ysnkrks
|
Cevap : Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)
Sevgili Peygamberimiz'e, sallallahü aleyhi ve sellem, gelip içeri girmek için müsaade istediğinde ne hoş iltifatlara kavuşurdu:
-Hoş geldin, bütün kötülüklerden arınan, iyiliklerle bezenen ve beğenilen insan!  Bırakın gelsin
KÖLELİKTEN SULTANLIĞA
YA BİLAL, EZAN OKUYARAK BENİ FERAHLANDIR
HADİS-İ ŞERİF
Bir Mekke gecesi  
Aydınlık ve duru duru bir gece
Şuradan buradan duyulan böcek ve kuşlar, gecenin derinliğinde eriyen doyulmaz sesleri le göğe kocaman gümüş bir madalyon gibi asılmış dolunaya hangi sırrı fısıldıyor dersiniz
Yıldızlar, yanıp sönen ışıkları ile uzaktan çevreledikleri aya mı, ürpertili yalnızlığı siyah bir kadife gibi üstüne çekmiş yeryüzüne mi, selam veriyorlar belli değil  
Belli olan o ki bir gölgenin duvar diplerine sine sine yürüdüğü Uzunca boylu olduğu anlaşılan tedirgin bir karaltı, etrafı iyice dinleyerek bir tehlike bulunmadığına emin olduktan sonra önünde durduğu evin kapısını usulca tıklattı:
-Bilal!
  çıt yok Karaltı az dinledi Kapıyı daha hızlı vurdu ve deminkinden daha yüksek seslendi:
-Bilal! Bilal!
Susdu ve beklemeye başladı Vakit eriyip eriyip giderken içerden ayak sesleri işitildi
Ohh nihayet geliyor Gelen, yaklaşırken, uykulu bir sesle sordu:
-Kim o?!
Dışardaki duyulur duyulmaz bir tonda cevap veriyor:
-Benim! Ebu Bekr!
Bilal, kapıyı aralarken:
-Hayırdır! dedi, gecenin bu saatinde mühimce bir şey olmalı
-Seni İslam dinine davet için geldim!
Bilal şaşırdı Bu da ne emek? hem de gece yarısı! "İslam dini" ne demek? İçeri girerken sormaya devam ediyordu:
-Ya Eba Bekr! Bu dediklerini sabah konuşsaydık olmaz mıydı?
-Olmazdı, çünkü efendinin bunu bilmemesi lazım 
Bir kenare iliştiler İnsanlığın ikinci en üstünü anlatmaya başladı:
-Beşeri; içinde bulunduğu şu zelil ve ahmak mevkiden kurtularak tek ve hakiki mabud olan yüce Allah'a iman saadetine kavuşturacak İslam dinini, diğer peygamberlere de gelmiş olan Cebrail ismindeki melek tebliğ ediyor Şimdi bu en kamil ve son dinin de bir Peygamberi var Vahiy O'na geliyor Ben O'nun elinden tutarak kendisine iman ettim Arkadaşım olduğun için sana geldim Senin de iman etmeni; senin de insanlık şuuruna ve mü'min olma huzuruna ermeni arzuluyorum Şu putlar ilah olur mu canım? Düşünmek lazım Akıl ve mantığımız var Mesela kız çocukları niçin utanma sebebi kabul edilerek toprağa gömülsün; hem de diri diri! Çığırında çıkmış bir devirde yaşıyoruz Halbuki, insan en üstün mahluk Son dinin Peygamberi bozukluklarımızı ve bütün cihanı düzeltecek ve insana kaybettiği şerefini iade edecek Bu peygamber, şimdi, aramızda Gizli gizli dinini yayıyor
-Kim? Ben tanıyor muyum?
-Tanıyorsun Muhammed bin Abdulalh Muhammed'ül Emin Bugüne kadar bir tek kötü hareketine şahid olmadığımız, hepimizden ve herkesten üstün, asil ve dürüst zat  
Hazret-i Ebu Bekr, radıyallahü anh, Mekke'de doğmasına rağmen aslı Habeşistanlı olduğu için "Habeşli Bilal" manasına Bilal-i Habeşi ismindeki köleye bu öz ve buna yakın kelimelerle anlatıyor Umeyye bin Halef'in kölesi büyük bir dikkatle dinliyor
-Zencisin diye seni aşağı görüyor ve köle olarak tutuyorlar Halbuki benim peygamberimin getirdiği dinde, kimsenin kimseye hiç bir üstünlüğü yok Herkes Allah'ın kulu ve eşit Üstünlük sadece ihlas ve takvada Yani; kişi gayreti ile üstün olabiliyor Paranın saltanıtı ile değil Üstünlüğün ölçüsü de Allah'a yakın olmak; servet değil bu din her cins haksızlığa en büyük darbe
Bilal'de heyacan zirvede Duymadığı, üzerinde belki de hiç kafa yormadığı şeyler işitiyordu  sustu  ama ne güzel sözler bunlar Muhammed'ül Emin, yüksek ahlaklı insan Ebu Bekr, yine kibar mbir kimse Bunlardan daha dürüst ve doğru sözlü biri yok ki! Ayın alaca ışığında disdize konuşan bu iki adamdan köle olanı bakışlarını yerden kaldırdı ve:
-Şey, dedi O'nun teklifini hemen mi kabul ettin?
Bir menfaat peşinde olmasın?!
-Evet; ben, tereddütsüz müslüman oldum Bir çıkar peşinde olması imkansız buna ihtiyacı yok ki Hanımının ne kadar varlıklı olduğunu biliyorsun
Bilal, bir müddet sessizce düşündükten sonra:
-Bana islamı öğret; nasıl müslüman olacağımı söyle, dedi
  Ve, aziz dostunun rehberliğinde kelime-i şehadeti tekrarladı  
-Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü!  zenci adamın dişleri, ayın şavkıyla pahalı inciler gibi yıdır yıldır yanıyordu  
Gecenin şu saatinde her tehlikeyi göze alarak şuraya kadar gelmeye fazlası ile değmiş ve bir kişi daha müslüman olmuştu Ebu Bekr efendimiz, son derece memnun ve bahtiyar dönüyordu Bir insanın islamla şereflenmesine sebep olmak! Amellerin en güzeli; en mutluluk vereni
       
Zenci köle, artık yürüyen bir nnur gibi Bütün hücrelerini Allah ve Resulullah aşkı doldurmuştu O da annesine koştu, annesi de kurtulsun istiyordu Anneciğinin kafir olarak ölüp ebedi felakete düşmesine gönlü razı olamazdı Oğlu gibi köle olan Hamime, Bilal'i Habeşi radıyallahu anh'ın teklifi ile müslümanlığı kabul etti ve o köle kadıncık Eshab-ı Kiram ve ilk müslümanlardan olma nimetine kavuştu
Bilal, çok mert ve dürüst bir köle Sesi ise inanılmayacak kadar güzel  Efendisi Umeyye bin Halef, ticaret kervanlarına O'nu yolluyor İnsan-Hayvan, kervandakiler yorgun ve mecalsiz düştüğünde Bilal'in söylediği yanık ve içli nağmelerle herkes kendine geliyor; develer çatlarcasına koşturuyor; ses o kadar güzel ve tesirli  
Hazreti Ebu Bekr'le dostlukları Şam'a giden böyle bir kervan arkadaşlığı ile başlıyor ve bu dostluk, Kureyş eşrafından bir çok kimseye nasip olmayan bir şansla zenci kölenin müslüman oluşu ile kardeşliğe dönüyor
  Hazreti Ebu Bekr, Ammar bin Yaser, Yaser'in zevcesi Sümeyye Hatun, Süheyl-i Rumi, Mikdat gibi Bilali Habeşi ve Müslüman olduğunu gizlemiyor Küfre açıktan ve cepheden cihad ilan edenlerden Bunlar, Resulullah'la birlikte müslümanlığını saklamayan yedi öncü İlk Mücahidler
Müslümünlığını işittiği günü kadar, Bilal'in,sahibi Umeyye bin Halef'in yanında kıymetli bir yeri var Umeyye'nin, oniki köle ve bir kaç oğlu olduğu halde mühim işlerini çok sevdiği Bilal'e yaptırıyor Efendisinin kervanla başka memleketlere ihraç edilen mallarını bu becerikli Habeşli siyahi köle götürüyor Umeyye kendine nazaran makbul bir işi daha havale etmiş O'na; Bilal, aynı zamanda puthanenin de bekçisi
İyşte bu sevgi , beklenmedik bir haber üzerine müthiş bir nefretle yer değiştirdi
"Bilal müslüman olmuş ve puthanede ne kadar put varsa hepsini yere sermiş" lakırdısı Umeyye bin Halef'i önce şaşırttı; hakikat olduğunu anlayınca da evlatlarına bile tercih ettiği kölesine karşı merhametsiz bir zalim oldu Hazreti Bilali Habeşi, radıyallahü anh'a, işkencelerin en korkuncunu yapıyor Kölesi ya! O'nun için istidiğini yaparmış Kime ne! Zaten kölenin maldan farkı var mıymış?
Böyle düşünüyor zalim Ve bu mantıktan aldığı kevvetle o mübarek sahabiyi sille-tokat ve sopa ile dövüyor, dövüyor
-Muhammed'i inkar et; Lat ve Uzza'ya dön; İslamiyyeti reddet, dedikçe büyük sahabinin cevabı:
-Ehad,ehad / Allah bir, Allah bir!!!
Yeniden tokat, yeniden tekme, yeniden sopa  Bir ağaca sıkıca bağlanmış mazlum insanın, patlamış dudak kenarlarından kan sızıyor Gözleri, yanakları şiş şiş Göz pınarlarından yaşlar yuvarlanıyor
Ama Umeyye'nin hıncı dinmiyor Nasıl olur? Bir köle kendisi istemediği halde nasıl müslüman olur? Sair müşriklerle birlikte sürüte sürüte, kızgın sal-taşlara götürüyorlar Öylesine kızgın ki bu düz taşlara et konsa biraz sonra pişecek hale gelir
Yine "dininden dön" teklifi
Yine red
Üzerinde ne varsa çıkarmışlar Sadece bir don kalmış Sallara yatırıyorlar Günün en sıcak saatleri Taşlar cayır cayır yakıyor Bu da doyurmuyor Umeyye'yi,
-Şu koca taşları da üstüne koyun! diyor ve çakmak çakmak gözlerini işkence altındaki garibin gözlerine dikiyor:
-Muhammed'i yalanla, diyorum sana!
İslamiyyetten dön! Sende hiç mi akıl yok? Nasıl da inanmıştım sana! Dön diyorum! Bir cahillik ettiğini söyle haydi; yoksa öleceksin!
Cevap değişmiyor:
-La ilahe illallah! La ilahe illallah Muhammedün resulullah!
Altta yakıcı taşlar, üstünde kaya parcaları, kavuran Arabistan güneşi ve dehşetli ızdırap çeken kimsesiz bir insan, bir garip Umeyye kafi görmüyor:
-Kum atın üstüne!  
Sıcak kum, kızgın zeytinyağı gibi vücuduna dökülüyor Boğazına kadar kumlara gömülü  elleri ayakları bağlı, kıpırdayamıyor; bin zorlukla ve can çekişir gibi nefes alıyor
Saatlerce böyle ağır işkence çektikten sonra çıkarıp yine ateş gibi sallara yüz üstü yatırıyor ve bu defa sırtına ağır taşlar koyuyorlar:
veya  Umeyye bin Halef, Ebu Cehil ve bir müşrik sürüsü, yüksek sahabinin ayağına ip takıp çıplak olduğu halde canavar dişi gibi sivri çalı dikenlerri üzerinde sürüterek bütün vücudunu yırtık ve çizikler içinde koyuryorlar Hazret-i Bilal, kanlar içinde kalıp, kendinden geçerken onlarda en küçük bir vicdan sızısı yok  bilakis alay ediyorlar
veya  gündüz en yakıcı saatlerde bir direğe bağlayarak; suzuz ekmeksiz ta geceye kadar bekletiyorlar Ayaklarına kara sular iniyor Gece olurca da gelsin türlü türlü işkenceler
Bir gün  O'nu yine ateş gibi taşlar üzerine yatırılmış olarak aynı anzarayı görüyoruz
Umeyye:
-Muhammed'i inkar et İlahlarımıza dön Gel vazgeç şu sevdadan!
Diyerek sövüp-sayıyor
Bu islam öncüsü gevrek ve zor işitilir bir sesle aynı cevabını veriyor:
-Allah birdir, Allah birdir!  Ehad! Ehad!
Sanki onlarla hiçt alakası yok
Bunun üzerine kafirler, üç-beş kişinin zor kaldırdığı bir kayayı getirip mazlum sahabinin göğsüne koydular  ancak hırıltı halinde nefes alabiliyor Nerede ise son nefesini verecek
|