Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Edebiyat Terimleri Sözlüğü/KK-L-M-N

Eski 04-28-2009   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Edebiyat Terimleri Sözlüğü/KK-L-M-N



KALB
Sözle ilgili sanatlardandır Arap harflerine göre bir kelimenin harflerinin yerleri değiştirilerek yapılır Cinas sanatının bir çeşididir Cinas-ı kalb, tecnis-i kalb ve maklûb adlarıyla da bilinir İkiye ayrılır:
1 Kalb-i kül: Tersinden okunduğu zaman da anlamlı olan kelime çıkan sanattır Buna kalb-i muntazam veya aks-i müfred de denir Örnek:
Mûr gibi emrine kılmış itâat halk-ı Rûm
Râm olupdur nitekim Mûsâ’ya ey şeh şihr-i mâr
Sururî Kadim
Mûr: Karınca, Rûm: Anadolu, Râm: İtaat etme, Mâr: Yılan anlamına gelir
2 Kalb-i ba’z: Bir kelimenin harfleri değiştirilerek kelime yazma sanatıdır Buna maklûb muavvec de denir Örnek: Tahlîsine yok mu duâcı
Câniler içinde kaldı Nâcî
Muallim Naci
Câni: Katil, Nâci: Şairin adı
KARAVELLİ
Asıl hikaye arasına katılan küçük, müstakil hikayeler Hikayelerin içinde manzum parça bulunmaz İbret verici veya güldürücü niteliktedirler Genellikle uzun hikayelerin anlatıldığı toplantılarda zaman zaman dikkatleri başka noktaya çevirmek ve sahneyi değiştirmek için söylenirler
KAT’
Anlamla ilgili sanatlardandır Susmanın söylemekten etkili olacağı yerde sözü kesmeye denir Heyecanın doruğa ulaştığı noktada bu yola başvurulur Genellikle nesirde kullanılan bir sanattır Örnek:
Bu dağın çilesi dolmaz,
Bu dağın çilesi solmaz,
Bu dağ bir…
Sus şair,
Hepsini demek olmaz!
Halide Nusret Zorlutuna KATAR
Halk edebiyatında alt alta sıralanan dörtlüklerin hepsine birden katar denir
KAYABAŞI
Halk edebiyatımızda bir koşma türü Özel ezgiyle okunur Türkülerin ezgilerine göre bölümlenmesinde usulsüz okunan türküler bölümüne girer Konuları kır ve köy hayatıyla ilgilidir Çobantürküsü olarak da bilinir
KELAM-I KİBAR
Ulu söz demektir Velilerin, büyük kişilerin, ahlakçıların özlü sözlerini tanımlamak için kullanılır
KEREM HAVALARI
Saz, bağlama, bozuk düzenler eşliğinde özel bir ezgiyle söylenen türkülerdir Adını öykü kahramanı Kerem’den aldığı sanılıyor Akıcılığından dolayı çok tutulan bir üsluptur Anadolu’nun hemen bütün bölgelerinde söylenir Kerem, yanık Kerem, kesik Kerem, kandilli Kerem gibi bölümlere ayrılır
KESİK
Halk edebiyatımızda hece sayısı 7 ve 8 olan şiirlerin genel adı
LÂEDRİ
Arapça sözcük anlamı “bilmiyorum” demek Yazarı bilinmeyen eserler için kullanılır
LEBDEĞMEZ
İçinde “dudak sessiz harfleri” (yani b, f, m, p, v) diye tanımlanan harfler bulunmayan sözcüklerle yazılmış şiirlerdir “Dudakdeğmez” adı da verilir Divan edebiyatında az başvurulan bir yöntemdir Asıl halk edebiyatımızda kullanılır Bu türde şiirler söylemek bir ustalık işareti sayılır Örnek:
Tarik-i aşka gir ehl-i Hüdâ ol
Gönül gel layık-i her itilâ ol
Dilersen dehrde âzâde serlik
Gurur-i câhı terk eyle gedâ ol
Cidâl-i kîl ukale yok nihâyet
Ricalû’llah ile hâl-âşina ol
Çekil izzetle uzlet gûşesine
Azîz ol derd-î şöhretten cûda ol
Dokunmaz leb lebe Remzi okurken
Dehân-i dil-bere nükte nümâ ol
Ahmet Remzi Dede
(Sadece son beyitte dudak sessiz harfleri var)
LİRİK ŞİİR
Din, doğa, aşk, özlem, gurbet, vatan, ölüm gibi konularda kişisel duygulanımların dile getirildiği, çoşkulu bir anlatımın kullanıldığı şiirlerdir Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini genellikle lir eşliğinde söylediği için isim buradan kaynaklanır Türk edebiyatında bir dönem bir tür telli saz olan rebab ile şiir söylendiği için lirik şiire “rebabi” denildi Divan edebiyatında gazel, murabba, şarkı, halk edebiyatımızda koşma ve semailer lirik şiire örnek verilebilir
MAKLUB
Harfleri tersten sıralandığında yine aynı sözcük çıkan sözcükler Örneğin mum, bab, aba gibi
MAZMUN
Bir dizenin bir ifadenin taşıdığı ve onlardan herkesin anladığı gerçek ya da mecaz anlama, asıl anlamı yanında taşıyan bir isme, bir atasözüne, âyete, hâdise, olaya, bir şeyi onun özelliklerini çağrıştıracak sözcük ya da sözcük gruplarının veya dizelerin içine yerleştirmeye mazmun denir Örnek:
Çıhma yârim giceler ağyar te’nından sakın
Sen meh-i evc-i melâhatsin bu noksândır sana
Fuzulî
(Sevgilim, gece yarıları dışarı çıkma, yabancıların ayıplarından sakın Sen güzellik göğünün en yüksek yerindeki dolunaysın, gece çıkmak sana yakışmaz, kusur sayılır)
Fuzuli’nin bu beytinde sevgili, güzelliğin doruğundaki aya benzetiliyor Ayın en güzel hali dolunaydır Dolunay güneşin batmasından önce doğar Dolunayın gece yarısı çıkması ay tutulmasıyla olabilir Ay tutulduğunda noksandır, kusurludur, güzelliğini kaybeder Fuzulî, bu beytinde “noksan” ve “ta’n” sözcükleriyle bir ay tutulması mazmunu yapıyor
MEKTUP
Birbirinden uzakta bulunanların haberleşmesini sağlayan bir yazı türü En eski haberleşme araçlarından biri Sözcük anlamı Arapça “yazılmış şey” Farsçası name, eski Türk dillerindeki karşılığı bitig, betik ya da bittidir Tarihte rol oynamış ünlü kişilerin, yazar, bilimadamı ve sanatçıların mektuplarıyla birlikte bir edebi eserler türü olarak kimi zaman ele alınmıştır Sadece mektuplardan oluşan kitaplar da vardır
MELHAME
Divan edebiyatında gelecek olayları anlatan nazım ya da nesir eserlerin ortak adı
MENKUT
Divan edebiyatında sözcüklerinin tümü noktalı harflerden oluşan şiirler
MENSURE (Mensur şiir)
Duygu, düşünce, yaşam ya da hayalleri şiir inceliğinde anlatan düzyazı türü İç uyuma önem verildiği için dilbilgisi kurallarına uygunluk aranmaz 19 Yüzyılda Fransız edebiyatında ilk örnekleri görüldü Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı şiir tercümeleri edebiyatımızdaki ilk örneğidir
MESEL
Atasözleri, öğretici, ahlaki özellikleri bulunan küçük hikayelerdir
MEŞTÜR
Divan edebiyatında dört cüzlü (yani 4 mefâ’ilün 4 müstef’ilün) ile yazılmış vezinleri ikişer cüze indirerek yazılmış şiirlerdir
MONOGRAFİ
Bir kişi ya da bir konu ile ilgili özel bir görüşle yazılmış incelemeler Ele alınan konu ya da kişiyi her yönüyle açıklamaya çalışır
MONOLOG
Tek kişinin konuşması, tiyatro oyunlarında kahramanlardan birinin sahnede kendi kendine yaptığı uzun konuşmaların tamamı Tek kişinin oynaması için yazılmış komedilere de monolog adı verilir
MUAMMA
Başta Esmâ’yı Hüsnâ (Allah’ın doksan dokuz güzel ismi) olmak üzere konusu insan ismi olan manzum bilmeceler Kelime “gizli, örtülü, anlaşılması güç veya işaret remiz yoluyla söylenmiş söz” anlamlarına gelir Muammalar lügazlardan farklıdır Muammalar Allah’ın isimlerinden biri veya insan ismi için düzenlenirken lügazlar her şey hakkında düzenlenirler Yalnız muammaların bazen lügaz, hatta âşık edebiyatında bir çeşit bilmece (âşkı -muamma) karşılığı olarak da kullanıldığı görülür Muamma alanında en çok eser veren şairimiz Emri (Edirneli Emrullah Çelebi) olmuştur Muammanın düzenlenmesinde ebced hesabı kullanılır Örnek:
Bende yok sab-ü sükun sende vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre
Nâbi MUAŞŞER
Onar mısralık bendlerle kurulan musammatlar Divan edebiyatı nazım şeklidir
MUCEM
Arap alfabesindeki noktalı harfler Alfabetik olarak düzenlenmiş sözlük, hâl tercümesi, ansiklopediler böyle adlandırılır Mucem tarih, ebced hesabı ile sadece noktalı harflerin hesap edilmesine dayanılarak düşülen tarihlerdir
MUHAMMES
Beş mısralık bendlerden oluşan divan edebiyatı nazım şekli Kelime “beşlik” anlamındadır En az 4, en çok 8 bend arasında yazılmıştır
MUKABELE
Aralarında tezat ve karşıtlık bulunan kelime, tamlama ve sözleri birarada kullanmak Örnek:
Safa-yı aşkın dide gamınla pürnem
Bir evde ayş u şâdî bir evde ye’s ü mâtem
(Safa ile gam, ayş u şâdi ile ye’s u mâtem arasında karşıtlık bulunmasına rağmen birarada kullanılmıştır) MUKATTA
Arap alfabesinde kendisinden sonra gelen harfle bitişmeyen harfler (elif, dal, zel, rı, ze, vav) kullanılarak söylenen söz
MUKTEZA-YI HÂL
Uslûpta zamana, yere, duruma ve hitâp edilen kişilere göre dili ayarlama, sözün söylendiği yerin, zamanın gerçek ve gereklerine uygun olması Mukteza-yı makam, itibar-ı münasib sözleri de aynı anlamda kullanılır
MURAFAKAT
Üslûbun, ele alınan konuya göre düzenlenmesi, dile getirilen düşünce, duygu ve hayallare uygun düşmesine, üslûp ile içerik arasında bir ilişki kurulması Anlatılan konuya uygun kelime, kelime grubu ve isimler seçilir
MURASSA
Nesirde iki ibarenin, nazımda ise iki mısranın kelimelerinin sayıca denk, karşılıklarıyla vezin ve kafiye bakımından birlik olması Örnek:
Şâh melekût arş-pâye
Mâh-ı ceberût perş-sâye
Şeyh Gâlib MUSARRA
Mısraları birbiri ile kafiyeli olan beyitler Beyt-i musarra, gazellerin ilk beyitleri (matla’) musarra’dır Her mısrası aynı kafiyede olan şiirlere de musarra denir (Musarra tuyuğ gibi) Bu şekilde düzenlenen şiirlerin bir başka adı müselseldir
MUTABAKAT
Anlatım içinde kullanılan kelime ve deyimlerin içeriğe uygun seçilmesi Karşıtı mübayenet’tir (aykırılık, zıtlık)
MUVAFAKAT
Kelimenin anlamla, kelimenin vezinle, kelimenin kelimeyle, anlamın vezinle, anlamın anlamla uygunluğu
MUVAZENE
Nesirde seci, nazımda kafiye yerindeki sözcüğü yalnız vezin bakımından eşit olması Örnek:
Münderic nüsha-i zâtında kemâlat-i vücûd
Mündemic tıynet-i pâkinde havass-i icâd
Nâdî
(Münderic ve mündemic kelimeleri arasında muvazene vardır)
MÜLEMMA
Bir şiirin bazı mısraları, bölümleri veya bir mısranın bazı sözcüklerin değişik dillerde yazılması Divan edebiyatında Arapça, Farsça, Yunanca’nın Türkçe ile birlikte kullanıldığı şiirler yazılmıştır Tanzimat’tdan sonra bu dillere Fransızca da eklenmiştir Örnek:
Eyyüha’r-rağibûne fi’l-evkat!
Edrikûhâ fe-mâ madâ kad fât
Fevt-i fursat me-kün çü vakt-i safâst,
Ki besî hestder-cihân âfât
İrdi bir dem ki behcetinden anın
Sekiz Uçmâğ’a döndü Altı Cihât
İş ke-mâ âşe âşikun va’lem!
Tâvet in-nefsü tâbet il-evkat
MÜNAKKAHİYET
Gereksiz sözlerden arındırılmış özlü ifade, konuyu gerektiği kadar işleme; anlamlı sözcükler arasında eşitlik bulunması
MÜNŞEÂT
Mensur yazı veya mektupların bir araya getirdiği dergiler Divan edebiyatında edebi değeri olan yazılar bir defterde toplanır ve meraklıları okurdu Münşeatlardaki nesirlerde konu birliği aranmaz Bu eserlerde çeşitli tarih belgeleri yanında edebi metinler ve özel mektupların biraraya getirildiği görülür Münşeât-ı Feridun Bey, Nergisi ve Veysi’nin münşeatları ünlüdür Son münşeât örnekleri arasında Münşeât-ı Akif Paşa önemlidir
MÜNŞÎ
Sanatlı düzyazı yazan kişiler Münşilerin yazılarını toplayan dergiler münşeat’tır
MÜNTEHABÂT
Seçilmiş şeyler Çokluk aynı türde kaleme alınmış, bir veya daha fazla yazarlara ait yazılar arasından yapılan seçmelerle meydana getirilmiş eser; seçmeler, antoloji
MÜSTEŞRİK
Doğulu milletlerin tarih, din, dil, edebiyat ve kültürlerini araştırıp inceleyen Batılı bilginler Şarkiyatçı, oryantalist, doğubilimci kelimeleri de aynı anlamda kullanılır
MÜŞAARE
Karşılıklı şiir söyleme Edebiyat araştırmacıları müşaareyi üçe ayırır:
1 Bir divan şairinin manzum eserine diğer bir şairin aynı vezin ve kafiyede nazire yazması
2 Âşıklar arasında karşılıklı şiir söyleme Bir âşığın okuduğu beyit veya kıtaya diğer bir şair aynı vezin ve kafiyede şiir söyleyerek cevap verir
3 Edebiyat meraklılarının şiir okumaları, herhangi bir mazmunu ihtiva eden beyitler okunur veya birinin okuduğu beyte karşılık onun son kelimesiyle başlayan bir beyti başkası okur
MÜŞAKELE
Birden fazla anlamı olan sözcüklerin art arda gelecek şekilde, iki anlamı ile kullanılması, birinin söylediği bir sözü bir başkasının değişik anlama gelmek üzere tekrarlaması Karşılıklı konuşan iki kişiden birinin gerçek veya mecazi anlamda söylediği bir sözü, diğeri başka bir düşünceye yanıt olacak şekilde tekrarlar Birinci anlamı gerçek olursa çoklukla ikinci kullanıştaki anlamı mecazidir Örnek:
“Tezer
Yine mi kanmıyorsunuz sözüme
Ne için bakmıyorsunuz yüzüme
Beni bir kere okşasanız ne çıkar?
Melik
Sen çıkarsın… Demek ki fitne çıkar!”
Abdülhak Hâmid Tarhan MÜTAKARRİN
Kafiyeleri birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan şiir Örnek:
Hangi âkıl der ki ancak râh-i gülşenden geçin
Bir de gafiller şu nâilgâh-i şîvenden geçin
Muallim Naci MÜTEKERRİR
Murabba, muhammes, müseddes gibi nazım şekillerinde bendlerin sonlarında tekrarlanan mısra veya beyitler
MÜTELEVVİN
Divan edebiyatında bir beytin okunuşu sırasında küçük bir değişiklikle veznin bir başka vezne çevrilmesi
MÜZDEVİC
Murabba, muhammes, müreddes benzeri nazım şekillerinde bendlerin sonundaki mısraların birinci bend ile kafiyeli olması
NAKARAT
Şiirlerde bendlerin sonunda tekrarlanan mısra veya mısralar Bu bölüm, anlam bakımından her bendi şiirin ana duygusuna bağlar Şiirin, nakarat bölümlerinde ifade olunan duygu ve düşünce etrafında gelişmesini sağlar Nakarat, halk şiirinde bağlama veya kavuştak diye bilinir Sözlü musiki eserlerinde aynı söz ve ezgi ile tekrar edilen bölüm de nakarattır
NÂME
Mektup, kitap, risâle, ferman gibi anlamlar taşıyan Farsça bir kelime Eskiden kitap türü olarak çok kullanılmıştır Kıyafetnâme, kâbnâme, Hamzanâme gibi Resmi nitelikteki kağıt ve mektuplar da nâme diye bilinirdi
NÂT
Hazreti Muhammed’i övmek için yazılan şiirler
NAZIM
Dizelerden oluşan vezinli ve kafiyeli anlatım şekli Kelime, “dizmek, ipliğe inci dizmek” anlamlarını taşır Nazımda sadece anlam değil, seslerin musikisi de önemlidir Akılda kolay kaldığı için ezberlenmesi istenen bilgilerin çoğu bu yolla ifade edilir En küçük birim dizedir (mısra) Ayrıca beyit, kıta, bend gibi nazım birimleri de vardır Şiirler de nazım şeklinde yazılır, ancak her nazım, şiir değildir
NAZİRE
Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle yazılan şiir Divan edebiyatı nazım türüdür Kelime Arapça “eş, değer” anlamlarındaki nazir’den gelir Nazire yazma, tanzir, tanzir etme diye anılır Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tezhil veya hezl denir Örnek:
Fuzûlî’nin gazeli
Hayret ey büt sûretin gördükte lâl eyler meni
Sûret-i hâlim gören sûret hayâl eyler meni
Mihr salmazsın mana rahm eylemezsin munca kim
Sâye tek sevdâ-yı zülfün pây-mâl eyler meni
Za’fı tâli mân-i tevfik olur her nice kim
İltifâtın ârzû-mend-i visâl eyler meni
Men gedâ şahâ yâr olmak yok ammâ neyleyem
Ârzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler meni
Tir-i gamzen atma kim bağrım deler kanım döker
Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler meni
Dehr vakf etmiş meni nev-res civanlar aşkına
Her yeten meh-veş esîr-i hatt u hâl eyler meni
Ey Fuzûlî kılmazsam terk-i tarîk-i aşk kim
Bu fazilet dâhil-i ehl-i kemâl eyler meni
Fuzûlî Nedim’in Fuzuli’nin bu gazeline yazdığı nazire: Bûs-ı la’lin şöyle sîr-âb-ı zulâl eyler beni
Kim gören âb-ı hâyât içmiş hayâl eyler beni
Şâire söz bulmağa minnet yok amma neyleyim
Âh kim hâyret seni gördükçe lâl eyler beni
Sevdiğim câm-ı meye hâcet nedir la’l-i lebin
Bir şeker handeyle mest-i bî mecât eyler beni
Bağda zülf ü ruhun andıkça bu kimdür deyü
Sünbül ü gül birbirinden sûal eyler beni
Nükhet-î zülfünle geldikçe nesîm-i nev-bâhar
Turra-i sünbül-sıfat âşüfte-hâl eyler beni
Nâ-tüvânım şöyle çeşmin hasetinden kim gehî
Sâye-i müjgân-ı âhü pây-mâl eyler beni
Gerdişin gördükçe sâkî-mülâyım meşrebin
Arzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni
Hasret-i çeşminle ben hâk-i siyâh olsam dahi
Baht âhir sürme-i çeşm-i gazâl eyler beni
Güldürür ya ağlatır ya lütf eder yâhud itâb
Hâsılı neylerse ol ruhsâr-ı âl eyler beni
Arz-ı hâlim çok efendim hak-i pây devlete
Lütfun ammâ bî-niyâz-ı arz-ı hâl eyler beni
Ben kulun lâyık değildir aslına ammâ yine
İltifâtın ârzü mend-i visâl eyler beni
Gûyyâ bilmez efendim bende-i dîrinesin
Kim Nedîmâ bu mudur deyü suâl eyler beni
Nedîm NESİR
Duygu, düşünce ve hayallerin dilgilgisi kurallarına uygun cümleler içinde anlatılması şeklindeki edebi eser Edebiyatın iki anlatım yolundan biridir Diğeri nazımdır Nesirde aklın kontrolü altında duygu, düşünce ve hayallere yer verilir Nazımdan daha geç doğmuştur Düşüncelerin fadesi için nazımdan çok daha zengin imkanlara sahiptir Hikaye, roman, tiyatro, masal, hatırat, makale, sohbet, deneme, gezi yazısı, biyografi gibi edebiyat türlerinde hep nesir kullanılır Nesrin en küçük birimi tek başına bir anlam ifade eden cümledir Nesir, kullanılan üslûba göre sade nesir, orta nesir ve süslü nesir olmak üzere çeşitlere ayrılır
NİDA
Divan edebiyatımızda bir sanat türü Şairin korku, sevinç, şaşkınlık, acı, ızdırap, öfke gibi pekiştirilmiş, duygu ve düşüncelerini okuyucuya hissettirebilecek şekilde işlemesi Çokluk “ey!, hey!, vay!” gibi ünlemlerle seslenilir Tekrîr ve teşhis sanatlarıyla birlikte kullanılır Örnek:
Ey mi’delerin zehr-i tekazası önünde
Her zilleti bel’eyleyen efvâf kadide;
Ey fazl-ı tabiatle en âmâde ve mün’im
Bir fıtrata makrûn iken aç, âtıl ve âkim
Her ni’meti, her fazlı, hep esbâb-ı rehâyı
Gökten dilenen züll-ı tevekkül ki…
Mürâyî

Alıntı Yaparak Cevapla