05-01-2009
|
#2
|
KRDNZ
|
Cevap : Tarihi Eserler Antalya
Şarapsa Han (Alanya) Antalya-Alanya yolu üzerinde, Alanya’ya 15 km uzaklıkta küçük bir tepenin üzerindedir Günümüze ulaşan kitabesine göre II Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatı sırasında (1236-1246) yapılmıştır
Şarapsa Han, Selçuklu hanlarından ayrı bir plan özelliği göstermektedir Dıştan ince uzun, 70x15 m ölçüsünde, dikdörtgen planlı olup, uzun kenarlarında on birer, dar kenarlarında da üçer payanda ile duvarları takviye edilmiştir Hanın duvarları giriş cephesinde kesme taştan yapılmış olmasına karşılık diğer cephelerde yontma taş kullanılmıştır Bu duvarlar kale burçlarında olduğu gibi mazgallarla sonuçlanmıştır
Hanın doğu ucundaki birinci bölüm diğer bölümlerden ayrılmış ve han zemininden daha yüksek yapılmıştır İki payandanın arasındaki üç basamaklı bir merdivenle çıkılan giriş kapısı tamamen kesme taştandır Bir niş içerisine alınan bu giriş yay kemerlidir Niş kemerinin üzerine küçük bir kitabe yerleştirilmiştir:
“Muhakkaktır ki
Allah’ın mescitlerini yaptıranlar
Allah’a, ahiret gününe inananlardır”
Bu bölüm büyük olasılıkla mescit veya Selçuklu beylerine ayrılmış bir mekandır Hanın diğer bölümlerinde olduğu gibi burasının da üzeri beşik tonozla örtülüdür İçerisi payandaların iki yanındaki iki mazgal pencere ile aydınlatılmıştır Güney duvarında ise küçük bir mihrap vardır
Hanın büyük bölümü kuzeydeki girişin iki yanındaki beşer payanda ile takviyeli olup, tam ortada hanın büyük kapısı bulunmaktadır Ana duvarların üstüne kadar yükselen ve dışarıya doğru çıkıntı yapan sivri kemerli portalin içerisinde basık yay kemerli giriş kapısı bulunmaktadır Girişten itibaren solda ve sağda dört sivri kemerle takviye edilmiş olan üst örtü boydan boya uzun bir tonoz şeklindedir Tonozların altında açılmış mazgal pencereleri işle de hanın içerisi aydınlatılmıştır
Alara Han (Manavgat) Antalya-Alanya yolu üzerinde Alara Çayı’nın kıyıdan 15 km içerideki vadinin başlangıcında Selçuklu kervan yolu üzerinde bulunan Alara Han, aynı zamanda da Alara Kalesi’nin eteğindedir Kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan I Alaaddin Keykubat tarafından 1231’de, Sultan han ile aynı yılda yaptırılmıştır Ancak Alara Han Sultan han’ından çok farklı bir plan düzeni göstermektedir
Alara Hanı 34 50x45 00 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır Ana duvarların girişe göre sağ yan cephesinde üç, karşı cephesinde iki, üçgen payanda ile duvarlar takviye edilmiştir Bezemesiz olan portali ayrı bir özellik taşımakta, iç plan düzeni de diğer Selçuklu hanlarından ayrılmaktadır
Giriş kapısının iki yanındaki dışarıya doğru taşkın kare kulelerle küçük bir kale görünümündedir Tamamen kesme taştan olan duvarlar son derece sağlam yapılmıştır Girişteki iki kule arasında büyük sivri kemerli niş içerisine alınmış giriş kapısı bulunmaktadır Bu kapının üzerine altı satır halinde kitabe yerleştirilmiştir Ancak bu kitabenin birinci satırı kırılmış ve günümüze gelememiştir
“…… en büyük Sultanların büyük sultanı, milletlerin boylarının maliki Arap ve Acem sultanlarının efendisi, hak sultanı, cihanın beldelerinin fatihi,
Denizin, Rum’un, Şam’ın, Ermeni’nin Frenc’in sultanı
Ala ud-dunya vad-din Keykubat Bin Keyhüsrev Bin
Kılıçarslan müminlerinin, emirinin burhanı 629 (1231)”
Giriş kapısının arkasındaki küçük bir eyvandan küçük avluya geçilmektedir Bu küçük avlunun sağ ve solunda küçük hücreler ile üzerleri beşik tonozlu avluya açılan koridorlar bulunmaktadır Bu koridorlar hanın dış kenarları boyunca uzanmaktadır Buradaki hücrelerin hana gelen yolcuların hizmetine ayrıldığı anlaşılmaktadır
Giriş kapısının karşısına gelen ikinci bir kapı ile de iç avluya geçilmektedir İç avlunun iki yanında kapalı eyvan şeklinde hücreler sıralanmıştır Bu hücreler aynı zamanda arkalarında bulunan ve iç avlu boyunca uzanan kemerlerle takviyeli tonozlu ahırlara açılmaktadır Bu iç avlu, kalın duvarları ile adeta hanın içerisinde ikinci bir han gibidir İç avlu üç tarafı oldukça kalın taş payelerin taşıdığı beşik tonozlu bölümlere ayrılmıştır İç avlu etrafındaki odaların ahırlara bakan pencerelerinin yanlarında aslan başlarına benzeyen masklar bulunmaktadır Büyük olasılıkla bunlar, koruyucu amaçlıdır Nitekim giriş kapısının kemeri üzerindeki kitabenin alt köşelerinde de buna benzer aslan başlarına rastlanmaktadır
Evdir Han (Korkuteli) Antalya-Isparta yolu üzerinde, Antalya’ya 20 km uzaklıktadır Günümüze gelemeyen ancak, daha önce okunmuş olan kitabesinde Evdir Hanı’nı Selçuklu Sultanı İzzeddin I Keykavus 1210-1219 yıllarında yaptırmıştır
Evdir Hanı’nın diğer hanlara göre farklı bir plan yapısı vardır Bir avlu etrafında sıralanmış, iki bölümlü revaklardan meydana gelmiştir Han 67x55 m ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır ve beden duvarlarının tümü kesme taştan yapılmıştır Duvarlar yanlarda üçer, arkada ve önde ikişer adet kare biçiminde takviye kuleleri ile çevrilmiştir
Hanın kuzeybatı cephe duvarları oldukça iyi durumda günümüze gelmiş olmasına rağmen diğer kısımlar çok haraptır Antik bir kentin nekropolü üzerinde kurulduğundan ötürü de hanın duvarlarında çok sayıda toplama antik taş kullanılmıştır Hanın avlusunda antik lahitlerden bazıları yerinde durmaktadır
Evdir Hanın kuzeybatı cephesindeki abidevi portali, Selçuklu sanatının en güzel örneklerinden birisidir Ana duvarların tam ortasından ileriye doğru çıkmış olan portalin dış yüzü tamamen kesme taştan yapılmıştır Ancak bu portalin üst kısmı yarıdan itibaren iki köşesi yıkılmıştır Portalin en dışında dar bir bordür içeriye doğru dönük sivri uçları dışarıya doğru üçgenlerden oluşan ikinci bir bordür bulunmaktadır Portalin üçüncü bordürü geniş bir şerit halinde geometrik, yıldız geçmeler, daireler ve baklavalı taş oyma bezemelerden meydana gelmiştir Portal nişinin iki köşesi yuvarlatıldıktan sonra buraya başlıklı iki sütuncuk oturtulmuştur Portal nişi üzerindeki bordürün ucu içeriye doğru bir dönüş yapmakta, sonra da nişin içerisinden aşağıya sarkmaktadır
Hanın iç avlusu etrafında dört köşeli kesme taş payeler üzerinde, kesme taştan profilli, sivri kemerli revaklar sıralanmıştır Ayrıca bu eyvanlar birer kemerle takviye edilmiş, avluya bakan uçları da sivri kemerlerle revaklara birleşmiştir Revakların ortasında silmeli bir kapı ile revaklara açılan kapalı hücreler sıralanmıştır
Bu handa dikkati çeken bir özellik de giriş eyvanının sağındaki tek hücrenin diğer bölümlerden daha farklı olarak çok daha korunaklı yapılmış olmasıdır Bunun da nedeni, bu bölümün Selçuklu beylerine ait mekanlar veya kıymetli eserlerin korunduğu yerler olmasından kaynaklanmaktadır
Girişin solundaki bir geçitten hanın üstüne çıkılır ve burasının gözetleme yeri olduğu da açıklık kazanmıştır Hanın dışındaki hamam günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|