KRDNZ
|
Tarihi Eserler, Konya
Konya Sivil Mimarisi Konya XIV yüzyıldan sonra gezginlerin ilgisini çekmiş, seyahatnamelerinde Konya sivil mimarisi ile bilgiler vermişlerdir XIV yüzyılda İbni Batuta Konya’nın büyük bir şehir olduğunu, evlerinin güzelliğini, sokaklarının genişliğini ve çarşılarının zenginliğini anlatmıştır XV yüzyılda Bertrandon de la Broquiéré şehrin çevresinde meyve ağaçlarından başka ağaç ve akarsu bulunmadığına değindikten sonra, önlerinde hendekleri olan surlarla çevrili olan kentin ortasında bir iç kale ve hükümdar sarayının bulunduğunu sözlerine eklemiştir Konya’nın nüfusu XVI yüzyıldan sonra daha da artmış, şehir surların dışarısına taşmıştır Arap gezgini Gazi “Konya güzel bir şehirdir Ağaçlar, çeşitli bahçeleri, büyük ve zengin çarşıları, oldukça geniş evleri, şirin mescitleri ve türbeleri bulunmaktadır” demiştir Osmanlı gezginlerinden Kâtip Çelebi ise buradan bağlık, bahçelik şehir olarak söz etmiştir Evliya çelebi ise; 1648’de buraya gelmiş, Konya’nın kalesini, surlarını ve Meram Bağlarından övgü ile söz etmiştir XVI yüzyılda Pierre Bellon, XVII yüzyılda Paul Lucas yine aynı şekilde surlardan, yapılardan ve surlardaki kabartmalardan bahsetmişlerdir Ayrıca sur dışına taşmış mahallelerin yeşillikler içerisinde evlerden oluştuğuna da değinmişlerdir XIX yüzyılda Kinnei kentte kerpiçten ve kamış, ağaç evlerinin bulunduğunu söylemiştir Lambordea’ya göre Konya evleri düz damlı, alçak katlı yapılardı XIX yüzyılın sonlarına doğru Konya’da yerleşim olarak bir canlanmanın başladığı görülmektedir Nitekim W Ramsay ovaya karşılık şehir çevresinin sebze ve meyve bahçeleri içerisindeki evlerle kaplı olduğuna değinir Cilement Huart da evlerin kerpiçten olduğunu ve bunların sokakların çevresinde sıralandığını yazdıktan sonra çoğunun kerpiç ve düz damlı olduğunu, bu yapılanmanın tarihi yapılarla çelişkiye düştüğünü de belirtmiştir
XX yüzyılın başlarında Konya Anadolu’nun önemli bir merkezi olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra da yeni bir yapılanmaya gidilmiştir Bu yapılanma sonraki yıllarda da devam etmiş, şehrin sivil mimari örneklerinden çoğu da yok olmuştur
Konya’da ilk yerleşim Alâeddin Tepesi’nden başlayarak ovaya doğru yayılmıştır XIX yüzyılda Konya’daki yerleşmede yolların birbiri içerisine girdiği, evlerin toprak damlı ve kerpiçten olduğu görülür Konya’nın geleneksel yapı malzemesi başlangıçta kerpiç olmuştur Bu tür kerpiç evler dar, dolambaçlı sokaklar boyunca avlu duvarlarının arkasında yer almıştır Sokak boyunca bu avlu duvarlarının kesintisiz uzandığı görülmektedir Evler çoğunlukla kerpiç ve ahşap olup, taş temeller üzerine oturtulmuştur Eski mahallelerdeki evlerin sokaktan görülmeyecek şekilde yapıldıkları da dikkati çekmektedir
Geleneksel Konya evlerinde kalın kerpiç duvarlar ahşap hatıllarla desteklenmiş ve böylece kışın soğuğu, yazın da sıcağı önlenmeye çalışılmıştır Sivil mimarinin kerpiçten yapılmasının iklimden kaynaklandığı açıkça görülmektedir Konya evleri kerpiçlerin boyutlarına göre “ana” veya “kuzu” gibi isimler almıştır Temeller çoğunlukla yerden 0 50, 0 70 m yüksekliğine kadar Gödene taşından yapılmıştır Bu temellerin üzerine iki ana bir kuzu veya bir ana, bir kuzu düzeninde kerpiçler dizilmiştir Evlerin taşlık veya hayat denilen yerlerin döşemesi ise Sille taşı ile kaplanmıştır Bu dönemde yapılan Rum ve Ermeni evlerinde ise evlerin zemin katları tümüyle taştan yapılmıştır
Konya yöresinde Hımış duvarlı evler de çoğunluktadır Bu tür evlerde yapının ahşap direkleri arasına kerpiç doldurulmuş, iç ve dış yüzleri ince samanlı toprakla sıvanmıştır Böylece evlerin bazıları boz renkte, bazıları da beyaz badanalandığından ötürü de beyaz renktedir
Konya evlerinde Sille taşı döşeli ağaçlıklı veya çiçeklikli avludan hayata geçilmektedir Bu bölümün çevresi yüksek duvarlarla çevrili olduğundan yaz aylarında ev halkının tüm yaşamı burada geçmektedir Birkaç basamakla taşlığa geçilir, çevresinde evin günlük yaşantısının geçtiği mutfak ve helâların bulunduğu bölüm gelmektedir Tek katlı olan evlerde zemin katı yerden 1-1,5 m yüksekliğinde olup, bunun altına bodrumlar yerleştirilmiştir İki katlı evlerde ise zemin katı hayat ile aynı düzeyde olup, buraya ambarlar, depolar, oturma odaları yerleştirilmiştir İki katlı yapılarda içeriye merdivenlerle çıkılır Evin cephesi boyunca uzanan sofa pencerelerle dışa açılan çıkmalarla hareketli bir görünüme kavuşturulmuştur Odalar bu sofanın bir yanında yan yana sıralanmıştır Bazı evlerde ise karnıyarık planı uygulanmış, odalar sofanın iki tarafına sıralanmıştır Çoğunlukla evlerin önlerinde tahtaboş denilen balkonlara yer verilmiştir Tahtaboşlar ahşap sütunlar ve ahşap tavanlarla kendine özgü bir mimari ortaya koymuştur
Konya’daki zenginlerin evlerinde yazlık ve kışlık bölümler vardır Özellikle iki katlı yapılarda üst kat ve bahçeye açılan bölümler yazlık olarak nitelenir Alt katlar genellikle kışlık olarak kullanılır Tek katlı evlerde ise yazlık bölüm kuzeye dönük olup, cephe boyunca pencereler sıralanmıştır Küçük Konya evlerinde odalardan gündüz oturma, gece de yatak odası olarak faydalanılmaktadır Odaların tümünde büyük yüklükler bulunmaktadır Ayrıca minderli sedirler, çiçeklikler, kavukluklar da onları tamamlar Çoğunlukla oda girişlerinde pabuçluk denilen bir bölüm olup, buradan bir basamakla odanın içerisine girilir
Evlerin duvarlarında ağaç süslemesine geniş yer verilmiştir Ağaç yapılarda taşıyıcı iskelet olarak kullanılmıştır En çok ta katran, çam, meşe ve kavak gibi ağaçlar kullanılmıştır Bunlardan katran Toroslar’dan getirilir ve dayanıklı bir ağaç olduğundan da taşıyıcı kirişlerde kullanılır Çam ağaçları evlerin doğramalarında kullanılmıştır Bu tür ağaçlar Toroslar’dan ve Beyşehir’den sağlanmaktadır Kavak, sedir, ardıç ve köknar gibi ağaçlar da taşıyıcı veya tahta döşeme, tavan olarak kullanılmıştır
Konya evlerinin duvarlarında zengin ahşap süslemeler olmasına karşılık tavanlar düzgün ve bezemesizdir XIX yüzyıl öncesinde Konya evlerinde odaların yalnızca uzun kenarlarına üçer pencere açılmışken, sonraki yıllarda diğer duvarlara da pencerelerin açıldığı görülmektedir Bu pencereler çoğunlukla derin nişler içerisindedir Bazıları içeriye açılan ahşap kepenklidir XIX yüzyıldan sonra yapılan evlerin çoğunda alt katları penceresiz yapılmış, üst katlar cumba ve bol pencere ile sokağa açılmıştır Bu pencerelerin çoğu üçgen alınlıklıdır Sokağa bakan pencerelerin çoğunda kavak veya söğüt ağacından yapılmış kafeslere yer verilmiştir Bunların yanı sıra demir parmaklıklara, oymalı demir kafeslere de geniş yer verilmiştir
Mutfak çoğunlukla bahçenin bir köşesindedir Yerden 40-50 cm yüksekliğindeki toprak ocağın iki yanına yüksek setler yapılmış, yan duvarlarına da raflar yerleştirilmiştir Kışlık mutfakların yanı sıra açık yazlık mutfaklar da Konya evlerinde görülmektedir
Konak tipi evlerde çardaklı, havuzlu bir ön bahçe bulunmaktadır Genellikle evlerin arkası bağlık olup, bunlar harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Odalar çoğunlukla bol pencerelidir Bazı odaların köşelerine kahve ocağı yapılmıştır Konakların üst örtülerini XIX yüzyılın sonlarından itibaren geniş saçaklı çatılarla kapatıldığı görülmektedir Daha erken dönemde yapılan evlerde üst örtü genellikle toprak damlı olup, kirişlerin üzerine hasır pardı denen ağaç dalları, otlar serilir ve üzerlerine özel olarak hazırlanmış samanlı çamur sıvanırdı
Konya evlerinde eski Selçuklu geleneğinin sürdürüldüğü görülmektedir Selçuklu evlerinde aydınlık, ferah mekânlar ve estetik ön planda tutulmuş olup, bu gelenek Osmanlı döneminde yapılmış evlerde de açıkça görülmektedir Özellikle taş ve kerpicin kullanılması zengin ahşap malzemenin bunlara katılması eski bir geleneği yansıtmaktadır
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi Konya’da da yeni bir yapılanmaya gidilmiştir Özellikle devlet binaları, okullar ve tren istasyonları ulusal mimari akımı doğrultusunda yapılar şehirde birbirini izlemiştir Bu yapılarda taş ve beton mimari ağırlık kazanmış, bazılarında katlar arasında putreller kullanılmıştır Üslup olarak da Neo-Klasik üslubun tipik örnekleri Konya’da görülmektedir Bu tür yapılar iki katlı olup, cepheler ince uzun pencereler, çinili panolar ve geniş hollerle dikkati çekmektedir Konya’da Hükümet Binası, Okullar ve Gar binası bunun tipik örnekleri arasındadır
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|