ysnkrks
|
Cevap : Türk Mitolojisi
Anadolu'da, eski Türk mitolojisinin Kutup Yıldızı ile ilgili izleri, hâlâ yaşamaktadır Zaten, "Demir kazık", "Demir Direk" gibi sözlerimiz, Anadolu Türklüğünün de kutup yıldızı için kullandıkları müşterek deyimlerdir Bu yıldıza, bazı yerlerde de "Kuluçka" da denir Bu ad da, yıldızın hareket etmemesinden dolayı verilmiş olmalı idi
Türkçede "kazık" demek, yerinde duran kımıldamayan, tahta veya demirden yapılmış, büyük bir çividir Buna bağlanan atlar da hayvanlar da onun etarfında döner dururlardı Kutuh yıldızı da gezmeyen bir yıldızdır Yine Türk mitolojisine göre, "Uzaydaki bütün yıldızlar, tıpkı bir at gibi ona bağlanmış ve onun etrafında dönerler" Aynı zamanda "Göğün göbeği" de yine Kutup yıldızı idi İşte Türklerin, gökteki yıldızlarının düzeni hakkındaki astronomik düşüncelerini ve uzay (Macrocosmos) ile ilgili tasavvurlarını, böylece özetledikten sonra, konunun daha derinlerine inebiliriz
Kutup Yıldızı, "Parlaklık" sembolü:
Türk mitoljisinde Kutup yıldızı, "Parlaklığın bir sembolü gibi idi Ateş gibi parlayan bir şey, ateş ile değil de; "Kutup yıldızı gibi" şeklinde tarif edilirdi Güneş, ışık ve sıcaklık saçan bir varlık idi kutup yıldızının özelliği ise, yalnızca parlamak ve parlak olmaktı Uygurca Oğuz-Kağan destanına göre, "Oğuz Han bir gün bir yerde Tanrıya dua ediyor ve yalvarıyormuş Tam bu sırada, etrafı birden bir karanlık basmış ve gökten, ay'dan da, güneşten de, parlak bir ışık inmiş Işığın içinde güzel bir kız oturuyor ve başındaki bir taç da, parıl parıl parlıyormuş Taç o kadar parlakmış ki, parlaklığı tıpkı Kutup yıldızının, yani Altın Kazık'ı andırıyormuş" Bu konu ile ilgili tercümeleri Oğuz destanına ait bölümümüzde vermiş bulunuyoruz
Kutup Yıldızının, bir "Demir ağaç" gibi düşünülmesi:
Az evvel "Kazık" deyimi üzerinde durmuş ve bunun bir "Direk" anlamına da gelip gelmeyeceğini düşünmüştük Aşağıda vereceğimiz örnekler bize gösterecektir ki, Kutup yıldızı hem bir "Direk" ve hem de "Kazık" olarak düşünülmüştü Türkler bu direği, biraz da bir "Demir ağaç" gibi düşünmüşler ve bunu, kendi uzay (yani kozmolojik) görüşlerine uydurmuşlardı Ergenekon Efsanesi'ni incelerken gösterdiğimiz gibi, nasıl bir "Demir dağ" var idiyse; bunun yanında, Kutup yıldızı ile ilgili olarak, bir de "Demir ağaç" düşünülmüştü Yalnız önemli olan nokta şu idi: Bu demir ağaçla, "Hayat ağacı"nı birbirine karıştırmamak lâzımdır Avrupa kavimlerinde ve Cermen'lerde de, böyle bir gök direği düşünülmüştü Avrupa mitolojisinde buna, "Universalis Columna" yani "Uzay veya kâinatın direği" veya sütunu denmişti Ayrıca bu sütun, Kutup yıldızı ile de münasebete getirilmişti Türkler bu sütununa daha fazla canlılık vermiş ve onu bir ağaç olarak düşünmüşlerdi
Gökteki güneşin, yıldızların ve hatta bulutların hareket etmesi, insanlara göğün bir eksen etrafında döndüğü hissini veriyor Elbetteki dünya da bu eksene bağlı idi Onlarla birlikte dünya da dönüyordu Ama en önemli olan göğün dönmesi idi Sibirya ve Ortaasya kavimleri bu fikir üzerinde birleşmişlerdi Ama Türkler, daha ziyade Kutup yıldızına önem vermişler, göğün ve bütün âlemin onun etrafında döndüğüne inanmışlardı Türkler bunun için Kutup yıldızına "Demir Kazık" demişler; fakat yüksek bir edebiyat ve kültüre sahip olan Uygur'lar ise, buna daha da, büyük bir önem vererek "Altun Kazuk" deyimini kullanagelmişlerdi Öyle anlaşılıyor ki Uygurların bu deyimi, sonradan Moğollara da geçmiş ve Buryat, Kalmuk v s gibi Moğol kabileleri de, Kutup yıldızına böyle demeğe başlamışlardı Uygurların Cengiz-Han ve oğulları ile, kurdukları devletler üzerine yaptıkları tesirleri iyi bilenler için, böyle bir tesir, gayet tabiî görülebilirdi Ama Moğollar için, ezelî ve yüksek bir kültür düşünenler, ayrıca Ortaasya tarihinin ince noktalarını bilmeyenler için ise, gerçekler karanlıktır
Yakut Türkleri, "Demir Kazık" deyimine daha da mitolojik bir canlılık vermişler ve buna "Demir-ağaç" demişlerdi Onlara göre, "Yer ile gök yaratılmağa ve yavaş yavaş büyümeğe başladığı zaman, bu demir ağaç da onlarla beraber yeşermiş ve yine onlarla beraber büyüyerek, yerle gök arasında yükselmiş idi" Türk mitolojisindeki "Demir-dağ" motifini Ergenekon efsanesi ile ilgili bölümümüzde incelemiştik Şimdi burada bir de demir ağaç ortaya çıkmaktadır Böylece Ortaasya Türklerinin demir kazığının yerine Yakutlarda demir bir ağaç geçmiş bulunuyordu Kutup yıldızı bu ağacın tepesindeydi Gök ve bütün uzay da, bu ağacın ekseninde dönüyordu
Kutup yıldızının bir "At kazığı" gibi düşünülmesi:
At ile ilgili efsaneler, Ortaasya'da yaşamış ve yaşamakta olan kavimleri, dünya mitolojilerinden ayıran, en belirli özellikler olmuşlardı Zaten bugünkü tükçemizde de "Kazık" sözü, hareketsizliğin ve bir yere bağlanışın ifadesidir Ortaasya Türk mitolojisi, günlük hayatta önemli yer tutan eşyaların, hayvanların ve olayların sembolü, bir söylenmesinden başka bir şey değildi Türkler, uzaya da, kendi evleri ve yaylaları gibi düşünmüşler ve bu düşünce düzeninden hareket ederek, uzaydaki varlıklara da, böyle ad ve deyimler buluvermişlerdi Kutup yıldızının da bir "At kazığı" şeklinde düşünülmesi, şüphesiz ki Türk mitolojisine en çok yakışan bir eğilim olmuştur Bu konu ile ilgili örnekleri, aşağıda kısa olarak vermeğe çalışacağız:
Küçükayı burcunu incelerken göstereceğimiz gibi, bu burcun kutup yıldızının en yakın olan iki yıldızı, birer at olarak tasavvur edilmişlerdi Arkadaki dört yıldız ise, bir gök arabası idi tabiî olarak bu atların yularları Demir-Kazık, yani Kutup yıldızına bağlanmışlardı ve onun etrafında dönüp duruyorlardı Büyük ve Küçükayı burçları ile ilgili bölümlerimizde de söyleyeceğimiz gibi, Büyükayı burcu da, yine bu Demir-Kazık'a bağlanmış, "7 kurt" veya "vahşi köpek idiler
Yakut Türkleri de bazı masallarda Demir-Ağaç deyimi yerine, "At-Kazığı" sözünü kullanıyorlardı Buna, "Toyon" deyimini de ilâve ederek onu kutsallaştırıyor ve bir nevi, ikinci derecede bir Tanrı olarak görüyorlardı
Yine bir Yakut efsanesi, yerle gök arasında yeşeren ve büyüyen bu Demir-Ağaç'dan söz açmakta ve ona bazı ilâveler de yapmaktadır Bu efsaneye göre Demir-ağaca, yedi tane Ren geyiği bağlı imiş, bunlar, bağlarını koparmak ister ve bunun için de ağacın etrafında koşar, dururlarmış Kutup yıldızına bağlı iki at, 7 kurt ve 7 köpekten sonra, bir de ortaya 7 Ren geyiği çıkarmaktadır Yakutların yaşadığı buzlu tundralar, Ren geyiği bölgeleridir Bu sebeple Ren geyiği burada daha öne geçmiştir Yakut efsanelerinde at da çoktur Öyle anlaşılıyor ki, bu örnekler içinde, Türk mitolojisine en çok yakışan motifler, Kutup yıldızına bağlı olan "Atlar" ile "7 kurt" idiler
"At kazığı" Türkler için çok önemli bir aletti:
Şunu unutmamalıyız ki, "Göğün direği" veya "Demir ağaç" v s gibi mitolojik motiflere rağmen, "At kazığı" eski Türklerde daha önemli sayılıyordu: "Türkün çadırının veya evinin önünde, en kıymetli şeyi sayılan atını tutan ve atının emniyetini sağlayan önemli eşyalarından biri de, at kazığı idi Türk mitolojisi temellerini mistik düşünceden almamıştı" Türkler daha ziyade, günlük hayatlarında her an beraber oldukları şeylere birer şahsiyet vererek mitolojilerini meydana getirmişlerdi
Ortaasya'da yaşayan atlı Türklerin, her birinin evinin önünde, bir at kazığı vardı: "Türkler, Tanrılarını da kendileri gibi düşünüyorlar ve onun da kutsal bir atı olduğunu, bu atın da bir kazığa bağlanmasının gerektiğini tasavvur ediyorlardı" Katanof bazı Türk hikâye ve efsanelerinde "Tanrının evi ile atını bağladığı bir kazıktan" da söz açıyor Bu hâkayelerde sözü geçen kazığın, Kutup yıldızı olduğuna dair herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır Bunu misâl olarak vermekten maksadımız, böyle bir düşüncenin de var olduğunu belirtmek içindir Türklere nazaran, çok daha ilksel bir hayat yaşayan; fakat Proto-Moğol kültürünün bozulmamış birçok özelliklerini hâlâ kendi içlerinde yaşatan Buryatlarda da, bu konu ile ilgili bir efnase vardı: "Buryatlarda, demirci ve demircilikle ilgili inanışlar, önemli bir yer tutmuşlardı Bir efsaneye göre demircilerin baş Tanrısı Boşintoy'un 9 oğlu, insanlara da demircilik san'atını öğretmişlerdi Bu 9 demirci, Kutup yıldızından bir at kazığı ve Altın-Deniz adı verilen denizden de, bir yarış yeri yapmışlardı" Demircilerin, Kutup yıldızından bir at kazığı yaptıklarına bakılırsa, Kutup yıldızının da demir olması gerekiyordu Yer yer söylediğimiz gibi Buryatlarda Demircilik san'atı, pek yayılmış değildi Onlara göre, ateşle oynayan ve bir sihirbazı benzeyen Demirciler, büyük Şamanlar olmalı idiler
Bütün yıldızların, bir bağla Kutup yıldızına bağlanmış olması, yalnız Türklere özel bir inanış değildi Hint mitolojisinde ve Avrupalılarda da, bu düşünce düzenlerini görüyoruz Türklerin onlardan farkı, bu düzeni at kazığı, at arabası veya 7 kurt gibi kendilerinin günlük hayatlarının birer parçası olan sembollerle ifade etmiş olmaları idi
Kutup yıldızının "Göğün kapısı" olarak düşünülmesi:
Ortaasya ve Altay mitolojisine göre Kutup yıldızı, yerden göğe açılan bir kapı gibi idi Tanrının bu kapısı herkesede açık değildi Eğer Tanrının bu kapısı açılırsa, insanlar Tanrıya sığınabilirlerdi Gerçi diğer yıldızlar da göğün birer deliği gibi düşünülmüşlerdi Fakat, "Orta kapı ve Tanrı yolu, ancak Kutup yıldızı kapısı" idi Ülker ile ilgili bölümümüzde de söylediğimiz gibi bu yıldızın deliklerinden ancak kötü ve soğuk havalar girebilirdi Kutup yıldızı kapısı ile, Tanrı ülkelerinin başladığı, bir gedik veya geçitti Göğe çıkan erkek Şamanlar, bu kapıya kadar çıkar ve daha ötesine gidemezlerdi Orada kendilerini, Tanrının elçileri olan ruhlar, (Utkuçı) lar karşılar ve Şamanlarla konuşurlardı Bundan sonra da Şamanlar, yeniden yere inerlerdi Bundan öteye insanlar ve aşağısına da, kutsal ruhlar geçemezlerdi Bu suretle maddî ve manevî dünya, birbirinden ayrılmış oluyordu Fakat bazı Altay efsanelerinde, "Bu geçit bazı Şamanlar tarafından seçilmişti Kutup yıldızı göğün 5 katında idi 6 katında ay ve 7 katında ise güneş vardı" Tabiî olarak, göğü 7 kat olarak tasavvur eden Türk efsanelerine göre bu böyledir Göğün 9 kat olduğu bölgelerde ise durum değişir
|