Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Tarihi Eserler, Bursa

Eski 05-03-2009   #5
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : Tarihi Eserler, Bursa




Murat Hüdavendigar Türbesi
Hüdavendigâr Camiinin karşısındadır 1389 yılında I Kosova savaşında şehit olan 3 Osmanlı Padişahı IMurat Hüdavendigâr’a aittir
Türbeyi Yıldırım Bayezıd yaptırmıştır Sonraki yıllarda geniş tamirler görmüş eski temelleri üzerine ikinci kez inşa edilmiştir Kare planlıdır Ortada sekiz sütunun taşıdığı kemerlere oturan sekizgen kasnak üzerine kubbe oturtulmuştur Kubbenin etrafında türbeyi örten tonozlar kurşunla kaplıdırKuzey cephe temelleri dıştan üç payanda ile desteklenmiştir
Merkezde, pirinç parmaklıklı I Murad’ın sandukasının bir tarafında torunu Süleyman Çelebi, diğer tarafında Yıldırım’ın oğlu Musa Çelebi, pencere yanında Hüdavendigâr’ın oğlu Yakup Çelebi, Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan, IISultan Bayezıd’ın oğlu Şehzade Mehmed gömülüdür Diğer iki sandukanın kime ait olduğu bilinmemektedir




Orhangazi Türbesi
Tophane parkının girişinde sağdadır Bursa’nın fethinden önce şehrin metropolit manastırı olan Saint Elias manastırı XI yüzyılda yaptırılmıştır Kilise bir orta nef ile iki yan neften oluşmaktadır Ortada gri mermerden dört sütunun taşıdığı kubbe vardır İçi gri mermer levhalarla kaplanmıştır Apsis kısmında gri mermerden sütunların ayırdığı üç pencere vardır Bu kısmın önünde dört basamak bulunmaktaydı Giriş kısmında altı adet yeşil somaki mermer sütun yükselmekteydi Zemin bugün de izleri görülen mozaik döşemeye alternatif olarak porfir, diğer renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmiş tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan oluşmaktadır
Orhan Gazi’nin defnedildiği bu bina 1801 kasım ayında büyük bir yangında hasar görür ve onarılır 1855 yılındaki depremde ise önemli kısmı yıkılır 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından eskisine sadık kalınarak yaptırılır
Türbe kare planlıdır Her cephesinde üçer pencere vardır Güney cephesindeki orta pencere kapı şekline çevrilmiştir Daha önce giriş kapısının önünde bir sundurma vardı
Orta kısmında dört sütunla ayrılmış ve birbirine kemerlerle bağlanmış, üstüne kubbe oturtulmuştur Yan kısımlar beşik tonozla örtülüdür İç duvarlar beyaz kireç badanadır Pencere üstlerinde alınlık şeklinde sade süslemeler görülmektedir Ortadaki sanduka Orhan Gazi’ye aittir Etrafı dökme pirinç parmaklıklıdır Kuzeyinde Cem Sultan’ın oğlu Abdullah, sağında Şehzade Korkud, hanımı Nilüfer Hatun, oğlu Kasım, kızı Fatma ve Yıldırım Bayezıd’in oğlu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardır




Osmangazi Türbesi
Bursa kuşatmasının devam ettiği sırada Osman Gazi oğlu Orhan Bey’e şehir içindeki kubbeli yapıyı göstererek "Oğul; ben öldüğüm vakit beni Bursa’da şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" demiştir Günümüz Tophane Parkı’nın girişinde solda kalan bu kubbeli yapı Mesihilerin şapeline aitti Bursa fethedildikten sonra, şapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi Saint Elias(Elia-İlyas) Manastırı’nın bölümüne ait olan şapelin içi 8,3 m genişliğindeki duvarlara bitişik çift sütüncuklarla ayrılmış, yarım yuvarlak nişli, sekizgen plana sahipti XI yüzyılda yapıldığı bilinen bu şapel’in şekli, Roma İmparatorluk devrinden itibaren uygulamaya başlanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir Şapel’in narteks kısmının olduğu yere gömülen mezarlar, günümüzde açıkta kalmıştır 1855 depreminde yıkılan türbe 1863’te Sultan Abdülaziz tarafından eski plana sadık kalınarak yapılmıştır Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir Türbe’ye kuzeydeki ahşap antreden geçilerek girilir Ortada sedef kakmalı muhteşem ahşap sanduka Osman Gazi’ye (1258-1326) aittir Solunda oğlu Alaaddin Bey, bunun yanında Hüdavendigâr oğlu Savcı Bey sağında, Aspurça Hatun’un oğlu ibrahim Bey ile adları bilinmeyen on iki sanduka vardır Türbe’de Konya Sultanı Alaaddin tarafından Osman Bey’e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiğinden, halk arasında Davullu (Davud) manastırı denmesine neden olmuştur Bunlar bir yangın sırasında yanarak kül olmuştur Türbe, konak salonları dekorasyonu şeklinde bezenmiş, pencerelere kumaş perdeler takılmıştır Fransız mimari stilinde yapılan bu kısımda ufak bir mihrap görülmektedir Pencere parmaklıkları dökme demirdendir




Bursa Kalesi
Bithynialılar zamanında yapılmaya başlanan kale daha sonra ihtiyaç duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğunca çeşitli onarımlara tabi tutulmuştur
Surlarda görülen kiklopien taşların önemli kısmı Roma devrine ait sütunlar, lahit parçaları, adak mezar steli, heykel kaideleri, şeref kitabeleridir Bunlar hisar kapının doğusunda yoğunluk kazanmaktadır Surların sadece güney kısmındakiler çift duvarlı ve beş köşeli burçlarla sağlamlaştırılmıştır
1326 yılında Bizanslılardan alınan Bursa’nın surları Orhan Gazi tarafından üç köşeli burçlarla takviye edilmiştir Çakır Ağa Hamamı ile Tophane arasında biri silindir gövdeli, ikisi üç köşeli büyük burç kalıntıları vardır Bunların arasında yer alan Hisar Kapı 1855 yılındaki depremde yıkılmıştır Buradan doğuya dönen surlar, evin bahçe duvarlarına temel vazifesi yapmıştir
Yıldız Kahve’den güneye uzanan surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal delikleri görülmektedir Kahvenin önünde Kaplıca Kapı yer almaktadır Yıkık duvarlar halinde devam eden surlar, Zindan Kapıya bağlanmaktadır Zindan Kapı yanındaki köşeli burç Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1418 yılında yaptırılmıştır
Zindan Kapıdan Üftade’ye kadar nisbeten sağlam devam eden surlar, Pınarbaşı Kapısı’na oradan da Üftade yanındaki Yer Kapı’ya ve tekrar Çakır Ağa Hamamı karşısında bağlanmaktadır Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasında birbirine paralel uzanan surların kesme taşlı bölümleri yerlerinden sökülmüş olduğundan şimdi sadece moloz taştan kireç kum harcı ile örülmüş kısımları ayaktadır Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasındaki ön surlar, evler arasında kaybolmuştur Diğer sur kalıntılarında ise bu kısımda yapılan evlere giriş kapıları ve boşluklar Osman Gaz oluşturulmak maksadı ile tahribatlar yapılmıştır




Ulu Cami
Bursa’nın en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir Sultan Yıldırım Bayezıd Niğbolu savaşını kazandıktan sonra 1398-1400 yıllarında inşa ettirmiştir Cami kalın duvarlara ve 12 büyük yığma ayaklara bağlanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür Orta kısmındaki kubbenin üstü camlıdır Altında 16 köşeli mermer şadırvan vardır Caminin inşa edileceği yerdeki yapıların istimlakı sırasında bir kadın evini satmak istemeyince zorla alınır Gönül rızası olmadan alınan yerde namaz kılınmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kısımda şadırvan yaptırıldığı rivayet edilmektedir Minberi ağaç işçiliğinin bir şaheseridir Oyma kabartma, geometrik, yıldız, çivi başları ve gülçelerle süslüdür
Taç kapısı başlı başına sanat abidesidir 1399-1400 yıllarında tamamlanmıştır Sanatkarı Mehmed bin Abdülaziz Dakıva’dır
Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yılında yapılmıştır Mihrabı sekiz sıra stalaktitlidir Kum saatinin etrafındaki Ayet’el-kürsi sülüsle yazılmıştır Ayrıca küfi ihlas suresi yazılıdır Mihrap 1571 yılında tamamlanmıştır Camideki diğer yazılar ve yaldız boyalar 1904 yılında Mehmed Usta tarafından yapılmıştır
Caminin ilk yapıldığı zaman üç tane olan kapısına 1740 yılında Hünkâr Mahfili kapısı eklenmiştir Kapıların ikisi yenidir Altıngenlerin oluşturduğu, yıldızların dekore ettiği tablalardan meydana gelen doğudaki ceviz kapı, cami ile aynı yaştadır
Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yılında yapılmıştır Cepheler sağır kemerler içinde, altta ve üstte ikişer pencereden oluşmaktadır Cephelerin tümü kesme taştan yapılmıştır
Caminin kuzey cephesinin köşelerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tuğladan örülmüş birer minaresi vardır Batıdaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur Bunun yardımı ile çatıya çıkılmaktadır
Cami, Moğol Şeyhi Emir Bedrüddin tarafından 1403 yılında ve Karamanoğlu Mehmed Bey’in 1413 yılındaki Bursa muharasası sırasında yaktırılmıştır 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangınında hasar görmüştür




Pirinç Hanı
IIBayezıd tarafından İstanbul’daki cami ve İmaretine gelir temin etmek maksadı ile 1508 yılında yaptırılmıştır Mimari Yakup Şah bin Sultan Şah ve Ali bin Abdullah’tır Bina emini Ecebey bin Abdullah ve Nazır Muhiddin’dir
Hanın üst katı önemli şekilde tahribata uğramıştır Doğuya açılan kabartma motiflerle dekore edilmiş muhteşem kapısı vardır Yıkılmadan önce alt katta 38, üst katta 40 olmak üzere toplam 78 odalıydı Avlunun ortasında bir mescid bulunmaktaydı
Han sadece ticaret gayesi ile inşa edilmiştir Odalar tonozludur Damdaki kurşun kaplamalar XVII asırda sökülüp yerine kiremit konulmuştur Hanın restorasyonu devam etmektedir




Fidan Hanı
Bursa’nın önemli hanlarından biridir Sadrazam Mehmed Ağa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından XVyüzyılda yaptırılmıştır Eskiden Mahmut Paşa Hanı olarak bilinmekteydi Koza Han’ın kuzey doğusundaki han iki avluludur Ahırların ve diğer yardımcı tesislerin bulunduğu kısım şimdi yeni yapılan dükkanlarla dolmuştur
Ortada bir havuz ve üzerinde mescid yer almaktadırİki katlı revakın ayakları ve kemer yüzleri tuğla ve moloz taş ile örülmüştür Üç sıra kirpi saçaklıdır Birinci avlu üzerindeki esas hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası vardır Alt kattaki odalar dairevi tonozlu, revakları ise devamlı tonozludur Üst kattaki revaklar kubbeli, odalar ise tonozla örtülüdür




Emir Hanı
Orhan Bey tarafından yaptırılmıştır 1522 yılına kadar Eski Bezazistan olarak bilinen han daha sonra Emir (Bey)Han’ı ismini almıştır
Bu han şehir içi ticaretin bütün şartlarına uygun olarak inşa edilmiştir Alt katlar revaklı, penceresiz eşya depoları olarak, üst kattaki odalar ise pencereli ve ocaklıdır İkametgâh ve büro olarak kullanılmıştır
Bina kesme taş ve tuğla ile örülmüştür Fil ayaklara oturan, tonozla örtülü iki katlı revak ve revaklara açılan tonozlu odalardan meydana gelmektedir Hanın alt bölümünde 36, üstte 37 olmak üzere 73 odası vardır




İpek Hanı
Bursa’daki en büyük handır Son yıllarda restorasyonu yapılmış olan hanın sadece batı kısmı ayaktaydı Zemin kat ta 39, üstte 42 olmak üzere toplam odası 81’dir
Yontma taş ve tek sıra tuğla ile işlenmiş duvarları ve yuvarlak kemerleri vardır Girişi yeniden yapılmış olup orjinal değildir Çelebi Sültan Mehmed tarafından Mimar Hacı İvaz Paşa’ya Yeşil Külliyesi’ne gelir temin etmek maksadı ile yaptırılmıştır



Koza Hanı
Ulucami ile Orhan Cami arasındaki geniş sahadadır 1492 yılında II Bayezıd İstanbul’daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptırmıştır Hanın mimari Abdül-ula bin Pulad Şah’dır İki katlıdır Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odası vardır Kuzeydeki taç kapı büyük taştan kabartma süslerle yapılmış olup muhteşem görünüşe sahiptir Üst katta güneye açılan bir kapısı, avludan ilave kapılara açılan geniş kapı ve buradan da Orhan Cami tarafına açılan bir kapısı vardır Hanın iç kısmındaki geniş avlunun merkezinde mescid yer almaktadır Mescid sekiz cephelidir, köşelerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadır Alt kısmı şadırvan şeklindedir Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliğinin merkezi durumundadır



__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla