Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)

Eski 05-01-2009   #9
ysnkrks
Varsayılan

Cevap : Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)



İnsanlığın ikinci babası Nuh Peygambere haber geldi

-Ey büyü peygamber! O dört tahtaya son peygamberimin dört halifesinin isimlerini yaz; gemi o zaman tamam olacaktır Zira o dört insan, İsla dininin dört sütunu gibidir İslamiyet onlarla ayakta kalır ve onlar sayesinde dünyanın her tarafına yayılır Vahye uyularak denilenin yapılması ile gemi tamamlandı ve ondan sonra yüzebildi

Nuh Peygaber, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali'nin isimlerini artan tahtalara yazarak bunları gemisine çakmadıkça görünüşteki kusursuzluğa rağmen geminin yüzmesi ve felaketten kurtulması mümkün olmamıştı

Ya mü'minler mü'minlerin de o dört büyük zatın ismini kalplerine yazmadıkça dıştan ne kadar olgun ve noksansız görünürlerse görünsünler büyük imtihanda kurtulmaları mümkün olabilir mi? Sadece iki cihan güneşi eşsiz ve emsalsiz Peygamberimizi değil, O'nun dostlarını da sevmek gerekiyor Bu şart yerine gelmeden, O'nun sevdiklerinin aşkı kalbe yerleşmeden cezadan kurtulmak ne mümkün?

Veysel Karani kazandı, ahir yine özendi

Sekiz uçmak bezendi, aşkına Muhammed'in

İbrahim aleyhisselam, bir gün rüyasında Cenneti gördü Uzunluğu yer ile gök arasındaki mesafeden fazlaydı Meleklere:

-Buralar kime mehsustur? diye sordu

-Evlatlarından Muhammed Mustafa ve o'nun ümmeti içindir, diye cevap verdiler

İbrahim Peygamber, dikkatle bakınca ağaçlarda"La ilahe illallah" budaklarında "Muhammedün Resulullah", meyvelerinde "Sübhanellah", "Velhamdülillah" cümlelerinin yazılı olduğunu gördü

Uyandığında rüyasını milletine nakletti

-Ümmeti Muhammed kimdir, diye sordular İbrahim aleplisselam, düşünceye daldı O anda Cebrail aleyhisselam peyda oldu ve:

-Ne düşünüyorsun ey Allah'ın dostu, dedi

-Bir rüya gördüm girdüklerimi ümmetime anlattım, Muhammed ümmetini öğremek istediler Benimse bu hususta bilgim yok Onun için düşünüyorum

Cebrail aleyhisselam:

-Ben de fazla bir şey bilmiyorum, diyerek Cenab-ı Hakka arz etti:

Yüce Allah şöyle buyurdu:

-Muhammed, benim ahir zaman Peygamberimdir Makbul kullarıma Peygamber olarak gönderecğim O peygamberi bütün yaratılmışların arasından seçtim Kendisini ve ümmetini yerden ve gökten yüzyirmi dört bin yıl evvel yarattım Kıyamet günü O'nun yolundakilerin yüzü bütün insanların yüzünden daha ak, aydınlık ve abdest suyu değen vücut parçaları pırıl pırıl olacaktır

Feriştehler geldiler, saf saf olup durdular

Beş vakit namaz kıldılar, aşkına Muhammed'in

Tevrat, Musa aleyhisselama inince büyük Peygamber çok sevindi ve şükrünü dile getirdi Cenab-ı Hak:

-İnsanların kalbine baktım En mütevazi olarak seni gördüm Bu sebeple seni Peygamber yaptım ve benimle konuşma devletine erdirdim, dedi ve ilave etti:

-Ölünceye kadar tevhid üzere ol Sevgili Muhammed Mustafa'nın Resulüm olduğunu tasdik et ve kalbine O'nun muhabbetini yerleştir!

-Ya Rabbi, Muhammed kimdir; O'nu tanımıyorum?

-O öyle bir kimsedir ki yerleri ve gökleri yaratmadan binlerce sene evvel güzel ismini arşın üzerine yazdım Ya Musa, sana çok yakın olmamı ister misin? Öyle bir yakınlık ki bedenine ruhdan ve gözünün siyahına beyazından daha yıkn olayım!

-Allahım bundan gayrı ne arzum olabilir?

-Öyleyse Habibime çok selavat oku

Hak teala devam etti:

-Ölen bir kimse Muhammed aleyhisselamı inkar etmişse, o bedbahtı sürüterek cehenneme attırırım Beni görmesini nasip etmem ve hiç bir melek ve peygamberin şefaat etmesine de için vermem!

Bunu yolundakilere bildir

-Ya Rabbi O'nun hakkında biraz daha bilgi sahibi olmak isterim

-Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı; yeri-göğü, cenneti-cehennemi ayı, güneşi, geceyi-gündüzü, melekleri, Peygamberleri ve hiç bir şeyi yaratmazdım O'nun Peygamberliğini kabul etmezsen İbrahim halilulllah bile olsan sana eziyet ederim!

-Onun Peygamberliğini ve yüksekliğini kabul ettim Ya Rabbi!

Havada uçan kuşlar, yeşerüp dağ ü taşlar,

Yemiş verir ağaçlar, aşkına Muhammed'in

Davut aleyhisselam, bir gün Zebur okurken kitaptan bir nur yükseldiğini; bu nurun odayı doldurduğunu ve kalbinin rahatladığını gördü Ve bu hal, her Zebur okuyuşunda tekrar etti Nurun mahiyetinni Allahü tealaya sordu:

-Ya Rabbi bu nur neyin nesidir?

-O, habibim Muhammed Mustafa'nın nurudur Cümle alemi onun hatırına yarattım

Bu tüyler ürperten ilahi cevap üzerine Davut Peygamber, yüksek sesle "Lailahe illallah Muhammedün Resulullah" dedi Bütün yırtıcı hayvanlar, kuşlar, böcekler ve yılanlar, çevresine toplandılar ve:

-Öyledir ya Davut! diyerek onu doğruladılar

Bu olaydan sonra Davut Peygamber, Zubur okumaya başlarken kelime-i tevhid söyle oldu

İmansızlar geldiler, andan iman aldılar

Beş vakt namaz kıldılar, aşkına Muhammed'in

O'nu övmeye kalkan erir ve tükenir

O'nu hiç bir lisan medhetmeye kafi gelmez O' kelimeler üstü ve kelimeler ötesi ve gönüller dolusu sevgiye layıktır

Yunus kim ede medhi, över Kur'an ayeti

Ah! vergil salevatı, aşkına Muhammed'in

Biz de kendim, eşim, dostum, tanışım, arkadaşım, binler, onbinler, milyonlar, milyarlar, O'nu o en sevgili ve en üstün'ün Peygambeliğini kabul ettik ya Rabbi

Bundan üstün devlet bilmiyoruz ya Rabbi!

MEKTUP

Ya Habiballah bize imdad kıl,

Son nefes didarun ile şad kıl

(Süleyman Çelebi)

Vakit, ahir zaman Peygamberinden bin yıl önce

Humeyr ibni Redi, hemen bütün ortadoğu'ya hükmeden bir hükümdar

Kalabalık sayıda vezir ve yardımcıları ile kudretli bir ordusu var Yolu batıl; ateşe tapıyor Buna rağmen kendilerine pek kıymet verdiği, işlerini danıştığı dört bin kişi var ki hepsi has müslüman ve alim

Humeyr, bir gün maiyeti ile birlikte tantanalı bir halde Mekke'ye geldi Fakat O'nun gelişi Mekkelileri alakadar etmedi Herkes işinde ve her şey akışında

Bu aldırışsız soğuk karşılama hükümdarın fena şekilde canını sıktı Vezirlerini huzura çağırdı ve halktaki bu kendinden eminliğin sebebini sordu

Vezirler:

-Buranın insanları araptır; asil kimselerdir efendimiz Kabenin korunması onlara verilmiştir Bundan dolayı değerleri yükselmiştir Beytullah'ın bakıcısı olmanın verdiği şerefle soğuk duruyorlar olabilir

-Demek öyle!!!

Humeyr'in kafasında soysuz bir plan doğdu;

Kabe'yi yıkacak, halkı öldürecek ve şehri askerine yağmalatacaktı

Ancak bu fikirle beraber ve aynı hızla kafasına bir şey daha gitmişti: Müthiş bir ağrı ağrının şiddetinden burnunudan ve gözlerinden kimsenin yanınna yaklaşamadığı pis kokulu bir su akmaya başladı

Günler ilerliyor; baş ağrısı, her an şiddetini arttırıyordu Bütün sağlık arayışları savallı kalınca; O, ülkeler hakimi Humeyr, yaşamaktan yana iyiden iyiye karamsarlığa düştü Ama yine de şifa aramaktan geri durmuyordu Hastalığına bir çare bulması için mbaş vezirine emir verdi; O da hekimlere

Hekimler, o güne kadar görülüp, işitilmemiş bu hastalığı iyileştirmek için günlerce uğraştılar Fakat bütün gayretler nafileydi Emekler boşa gitmiş; çare bulunamamıştı Bunun üzerine bir de ilim adamlarına danışıldı Alimler, bu amansız dert için düşünmeye mbaşladılar: "Bu hastalık neden olmuştu ve niçin çare bulunamıyordu?" Bir alim, uzun uzun düşündükten sonra sebebi bulduğunu anladı Baş vezire giderek:


Alıntı Yaparak Cevapla