Yalnız Mesajı Göster

B- Ankara’nın Başkent Oluşu

Eski 05-11-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

B- Ankara’nın Başkent Oluşu



B- Ankara’nın Başkent Oluşu

Lozan Barış Antlaşmasının TBMM’si tarafından onaylanmasından sonra, İstanbul 2 Ekim 1923’de tahliye edilmeye başlandı 6 Ekim 1923’de İstanbul’un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı
Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi meselesini getirmekte idi

Lozan’dan başarı ile dönen Dışişleri Bakanı İsmet Paşayı bekleyen iki önemli mesele vardır Biri Ankara’nın hükümet merkezi olması, diğeri devlet şeklinin tespiti

İsmet Paşa, hükümet üyesi olmakla beraber, Ankara’nın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923’de ondört arkadaşı ile birlikte, Malatya Milletvekili olarak TBMM’ne vermişti Önergeyi veren İsmet Paşa, Dışişleri Bakanıdır Ankara’nın hükümet merkezi olması konusu, TBMM’ne bir hükümet teklifi olarak gelmemiştir O dönemde, Başbakan ve Bakanlar, Meclis hükümeti anlayışının tabiî sonucu olarak, Meclis genel kurulundan doğrudan doğruya seçilirlerdi Başbakan ve Bakanlar, Meclise karşı sorumlu idiler Bakanlar Kurulunda karar için oybirliği değil, oyçokluğu yeterli sayılıyordu Parlamenter rejimde büyük önem taşıyan kabine dayanışması, meclis hükümeti sisteminde önem arzetmiyordu Böyle bir durumda hükümet içinde uyuşmazlık her zaman baş gösterebilirdi Ankara’nın hükümet merkezi olması konusunda hazırlanan bir tasarının Hükümet içinde müzakere edilmesi ve işbirliği sağlanması zaman alacak ve dayanışma içinde çalışılması da güçlükler arzedecekti Bu bakımdan meselenin sür’atle çözümlenmesi ve Bakanlar Kurulu üyeleri arasında herhangi bir uyuşmazlığın çıkmaması için, Ankara’nın hükümet merkezi olması konusu bir kanun teklifi şeklinde, İsmet Paşa ve ondört arkadaşının birlikte hazırladıkları bir önerge ile TBMM’ne gelmiştir12

Ankara’nın hükümet merkezi olması, Meclis’te fikir ayrılığı ve görüş farklılığına sebep olmuştu Karşı görüş sahipleri acele edilmemesinden yana idiler

İsmet Paşa, “Hatıralar”ında hükümet merkezi seçimini hemen yapmak gerektiğini belirterek, “ondan sonra gelecek mesele var Cumhuriyet ilân olunacak Bunda biz kararlıyız, mutabık kalmışız Devletin şeklini bir an evvel tespit edeceğiz Onlar bu mesele geldiği zaman da aceleye lüzum yoktur, diye en masum tedbir olarak talik etmeyi, uzatmayı istemişlerdir Mesele şu: yeni devletin esaslarının tespitinde aramızda fikir ayrılığı var”13

İsmet Paşa, Ankara’nın hükümet merkezi olması konusunu acil bir mesele olarak görmekte ve Lozan’dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir

İsmet Paşaya göre, Ankara’nın başkent olması iç ve dış çeşitli sebeplere dayanmaktadır

“Lozan’da garp âleminin murahhasları, mütehassısları, diplomatları ile görüşüyorum Bunlar, İstanbul Hükümetini, İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar Bunu her hallerinden anlıyorum Her konuşmamızda hükümet merkezi bahsi geçiyor Ankara’da kalacak mısınız, kalınabilir mi, sonra nasıl olacak? Bana hep bunları soruyorlar Ankara’da kalırsanız biz oraya nasıl gideriz, diyorlar Bunların hepsi, benim her gün içinde bulunduğum muhitin sözleri Dış âlemin görüşü, düşüncesi ve telkinleri böyle Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var Bir defa Boğazlar askerî bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla emniyetsiz Bu vaziyetteyiz Lozan Muahedesiyle elde edebildiğimiz neticeler ve tarihî şartlar bizi endişeye sevk ediyor Ayrıca Anadolu’nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu Hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz”14 İsmet Paşa, açıklamalarına devamla, görünüşteki bütün tabîi hayat şartlarının hükümet merkezinin İstanbul olmasını zorladığını ifade ile karar almak ve iş yapmak için acele davranmanın gereğini belirtiyor

İsmet Paşaya göre, “Ankara’nın hükümet merkezi olması meselesinin zahiren (görünüşte), hilâfetle bir ilgisi yoktur Fakat, Ankara hükümet merkezi olunca, hilâfet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor Gerçi biz hilâfeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz Fakat Ankara’nın hükümet merkezi olması ve hilâfet merkezinin İstanbul’da bulunması, ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır”15

İsmet Paşaya göre “Ankara’nın hükümet merkezi olması ile ilgili önergenin Meclisten geçirilmesi esaslı bir karardır Yeni devletin politikasına, ideallerine yazılı bir istikamet veren, kesin, fiili bir adımdır”16

Teklif edilen, Anayasa maddesi gayet kısadır “Türkiye Devletinin makam idaresi Ankara şehridir”17

Ancak teklif edilen kanun maddesinin gerekçesi, Ankara’nın yeni Türkiye’nin merkezi olması gereğini açıklamaktadır Gerekçe özetle, yeni Türkiye’nin esas mevcudiyetinin ve ülkenin kuvvet kaynaklarının ve gelişmesinin sağlanması, Anadolu’nun merkezinde başşehri tesis etme lüzumunu açıklıyor ve coğrafi ve stratejik durum, iç ve dış güvenlikte bunu gerekli görüyordu18

13 Ekim 1923 ‘de Anayasaya konan ek bir madde ile Ankara, yeni devletin başşehri olmuş ve böylece Devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verdiği gibi, Cumhuriyetin ilânı için de bir adım atılmış oldu Bu aynı zamanda Millî Mücadelenin başından beri uygulanan Ankara’nın İstanbul’a hakim olacağı esasının da bir sonucu idi19 Şevket Süreyya Aydemir’de Ankara’nın başkent olmasını önemli bir olay, manalı bir hâdise olarak ifade etmekte,” İstiklâl mücadelesinin gelenek ve hatıralarına asil bir saygı ve bağlılık nişanesi” olarak görmektedir20 Bernard Lewis’in belirttiği gibi, “böylece, meydana gelmekte olan değişiklikleri sem-bolleştiren ve iyice belirten yeni bir başkent seçildi Yeni devlet bir hanedan, imparatorluk veya din üzerine değil, Türk ulusuna dayanıyordu ve başkenti de Türk Anayurdunun kalbinde idi”21

C- Cumhuriyetin İlânı

Fethi Okyar’ın yeni Meclis seçildikten sonra başkanı olduğu İcra Vekilleri Heyeti, üç buçuk aydan beri işbaşındaydı Vekiller Heyetinin kuruluş şekli birçok memleket işlerini ele almaya imkân bırakmıyordu Ayrıca Mecliste mevcut gizli bir hizip, Fethi Bey ve arkadaşlarının hükümet hizmetlerini sükûnetle görmelerine engel oluyordu Bu durumdan şikâyetçi olan Fethi Bey, Vekiller Heyetinden ayrılmak istediğini çeşitli vesilelerle, Atatürk’e ifade etmişti Diğer vekiller de bu şartlar altında çalışmanın güçlüklerini belirtmişlerdi Asıl ortaya çıkan güçlük hükümet teşkilinin Meclis tarafından doğrudan doğruya seçim yolu ile yapılmasında idi
Vekiller Heyeti 25 Ekim 1923’de Çankaya’da Mustafa Kemal Paşanın başkanlığında toplandı Alınan karara göre, Vekiller Heyeti üyeleri istifa edecekler ve yeni seçilecek Vekiller Heyetinde vazife almayacaklardı
Vekiller Heyetinin istifa mektubu ise şöyledir:
“Riyaseti Celileye
Türkiye Devletinin, karşısında bulunan dahilî ve haricî vazifei mühimme ve müşkileyi suhuletle intaca muvaffak olması için gayet kuvvetli ve Meclisin müzahareti tammesine mazhar bir Heyeti Vekileye ihtiyacı katî bulunduğu kanaatindeyiz Binaenaleyh Meclisi Alinin her suretle itimat ve müzaheretine müstenit bir Heyeti Vekilenin teşekkülüne hizmet etmek maksadiyle istifa eylediğimizi kemali hürmetle arz eyleriz efendim”22

27 Ekim 1923’de Vekiller Heyetinin istifası TBMM’sinde okunduktan sonra, yeni bir vekiller heyeti kurma yolunda çalışmalara başlanıldı

Tertip edilen listeler üzerinde bir birliğe varmanın güçlükleri ortaya çıktığından, Halk Fırkası Yönetim Kurulu bir liste düzenleyerek, Fırka Reisi Mustafa Kemal Paşaya durumu bildirdi Listede yer alan isimlerin bir kısmının muvafakatlarının alınması gerekliliği ve kesin bir liste düzenleme zorunluluğunu ortaya koyuyordu 28 Ekim 1923 günü Çankaya’da İsmet Paşa (İnönü), Fethi Bey (Okyar), Kâzım Paşa (Özalp), Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize Meb’usu Fuat ve Afyon Karahisar Meb’usu Ruşen Eşref Bey, Mustafa Kemal Paşanın misafirleri olarak akşam yemeğine davetli ol muşlardır

O akşam yemekte, kabine bunalımından çıkmanın yolunu Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına göstermiştir Mustafa Kemal Paşa, yemek esnasında, “yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” demiştir Orada bulunanlar derhal bu fikre katılmışlardır Yemekten sonra Çankaya’da misafir kalan İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte bir kanun tasarısı hazırlanmıştır Atatürk’ün söylediği ve İsmet Paşanın kaleme aldığı müsvedde, 20 Ocak 1921 Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesini öngörüyordu Atatürk, Teşkilâtı Esasiye Kanununun birinci maddesine, “Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir” cümlesinin eklenmesini uygun görüyordu Diğer maddelerde Cumhuriyet idaresinin gereği Anayasada yapılan değişikliklere aitti

29 Ekim 1923 Pazartesi, sabah saat 1000’da Halk Fırkası grubu toplanmış ve yeni bir kabine teşkili için görüşmelere başlanmıştır Ancak görüşmeler bir çıkmaz içindedir Grup, Fırka Umumî Reisi olarak Mustafa Kemal Paşanın meselenin halline Genel Kurul tarafından görevlendirildiğini karar altına almıştır Bunun üzerine kürsüye davet olunan Mustafa Kemal Paşa, Meclisten çözüm yolu için bir saat müsaade istemiştir

Mustafa Kemal Paşa bu bir saatlik süre içinde, Mecliste gerekli kişileri odasına davet ederek, bir gece önce hazırlanan müsveddeleri göstererek karşılıklı görüşmelerde bulunmuştur Öğleden sonra saat bir buçukta Fethi Beyin başkanlığında toplanan Halk Fırkası Umumî Heyetinde önemli tarihi kararlar alınmıştır Kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa hükümet bunalımı ve bunun çözüm tarzı ile ilgili olmak üzere şu açıklamalarda bulunmuştur:

“Muhterem Arkadaşlar, hallinde müşkülâta duçar olduğunuz meselenin sebep ve illeti, bütün rüfekaca (arkadaşlarca) taayyün etmiş olduğu kanaatindeyim Noksan, kusur, takip etmekte olduğumuz usul ve şekildedir Filhakika, mevcut Teşkilâtı Esasiye Kanunumuza tevfikan (göre) bir Heyeti Vekile teşkiline teşebbüs ettiğimiz zaman bütün rüfekanın (arkadaşların) her biri vekiller ve heyeti vekile intihabı mecburiyetinde bulunuyor Heyeti umumiyenizin birden Heyeti Vekile intihabına mecbur olmanızda görülen müşkilâtın halli zamanı gelmiştir Geçen devrede de, aynı suretle müşkilâta tesadüf ediliyordu Görülüyor ki, bu usul bazan birçok teşevvüşlere badi oluyor (karışıklıklara yol açıyor) Heyeti celileniz bu müşkilin halline beni memur kıldınız Ben de arz ettiğim kanaatten mülhem olarak düşündüğüm şekli tesbit ettim Onu teklif edeceğim Teklifim mazharı kabul olursa kuvvetli ve mütesanit bir hükümet teşkili kabil olacaktır Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için gaye olan Teşkilâtı Esasiye Kanunumuzun bazı noktalarını tavzih (açıklık) lâzımdır Teklif şudur” 23

Mecliste okunan teklif, Anayasanın, I, 2, 4, 10, 11 ve 12 nci maddelerinin değiştirilmesini ve hükümetin şeklinin Cumhuriyet olduğunu ve bununla ilgili diğer değişiklikleri öngörüyordu

Mustafa Kemal Paşanın teklifinden sonra görüşmelere ve münakaşalara başlandı ‘‘Bir kısım milletvekilleri, Teşkilâtı Esasiye Kanununun değiştirilmesi ile bugünkü bunalımı çözmek mümkün değildir, Heyeti Vekile Reisini seçelim, Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun değişikliğini sonra düşünürüz” demişlerdir

Fırka toplantısında söz alan İsmet Paşa ise, “Fırka Reisinin teklifini kabule ihtiyaç kafidir Cihan bizim bir şekli hükümet görüştüğümüzü biliyor Bu müzakeratımızı bir neticeye rapt edip ifade etmemek, zaif (zayıflık) ve teşettütü (aykırılık) idameden başka bir şey değildir Avrupa diplomatları bu hususta beni ikaz ettiler Devletin reisi yoktur, dediler Şekli hâzırımızdaki reis, Meclis Reisidir Demek ki siz, bir başka reis bekliyorsunuz Avrupa düşüncesi işte budur Halbuki biz, böyle düşünmüyoruz Millet, hâkimiyetine, mukadderatına, bilfiil vaziulyetdir O halde, bunun ifadei hukukiyesini söylemekten neden çekiniyorsunuz? Reisicumhur olmadan, başvekil intihabı teklifi, kanunsuz olur Bunda şüpheye mahal yoktur Başvekilin intihabını, kanunî ve mümkün kalabilmek için Gazi Paşa Hazretlerinin, teklifinin kanuniyet kesbetmesi lâzımdır”24

Asım Us’un açıklamasına göre, Lozan Konferansı’nda Avrupalılar Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, Cumhuriyet rejimi için bir intikal devresi olduğunu pek anlayamıyorlardı Lozan Konferansında yabancıların, İsmet Paşaya, “sizin hükümet şekliniz nedir? Büyük Millet Meclisi Hükümeti nasıl şeydir?” sorusu sorulmakta idi25

İsmet Paşa da özellikle konuşmasında bu konuya açıklık getirmek gereğini duymuştur

Bu açıklamalardan sonra söz alan Abdurrahman Şeref Bey ise, “Eşkâli hükümetin taâdadına lüzum yok Hakimiyet bilâkaydüşart milletindir; dedikten sonra kime sorarsanız sorunuz, bu, Cumhuriyettir Doğan çocuğun adıdır Ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin”26 demiştir

Konuşmalar sonucu teklifin bütünü ve sonrada maddeler ayrı ayrı okunarak kabul edilmiştir Fırka toplantısını Meclisin toplantısı izlemiştir

Fırka (Parti) toplantısında öngörülen teklif, Kanunu Esasi Encümeninde incelenmiş teklife sadece dil ve devletin dini ile ilgili hükümler eklenmiştir

Kanunu Esasi Encümeninin Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı mevaddının (maddelerinin) tadiline (değiştirilmesine) dair Kanun Teklifi ve Kanunu Esasi Encümeninin mazbatası Umumî Heyette gündeme alınmış, müstacel en (acele) ve derakap (hemen) müzakeresi teklifi i sari (açık) oyla kabul edilerek Kanunu Esasi Encümeninin mazbatası okunmuştur

Mazbatada, egemenliğin millete ait olduğu ve idare usulünün de milletin kendi kaderini kendinin seçmesi açıkça belirtilmiştir Bunun anlamı ise Cumhuriyettir Mazbata ayrıca Teşkilâtı Esasiye Kanununun değiştirilecek diğer maddelerinin de gerekçesini açıklamıştır

Kanunu Esasi Encümeni Reisi Yunus Nadi Bey, Genel Kurul’da uzun bir açıklama yaparak, Türkiye Devletinin hükümet şeklinin Cumhuriyet olması gerektiğini belirtmiştir

Yunus Nadi Bey konuşmasında, Birinci Büyük Millet Meclisi, Teşkilâtı Esasiye ile Şark’ta yeni ve mühim bir devlet kurmuştur diyerek, kurulan devletin yeni bir devlet olduğunu da ifade etmiştir

Meclisin vazifesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin beynelmilel haiz olduğu unvanın tespitinden ibarettir

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu kanunun birinci maddesi ile, egemenliği kayıtsız şartsız millete vermiş bulunmaktadır Bu hükümet şeklinin adı Cumhuriyettir Eklenen fıkra ile Cumhuriyet şeklen ifade edilmiştir”

Genel Kurul’da, Vasıf Bey (Saruhan), Eyüp Sabri Efendi (Konya), Rasih Efendi (Antalya) tasarının tümü üzerinde söz almışlardır

Eyüp Sabri Efendi (Konya), açıklamasında, “Bizim hükümetimiz bugün Cumhuriyet olmuyor Teşekkül ettiği günden beri Cumhuriyet olmuştur Yalnız benden önce söz söyleyen arkadaşlarımın işaret ettikleri veçhile bazı ihtiras ocaklarını alevlendirmemek için unvanını açıkça verememiştir Bugün tamamen unvanı hakikisini alacak devre hulul etmiştir ve verilmek lâzımdır” demiştir

Eyüp Sabri Efendi (Konya) ye göre, Bu kanun zaten mevcut olan Hükümetimize bir ilmî kisve veriyor, giydiriyor, o da “Cumhuriyet” kelimesidir28

Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerin kabulü ile TBMM tarafından Cumhuriyet de ilân edilmiş oldu

Şevket Süreyya Aydemir’in açıkladığına göre, tasarı müttefikan (oybirliği ile) kabul edilmişti Yaşasın Cumhuriyet avazeleri (sesleri) bu defa daha gür, daha devamlı bir heyecan fırtınası içinde Eski Büyük Millet Meclisinin küçük, mütevazi salonunu çınlattı Türkiye artık bir Cumhuriyet olmuştu”29

Ondan sonra, Reisicumhur seçimi yapılmıştır Kürsüde bulunan İkinci Reis Vekili Başkan İsmet Bey (Eker), sonucu Meclise şöyle arzetmiştir

“Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti için yapılan intihabat (seçim) arasına yüz elli sekiz zat iştirak eylemiş ve Cumhuriyet riyasetine yüz elli sekiz âza müttefikan Ankara Mebusu Gazi Mustafa Kemal Hazretlerini intihab eylemişlerdir”30

Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa Meclis ve millete hitaben tarihi konuşmasını yapmıştır

“Muhterem Arkadaşlar, mühim ve cihanşümul hâdisatı fevkalâde karşısında muhterem milletimizin teyakkuz ve intibahı hakikisine bir vesika-ı kıymettar olan Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun bazı maddelerini tavzih için Encümeni Mahsus tarafından heyeti celilenize teklif olunan kanun lâyihasının kabulü münasebetiyle Türkiye Devletinin zaten cihanca malûm olan, malûm olması lâzım gelen mahiyeti, beynelmilel mâruf unvaniyle yâd edildi Bunun icabı tabiisi olmak üzere; bugüne kadar doğrudan doğruya meclisin riyasetinde bulunduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi Reisicumhur unvaniyle yine aynı arkadaşınıza, bu âciz arkadaşınıza tevcih ediyorsunuz Bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda izhar buyurduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz, bundan dolayı heyeti celilenize bütün samimiyeti ruhiyemle arzı teşekkürat ederim

Efendiler, asırlardan beri, şarkta mağdur ve mazlum olan milletimiz; Türk Milleti, hakikatta meftur olduğu hasailden muarra telâkki ediliyordu

Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında suizanda bulunanların ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak zevahirperest insanlar olduğunu pek güzel ispat etti Milletimiz haiz olduğu evsaf ve liyakatini hükümetinin yeni ismiyle, cihanı medeniyete daha çok suhuletle izhara muvaffak olacaktır Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie lâyık olduğunu aşariyle ispat edecektir

Arkadaşlar, bu müesseseyi âliyeyi vücuda getiren Türk Milletinin son dört sene zarfında ihraz ettiği zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere tecelliyatını gösterecektir Acizleri mazhar olduğum bu emniyet ve itimada kesbî liyakat etmek için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim O ihtiyaç heyeti aliyenizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve müzaharetinin devamıdır, ancak bu sayede ve Allanın inayetiyle şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vezaifi hüsnü ifaya muvaffak olabileceğimi ümidederim

Daima, muhterem arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir surette yapışarak onların şahıslarından kendimi bir an bile müstağni görmeyerek çalışacağım, Milletin teveccühünü daima noktai istinat telâkki ederek hep beraber ileriye gideceğiz Türkiye Cumhuriyeti mes’ut, muvaffak ve muzaffer olacaktır”31

Cumhuriyetin ilânı kaçınılmaz bir sonuç, tabiî gelişmenin zaferi idi Bu durumu Prof Dr İlhan Arsel şöyle dile getirmektedir:

“Filhakika Hakimiyeti milliye esasının tabiî ve tam bir şekilde tahakkuku ancak cumhurî idare ile mümkündür, zira Cumhuriyette bütün hakimiyet, daha doğrusu hâkimiyeti meydana getiren bütün kuvvetler (teşriî, icraî ve adlî) milletin elindedir Ve millet bu kuvvetleri istimal edecek organları intihap eder”32

“Atatürk, hâkimiyet tabirini istimal ederken onu hudutsuz ve en üstün bir kuvvet ve kudret olarak kabul etmiş ve TBMM’ini, milletin yegâne temsilcisi olarak bu üstün kuvvet ve kudretle mücehhez cumhuriyet rejimini ikame edebilmek maksadiyle tek çare olarak görmüştü”33

Büyük Atatürk, Hâkimiyeti Milliye, esasını işlemekle ve onu yeni Türk Devletinin temel taşı yapmakla, yeni devletin devlet ve hükümet şeklini de tayin ve tesbit etmiş oluyordu Cumhuriyet rejiminin tohumunu atmış bulunuyordu

Dankwart A Rustow’a göre, “Kemal, daha başından itibaren direniş hareketini Padişahın dışında, Padişahı dikkate almadan ve nihayet Padişaha karşı örgütlemişti Eskiden Osmanlı Orduları din ve devlet uğruna savaşa girmişlerdi Kemalist ordular ise vatan ve millet uğruna dövüşmekteydiler Ağırlığın buraya kaymış olması, daha o zamandan Cumhuriyete gidişin bir belirtisi sayılabilir”34

Cumhuriyetin kurulması ile halk idaresi gerçekleşmiştir Halk reâye olmaktan kurtulmuş, kendi kendini idare edecekleri seçmeye hazırlanan efendi olmuştur

Atatürk bu hususu bir konuşmasında açıklamıştır:


“İdareî devlet’i Cumhuriyetten bahsetmeksizin, hâkimiyeti milliye esasatı dairesinde her an Cumhuriyete doğru yürüyen şekilde temerküz ettirmeğe çalışıyorduk”35

Tarık Zafer Tunaya’ya göre, “Cumhuriyet de, millî devletin karakterinden doğmuştur Onun siyasal ve sosyal gerçeklerini kapsadığı için, Türk Devriminin en derinlerinden köklerini aldığı için önemli ve anlamlı bir aşamadır”36

Şükrü Kaya’ya göre, “Türkiye’de Cumhuriyet Türklerin hayat ve haysiyetlerini ve binlerce yıllık ana topraklarını kurtarmak için her şeylerini feda ederken sarayın devamlı ve inatlı hıyaneti üzerine Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşlarının kanlı günlerinde doğdu Türk Milletinin kurtuluşunun ve yaşayışının şanlı bir remzi ve zaruri bir rejimi oldu Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve onun hükümetine ister âsi, ister ihtilâlci denilsin, isterse Fransız İhtilâli’nin Konvansiyon meclisine benzetilsin, Türkiye’de millî hâkimiyeti ilk o kurdu ve o tatbik etti O hükümetin kanunla hukukî adı konulmamıştı Fakat o rejim mükemmel ve demokratik bir cumhuriyetti Onu Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi kurdu Onu kitaplaştırmak, kanunlaştırmak da ikinci Büyük Millet Meclisi’ne nasip oldu Tarihte birçok Cumhuriyetler, mağlubiyetlerin tepkisidir Bizde zafer millî hâkimiyetin eseri, Cumhuriyet de zaferin nimeti ve ganimeti oldu”37

Meclis Hükümeti sistemi, tarihte görülen örnekleri gibi, tipik anlamda ihtilâl veya olağanüstü hal meclisleridir, İsviçre istisna edilecek olursa, meclis hükümeti sistemini demokratik bir rejim içinde uzun süre devam ettirebilmek mümkün görülmemektedir İsviçre’de bu sistemin devam etmesi, İsviçre’ye özgü şartlardan ileri gelmektedir38

Meclis Hükümeti sisteminin uzun süre devam edemeyeceği dikkate alınırsa; Cadart ve Ali Fuat Başgil’in de belirttiği gibi39 sistemin anarşiye ve diktatörlüğe dönüşmesi tehlikesi de söz konusu olduğundan, Millî Mücadele’yi izleyen dönemde, parlamenter rejime doğru bir adım daha atılarak Cumhuriyetin ilânı büyük bir başarı sayılmalıdır

Cumhuriyet burada, istikrarlı ve devamlı bir devlet biçimi seçimini sağlamış, Türkiye’nin gerçekleşene cevap verecek şekilde, parlamenter rejime doğru gelişmeler göstermiştir

Atatürk, Nutuk’da, Rauf Bey’in Cumhuriyetin ilânı konusundaki tutumunu eleştirirken yaptığı açıklamada Büyük Millet Meclisi Hükümeti şeklinin geçiş dönemi zaruretlerinden olduğunu belirtmekle beraber bütünüyle meclis hükümeti sisteminin pratik zorunluluklardan kaynaklanan geçici bir rejim olduğunu açıkça ifade etmiştir40

Türkiye’de Cumhuriyetin bir gelişmenin tabiî bir sonucu olduğu, TBMM’i hükümet idaresinin aslında Cumhuriyet demek olduğunu İsmet İnönü de belirtmektedir

Gazeteci Abdi İpekçi’nin Millî Mücadelede idare şeklinin “Cumhuriyet” olacağının düşünülüp düşünülmediği sorusuna İsmet İnönü şu cevabı vermiştir

“Fesada yer verilmemek için bundan bahsedilmedi Esasen ihtiyaç da yoktu Millet Meclisi bütün kuvvetlere sahip olarak işbaşında idi Kumandanlar aynı zamanda Millet Meclisi âzası idiler Atatürk Millet Meclisinin başında bütün kuvvetlere sahipti Bu, o zaman bize çok tabiî görünen bir hayat tarzı idi Aslında bunun Cumhuriyet demek olduğu sonradan bir günde, bir saatte derhal kendini gösterdi O da şöyle oldu:

Lozan’dan sonra bütün devletler bizimle münasebet kurmadan önce, “Dur bakalım, devletin şekli ne olacak?” diye bekler bir vaziyet aldılar Bu durumda Millet Meclisi iktidarı ve idaresinin devam edemeyeceğini, bir devlet şekli seçmenin zarurî olduğunu daha kesin surette anladık Mevcut hayat tarzı esasen Cumhuriyet olduğuna göre mesele işin adını koymaktan ibaretti Yani olmuş, bitmiş bir şeyi ilân etmek gibi bir şey”41

Norbet Von Bischoff’a göre de, “İhtilâl, üç buçuk yıldan beri gebe olduğu Cumhuriyeti doğurmuştur”42

Tarihçi, Arnold Toynbee’ye göre, Türkiye’de, “demokrasi olgunlaşmamışsa bile, ilerlemişti ve Cumhuriyet; demokrat fikirli bir ulusun kesin ifade yoluydu Cumhuriyet fikrinin tümü, bir tek ulusun, halkının büyük çoğunluğu tarafından onaylanan ve paylaşılan fikriydi”43

Enver Ziya Karal, yeni Türk Devletinin adının Cumhuriyet olmasını üç nedene bağlamaktadır “Birinci ve önemli neden, halifelik ve saltanattan yana olanların boş gibi sandıkları devlet başkanlığı makamı için bunalımlar yaratmalarını önlemek idi İkinci neden, Türkiye’nin dış ilişkilerinde yabancı devletlerin Türkiye’de siyasal rejimin istikrara kavuşmamış olduğu yolundaki kuşkularını önlemek, üçüncüsü de, yeni Türkiye Devletinin modernleşmesi yolunda yapılacak devrimlere karşı, dinsel bir örgüt olarak yaşamakta olan halifelikten gelebilecek direnmeleri kırmak idi

Atatürk bu nedenlerle 1923 Eylülünden bu yana, Cumhuriyetin duyurulması sorunu ile yakından ilgilenmeye başladı”44
Ahmet Ağaoğlu’na göre, Cumhuriyet Türk İnkılâbının halkalarından biriydi

“Şark’ta (Doğuda) ilk kere demokratik bir Cumhuriyet kuran O’dur Şark’ta ilk kere dini dünyadan ayıran O’dur Şark’ta ilk kere medenî beşeriyetin (uygar insanlığın) müşterek (ortak) bir aile olduğunu ilân ve bu aile efradı (üyeleri) arasındaki hâileleri (engelleri) kaldırmaya azmeden O’dur”45

Türkiye’de Cumhuriyetin ilânı, tarihî bir gelişmenin tabiî bir sonucudur Millî egemenlik ilkesinin devletin siyasî rejiminin temel direği olması, bütün gelişmeleri Cumhuriyete yöneltmiştir

Türkiye’de Cumhuriyet, demokratik rejime yönelik demokratik Cumhuriyet olmuştur Türkiye’de Cumhuriyet batılı anlamda modern devlet şekli olarak gelişmiştir Türkiye’de Cumhuriyet, ırk, din, dil ve cinsiyet farkı gözetmeksizin, bütün vatandaşların paylaştıkları ve yararlandıkları siyasî rejimin adı olmuştur Eşitlik ilkesi, herkesin kanun önünde eşitliği, Türk cumhuriyetinin özelliğini teşkil etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla