05-01-2009
|
#2
|
ysnkrks
|
Cevap : Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)
Teklifi reddedilen Mekke emiri, şehrine dönerek, Kabe'ye geldi ve kapının kulpundan tutarak yaklaşan tehlike için yana yana Allah'a yalvarmaya başladı Düşman, Ebrehe'nin komutasında en önde meşhur ak fil olduğu halde sırtlarına süslü ve pahalı kumaşlar atılı filler, hücuma hazır askerlerle iyice Mekke'ye yaklaştı  Şehirde rahatsızlık son noktadaydı
Tam bu sırada hiç beklenmedik bir şey oldu "Mahmude" Mekke üzerine yürümüyordu Halbuki Ebrehe, her harpte olduğu gibi bu defa da büyük işler başaracağını ümid etmişti Hayvanı döğmelerine, üstünde değnekler kırmalarına, her yolu denemelerine rağmen adım attırmadılar
Yemen ordusu bu mücadelede iken gökyüzü "Ebabil" denilen ve bu bölgede daha önce görülmemiş siyah renkli, yeşil boyunlu, ufak gagalı, uzun ayaklı dağ kırlangıçları ile doldu Kuşların gagaları ile ayaklarında nohuttan küçük mercimekten büyük taşlar vardı ve her taştan bir düşmanın ismi yazılışdı
Kafileler halinde gelerek önce Kabe-i Şerif'in etrafında uçup tavaf yaptılar, sonra düşmanı taş yağmuruna tutmaya başladılar
Kuşlar, taşı yukarıdan bıraktıça isabet alan askerin tepesinden girip ayağından çıkarak onu hemen öldürüyordu Hatta süvari olanların atları ile beraber canı çıkıyordu
İstilacı orduda müthiş bir bocgun başladı Etleri lime lime dökülerek ölüyor; Ebrehe de içlerinde olduğu halde perişan bir vaziyette Yemen'e doğru kaçıyorlardı
Fakat, düşmanı havadan takip ederek kovalayan bu minik kuşlar, firarilerin de çoğunu öldürdü Kaçanlardan bir kısmı yollarda telef olmuş; kurtulanlar anca yemen'de nefe alabilmişti Mağrur Ebrehe başşehir San'a'ya varabildi ama cüzzam hastalığına yakalanmıştı Parmak uçlarından kan ve irin akıyordu Parmakları çürüyüp düştü ve bir müddet sonra yüreği çatlayarak feci şekilde öldü
Ebrehe'nin yardımcısı ise kaça kaça ta Habeşistan'a gelmiş, olanları bir bir krala hikaye ediyodu Kral:
-Bunlar ne biçim kuşlarmış ki hep seçme askerleri öldürmüş? diye hayretini açıklarken bir kuş vali muavininin başı üstünde dönmeye başladı
-İşte, dedi adam, bu kuşlardan, bu kuşlardan! Cümleyi yeni bitirmişti ki, o da bir Ebabilin attığı taşla oracıkta öldü  
Binlerce asker ve Mahmude'den başka bütün filler ölmüştü Birkaç gün sonra insan ölüsü ve hayvan leşleri dayanılmaz bis bir koku yaymaya başladı Mekke yaşanmaz olmuştu Bunun üzerine Abdülmuttalib, Kabe'ye giderek Cenab-ı Hakka bu kokudan kurtulmak için dua etti
Duanın peşinden öyle müthiş bir yağmur yağdı ki ırmaklar gibi kabaran seller, ceset ve leşleri alıp götürdü
Kureyş kabilesi, doğumuna iki ay kadar bir zaman kala iki cihanın baş tacı Sevgili Peygamberimiz'in Allah katındaki eşsiz hatırından dolayı büyük bir düşman tehlikesini atlattığı gibi, kaçan ordunun geride bıraktığı mallara da ganimet olarak sahip olmuştu
Ebrehe'den sonra iki oğlu yerine valilik yapmışsa da bu saltanat, kısa sürmüş ve tacı tahtı batıp gitmiştir
Araplar, bu vak'anın geçtiği tarihe "Fil yılı" ismini vermiş ve Kureyş'in Allah indinde makbul olduğuna kanaat getirerek bu kabileye ilişmemeye başlamıştı
BÜYÜKBABA
Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulüh
Şeybet'l-Hamd  
"Abdülmuttalib" diye bildiğimiz büyük babanın asıl ismi
Babası Haşim, O dünyaya gelmeden evvel bir yolculuk sırasında Filistin'in Gazze şehrinde vefat etmişti Doğduğu zaman saçı bembeyaz olduğu için arapçada "ak saçlı" manasına gelen "Şeybe" kelimesinin ilavesi ile ismini Şeybetü'l Hamd koymuşlar
Meşhur ismi Abdülmuttalib, "Muttalib'in kölesi" demek  
Kçük Şeybe, Medine'de annesi ile beraber dayısında kalıyor O'nu dayısının çocukları ile ok atar, gezip oynarken görenler, alnının parlaklığını, halinin güzelliğini hemen farkeder ve başka bir sülaleye mensup olduğunu anlarlardı
Şeybe'nin hal ve tavrındaki üstünlük Kureyş'in lideri amcası Muttalib'e haber verildi  
-Ah, dediler Kardeşin Haşim'in oğlunu bir görsene! Babasına olan benzerliğine şaşarsın Aynı emsalsiz üstünlük, aynı tarifsiz güzellik
|
|
|