Yalnız Mesajı Göster

Batı Edebiyatı Ve Edebi Akımlar

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Batı Edebiyatı Ve Edebi Akımlar



BATI EDEBİYATI VE EDEBİ AKIMLAR

ESKİ YUNAN VE LATİN EDEBİYATI:

Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak içim başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır Andre BretonBu akımın Batıdaki en önemli iki temsilcisi Andre Breton ve Paul EluarddırBatı edebiyatının kaynağı Eski Yunan ve Latin edebiyatlarıdır MÖ9 yüzyıldan MÖ 2 yüzyıla kadar süren Eski Yunan edebiyatının ana kaynağı da Homeros�un İlyada ve Odise destanlarıdır

Eski Yunan edebiyatı didaktik türde HESİODOS; lirik türde SAPHO, PİNDAROS; fabl türünde AİSOPOS gibi şairleri yetiştirdikten sonra MÖ5 yüzyılda altın çağını yaşamıştır Bu devrin önemli sanatçıları şunlardır:

Tragedyada: AİSKHYLOS (Agamemnon), SOPHOKLES (Kral Oidipus, Elektra), EURİPİDES (Andromak, Elektra)

Komedyada: ARİSTOPHANES, MENANDROS

Hitabet alanında: DEMOSTHENES

Felsefe alanında: SOKRATES, EFLATUN, ARİSTOTELES

Tarih alanında: HERODOTOS

MÖ 2yüzyıldan sonra Eski Yunan edebiyatı yerini Latin edebiyatına bırakır Latin edebiyatı Eski Yunan kültür ve sanatının etkisinde gelişen bir edebiyattır Bu dönemin önemli sanatçıları şunlardır:
Tragedyada: ENNİUS

Komedyada: PLAUTUS, TERENTİUS

Şiirde: HORATİUS (Lirik şair), OVİDİUS (Lirik şair), VERGİLİUS (Destan şairi)

Hitabet alanında: ÇİÇERO (Nutuklar)

Felsefe alanında: SENECA

Tarih alanında: TACİTES

Eski Yunan ve Latin edebiyatlarının mitoloji ile süslenmiş ürünlerinde doğa güzellikleriyle birlikte gerçek insanı buluruz Bu ürünlerde insanların sevgileri, acıları, yiğitlikleri, kinleriyer alır Bu sevgiler, yiğitlikler, kinler ve acılar da yazgılarında dönüp dolaşarak

İNSANCILIK (Hümanizm) ve ERDEMLİ OLMA düşüncesinde birleşirler

5 yüzyılda Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, Avrupada, 11yüzyıla kadar sanat ve kültür alanında öbür dünya düşüncesinin egemen olduğu ölü bir dönem başlamıştır

11yüzyıldan sonra kilise ve din görüşünü her şeyin üstünde tutan , kişinin yaşam ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, edebiyatta ve sanatta öbür dünya düşüncesini egemen kılan

ORTA ÇAĞ başlar Bu çağda görülen doğa ve dinle ilgili yiğitlik öyküleri, halk ozanlarının aşk ve yiğitlik konularında söyledikleri

BALATLAR ve ulusal destanlar dönemin başlıca edebiyat verimleri arasındadır Orta çağın büyük ozanı Rönesansın da hazırlayıcılarından olan ve İlahi Komedya adlı eseriyle tanınan

DANTEdir

Batı edebiyatında yenileşme, bilim ve sanatta

YENİDEN DOĞUŞ anlamına gelen

RÖNESANSla başlar (14yüzyılın sonu, 15 ve 16 yüzyıllar)

Rönesansla halk ve devlet ilişkileri yeniden düzenlenmiş, kralların ve derebeylerin dine dayalı sınırsız güçleri kırılmış, kişinin insance ve özgür yaşama isteği gerçekleşme yoluna girmiştir Böylece uluslar edebiyatla, bu gerçeklere dayanan insanca düşünceleri yayarak, kilise dili olan Latincenin yerine kendi ulusal dilleri ile güçlü yapıtlar ortaya koymaya başlamışlardır Bu dönemin ünlü sanatçıları şunlardır:

Şiirde: RONSARD

Romanda: RABELAİS, CERVANTES (Don Kişot)

Deneme alanında: MONTAIGNE, BACON

Tiyatro alanında: SHAKESPEARE [Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear, Romeo ve Juliet (Dramları), Venedik Taciri, Hırçın Kız, Yanlışlıklar Komedyası(Komedileri)]
Rönesans, 17yüzyılın ortalarına doğru Klasisizm akımının doğmasına yol açmış, böylece Batı Edebiyatı birbirine tepki olarak ortaya çıkan akımların etkisinde 20 yüzyıla kadar gelişimini sürdürmüştür

BATI EDEBİYATINDA AKIMLAR
KLASİSİZM

17 yüzyılda Fransada ortaya çıkan bir akımdır BOILEAU bu akımın kurucusu olarak kabul edilir Klasikler Eski Yunan ve Latin edebiyatını bilgi ve esin kaynağı olarak benimsemişlerdir Temel olarak şu ilkelere dayanır:

Sanat, insan tabiatına önem vermeli ona sevgi ve saygı duymalıdır Klasik bir eser akıl ve sağduyu�ya dayanmalıdır Eser, dil, anlatım ve şekil de en olguna varmaya çalışmalıdır

Klasikler, insanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede olduklarını kabul ederler Onun için eserlerinde değişmez tipler yaratırlar Klasisizmde fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar değişkendir

Bu akımda, sanatta mükemmeli bulmak esastır Mükemmeli bulmak ise konunun seçilişinde değil, onun ele alınıp anlatılışındadır Onun için anadili en güzel biçimde kullanmak da esas olmalıdır Böylece klasikler günlük konuşma dilinden farklı kitabi bir dil kullanmışlardır

Sanatta sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan klasikler, üç birlik kuralının doğmasına neden olmuşlardır (Yer, zaman ve eylem birliği)
Eserlerinin kahramanlarını hep soylu tabakadan seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin sözlere de yer vermezler Ahlaka uygunluk ilkesine sıkı sıkıya bağlıdırlar
Yapıtlarının etkileyici olmasını , hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul etmişlerdir
Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da trajedi ve komediyi benimsemişlerdir

Başlıca temsilcileri:

Boileau (şiir)
La Fontaine (fabl)
Racine, Corneille (trajedi)
Moliere (komedi)
Madame de La Fayette (roman)
La Bruyere (karakterleriyle)
Bossuet (hitabet)
Klasisizm, geçici rağbeti değil, sürekli rağbeti arar Andre Gide

TÜRK EDEBİYATINDA KLASİSİZM

Türk edebiyatı Batıya açıldığında klasisizm dönemini tamamlamıştır Bu nedenle edebiyatımızda klasisizmin önemli bir etkisi olmamıştır

Şinasinin Şair Evlenmesiadlı komedisi, La Fontaineden yaptığı çeviriler ve Ahmet Vefik Paşanın Moliereden çevirileri, bu anlayışın ürünleri olarak sıralanabilir

ROMANTİZM (COŞUMCULUK)

1830lu yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur Victor Hugonun Hernani adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır 1789da fransız İhtilaliyle birlikte derebeylik ve aristokrasi çökmüş; yeni bir yapılanma ortaya çıkmıştır Buna bağlı olarak romantizm, yeni duygu, düşünce ve idealleri anlatmayı amaçlamış, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup özgürleşmesini savunmuştur
Avrupada o zamana kadar süregelen Latin ve Yunan hayranlğı yerini Shakespeare, Goethe ve Schiller hayranlığına bırakmıştır

Klasik öğretinin bütün kuralları yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatları yerine Hristiyanlık mucizeleri, milli efsanler işlenmiş; konular ya tarihten ya da günlük olaylardan çıkarılmıştır Tabiat manzaralarının, yerli ve yabancı törelerin betimlenmesine geniş yer verilmiş, insan psikolojisinin soyut olarak incelenmesi bırakılarak, insanlar çevrelerinde incelenmiş, insanın islâhından önce toplumun ıslâhı amacı ön plana alınmıştır Klasik edebiyatın akıl ve sağduyuya önem vermesine karşılık, romantizmde hayal ve fanteziye geniş yer verilmiştir Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizlememişler, olaylar karşısında duygu ve görüşlerini açıkça anlatmışlardır Romantik şiirde, doğa sevgisi; bireycilik; Ortaçağa, yabancı ülkelere, Doğuya hayranlık; toplumsal geleneklere isyan; duygulara, doğaüstü güçlere, rüyalara, ihtiraslara bağlılık dikkat çeker

Zıtlıkların uyumunu ilke olarak benimseyen romantikler hayatı güzel, çirkin bütün yönleriyle vermeye çalışırlar
Klasiklerin önemsediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu dindardır
Din, her şeyin gelip geçici olduğunu söylediği için de kahramanlar , genellikle kuşkulu, üzüntülü ve karamsardırlar
Edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı benimseyen romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak almışlardır
Genel olanın yerine özeli, tipin yerine gözalıcı olanı seçmişlerdir Aşk, ölüm, tabiat en belli başlı konular olarak dikkat çeker
Bu akımda oyun türlerinden dram, edebiyat türlerinden de roman gelişmiştir

Başlıca temsilcileri:

Victor Hugo (Sefiller Notre Dame�in Kamburu, Cromwell, Hernani)
JJack Rousseau (Emile, İtiraflar, Toplum Sözleşmesi)
Goethe (Faust)
Lamartine (Greziella)
A Dumas Pere (Üç Silahşörler, Monte Kristo Kontu)
A Dumas Fils (Kamelyalı Kadın)ýý
Alfrede de Musset (şiirleriyle)
Schiller (Haydutlar adlı dramı ve denemeleriyle)
Lord Byron (Don Juan, diğer şiirleriyle)
Chateaubrian
Puşkin
Shakespeare
Stendhal (Romantizmden realizme geçmiştir)
Balzac (Romantizmden realizme geçmiştir)
Romantizm, ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen çiçektir
Musset
Romanitzm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir
A Gide

TÜRK EDEBİYATINDA ROMANTİZM

Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu romantik akımın etkisiyle kaleme alınmıştır
Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla
Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla

REALİZM (GERÇEKÇİLİK)

19 yüzyılın ikinci yarısında romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır
1857 yılında Gustave Flaubertin Madame Bovary adlı romanıyla, realizmin, romantizm karşısındaüstünlük sağladığı kabul edilmektedir

Realizmde, duygu ve hayaller yerini, toplum ve insan gerçeklerine bırakır Konular gerçekten alınır Yaşanan ve gözlenen gerçek bütün çıplaklığıyla anlatılır Bunun sağlanması için gerektiğinde anket gibi bazı sanat dışı yöntemlere bile başvurulmuştur

Bu akımda, gerçeğin anlatılması için kişilerin psikolojileri, onların kişiliklerini etkileyen çevrelerinin tanıtımı, içinde bulundukları ortam ayrıntılarıyla verilir Onun için de betimleme, realist yazarlarda en önemli anlatım biçimi olarak dikkat çeker Yalnızca yaşananın anlatılmasına yönelen gerçekçiler, olaylar ve kişiler karşısında tarafsız davranırlar Eserlerine kendi duygu, düşünce ve yorumlarını katmazlar Yine, gerçek hayatın anlatılması esas olduğu için eserlerinde toplumun sıradan insanlarına rastlanır Eserlerinde daha çok yaşamın olağan olaylarına yöneldikleri için çok basit bir konu bile ele alınıp işlenir
Gerçekçi yazarların okuyucuyu eğitme gibi bir amaçları yoktur Gözlem, araştırma ve belgelere dayanarak, yaşananı nesnel bir şekilde aktarmayı amaçlarlar
Gerçekçi yazarlar, biçim güzelliğine çok önem vermişler, dilde ve anlatımda süsten, özentiden kaçınmışlardır

Başlıca temsilcileri:

Stendhal (Kırmız ve Siyah, Parma Manastırı)
Balzac(Goriot Baba, Vadideki Zambak, Eugenie Grandet)
G Flaubert (Madame Bovary)
Lev Tolstoy (Savaş ve Barış, Diriliş, Anna Karenina)
Dostoyevski (Suç ve Ceza)
A Çehov (Vanya Dayı, Vişne Bahçesi)
M Şolohov (Ve Durgun Akardı Don)
E Hemingway (Çanlar Kimin İçin Çalıyor)
JSteinbeck (Gazap Üzümleri)
Herman Melville (Moby Dick)
Charles Dickens (Oliver Twist, David Copperfield)
Gogol (Müfettiş, Ölü Canlar)
Turganyev (Babalar ve Oğullar)
MGorki (Çocukluğum, Benim Üniversitelerim, Ekmeğimi Kazanırken)

�Roman dediğin, bir uzun yol üzerinde dolaştırılan bir aynadır Bir bakarsın göklerin maviliğini, bir bakarsın yolun irili ufaklı çukurlarında birikmiş çamuru görürsün Sonra da kalkıp heybesinde bu aynayı taşıyanı ahlaksızlıkla mı suçlayacaksınız? Aynası çamuru gösteriyor diye aynaya kabahat bulmak olur mu? Böyle çamurlu çukura bulunan yola, daha doğrusu suyun akmasını, kokmasını, çamur çukurları meydana getirmesini önlemeyen temizlik müfettişine
Henri BStendhal

TÜRK EDEBİYATINDA REALİZM

Recaizade Mahmut Ekrem (Araba Sevdası)
Samipaşazade Sezai (Zehra)
Nabizade Nazım (Kara Bibik)
Halit Ziya Uşaklıgil (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Kiralık Konak, Yaban)
Memduh Şevket Esendal (Ayaşlı ve Kiracıları)
Reaşat Nuri Güntekin (Romanlarıyla)
Refik Halit Karay (Romanları ve hikayeleriyle)
Sait Faik Abasıyanık (Roman ve hikayeleriyle)

NATÜRALİZM (DOĞALCILIK)

19yüzyılın sonlarına doğru Fransada ortaya çıkan natüralizm, bir anlamda realizmin bir üst basamağı (gerçeğe yaklaşmadaki katılığı nedeniyle) olarak düşünülebilir
Natüralizmi, realizmden ayıran nokta onun deney yöntemine de yer vermesidir Deney yöntemi, doğa olaylarında aynı nedenler, aynı koşullar altında aynı sonuçları doğurur düşüncesidir (Determinizm) Natüralistler bu anlayışın tabiatta olduğu gibi insan yaşamı için de geçerli olduğunu savunmuşlardırBu yaklaşımla pozitif bilimlerle sanatı birleştirmeye çalışmışlardır İnsanın fizyolojik özellikleri üzerinde durmuş; insanı ırsiyet (soyaçekim) ve genetik özellikleriyle ele almışlardır Ayrıca sosyal çevrenin insan üzerinde yaptığı etkileri de derinlemesine araştırmışlar, bir anlamda kendilerini bilim adamı, toplumu laboratuvar, insanı da deneme, inceleme aracı olarak ele almışlardır

Natüralist yazarlar insanı belli koşulların içinde ele alır, onun duygu ve düşünce dünyasını, yetiştiği doğal ve toplumsal çevrenin etkisi doğrultusunda çizerler Onların eserlerinde insan kendi yazgısını biçimlendirici, çevre üzerinde değiştirici bir güç taşımaz Toplumsal nedenleri bir yana bırakmışlar, yalnızca yaşananı nesnel bir biçimde aktarmakla yetinmişlerdir Bu sebeple de onlara �zabıt katipleri� yakıştırması yapılmıştır

İnsan psikolojisiyle fizyolojisini birbirine bağlı kabul ettikleri için eserlerinde kahramanların fiziksel özelliklerini çok ayrıntılı olarak vermişlerdir Buna bağlı olarak da betimleme, doğalcı eserlerin en önemli anlatım biçimi olarak dikkat çeker

Realistlerdeki biçim güzelliği, kompozisyon olgunluğu ve üslup kaygısı natüralistlerde yoktur Ancak natüralistler de halkın kolayca anlayabileceği açık ve yalın bir dil kullanmışlardır

Tiyatroda, kostüm ve dekora önem veren natüralistlerin eserlerine genel olarak bir kötümserlik havası hakimdir

Başlıca temsilcileri:

Emile Zola (Meyhane, Germiznal, Nana, Toprak)
Alphonse Daudet
Guy de Maupassant
Goncourt Kardeşler

Roman anlatılmış ve tabiattan çıkartılmış belgelerle vücuda getirilmelidir Tarihçiler, mazinin hikayecileri, romancılar da halin hikayecileridir
Goncourt Kardeşler



Alıntı Yaparak Cevapla