütarekenin uygulanması İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerine bırakılmıştı Bu garip durum 14 Ekim’de Yunanistan tarafından da düzeltildi ve bu tarihte yayınlanan hükümet beyannamesi ile “mütareke protokolüne katılmaya Yunanistan’ın kendisini mecbur gördüğü” belirtildi
1- Mütareke 14-15 Ekim gecesi yürürlüğe girecek ve bu andan itibaren Türk-Yunan Silahlı Kuvvetleri arasında çarpışma duracaktı Mütarekenin diğer durumları şöyleydi
2- Trakya’daki Yunan Orduları, Mütareke’nin (15 Ekim’de) yürürlüğe girmesinden başlayarak, Meriç’in Ege Denizine döküldüğü yerden Bulgaristan’ın Trakya sınırına kadarki sol kıyısının arkasına geri çekilmeye davet olunacak
3- Barış Antlaşmasına kadar, herhangi bir sürtüşmenin önüne geçmek için Meriç’in sağ kıyısı (Karaağaç dahil) müttefiklerce tayin edilecek noktalarda yerleşmiş müttefik kıtaları tarafından işgal olunacaktır
4- Edirne çevresinde ulaşımı sağlayan demiryolunun Svelingrad’dan, Lüleburgaz’a kadar olan kısmı serbestçe gidiş gelişi sağlamak üzere üç müttefik devletin T B M M Hükümeti’nin ve Yunanistan’ın bir delegesinden kurulacak karma komisyon tarafından hususi bir mukavele ile düzene bağlanacak ve kontrol edilecektir
5- Doğu Trakya’nın Yunan askeri tarafından boşaltılmasına mütarekenin yürürlüğe girişiyle başlanacak, harp araç gereçleri ile silah ve cephanenin boşaltma işi 15 günde tamamlanacaktır
6- Jandarma da dahil olarak Yunan mülki memurları mümkün olduğu kadar çabuk çekilecektir Yunan memurları her idari bölgeden çekildikçe mülki idare, müttefik memurlarına teslim olunacak ve bunlarda mümkün oldukça aynı günde bunu Türk memurlarına devredeceklerdir Trakya bölgesinin bütünü için bu teslim muamelesi, Yunan askerlerinin boşaltmasından sonra en çok otuz günde yapılacaktır
7- T B M M Hükümeti memurlarının yanında mahallin emniyet ve asayişini korumak için 8 bin kişilik bir milli jandarma kuvveti bulunacaktır
8- Yunan askerlerinin çekilmesi ve mülki idarenin devri başlıca merkezlere yerleşen müttefik heyetlerin idaresinde yapılacaktır Bu heyetlerin vazifesi çekilme ve devir işlerini kolaylaştırmak için oraya girmek ve her türlü aşırılığın ve şiddetin önünü almaktadır
9- Bu heyetlere destek olmak ve asâyişi korumak üzere, Doğu Trakya’yı 7 tabur kadar müttefik askeri kontrol edecektir
10- Müttefik heyetlerinin ve kıtalarının çekilmesi, Yunan askerlerinin boşaltılışı bittikten 30 gün sonra olacaktır Asayişin sağlanması ve Türk olmayan ahalinin korunması için yeterli tedbirlerin alınmış olduğundan Müttefik Hükümetler mutabik kaldıkları taktirde, bu çekilme daha da önce olabilir Bu idari bölgede T B M M Hükümeti’nin yönetimi ve jandarması, düzenli olarak iş görmeye başlayınca müttefik heyetleri ve kıtaları, o bölgeden, 30 günden önce çekilecektir
T B M M Hükümeti Barış Antlaşması onaylanıncaya kadar Doğu Trakya’ya asker geçirmemeyi ve burada bir ordu toplamamayı taahüt eder
Mütarekenin Sonuçları
Mudanya Mütarekesiyle Ankara Hükümeti Büyük Zafer’den sonra; tek bir kurşun atmadan, isteklerinin temelini oluşturan noktalar ve özellikle de Doğu Trakya’nın kurtarılmasını sağlamış oluyordu Bu başarının yanında, müttefiklerin ilk kez Ankara hükümetini Türkiye’nin tek meşru hükümeti olarak karşılarına almaları da Mustafa Kemal’in hem iç hem de dış bir zaferi oluyordu
Öte yandan, Birinci Dünya Savaşı’nın yenilen devletlerinden biri olan Türkiye, daha sonra Lozan Konferansıyla kesinleşecek başka bir başarı daha elde ediyordu Savaş sonu barış düzenine, ilk kez, karşılıklı eşit görüşme temeline dayalı bir değişiklik getirmekteydi Avrupa’da ancak daha sonra yıkılmaya başlayacak olan 1919ğ1920 düzeni, ilk darbesini Türkiye’den alıyordu Sevr Antlaşmasıyla Milli Misak arasındaki Mücadelede, Türkiye büyük bir başarı elde etmiş oluyordu Türkiye, Doğu Trakya’yı geri almakla yeniden Avrupa topraklarına ayak basıyordu Bu sonuç Türklerin Avrupa’dan ve hatta Anadolu’dan kovulmasını savuna gelen Lloyd George ve zihniyeti için büyük bir hezimet oluşmuştur Büyük zafer, nasıl ki Yunanistan’da ihtilâl ve iktidar değişikliğine sebebiyet verdiyse, İngiltere’de de Lloyd George’nin sonu oldu Bu bakımdan Mudanya Mütarekesi bir bakıma “Asya’nın Avrupa’ya karşı bir zaferi” olarak da yorumlanabilir
Lozan Barış Antlaşması
Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte kalıcı barışın yapılması için İsviçre’nin Lozan şehrinde konferans toplanması kararlaştırıldı TBMM Hükümeti İtilaf Devletlerine daha 4 Ekim’de gönderdiği nota ile barış konfransının İzmir’de yapılmasını; konferansa Rusya dahil Karadeniz bölgesindeki devletlerin de katılmasını teklif etmiş ise İtilaf Devletleri bu teklifi kabul edilmeyince; Konferansın Loğzan’da yapılmasını kabul etti Lozan’a gidecek heyete başkanlık etmek üzere de İsmet Paşa seçildi
İtilaf Devletleri İstanbul hükümetini de konferansa çağırınca TBMM saltanatı kaldırdı ve Türk Milletinin gerçek temsilcisinin Ankara Hükümeti olduğunu İtilaf Devletlerine bildirdi Konfrans 20 Kasım 1922’de başladı Konferansa Türkiye’nin karşısında İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Amerika ile kendi konularında Romanya, Bulgaristan, Sırbistan veYunanistan temsilcileri katılıyordu
Türk heyetinde Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, Sıhhiye (Sağlık) Bakanı Rıza Nur, Eski maliye bakanı Trabzon Mebusu Hasan (Saka) Bey ile askeri, mali, iktisadi, hukuki müşavirler ve katiplerden oluşan 20 kişi bulunuyordu
Konferans’ın birinci safhası 20 Kasım 1922-4 Şubat 1923’ kadar devam etti Konferans çok çetin geçiyordu Çünkü Bogazlar, Musul, Kapitülasyonlar, Osmanlı borçları, Türkiye ve Yunanistan arasındaki azınlıkların durumu, Patrikhane meselesi gibi en hayati konular vardı
Konferansta İngiltere’nin çıkarları açısından en fazla üzerinde durduğu konular Musul ve Boğazlar’ın durumuydu Fransa Suriye mandaterliği, borçlar, kapitülasyonlar ve imtiyazlar meselesini kendi lehine sonuçlandırmak için uğraşıyordu İtalya, kapitülasyonlar, adalar ve kabotaj meselelerine önem veriyordu
Türk heyeti başkanı olarak İsmet Paşa Boğazlar meselesi görüşülürken Sovyet Rusya’nın desteğini almaya çalışmış ve devamlı olarak Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin ile görüşmüştür Çiçerin Boğazların Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlere kapalı tutulması için kontrolün Türkiye’de kalması gerektiğini savunmuştur
İngiltere ile Musul meselesinde anlaşmaya varılamadı İngiltere Musul’da nüfusun çoğunluğunun Araplara aitliğini ileri sürüyor; Türk heyeti ise aksine Musul’un coğrafi, tarihi, ırki, ekonomik ve kültürel yönden Türkiye’ye ait olduğunu belgeliyordu Musul meselesi üzerinde anlaşmaya varılamayınca mevcut durumun korunması ve andlaşmadan sonra bir yıl içinde meselenin sonuçlandırılması, aksi takdirde meseleyi Milletler Cemiyeti’ne götürme hususunda anlaşmaya varıldı
İtilaf devletleri her ne olursa olsun Kapitülasyonları devam ettirmek niyetindeydiler Osmanlı Borçlarının nasıl ödeneceği de anlaşmazlık konularıydı İtilaf Devletleri yapılan görüşmelerden sonra Türk heyetine 31 Ocak 1923’de bir andlaşma tasarısı verdiler Türk heyeti tasarıyı 4 Şubat’a kadar inceledi ve bunun kabul edilemeyeceğini bildirdi Konferans sonuç alınmadan dağıldı Konferansın birinci safhasında anlaşmaya varılan tek konu Yunanistan ile Türkiye arasında imzalanan 30 Ocak tarihli sivil rehinelerle askeri esirlerin geri verilmesi maddesidir Türk heyeti geri dönüş için hareket etti ve 20 Şubat 1923’de Ankara’ya döndü
İtilaf Devletlerince verilen andlaşma metni TBMM’nin gizli ve açık oturumlarında tartışıldı İsmet Paşa’nın imzasıyla 8 Mart 1923’de İtilaf Devletlerine Türkiye’nin teklifleri bildirildi İtilaf Devletleri Türkiye’nin tekliflerini Londra’da toplanarak değerlendirdi ve 23 Nisan 1923’de yeniden Konferansın toplanmasını kararlaştırdılar
Lozan Konferansı’nın ikinci safhası 23 Nisan 1923’de başladı Sert tartışmaların yapıldığı ikinci toplantıda birçok husus İsmet Paşa tarafından telgrafla Ankara’ya bildirildi ve hükümetin görüşü soruldu 24 Temmuz 1924’de anlaşmayı Türk heyeti imzaladı Heyet döndükten sonra andlaşma metni TBMM’de tartışmaya açıldı Mebuslar görüşlerini açıkladılar Özellikle Musul meselesi, Trakya’da bazı kısımların sınır dışı kalması, İskenderun Sancağının topraklarımızdan ayrılması ve Fransa mandasında kalması ve Suriye sınırı hususunda ciddi tenkitler yapıldı Andlaşma 23 Ağustos 1923’te Mecliste 213 oyla kabul edildi
Lozan Antlaşmasının Hükümleri Lozan Antlaşmasında sınırlar, boğazlar, kapitülasyonlar, Osmanlı Devletinin Borçları, azınlıklar konuları üzerinde anlaşmaya varılan hükümleri aşağıdaki şekilde tesbit edilmiştir
1) Sınırlar
a- Suriye Sınırı: 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanmış olan Ankara Antlaşması’nın hükümlerine göre kabul edildi
b- Irak Sınırı: Musul meselesi ve Irak sınırı Lozan Konferansı’nda sonuçlanamadı Türkiye-İngiltere arasında dokuz ay içinde sonuca bağlanmak üzere ertelendi
c- Bulgaristan Sınırı: Karadeniz kıyısındaki Rezve Deresi ağzından başlayıp, Türk-Yunan sınırı olan Meriç nehrinin kesiştiği yere kadar olacaktır
d- Yunanistan ve Adalar: Yunanistan ile Meriç nehri sınır olarak kabul edildi Karaağaç savaş tazminatı olarak Türkiye’ye iade dildi İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları Türkiye’de kalacaktı Oniki Ada İtalya’da kaldı Diğer Ege adaları Yunanistan’a bırakıldı
2) Azınlıklar:
Türkiye’de yaşayan gayr-i müslim azınlıklara ayrıcalıklar verilmedi Türk vatandaşı olan azınlıklar kanun önünde eşit olacaktı Batı Trakya Türkleri ile İstanbul Rumları dışında kalan Türkler ve Rumlar karşılıklı mübadele edilecektir
3) Kapitülasyonlar:
Kapitülasyonların her çeşidi (ekonomik, idarî, malî, adlî) kaldırıldı
4) Borçlar:
Osmanlı Devletinin Kırım Harbiyle başlayan (1854) ve devleti iflasa götüren borçlarının Fransız Frangı olarak ödenmesi kabul edildi (Türkiye kendi payına düşen borçlarını 1954 yılına kadar ödedi)
5) Boğazlar ve İstanbul’un Durumu:
Boğazlar savaş tehlikesi karşısında veya Türkiye’nin savaşa girmesi halinde silahlandırılacaktı Boğazların her iki yakasında 15 km’lik bir bölge silahsız kalacaktı Boğazların yönetimi “Boğazlar Komisyonu” adı verilen uluslararası bir komisyon tarafından sağlanacaktı Savaş gemilerinin boğazlardan geçişi belirli esaslara bağlandı Ticaret gemileri serbestçe geçiş yapabileceklerdi Türkiye harbe girmiş ise tarafsız devletlerin gemileri boğazlardan geçebilecekti
Andlaşmanın TBMM tarafından onaylanmasını takiben birbuçuk ay içinde İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazlar bölgesindeki kuvvetlerini çekerek ve Türkiye’yi terkedeceklerdir
Lozan Antlaşmasının Önemi Lozan Andlaşmasının önemini anlamak için Osmanlı Devleti’nin yıkılışını, Anadolu’nun işgalini ve Sevr paçavrasını hatırlamak lazımdır Lozan Andlaşması Türk milletinin bağımsızlığını geri getirerek, milletlerarası hukukta Türkiye Cumhuriyetinin tescilidir Milli sınırlar içinde milli devletin dünyaya ilanıdır Tam olarak gerçekleşmese de o günkü şartlar içinde Misak-ı Milli’nin büyük oranda gerçekleşmesidir “Şark Meselesi” olarak Batı devletlerince adlandırılan ve Türklerin Anadolu’dan da atılmasını amaçlayan projeleri Lozan Antlaşması ile iflas etmiştir Batı devletlerinin ve onların maşalarının Türkiye üzerine hesapları Lozan’dan sonra da günümüze kadar devam etmektedir Bunları da gözönüne aldığımızda Lozan’ın önemli bir andlaşma olduğu ortaya çıkmaktadır
Türk milletinin istiklâl mücadelesi ve bu mücadelenin zaferle sonuçlanması, Lozan andlaşmasının imzalanması Batı emperyalizmi altında yüzyıllardır inleyen Afrika ve Asya’daki mazlum milletlere de örnek oldu ve bu milletler bağımsızlık mücadelelerine başladılar Lozan Andlaşması Türkiyeyi parçalayıp bir Ermenistan ve Kürdistan devleti kurma projelerini ortadan kaldırdı
|