05-09-2009
|
#5
|
|
meLankoLik_asaLet
|
KALPLE NEFİS ARASINDAKİ İNCE FARK
KALPLE NEFİS ARASINDAKİ İNCE FARK
"ALLAH şüphesiz ALLAH yolunda savaşarak öldüren ve öldürülen müminlerin nefislerini ve mallarını cennete karşılık satın almıştır" âyetinde "kalbin" değil de "nefsin" satın alınması dikkati şayandır Zira kalp yaratılmış olan hiçbir şeye köle olmaz Mevcudattan hiçbir şey onu çalamaz Çünkü kalp Hak'tan gayrisiyle ünsiyet kurmaz, ALLAH'ın zikrinden başka birşeyle tatmin olmaz Kalp bu konumu itibariyle alınıp satılamayan, ALLAH'tan başkasına boyun eğmeyen hür bir kimseye benzer
Nefis ise böyle değildir O, şehvanî şeylerle tatmin olur Zevk ve lezzetlere olan meyli sebebiyle onların esiri olur Esirin ise alım-satımı caizdir
Bu anlatılanlar şeriat kabının zahirinden taşan birkaç damla, zahirî ilmin bazı kırıntılarıdır Bilindiği üzere, sözün akışı vaktine göredir Sen arındığın zaman sözün de arınır, sen bulandığın an o da bulanır
Nefis ve kalp meselesine şu şekilde de yaklaşılabilir: Kalp halkla değil Hak'la; nefis ise Hak'la değil halkla meşgul olduğu için, kalp yerine nefis satın alınmıştır
Nefis kötü sıfatlar ve bayağı hasletler üzere yaratılmış olduğu için âfet bölgesi, muhalefet yurdudur Kalp ise güzel sıfatlar ve iyi huylar üzere yaratılmış olduğundan itaat ve ibadet beldesi hüviyetindedir İşte nefsin kötü vasıflarının iyi vasıflara, kalbî özelliklere inkılâp etmesi için nefis satın alınmıştır
Nefis alım-satım kefesine konulup teslim işlemleri yapılınca, ALLAH Teâlâ nefsi hayra çağırmakla görevli bir meleği ona gönderir Melek onu daimî surette hayra davet edip serden men eder Bu hal aralarında bir dostluk kurulana kadar devam eder Nefis vakur, boyun eğecek bir vaziyete gelince, melek ondan tüm kötü sıfatları alır ve onu güzel sıfatlarla donatır Böylece o, küfür karanlığından iman aydınlığına, tüm kötü sıfatların zulmetinden iyi sıfatların nuruna ulaşır
Nefis, küfür karanlığı ve onun vasıflarından kurtulup, muhalefet ve inadından vazgeçince, ilâhî emre boyun eğer; ALLAH Teâlâ da ondan razı olur
Nefis bu vakur ve mutmain tavırlarıyla ALLAH'ın kulları arasına girer ve, "Ey nefs-i mutmainnel Rabbini razı edecek bir halde ve sen de rabbinden razı olacak bir vaziyette O'na dön Kullarımın arasına ve cennetime gir"^
âyetinin müjdesine mazhar olur
Âlem-i adi (kâfir ve münafıklar), kudret âlemi hakkında nifaka düşüp, âlem-i hikmeti inkâr etmesi sebebiyle onların nefisleri satın alınmaya lâyık görülmemiştir
ALLAH Teâlâ onların nefislerini muhafaza etmeyip, onları şeytanın vesveseleriyle baş başa bırakmıştır Böylece şeytan onları daima şerre, kötülüğe çağırır, kötü işlerle onları aldatır; mayalarındaki bozuk şeylere, şehvete, isyana, ALLAH'ın buyruklarına karşı çıkmaya davet eder Bunların neticesinde nefis âdeta şeytanlaşır, kötülüğü emredip, iyiliği nehyeden bir hale gelir Nefsin bu sıfatı, "Şüphesiz nefis devamlı kötülüğü emreder" âyetinde belirtilmiştir Şeytan böylece o nefislerin en kuvvetli yardımcısı ve en yakın dostu olur Bu husus Kur'ân-ı Ke-rîm'de, "Kim rahmânm zikrine karşı kör oiursa, ona şeytanı arkadaş ederiz" ^ âyetiyle beyan olunmuştur
ALLAH Teâlâ, âlem-i fazlı (müminleri) kendi nefislerine şahit tutup,,onlara tevhid ve takvayı ilham etti Aynı şekilde âlem-i adli de (kâfirleri) kendi nefislerine şahit tuttu Fakat onlara fücur
ve mâsiyeti ilham etti "Nefse ve onu biçimlendirene, ona isyanı ve itaati ilham edene andolsun" âyeti buna işaret etmektedir Demek ki, ALLAH Teâlâ'nın fazl ve keremiyle muamele edip hidayete erdirdiği kimselere âlem-i fazl; adaletiyle muamele edip terkettiği, haktan uzaklaştırdığı kimselere âlem-i adi denir
Korku, akıbetin kötüye gitmesinden değil, daha çok işlenen kötülüklerden kaynaklanır
|
|
|
|