Çürük Ahmet otuz iki avradı,
Kandırıp üst üste aldı boşadı,
Daha ilk celsede işi kavradı,
Hepsine bir sebep buldu boşadı
Kırk kapıya dünür gitti nenesi,
Otuzunda avrat gördü sinesi,
Düşük çıktı Döne Kızı'n çenesi,
Dırdırdan usandı, yıldı boşadı
Neriman kör idi, Ayşe sağırdı,
Necmiye'nin eli biraz ağırdı,
Kezban geldiği gün ikiz doğurdu,
Bak şu işe dedi, güldü boşadı
Televizyon, radyo kendine kaldı,
Yatağı, yorganı Fadime aldı,
Sıra yerde duran halıya geldi,
Onu da ikiye böldü boşadı
Saymakla biter mi kâfir’in suçu,
İmam nikâhlıydı avradın üçü,
Sarılıp giderken Ayten'in göçü,
Ardından teneke çaldı boşadı
Hacıdan getirdi güzel Serap'ı
Veresiye aldı gidip şarabı,
Canından bezdirmek için arabı,
İçip içip eve geldi boşadı
Türlü derdi çeker iken Nezahat,
Üzerine kuma geldi Sebahat,
Üzülmedi öldü diye Nebahat,
İki rekât namaz kıldı boşadı
Bir şarkıcı kadın almıştı bardan,
Bütün köylü bıktı cazdan, gitardan,
Şikâyet gelince Koca Muhtar'dan,
Babasına haber saldı boşadı
Avrupa'da geçti sekiz, on ayı,
Bir Alman kocadan aldı Helga'yı,
Ondan da kaçırdı Süleyman Dayı,
Elleri böğründe kaldı boşadı
Böyle evlat olmaz ben gibi erden,
Diyerek fırladı olduğu yerden,
Kopyalamış dedi komşu Ömer'den,
Hacer'in suçunu bildi boşadı
Nikah memurunun canına yetti,
İlçede evlenme cüzdanı bitti,
Beşini nikahsız idare etti,
Hepsini gönlünden sildi boşadı
Dokuz avrat daha aldı sırayı,
Rasim der ki, O da buldu belayı,
Boşayamaz denen Cadı Nuray'ı,
İnat için kendi öldü boşadı
RASIM KOROGLU