KRDNZ
|
Tarihi Eserler, Bursa
Irgandi Köprüsü (Osmangazi) Irgandi Köprüsü Osmangazi ile Yıldırım ilçelerini birbirinden ayıran Gökdere üzerinde bulunmaktadır Irgandı köprüsü, Floransa, Venedik ve Bulgaristan’ın Lofça kentinde benzerleri olan çarşı köprülerindendir
Bu köprü 1442 yılında Pir Ali oğlu Tüccar Muslihiddin tarafından Mimar Abdullah oğlu Timurtaş’a yaptırılmıştır Eski kaynaklardan öğrenildiğine göre bu köprüde 31 dükkan, bir mescit ve iki de ahır bulunuyordu Köprünün uzunluğu konusunda kaynaklar birbirini tutmayan bilgiler vermektedirler Buna göre uzunluğu 45 ile 300 m arasında değişmektedir Ancak, çevresindeki yapılanmalar, köprünün iki yamacındaki eğimin armasından ötürü vadi daralmış ve bu yüzden de köprünün boyu kısaltılmıştır
1854 depreminde büyük zarar görmüş ve Bursa’nın işgali sırasında Yunanlılar buradan çekilirken köprü kemerini bombalamışlardır Bundan sonra 1949 yılında köprü yeniden yapılmış ve 60 cm daha yükseltilmiştir Köprünün Yıldırım ilçesi tarafı Osmangazi ilçesindeki tarafına göre 120 cm daha yüksektir Günümüzde köprünün ana tonozu betonarme olup, her iki yanına da taş kemerler yapılmıştır Köprünün cephesinde dikkati çeken bir özellik de mazgal deliklerinin yerleri bozulmuştur Köprü hücrelerine tonozlu mekanların üzengi taşlarına kadar taş olan köprü, üzengiden sonra tuğla ile yapılmıştır
XVII yüzyılda Bursa’ya gelen Evliya Çelebi bu köprünün mimarisi ile onunla ilgili öyküleri anlatmaktadır “Evsaf-ı cisr-i Irgandi Bursa’nın bir çarşısı da Gökdere’deki Irgandi Köprüsü üzerindedir ki, yemin ve yesar ikiyüz kadar hallac dükkanlarıdır Hücrelerinin pencereleri zir-ü paylerinden cereyan eden Gökdere’ye nâzırdır Ve bu cisr dükkânlarının üzeri cümle tonoz kemerler ile mebni olub kurşun ile mesturdur Bu cisrin iki başında kal’a kapuları gibi temiz kapılar üzere mazgal delikleri vardır Cizrin bir tarafı boştur Han gibi misafirhane olup at bağlanır”
Setbaşı Köprüsü (Yıldırım) Bursa’nın en eski köprülerinden biri olan Setbaşı Köprüsü Çelebi Sultan Mehmet zamanında, Gökdere üzerinde XIV yüzyılda yapılmıştır Günümüze yapılan onarımlarla iyi bir durumda gelebilmiştir
Setbaşı Köprüsü biri küçük, diğeri büyük olmak üzere ki kemerli olup, daha önce ahşap olduğu ve Cumhuriyetin ilanından sonra taştan yenilendiği bilinmektedir
Abdal Köprüsü (Osmangazi) Abdal Köprüsü, Acemler ve Hürriyet Mahalleleri arasında Bursa, Mudanya yolunda, Nilüfer Çayı’nın üzerindedir Köprüyü Abdal Çelebi isimli bir tüccar 1669 yılında yaptırmıştır Bursa Salnamelerine göre (1906) 12 gözlü olan bu köprünün iki ucu toprak altında kalmıştır Köprü 64 m uzunluğunda, 4 75 m genişliğindedir Orta kısım yol seviyesinden biraz daha yüksekte ve sivri kemerlidir
Köfeki taşından yapılan köprünün kuzey tarafında bir mihrap nişi, ayakları üzerinde de selyaranlar bulunmaktadır Bu köprü 1971 yılında Karayolları tarafından onarılmıştır
Bursa Saat Kulesi (Osmangazi) Bursa Saat Kulesi, Tophane semtinde Osmangazi ve Orhangazi türbelerinin yakınındaki park içerisinde Abdülaziz döneminde (1861-1876) yapılmıştır Bu kule kare planlı ve dört katlı idi Kesme taştan yapılan kulenin ikinci ve üçüncü katlarında bir balkon bulunuyordu Kulenin her cephesinde sivri kemerli birer pencere, yanında da birer niş vardı Kulenin üçüncü katında Bursa’ya bakan yüzünde yuvarlak kadranlı bir saat bulunuyordu Bu kule yıkılmış ve günümüze gelememiştir Kulenin ne zaman yıkıldığı konusunda da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır
Bugünkü saat kulesi ise, yine aynı yerde Vali Reşit Mümtaz Paşa ve Belediye Reisi Mehmet Emin Bey zamanında 2 Ağustos 1904’te yapımına başlanmış, 31 Ağustos 1905’te de tamamlanmıştır
Kule 33 m yüksekliğinde kesme taştan yapılmıştır Kuleye dört basamaklı yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir Kulenin içerisinde 89 basamaklı ahşap bir merdiven bulunmaktadır Kulenin kare gövdesini beş profilli saçak altı parçaya bölmektedir Her katın cephesinde yuvarlak kemerli, dikdörtgen birer pencere bulunmaktadır En üst katın her bir yüzüne de yuvarlak kadranlı birer saat yerleştirilmiştir Ağırlıklarla çalışan bu saatin çanının çapı 90 cm dir
Yenişehir Saat Kulesi (Yenişehir) Yenişehir’in merkezinde, Cumhuriyet alanının ortasında yer alan saat kulesi Kaymakam Necmettin Bey ile Belediye Reisi Mehmet Gökgöz zamanında 1935-1936 yıllarında yapılmıştır Mimarı İnegöllü İbrahim Usta olup, saatin kadranlarını Nuri Körüstan yapmıştır
Saat Kulesi, köşeleri pahlanmış sekizgen biçimindedir 18 m yüksekliğinde, kesme taştan kule beş silme ile altı bölüme ayrılmıştır Kulenin ortasında bir balkon, en üstünde de Bursa kemerli önünde bir balkonu olan bir köşk bulunmaktadır Bu köşkün altına da dört yana bakan saat kadranları yerleştirilmiştir
) Şeyh Müftü Türbesi (Mustafakemalpaşa Şeyh Müftü Camisi’nin kuzey batısında, camiye bitişik olarak Şeyh Müftü’nün türbesi bulunmaktadır Şeyh Müftü Mustafakemalpaşa’lı olup, asıl ismi Abdülkerim-ül Kadiri’dir Kadiri Tarikatına mensup olup, Şeyh Karabali’den ders almış ve Şeyh İmamzade’nin müridi olmuştur Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul müftülüğüne tayin edilmiş, 1544-1545 yılında ölmüş ve Mustafakemalpaşa’ya gömülmüştür
Türbe 1894-1895 yılında Naip Şefik Bey’in, Kaymakam Haydar Bey’in ve ismi belli olmayan bir hakimin yardımları ile yapılmıştır
Türbe dıştan düzensiz dikdörtgen, içeriden de altıgen planlıdır Doğu batı ve kuzeybatı cephelerinde dışa doğru daralan sivri kemerli birer penceresi vardır İç kısımda yerden bir metre yüksekliğinde bir seki üzerinde iki ahşap sanduka bulunmaktadır
Lala Şahin Paşa Türbesi (Mustafakemalpaşa) Lala Şahin Paşa’nın medresesinin yanında türbesi bulunmaktadır Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki bir kayda göre medrese 1883-1884 yılında harap olmuş ve sonradan yenilenmiştir Medresenin yanındaki türbenin içerisindeki mezar ile ilgili bir kitabe bulunmamaktadır Ekrem hakkı Ayverdi, 1950 yıllarında yaptığı araştırmada burada Bali Bey isimli bir mezar taşı görmüştür Buna dayanarak da Bali Bey’in lala Şahin Paşa’nın oğlu Mehmet Paşa’nın oğlu olduğunu ileri sürmektedir Lala Şahin vakfiyesine göre türbe 1348 tarihinden önce yapılmıştır Türbe 1948 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından restore edilmiştir
Türbe kare planlı olup, üzeri sekiz dilimli sivri bir külahla örtülmüştür Duvarlardan külaha geçiş tromplarla sağlanmıştır Türbenin girişi doğu cephesinde ve iki yanında da birer penceresi vardır Girişin lento ve kemerleri kabartma tekniğinde kıvrık dal ve yapraklarla bezenmiştir Pencerelerin sövelerine Selçuklu nesihi ile yazılmış ayetler yerleştirilmiştir Türbe moloz taştan yapılmıştır Doğu ve kuzeydeki pencere kemerleri tuğladan, diğer cephelerdeki pencere kemerleri de üç tuğla ve bir taş dizisinden yapılmıştır Türbenin batı yanında iki, giriş ekseni karşısında bir, doğusunda da aynı eksen üzerinde olmayan bir penceresi bulunmaktadır
Hamza Bey Türbesi (Mustafakemalpaşa) Hamza Bey Camisi’nin yanında bulunan Hamza Bey’in türbesinin kuzey cephesinde iki kitabe bulunmaktadır Bu kitabelerden birisinde Hamza Bey’in 1462-1463 yılında üç değirmenini Bolu’daki dergâhına vakfettiği yazılıdır Hamza Bey’in Lala Şahin Paşa’nın torununun çocuğu veya torununun torunu olduğu diğer kitabede belirtilmiştir
Türbe kare planlı olup, üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür Giriş kapısı kuzey duvarında, güney ve batı duvarlarında da birer penceresi bulunmaktadır Türbenin alt kısmı kesme taştan, üstü de tuğladan yapılmıştır
Eşrefi Rumi Camisi (İznik) İznik’in kuzeydoğusunda, Eşrefoğlu Sokak ile Türbe Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan Eşrefi Rumi Camisi türbe, dergâh, zaviye ve hazireden oluşan bir yapı topluluğu idi Eşrefoğlu Abdullah Rûmi (1353-1469) aslen Mekkeli olup, Bursa’da eğitim görmüş olup, Hacı Bayram Veli’nin önce müridi, sonra da damadı olmuştur Bundan sonra da dergâhını İznik’te kurmuş, bunun yanına da camisini yaptırmıştır
Cami İznik’in Yunan işgali sırasında 1922 yılında yıkılmış ve yakılmıştır Günümüze yalnızca bazı duvar kalıntıları ile minaresi ve haziresindeki mezarlar gelebilmiştir Kitabesi günümüze gelememiştir Ancak caminin banisi olan Eşrefoğlu Abdullah Rûmi’nin sandukası üzerindeki bir levhada “Haza kabr-i şerifi Kutb-ül arifin eşşeyh Eşrefzade Abdullah Rumi Kuddise sirruhu vefatı sene (H 874 - M 1469)” yazılıdır Buna dayanılarak caminin Eşrefi Rûmi’nin ölümü 1469 olduğuna göre XV yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır
Cami 12 50x16 00 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, kuzeyinde 8 m uzunluğunda bir ahşap revak bulunuyordu İbadet mekanının sivri kemerli giriş kapısı üzerinde çini levhalı bir hadis bulunuyordu Mihrabında hadis yazısı ve kandil ve enginar yapraklı bezemelerden oluşmuş çini karolar bulunuyordu Bu cami Sultan IV Murat (1623-1640) tarafından onarılmış, caminin ve türbesinin duvarları çinilerle kaplanmıştır Bu çinileri Tabakzade Mehmet Usta 1628 yılında yapmıştır
Günümüzde bu caminin yerine modern bir cami yapılmıştır Eski camidsen günümüze kalan minaresi kesme taştan üç sıra tuğlalıdır Sekizgen planlı kaidenin üzerine 12 cepheli gövde oturtulmuştur Petek ve külah kısmı yıkılmıştır Eski camiye ait olan minaresinin gövdesi çemberler içerisine alınarak sağlamlaştırılmıştır Kırmızı tuğladan yapılmış olan minarenin gövdesi çini kuşaklarla bölümlere ayrılmıştır Üzeri de XVII yüzyıla ait çinilerle sonraki dönemlerde kaplanmıştır Caminin yanındaki avluda bulunan küçük bir hamam da 1970’li yıllarda yıkılmıştır
Mahmut Çelebi Camisi (İznik) İznik Mahmut Çelebi Mahallesi’nde, Ayasofya Kilisesinin yaklaşık 100 m güneyinde olan Mahmut Çelebi Camisini, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan II Murad’ın kayınbiraderi, Çandarlı Halil Paşa’nın torunu Vezir Mahmut Çelebi 1442-1443 yılında yaptırmıştır
Erken Osmanlı devri mimarisinde tek kubbeli camiler grubundan olan bu yapının kuzeyinde dikdörtgen planlı, üzeri tonoz örtülü, ortası kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır Giriş kapısı üzerinde üç satırlık, 45x180 cm ölçüsünde yapım kitabesi bulunmaktadır Yeşil Caminin küçük bir örneği olan bu caminin üzeri duvarlara dayanan bir kubbe ile örtülüdür İbadet mekanında kareden kubbe yuvarlağına geçiş Türk üçgenli bir friz ile sağlanmıştır
Caminin minaresi yeşil sırlı tuğlalardan yapılmış kuşaklarla çevrilmiştir Ancak, 1967 yılındaki depremden zarar görmüştür Mahmut Çelebi de caminin bahçesindeki demir parmaklıklı bir türbede gömülüdür Caminin karşısında yer alan İznik’in en eski çeşmesi ise 1970’li yıllarda yıkılmıştır Caminin yanında Golts Paşa’nın kullanılır olarak gördüğü aşhane-imaretten sadece duvar izleri günümüze gelebilmiştir
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|