Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Dış Ekonomi Politikasının Tanımı Ve Kapsamı

Eski 05-07-2009   #2
yesimciwciw

Cevap : Dış Ekonomi Politikasının Tanımı Ve Kapsamı



Ayrıca bir ülke stratejik ticaret politikası uygular ve bunda da başarılı olursa, bu başarı öteki ülkelerin pahasına sağlanmış olur Dolayısıyla onlar da aynı yola başvurabilirler Çok sayıdaki ülke, aynı zamanda bu tür politikalar uygularlarsa bu çabalar birbirini etkisizleştirir ve her birinin sağlayacağı yararlar çok sınırlı kalır

24 Dampinge Karşı Korunma
Gümrük tarifelerinin konulmasını gerektiren başka bir neden de yabancı üreticilerin yaptıkları dampinge karşı yerli üreticileri korumaktır Hemen hemen tüm ülkelerde yasalar dampingin önlenmesi için anti-damping vergilerinin konulmasını öngörür Gelecek bölümde damping konusunda daha ayrıntılı bilgi verilecektir

3 DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI

a Üretim ve kaynak açığını karşılama: Gelişmekte olan ülkeler kalkınmaları için gerekli olan, ancak kendileri üretemedikleri mal, hizmet ve kaynakları yurt dışından ithal ederler Yatırım malları ile ara malları, ham maddeler ve zorunlu tüketim maddeleri bu arada sayılabilir
Ayrıca çoğu az gelişmiş ülkeler yatırımların gerektirdiği sermaye fonlarını ulusal tasarruflarından karşılayamazlar Böylece yurt dışından sağladıkları fonlarla iç tasarruf açıklarını kapayabilir ve daha yüksek bir kalkınma hızı gerçekleştirebilirler Teknik işgücü açığı içinde olan bazı ülkeler de bu kaynaklan yurtdışından getirilerek ihtiyaçlarını giderebilirler Yine bu grupta düşünülebilecek bir faktör de teknolojidir Teknolojiyi üretenler birkaç sanayileşmiş ülkedeki büyük firmalardır Uluslararası ekonomik ilişkiler çerçevesinde gerekli teknolojiler dışardan ithal edilerek teknolojik gelişme hızlandırılabilir
b İç ekonomideki ürün fazlasına çıkış (pazar) sağlama: Dış ticaretin bulunmadığı bir ekonomide iç talep yetersizliği dolayısıyla, ülke kaynaklan eksik çalıştırılabilirler Bu, özellikle tarım ürünleri ve ham maddeler için söz konusudur Dış ticaretin doğurduğu talep artışları bu kaynakların kullanılmasına olanak sağlar
Başka bir deyişle, dış ticaretin yokluğunda üretim, grafik olarak üretim olanakları eğrisinin içinde bir noktada bulunur Ticaretle birlikte üretim de üretim olanakları eğrisi üzerinde yer alan bir noktaya taşınır, yani ekonomik etkinlik artar Kısacası, dış ticaret aksi durumda kullanılmayacak olan ham madde ve tarım ürünleri fazlalarına piyasa olanağı (vent for surplus) sağlar Nitekim, bu durumun örneklerine Güneydoğu Asya ve Batı Afrika'daki birçok az gelişmiş ülkede rastlanmıştır
c Geniş bir piyasa hacmi: Kapalı ekonomilerde üretim iç piyasa hacmi ile sınırlıdır Piyasa darlığı çoğu mallarda üretimin en etkin yöntemlerle yapılmasını yada en uygun teknolojilerin kullanılmasını engeller Çünkü özellikle kitlesel üretim teknolojileri, belli bir kapasitenin altında verimli olarak kullanılamazlar Böylece dış piyasalar için üretim, piyasâ darlığı engelini ortadan kaldırır
Geniş bir piyasa ayrıca, üretimde ölçek ekonomilerinden yararlanılmasına olanak sağlar Bunlar üretim hacmindeki artış dolayısıyla maliyetleri düşürücü yönde etki doğuran etkenlerdir Daha önce gördüğümüz gibi, firma içinden kaynaklananlar içsel ölçek ekonomileri diye adlandırılır Firmanın bağlı bulunduğu endüstrinin gelişmesi sonucu ortaya çıkanlar ise, dışsal ölçek ekonomilerini oluşturur
Geniş bir piyasa ayrıca ulusal yatırımları özendirerek ve dolaysız yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekerek de kalkınmayı olumlu yönde etkiler
d Rekabet: Dış ticaret, yerli üreticileri yabancı üreticilerin rekabeti ile karşı karşıya getirir Bu da üretimde etkinliği artırır, teknolojiyi geliştirir ve iş bilen, becerikli işadamlarının ortaya çıkmasına neden olur Rekabetin olmadığı yerde tekelleşme eğilimleri başlar, verimlilik azalır ve kaynak israfı artar O bakımdan rekabet kaynak verimliliğini artırmanın etkili bir yolu olarak kabul edilir Bununla birlikte, yeni kurulan bir endüstrinin dış rekabete dayanabilmesi için belirli bir süre korunması gerekebileceği de hatırdan çıkartılmamalıdır

e İç piyasa talebini geliştirme :
Geniş bir iç piyasaya sahip olan Türkiye, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde, önceleri ithal edilen yeni sanayi ürünleri, zamanla yurtiçi talebi genişletmiş ve bu şekilde söz konusu malların yurtiçinde etkin biçimde üretilmesine olanak sağlamıştır
f Ekonomik dinamizm: Dış ticaret sayesinde ülkeler birbirine yaklaşır, farklı ülkelerdeki tüketiciler diğerlerinin davranışlarından, ihtiyaçlarından, yaşayışlarından ve kullandıkları mallardan haberdar olurlar Böylece yeni ihtiyaçlar doğar, farklı kalitede mallar talep edilir ve ekonomik yapılanmada değişiklikler oluşur Bütün bunlar ekonomiye dinamizm kazandırır, kaynakların daha iyi kullanılmasına ve tüketici refahının artırmasına katkıda bulunabilir
Böylece, dış ticaretin yararlarına ilişkin özet açıklamalarda bulunmuş oluyoruz Belirtmek gerekir ki dış ticaretin kalkınmaya etkileri genellikle olumlu olmakla birlikte, bunların bazı zararlı yönleri de söz konusu olmaktadır Ancak bu durumda yapılması gereken ekonomiyi dış dünyadan soyutlamak değil, bu olumsuzlukları en aza indirecek önlemler almak biçiminde olmalıdır

4 DIŞ TİCARET POLİTİKALARI

41 İthal İkame ve İhracat Sanayiine Dayanan Kalkınma
Kalkınma stratejisinin tespitinde sanayileşme karşısında tarımın ve hizmetler sektörünün ne ölçüde ve öncelikle geliştirilmesi gerekeceğinin doğru bir şekilde tespiti, çok önemli olmakla beraber, tek başına yeterli değildir Bunun yanında ne tür sanayileşmeye yönelmek gerektiği de aynı derecede önemli ikinci bir tercih konusudur
En geniş hatlarıyla ve dış ödemeler dengesine etkileri açısından sanayii ve muhtelif sanayi sektörlerini iki kategori altında toplayabiliriz:
- İthal - ikame sanayii
- İhracat sanayii


42 İthal-İkame Sanayileşme

İthal-ikame, yani ithalatın yerine geçen sanayi, ithal edilen malların yurtiçinde imal edilmesini, böylece ithalatın azalmasını ve ithalatın azalması dolayısıyla dış ödemeler dengesinde döviz tasarrufu sağlanmasını hedef alır
Gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın süratlendirilmesinde, devamlı ve sürekli şekilde bir büyüme hızı temin edilmesinde en önemli engel ve kıt kaynak tasarruf açığı ve sermaye noksanı yanında, ve çok defa bunlardan daha da önemli olarak, döviz darboğazıdır Gelişmekte olan bir ülkede sabit sermaye yatırımlarının arttırılması için yatırım mallarının ithal edilmesine gerek vardır Çünkü, nispeten ileri teknoloji gerektiren ve büyük cesaretle çalışan yatırım malları sanayiini kurmak, kalkınan ülkeler için, kalkınmanın başlangıç safhasında mümkün değildir Ayrıca bu ülkelerde özellikle sınai üretimin yürütülebilmesi için önemli nispette ithal girdi, temel sınai mallar ve ara mallar veya parça kullanılır Tarımsal üretim için dahi, mazot, ilaç, kimyasal gübre veya hammaddeleri gibi, bir miktar ithal girdiye ihtiyaç vardır Bütün bu ithalatı yeterli ölçüde temin edecek döviz geliri ihracat ve turizm yoluyla sağladığı takdirde dış borçlanmaya gidilecektir Fakat dış borçlanmanın, dış borç taksit ve faizlerini ödeyebilmenin de bir hududu vardır Bu durumda dış ödemeler açığını daha da yükseltmemek üzere ithalatı kısmak gereği ortaya çıkar; yatırım hacmi ve üretim artışı, yani büyüme hızı düşürülür
Bir ülkenin ihracat hacmi ve buna bağlı olarak elindeki döviz imkanları ülkenin ekonomik gücünün kadar, uyguladığı dış ticaret politikasına da bağlıdır Burada söz konusu olan, kalkınan ülkenin ne derece dış piyasalara kapalı, iç piyasaya yönelik ve ithalat ve döviz tasarrufu sağlayan ithal-ikameci sanayileşme, veya ne derece dış piyasalara açık ve ihracat sanayiinin geliştirilmesine yönelik bir kalkınma stratejisi izlediğidir
Türkiye'nin Cumhuriyetin ilk yıllarında da uygulandığı gibi, sanayileşmemiş ülkeler, kalkınma hamlesinin başında ilk olarak ithal-ikame sanayiini geliştirmesi gerekecektir: İhracatı artırmak için kaynak yetersizliği içinde bulunan ve ithal-ikameci politikalar uygulayan ülkede sanayi, gümrük yasakları, miktar kısıtlamaları ve/veya yüksek gümrük vergileri yoluyla korumak zorundadır Yinede yeni kurulan ithal-ikame sanayii kısa süre içinde dış rekabeti karşılayabilecek ve hatta ihracata yönelebilecek alanlarda olmalıdır Bu şekilde kurulan bir sanayi sektörü kısa sürede rekabet gücü kazanır, koruma tedbirleri tedricen azaltılmak suretiyle tamamen kaldırılabilir ve bu sanayi sektörü zamanla ihracat sanayiine dönüşebilir Türkiye'de bunun bir çok örnekleri vardır Nitekim, Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında özellikle tekstil (pamuk ve yün iplik, dokuma ve konfeksiyon), cam ve kağıt sanayii temel tüketim ihtiyaçlarım yurtiçinden karşılamak ve dışa bağımlılığı azaltmak için kurulmasına rağmen bugün dokuma ve cam sana " önemli ölçüde ihracat yapmaktadır Ancak stratejik önemi olmayan ve ileride karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olamayacak yani hiçbir zaman rekabet edemeyecek sanayi kollarını süresiz şekilde korumak yani "mutlak himayecilik" doğru değildir Benzer şekilde, yüksek maliyetli ve verimsiz sanayi sektörlerini geliştirdikten sonra bu sefer bu sanayii kollarını suni ve yüksek

ihracat teşvikleriyle ihracata yöneltmek de aynı şekilde yanlış bir politika uygulamasıdır
Uygulanan ithal ikameci politikalar sektörün durumuna göre belli bir süre, yani sanayiinin dış dünya ile rekabet edebileceği bir düzeye gelinceye kadar devam etmeli, sürekli ve aşırı bir korumacılığa dönüşmemelidir Aksi halde dış ticaret ve ödemeler dengesi başta olmak üzere bir çok ekonomik sıkıntı kendisini göstermekte gecikmeyecektir Nitekim, Türkiye� de 1950'den 1980e kadar aşırı ölçüde ithal-ikame sanayileşme politikası izlenmiştir İhracat ve ihracat sanayiinin geliştirilmesi nispeten ihmal edilmiştir Bu nedenle de büyüme sık sık kesilmiş ve devalüasyon yapılması ve istikrar tedbirleri alınması gereği doğmuştur Sonuçta çok ciddi bir döviz darboğazı, dış ödemeler krizi ve enflasyonla karşı karşıya gelinmiştir Bu tecrübelerin ışığı altında, 24 Ocak 1980'de tüm ekonomi politikaları yeniden gözden geçirilerek aşırı ithal-ikame politikası terkedilmiş, ihracatın ve ihracat sanayiinin geliştirilmesine hız verilmiştir

43 İhracata Yönelik Politikalar

İhracata yönelik büyüme politikaları imal edilen sanayi mamullerinin önemli ölçüde dış piyasalara ihraç edilmesini ve döviz geliri sağlanmasını hedef alır Uzun süre mutlak himayecilik, aşırı değerlendirilmiş para ve düşük faiz politikaları uygulayan gelişmekte olan ülkeler sık sık ödemeler açığı kriziyle karşılaşmakta, yeteri kadar yüksek ve istikrarlı bir ekonomik büyüme sağlayamamaktadırlar Buna mukabil ihracata ve ihracatın geliştirilmesine dayana yahut dışa açık bir kalkınma stratejisi izleyen ülkelerin ise daha süratle büyüdükleri ve geliştikleri, dış ödeme sorunlarını bertaraf ettikleri, hatta dış ödeme fazlalıklarıyla dahi karşılaşabildiklerini görmek mümkündür
İhracatı geliştirmek, ihracata dayalı bir kalkınma stratejisi izlemek için şu politikalar uygulanmalıdır:
- Aşırı değerlendirilmiş para politikası yerine denge döviz kuru politikası izlemek gereklidir
- Mutlak himayecilik , gümrük yasakları ve miktar kısıtlamaları ve miktar kısıtlamaları ve yüksek gümrük vergileri yerine ancak geçici bir süreye inhisar etmek üzere ve geliştirilmekte olan sanayi sektörleri için himayeciliğe başvurmak , bahis konusu sektörün himayesini ise zamanla tedrici şekilde azaltmak ikinci önemli tedbiri teşkil eder
Düşük ve negatif faiz politikası yerine gerek kredi için pozitif reel faiz haddini enflasyon oranı üstünde tutmak ve enflasyon oranına bağlı şekilde ayarlamalar yapmak üçüncü tedbiri teşkil eder
Türkiye kuruluşundan itibaren, kalkınmanın başlangıç yıllarında, çok uzun bir süre kendisi için en uygun yol olan ithal ikameci sanayileşme politikası izlemiştir Atatürk döneminde kurulan dokuma, cam gibi sanayi kolları bugün en önemli sanayi mallarının ihracat kaynağını oluşturmaktadır Menderes hükümeti döneminde, özellikle 1954 yılından itibaren ve baş gösteren ciddi dış ödemeler sorunları karşısında, hükümet bilinçli bir şekilde ithal ikame sanayileşme stratejisini seçmiştir Bu strateji ile sanayi ve büyüme hızına yeni bir hız vermek yanında, döviz tasarrufu sağlamak ve ithalatı azaltmak suretiyle dış ödemeler açığını kapatmak veya azaltmak hedef alınmıştı Ancak sonu tam ,tersi olmuştur Bu tür politikalara daha sonra 1960�lı ve 1970'li yıllarda da devam edilmiştir Ancak montaj sanayiinin gerektirdiği ara malları ithalatı ve petrol krizleri sonucu yükselen dünya fiyatlan dış ödeme açıklarını hızla artırmış ve daha önce bahsettiğimi~ gibi 24 Ocak 1980 kararları ile dışa kapalı sanayileşme politikaları terk edilerek ihracata yönelik veya dışa açık politika uygulamasına geçilmiştir

5 KORUYUCU DIŞ TİCARET POLİTİKALARI


5I Gümrük Tarifeleri
Dış ticaret politikasının en eski ve en yaygın araçlarından birisi kuşkusuz ki gümrük vergileridir Bu vergiler ithal mallarının ülke sınırlarından girişi sırasın- da devletçe alınırlar "Tarife" deyimi ise çeşitli mallara uygulanacak vergi oranlarını gösteren listeleri ifade eder Gümrük vergileri normalde yasalara bağlı olduğundan parlamento faaliyetini gerektirir Ancak Türkiye'de olduğu gibi gümrük vergilerinin konulması, kaldırılması ve vergi oranlarının değiştirilmesiyle ilgili bazı yetkiler yasalarla hükümete de verilmiş olabilir
Tarifeler konusunda bağımsız hareket etmek ulusal egemenliğin doğal bir sonucu kabul edilir Böylece, ülkenin tek taraflı olarak koyduğu tarifelere "otonom tarife" adı verilir Ancak tarifelerin indirilmesi yönünde uluslararası işbirliğinin arttığı günümüzde, ülkeler iki veya çok yanlı anlaşmalarla da tarife oranlarını belirlemiş olabilirler Bu tür tarifelere "sözleşmeli" (akti) tarife denmektedir
Tarifelerin uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş olmasındaki amaç, tarifeleri indirmek veya tamamen kaldırmak, böylece de dünya ticaretini serbestleştirmektir İki veya çok yanlı anlaşmalarla tarife oranlarının belirlendiği durumlarda ülkeler, anlaşmaya üye olan ülkelere karşı tarifelerinde tek yanlı değişiklik yapma bağımsızlığını kaybederler Aynı durum gümrük birliği ve serbest ticaret anlaşması gibi iktisadi birleşme hareketlerinde de vardır Böyle bir birliğe giren ülkeler de birbirlerine karşı yaptıkları ticaretteki tarifeleri sıfırlarlar

__________________





Alıntı Yaparak Cevapla