05-01-2009
|
#1
|
ysnkrks
|
Peygamber Efendimizin Hayatı (detaylı Anlatım)
Yemen, Habeşistan Krallığına bağlı bir valilikti Kısa boylu, şekilsiz, hilekar ve ihtiraslı biri olan vali Ebrehe, eyaletinde yaşayan arapların her sene akın akın Kabe'yi ziyaret için Mekke'ye gitmelerine sinirleniyordu Bu sebeple, bu koyu hırıstiyan, San'a şehrinde devrin en namlı mimar ve ustalarına gayet süslü gösterişli büyük bir kilise yaptırdı ve ismini "Kuleys" koydu
Bunun ardından da Habeş Kralı'na mektup yazarak arapların şimdiden sonra hac için ancak "Kuleys"i ziyaret edebileceklerini; Mekke'ye gitme maksadıyla hiç kimseye izin vermeyeceğni zira bu yüzden ülkesinin büyük maddi zararlara uğrıdığını bildirdi  Böylece kralın da izin ve desteğini almıştı  
Ebrehe'nin kararı, az zamanda her tarafa yayıldı  Böyle bir engelleme niyeti Yemen'li arapları fena halde öfkelendirmişti Nukayl isminde bir yerli, Kuleys kilisesine girerek orada ibadet ediyormuş gibi üç gün-üç gece kaldıktan sonra kimsenin olmadığı bir zamanda vurdu, kırdı, içeriyi harabeye çevirdi ve ihtiyacına yaparak kirletti ve kayıplara karıştı Ebrehe ağır bir hakarete uğramıştı
Bir grup arabın kaza sonucu çıkardığı yangınla kilisenin tahta bölmeleri de yanınca vali, iyice küplere bindi Ebrehe'nin intikam kararı işitilmemiş cinstendi 
Kabe'yi yıkıp yerle bir etmek, enkazı fillerle Yemen'e taşımak ve Mekkelileri esir almak için dörtbin Fil ve üçyüzbin Habeşliden kurulu ordusu ile harekete geçti
Düşmanın, Mukaddes Kabe'yi yıkmak üzere gelmekte olduğunu öğrenen Kureyşlilerin keyfi kaçmıştı Bunun üzerine Mekke Emiri Abdülmuttalib, içlere su serpici şu kısa konuşmayı yaptı:
-Ey Kureyş kabilesi; endişeye kapılıp, huzurunuzu bozmayın!  Yemen ordusu gelip Kabe'yi yıkamaz; Kabe'nin sahibi vardır Onu koruyacağından şüpheniz olmasın Ama ferman-ı ilahi böyle ise kim mani olabilir?
Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, o günlerde gördüğü bazı rüyaları kendine göre tabir ederek böyle diyordu; ama aslında O'nun da kalbi rahat değildi  
Bir müddet sonra Mekke çevresine gelen düşman öncüleri, arapların koyun ve develerini alıp götürdüler Götürülenler arasında Abdülmuttalib'in dörtyüz seçme devesi de bulunuyordu
Abdülmuttalib, düşmana elikolu bağlı teslim olmak için Kureyşli yiğitlerle beraber silahlanıp, pusatlanarak cins arap atlarına binip vakit kaybetmeden Sebir dağana çıktılar
Dağda insanı hayret ve hayranlığa düşüren bir olay meydana gelid
Adem aleyhisselam'dan beri aziz Peygamberimiz'in atalarının birinden diğerine geçe geçe en sonunda dedelerine ulaşan "Muhammed nur", Abdülmuttalib'in alnında ayın ondördü gibi parlayıp ışık saçmaya başladı Öye ki bu parlak ışık aşağılarda gecenin karanlığana bürünen Mekke'nin üzerine kadar yayılıyordu Nurun alnında yine bütün güzellği ile belirmesi üzerine, Abdülmuttalib, silah arkadaşlarına:
-Dönün! dedi Şehrimize gidiyoruz Zafer bizimdir! Bu nur ne zaman alnımda işımışsa o dem düşmana
galip gelmişizdir
Mekke önlerine gelmelerinden az zaman sonra Ebrehe, beldeyi teslim alıp, Kureyşlileri yerlerinden, yurtlarından sürüp atması için yardımcılarından biri komutasında asker gönderdi Kureyş emiri Abdülmuttalib'le yaptığı görüşmede O'nun heybetinden komutanın aklı başından gitti, dili dolaştı ve olduğu yere yığıldı Boğazlanan bir dana gibi böğürüyordu
Biraz sonra korkusu yatışan düşman komutanı, kendini toparlayınca yeri öptü ve Abdülmuttalibe:
-Kureyş'in en üstünü olduğun besbelli Buna bütün kalbimle inanıyor ve şahid oluyorum, dedi  
"Mekke fatihi" olmak hayali ile gelen Ebrehe'nin adamı, muhatabının nurlu yüzü ve ciddi halinden ürkmüştü İşte şimdi yerlere kapanmış vaziyette böyle konuşuyordu Hiç bir şey yapamadan askerleri ile beraber yüzgeri edip oradan savuştular  
Abdülmuttalib, develeri istemek üzere Ebrehe'nin konakladığı Taif'e gitti Mağrur kumandana Kureyş reisinin geldiğini haber verdiler Ebrehe, Abdümuttalib'i görünce elinde olmayarak ayağa kalkıp baş köşeye oturttu ve ne istediğini sordu Abdülmuttalib:
-Adamların develerimi götürmüş; emir ver de iade etsinler! dedi Ebrehe:
-Ben buraya Kabe'yi yıkmak için geldim!!! Bu mes'ele üzerinde hiç durmuyorsun da develerini istiyorsun! şeklinde konuşunca Abdülmuttalib, Valinin ne demek istediğini anlamıştı:
-Develer benim olduğu için istiyorum; Kabe ise "Allah'ın evi"dir Yüce Allah, O'nu düşmanın şerrinden muhafaza eder, dedi
Bu konuşmalar olurken Ebrehe'nin "Mahmude" ismindeki ak renkli, en gözde fili oraya getirilmişti Diğer filler öğretildiği biçimde Ebrehe'ye bir takım bağlılık hareketleri yaptıkları halde bu hayvan böyle davranışlara hiç yanaşmadı
Ak fil, Abdülmuttabib'i görünce deve gibi çöküp sevgi gösterisi yapmaya başladı Filin hareketi şaşkınlık uyandırmıştı Bir müddet herkes konuşmayı unutmuş gibi sustu Allahü teala, dile gelmesine izin verince fil, açık bir ifade ile, Kureyş liderinde gördüğü "Son Peygambere ait nur"a selam verdiğini söyledi 
Ebrehe, develeri sahibine iade etti; fakat Abdülmuttalib'in "Mekke mallarının üçte birini verelim bizlerle uğraşmaktan vaz geçerek geri dönün" teklifini kabul etmedi
|
|
|