ysnkrks
|
Cevap : Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)
Bunun üzerine Abdülmuttalib ve şahıha katılan birkaç kişi Hicaz'a giderek tanınmış Kahini buldular Kahin:
-Sizde bir insanın diyeti kaç devedir? diye sordu
-On devedir, dediler
-Öyleyse Abdullah'ın bedeli olarak deve kurban edeceksiniz  Bunun için de Abdullah'ı bir tarafa, on deveyi bir tarafa koyarak kur'a çekin Kur'a develere çıkarsa bunları kesersiniz Abdullah'a çıkarsa, develere on tane daha ilave ederek kur'a çekmeyi yenileyin Yine Abdullah'a çıkarsa bir on deve daha ilave edin Böylece kur'a develere isabet edene kadar onlu ilaveler yaparsanız, dedi ve gelenleri memleketlerine geri yolladı
Onlar gele dursunlar Mekkelilerde heyecan son noktasında Nihayet beklenen yolcuların ufukta belrdiğini gözetleyiciler haber verdi  
Kahinin buluşu Mekke'nin putperest, hıristiyan, yahudi, İbrahim ve İsmail Peygamber dinine mensup bütün kabile ve mensuplarını sevince boğdu  
Meraklıların önünde ve bir tarafta gözlerin bakmaya kıyamadığı Abdullah, bir tarafta dünyaya metelik vermez tavırlar ile sakin sakin geviş getiren develer olduğu halde Kur'a çekmeye başlandı Ne var ki, her defasında kur'a Abdullah'ı gösteriyor ve on deve ilavesi ile çekim tekrarlanıyordu  ta onuncu defa kur'a çekilene kadar Onuncu çekilişde kur'a, sayıları yüze varan develere isabet etti  
Herkeste sevinç, taşkınlık  Fakat, Abdülmuttalip ağır başlı ve temkinli; kur'ayı bir kere daha yeniledi; evet bunda da kur'a develere çıktı Gönlü rahatladı, sırtından koca dağlar kalktı Rabbine şükretti
Hemen oracıkta yüz deve bir biri ardısıra kurban edildi İnsanlar, hayvanlar, kuşlar günlerce bu etlerle geçindiler
Böylece Abdülmuttalib ve Abdullah yeryüzündeki büyük değişikliğe az bir vakit kala imtihandan yüz akı ile çıktılar
Bundan sonra Abdullah "zebih" yani "kurbanlık" lakabı ile çağrıldı Nitekim İsmail aleyhisselam da benzeri bir hadiseyi yaşadığından O'na da "Zebih" denmişti Bunun için azizler azizi sevgili Peygamberimize "İbnü'z-Zebihayn", "iki kurbanlığın oğlu" denilmiştir
BABA
Ve maerselnake illa rahmeten li'l-alemin
Biz seni alemlere için ancak rahmet olarak gönderdik
(Enbiya suresi 107 ayet'den)
Büyük baba Abdülmuttalib'ten büyük anne Fatıma'ya geçen emanet O'ndan da Abdullah'ın alnına gidecek; bir zaman da orada parlayacaktı  
İncil'e tabi olanlar, Fatıma'nın Abdullah'a hamile olmasından beri pür dikkat doğum haberini bekliyorlardı  İşte şimdi mesafeden mesafeye uşuşan bu haberdi:
-Son Peygamberin babası dünyaya geldi!  
Haberi dört bir yana salan hırıstiyanlardı
Doğum yaklaştıkça heyecanları artmış ve nihayet Yahya Peygamber'in mucuzesi gerçekleşmiş, kan şıp şıp damlamaya başlamıştı
Yahya aleyhisselam, Yahudiler tarafından şehid edildiğinde aziz şehidin üzerinde bir cübbe bulunuyordu Cübbe, İsa Peygamber'in dinini devam ettirmek istediği için canına kıyılıp parça parça edilen Yahya aleyhisselamın kanı ile ıpıslak olmuştu Bundan dolayı daha sonra hatıra olarak saklanmış; zaman, kırmızı kan lekelerini sildiğinden geriye sadece solğun izler kalmıştı
"-Hırkadan taze kan damladığı an ahir zaman Peygamberi'nin babası dünyaya gelmiş olacaktır  "
Kitapları böyle diyor, ve bu sebeple doğum yaklaştıkça müstesna hatıra üzerindeki dikkatleri daha da artırıyordu
Günü geldiğinde mucize aynen gerçekleşti  O solgun izler, yeniden taze kan lekeleri halini almış; hırka şehidin üzerinden az evvel çıkartılmış gibi sıcak damlalar süzülüp süzülüp düşmeye başlamıştı  
Ortalığı çınlatan bu haberdi Onlar, buna rağmen; akla durgunluk veren bu mucizeye rağmen, Abdullah'ı çocukluğunda, ilk gençliğinden, gençliğinde değişik zaman ve farklı mekanlarda türlü hile ve tuzaklarla öldürmeye kalkıştılar  Maksat O'nun; O saadet Sultanının gelişine engel olmak Gariplik, çalgınlık tuhaflık işte burada Bu idraksizlikte, bu akıl kısalığında, bu beyin mahrumluğunda:
Allahın sevgilisinin zuhuruna sed çekmek!  
Hırıstiyanı, Yahudisi, putperesti, ateşperesti  Milyonu, milyarı bir araya gelse kaderin ebediyete giden yollarını değiştirmek kimin elinde ve kimin haddine? Kıskançlıklar para etmeyecek Hakikat güneş gelecektir
Bunun için Abdullah ilahi himayede  
Abdullah, büyüdükçe aklı aşan sıra sıra olaylar
Rüya aleminde mi yaşıyor, hakiketle mi yüz yüze, nedir bu gördükleri, başına gelenler, içinde bulunduğu hal?
Sırrını babası Abdülmuttalib'e açıyor:
-Babacığım garip vak'larla karşılaşıyorum
-Ne gibi? -Bir yere gidecek olsam yolda belimden bir nur çıktığını ve bunun başımın üstünde toplanarak bulut haline geldiğini görüyorum
-Seni yakıcı güneşten koruyor  
-Ne zaman, nereye otursam, toprak bana selam verdikten sonra ilave ediyor: "Ey Abdullah, haberin var mı, Muhammed aleyhisselamın emanetini taşıyorsun!"
-Nuru kastediyor  
-Kurumuş, hayat izi kalmamış bir ağacın altında dinlenecek olsam o kupkuru ağaç az sonra zümrüt gibi yemyeşil oluyor Biraz uzalaşınca geriye dönüp baktığımda yine eskisi gibi kurumuş olduğunu görüyorum Babacığım nedir bu hal, ne oluyor; anlamıyorum?
Ey oğlum, sana müjdelerin en güzeli olsun! 
İnsanların ve cinlerin efendisi; canlıların ve cansızların Peygamberi senin canından, senin kanından dünyaya gelecektir Anlattıkların buna delalet ediyor Ben de benzeri birçok fevkalade hadiseyi yaşadım Onlar da aynı haberin müjdesiydi Hayırlı olsun! Seni bir değil, bir kere tebrik ederim evladım
Sana olan muhabbetim boşuna değilmiş  
Abdullah artık delikanlı
Ancak o, diğer gençlerden ne kadar üstün
Ahlakı daha güzel; güzelliği apayrı ve çok farklı
O'nun tavrında, onun halinde, onun güzelliğinde ikinci bir genç bulmak mümkün değil
Bu özellikleri ağızdan ağıza yayıldıkça yayılıyor İşitenler büyülenmiş gibi hayran Padişahlar, krallar, Abdulmuttalib'ten kızlarını Abdullah'a alması için araya hatırlı ricacılar koyuyor Abdulmuttalibin huzuruna kadar gelen; hatta teklifinde ısrarlı olnlar bile var
Abdullah, yirmi yaşına girdiğinde yüzünün güzelliği öyle arttı ki, görenlere Yusuf aleyhisselam'ı hatırlatıyordu
Alnındaki nur sanki bir güneş olmuştu
Harikulade olaylar devam ediyor Eskaza Abudllah putların yanından geçse, onlardan bir ses:
-Ey Abdullah, sakın bize yaklaşmayasın! Sen yüksek şan sahibi o emsalsiz insanın nurunu taşıyorsun O son Peygamberdir Bize tapan bedbahtlar O'nun eliyle cezasını bulacaktır! 
Peygamber efendimizin dünyaya geleceklerine az zaman kaldığını kahinlerinden haber alan Şam Yahudileri, peygamberlik İsrailoğullarından gidecek diye karayaslara battılar İçlerinden yetmiş genç Mekke'ye gidip Abdullah'ı öldürmeden geri dönmeyeceklerine and içtiler ve silahlanıp yola düştüler  
Ne gece dediler, ne gündüz Hırsla ve bilene bilene uzunca bir zaman sonra Mekke yakınına vardılar Pusudalar Maykuş gözleri ile çevreyi tarıyorlar Günlerce bıkmadan, yılmadan, ortaya çıkmadan beklediler
Bir gün kolladıkları an gelip attı Ava gitmek için şehir dışına çıkan Abdullah işte şuracıktaydı Kılıçlarını sıyırıp peşine düştüler
O esnada tesadüfen orada avlanan biri daha vardı Aynı zamanda Abdullahın akrabası olan Veheb bin Menaf
|